14 Ağustos 2013 Çarşamba

Nasıl Piç Oldum Anlatıyorum Part 7

işeyip geliyorum, banyoda düşmezsem tabi
"ben mükemmel bir insan sayılmam, çok iyi yaptığım çok az şey var.. hayatımı yaşamaksa onlardan biri değil, değildi demeliyim aslında. çünkü hiç ummadığım anda, çölün ortasındaki bir vaha, kışın ortasında ışıtan güneş, okyanusun ortasındaki bir liman gibi çıktın sen karşıma..ben hayatı çok renkli bir insan da sayılmam.. sayılmazdım aslında. seni görene kadardı ruhumdaki grileri hakimiyeti, sonra renklendim seninle,o kış gecesi, seni ilk gördüğüm gecede..

sarım, güneşim, saçların oldu.. mavim, gök yüzüm gözlerin..,soğuktan üşümüş yanakların, beni yakan bir ateş, kırmızım oldu.. gülüşünse aydınlığım.. beyazım..

seninle anlam buldu gölgeler içindeki hayatım, ben mükemmel bir insan sayılmam, çok iyi yaptığım çok az şey var..ve sevmek.. onlardan biri, seni sevmek..

seni seviyorum."
o gece, ilk kez birinin bana ait olduğunu hissettim,

birine ait bir adam olduğumu hissederek uyudum.

onu göreceğim günün hayaliyle uyudum..
salı günü sınav günü..

okan ın da bu dersten kaldığını biliyorum, ancak ne okulda, ne de sınavda göremedim. mesaj attım, yine cevap yoktu.

sınav çıkışı iyice meraklanıp aradım, ilkinde açmadı, ısrarla bir kez daha aradım.. neden sonra açtı telefonu nihayet,

"olum sen nerdesin lan? cinayet mi işledin aq?"

-"iyiyim kanka saol.."

"abi nerdesin ya ciddiyim, kaç gündür ulaşamıyorum, bugün büt ün vardı, ona da gelmedin? ne ayaksın aq?"

-"kanka.. yurda gelicem pazar günü, o zaman konuşuruz"

-"ya şimdi konuşalım? müsait değil misin sen?"

-"müsaitim de..telefonda konuşulacak şey değil.. pazara a gelicem.."

-"iyi madem tamam..bir daha aradım mı aç aq..öldün sandım lan.."

-"görüşürüz kardeşim"

-"görüşürüz"

allah allahhh... ya bu nedir arkadaş şimdi? allah bilir ne oldu..

yurda gittim, ama o dün geceden beri devam eden toz pembe halim yok olmuş durumda.. kafam okanda, içimde hiç de güzel hisler yok ama, hadi hayırlısı diyorum..
http://fizy.com/tr#s/1ai09p 

mine cumadan gelecek,

hafta sonu beraberiz yani,

benim ise malesef yine, şöyle adam gibi, güzel bir duyguyu tek başına, salt olarak yaşayamıyorum zira aklımın yarısı okanda..

perşembe tolga geldi, toparlamış görünüyordu ama gene muhabbet açıldı bir şekilde,

çocukla epey konuştuk..bir ara gözleri doldu gene..vay aq ya..hakkaten ölüm,ayrılık çok zor işler bunlar... 

bunla çıktık dışarı, bizim yurdun yakınların da güzel bir mekan vardı, içkili,tam bar denemez ama kafe de değil..şu gavurlardaki pub tarzı bir yer diyelim.

neyse gittik pub a, hem dertleştik, hem içtik..baya baya içtik ama..zaten ben üniversite hayatımda içtiğim içkinin 4 de birini filan orada içmişimdir ki bu epey büyük bir miktar * 

amkları zengin etmiş bile olabilirim yani,

onun mevzusu konusunda konuştuk biraz daha, elimden geldiğince teskin etmeye çalıştım..olan ile ölene çare yoktu..

ben okanla olan mevzudan bahsettim, şaşırdı baya..mine ile artık sevgili olduğumuzu söyledim laf arasında, tebrik etti..

beyler o gece doldum muu, boşaldım mı bende bilmiyorum yani..o kadar içtik miçtik ama böyle üzerimde bir ağırlık..bir hüzün var, sanki tam bir şeyler düzeliyor derken nereden çıktığı bilinmez kötücül enerji bütün mutluluğu emer gibi..

o gece , bu kez kafam oldukça kıyak bir vaziyette yatağımda uyumaya çalışırken, geleceği düşündüm..

güzel şeyler..

bilinmezlikler..belki kötü şeyler..

sanıyorum hayatım boyunca asla tek bir duyguda stabil kalamayacak, hep en az 2-3 duyguyu bir arada yaşamak zorunda kalacaktım..bu ise devamlı ama devamlı beynimi ve bedenimi, kayalara vuran dalgalar gibi aşındıra aşındıra yontacak..nihayetinde, beni aslında hiç olmadığım bir şey haline getirecekti..kaya, kum olup gidecekti..

alkolün verdiği umursamazlığın ve çakırkeyifliğin bile baskılayamadığı bu karmaşık hisler arasında,

cuma için mine yi

pazar için de okan ı beklemeye başlamıştım..

o gece uzun bir aradan sonra dua ettim..allahım..lütfen..biraz olsun mutlu olmama, sadece "mutluluk" dene o ulaşılması güç duyguyu yaşamama izin ver..yalvarırım izin ver..
arkadaşlar,

epey şey paylaştık gene bu gece, baktım, 5 saat ve 6,5 kutu bira olmuş..

takip eden kardeşlerime iyi geceler,

yarın gece görüşmek üzere
iyi geceler arkadaşlar,

00.00 gibi başlarız gene
şarkımız gelsin önce,

http://fizy.com/tr#s/1aiv6s
günlerden cuma,

mine ile birbirimize açılmamızın ardından ilk buluşmamız,

birbirlerine kalplerinin en kuytu köşesinden gelen sözlerle mühürlenmiş, iki müzmin yalnızın ilk buluşması..

heyecanlı değilim, heyecandan daha tuhaf bir duygu var içimde.. huzura yakın diyebilirim. zira birazdan onun güzel, güleç yüzünü görecek, sarılıp saçlarının kokusunu içime çekecek, pembe yanaklarına tatlı bir buse konduracak ve hesapsız, yalansız, oyunsuz, arada duvarlar ya da gizler olmaksızın,

kasmaksızın, harika bir gün geçireceğim.

evet, huzurluyum.. elimi beline dolayacak olmaktan, omzuma yaslanacak olan başından, sadece bana özel bakışlarıyla gözlerimi, kendi mavi denizlerine hapsedecek olmasında dolayı huzurluyum.

mutlu olacağım ben.. daha da önemlisi, mutlu edeceğim..

öğleden sonra 2 gibi yurdunun önünde buluştuk, her seferinde, bıraktığımdan daha güzel buluyordum onu karşımda beyler.. sanki gittikçe açılan, allaşan bir gül gibi, gözlerimin önünde büyüyor, değişiyor, daha ad büyüleyici hale geliyordu.

bana doğru yaklaşırken, biraz önce "heyecanlı değilim ben yea" diye artistlik yapan benliğim resmen yerle bir olmuştu. karnımda bir gıdıklanma hissettim, ciğerlerime çektiğim hava, yine tatlı tatlı yakmaya başlamıştı göğsümü..

gülümsedik karşılıklı, naber filan demeye gerek yoktu zira gözlerimizle vermiştik birbirimize selamımızı, geldi, sarıldık.. başını boynuma doğru yasladı.. öyle kaldık biraz..

sonra biraz geriye doğru ayrılıp, sevecen gözlerle yüzümü süzdü.."özlemişim seni * "

elimi yanağına götürüp usulca okşadım, "ben de canım.."

koluma girdi,

"nereye gidelim?" diye sordum.

"gene nereleri rezervledin?" deyip güldü. utanmış taklidi yapıp gözlerimi kaçırdım..

"kalbimi rezervledim bu sefer"

birden yine, hem çok hoşuna gitmiş, hem de iltifatın klasikleşmişliğinin verdiği bayatlıkla dalga geçmek istermiş gibi güldü,

"çok tatlısın canım yaa" deyip bana tosladı kendini, kocaman kocaman güldü.. güldük..

açıkcası aklımda bir plan yoktu bu sefer,

bana tüm kalbini açan bu kıza karşı, ben de içimden geldiği gibi doğal davranacaktım.. daha fazla plan yok..

.
.
genelde çiftlerin takıldığı, küçük hoş bir kafeye götürdüm onu,

inanılmaz sevimli bir mekan, tam ciciş yeri yani... güzel, orta yaşlı bir kadın ve iki kızı işletiyorlar, mekanın her yerinden vıcık vıcık sevgi akıyor aq..

neyse geldik oturduk,

bu, buraya da ilk defa görüyormuş, resmen bayıldı, "buraya geliriz artık sık sık"

"geliriz, ama benim sana öğreteceğim daha çook yer var gibi görünüyor.. baksana sanki 2. sınıf olan benim * "

-"aaa benim de var bildiğim güzel yerler canım.. ben sonraya saklıyorum, önce seninkileri görelim, aradaki fark daha belli olsun :p"

inceden alaylı konuşmaları, beni tatlı tatlı kışkırtmaları.. küçük şakalar.. dokunuşlar..bakışlar..

her şeyimizle, sanki daha dün değil de, yıllardır çıkıyormuş, sanki daha tanışalı bir kaç hafta değil de yıllar olmuş gibiydik..

o yeni çiftlere özgü, kendini ispatlama çabaları ve soğuk duvarlar yoktu aramızda, her şey net, her şey gerçekti *

bu mekanı süze dursun, hatunlardan biri menüyü getirdi..
işleten kızları daha önceden tanıyorum, zira zamanında diğer tayfayla (ebru dahil) ve nilayla da gelmiştik buraya, kız beni görünce gülümsedi,

mine ile yan yana, diz dize oturduğumuzu görünce onu da gözden geçirmiş olmalıydı, neyse bu menüleri bırakıp gittikten sonra mine,

"bu kız ne yapmaya çalıştı öyle?" diye sordu. ben önce gır gır yapıyor sandım, güldüm filan ama az önce civ civ gibi cıvıldayan kız birden ciddileşmişti..

"daha önce de geliyordum ya buraya, tanıyor yani selam verdi, ne oldu ki?" dedim biraz şaşkın bir halde,

"ne bileyim, biraz fazla dikkatli inceledi sanki.. benim burnumda sümük filan mı vardı? niye o kadar baktı tip tip?" 

bu gene böyle doğal konuşunca koptum ben.."hayır canım.. muhtemelen bizi birbirimize yakıştırdı, ondan öyle incelemiştir * "

"ona mı kalmış?" diye kestirip attı.

moralim bozulmuştu beyler.. eğer bu ilişkide böyle saçma sapan pembe dizi kavgaları olacaktıysa, sıkıntı olurdu..en nefret ettiğim şeyler..
http://fizy.com/tr#s/1agyo2 

bende olayı dalgaya vurma çabasını bırakıp önüme döndüm..

"ne içeriz?" dedi,

"fark etmez.."

"kahve içicem ben bu sefer"

"ben de kahve içeyim madem"

menüyü elimden aldı, arkasına dönüp garson kıza "bakar mısın?" diye seslendi, lan zaten gelecek kız..

hatun masaya yaklaştı, yine gülümsüyor, bizim ki emreder tonda,

"bize iki kahve..biri şekerli biri orta olsun."

şekerli benimkiydi, bir konuşmam da bahsetmiştim..bir nevi benim profiterol jestimin karşılını veriyordu, "seni dinliyorum, söylediklerine değer veriyor, aklıma yazıyorum" diyordu adeta.

kız siparişleri alıp gitti, ama bizimki o an boyunca birebir göz temasından sakınmamış ve neredeyse kıza tehdit edercesine bakmayı sürdürmüştü..

o ayrılınca bana döndü,

"güzel kızmış. ama saç stilini değiştirmesi lazım (örgü)" deyip bu sefer o gırgır yapmaya çalıştı.

ortak olmadım.

hala biraz kızgındım, tam ağzımı açıp soracaktım ki, "çok mu kıskançsındır?" diye, elini elimin üzerinde hissettim..o temas, bütün kızgınlığımı alıp götürmüştü bir anda..ona doğru döndüm, gülümsedim..bu kez ciddi bir soru yerine, kızdırır gibi sordum,

"kıskandın mı yoksa beni hemencik? * "

gülümsedi..elimi daha sıkı sıkmaya başladı.."kıskandım" elini yüzüme götürdü, alnıma dökülmüş saçlarıma dokundu, geriye itti..gene o sıcacık gülümsemesi eşliğinde,

"jölesiz daha güzel * "

"bir daha sürmem o zaman * "

"sürme * "

biz böyle sanki, saygın biri, komiğimize giden bir şey söylemişmiş de, gülmemek için kendimizi zor tutuyormuşuz gibi tuhaf bir hal içindeyken kahveler geldi..benimkini bu sefer getiren kıza doğru dönmedi bile..sanırım o içten içe mesajını vermişti zaten, "sözde bir tehdit" olarak gördüğü hemcinsine..ah be mine..sanki bulunmaz hint kumaşıyım aq..
2-3 saat orada takıldık, bu, biraz yanımda oturduktan sonra "yüzünü göreyim ya" deyip karşıma geçti, ellerimiz masanın üzerinde birleşik vaziyette, zaten yeterince konuşulmuş "sınavlar" ve "hava durumu muhabbetleri"nden farklı, bize özel şeyler konuştuk.

o hava durumu muhabbetleri de fiksdir zaten aq..yapana ayrı tav olurum ama ben de bugün bile hala yaparım yani.. boşuna dememişler "havadan sudan konuşmak" diye * 

bir kaç kere yüzünü, saçlarını okşadım, hemen kızarıp bozarıyordu..hem çatlak, hem utangaç sevgilim * muhabbet boyunca bize dışardan bakan birinin göreceği tek şey, birbirini gerçekten seven, şirin bir çift olduğumuzdu.. zira tüm o yoğun duygulara rağmen aramızdaki temasları abartmamıştık. daha ilk günden ne teması zaten demeyin, ilk günden öpüştüğüm, becerdiğim kızlar da oldu.. hepinizin olmuştur, ya da olacaktır..

lakin mine öyle bir kız değildi, zaten ben daha ilk konuşmamızdan beri öyle olmadığını anlamış ve onun sınırlarına kesin olarak saygı duymaya karar vermiştim. eğer canım sürtüşmek, sikişmek isteseydi cerenle takılırdım, mineyle değil..

hava kararmıştı, ciciş kafeden çıktık, zorla hesabı ödedi, kasadaki kafe sahibi kadına şirin şirin gülümseyip, garson olan kızına çıkarken havalı ve pis bir bakış daha attı (deli * ).

acıkmıştık, "pizza yiyelim mi?" dedi.

"bana uyar ;)"

soğuk sokaklarda, birbirimize sokula sokula, tin tin adımlarla pizzacıya doğru ilerlemeye başlamıştık. omuzlarının omuzlarıma her sürtünüşü, üşüyüp kolunu her titretişi, içime tarifsiz bir koruma ve sahiplik duygusu dolduruyor, oracıkta onu sarmalamak, içime, göğsüme, kalbime sokmak istiyordum.. öyle ki, ne kadar sarılsam yetmezdi sanki..

elimi elinden kurtarıp omzuna attım, hafiften tip tip bir bakış atar gibi oldu,

"üşüdün diye sarayım dedim" deyip pişkin pişkin güldüm. hadi hadii dercesine kaş göz oynatıp, kendi kolunu da benim belime attı.."sen de üşümüşsündür"

bu imalarına, kontralarına gerçekten hasta oluyordum beyler..bu kız benim hem kankam, hem sevgilimdi.. gerekirse ablam-annem filan da olabilirdi, o potansiyeli de görmedim değil. biz, sevgiyi ve birbirini geç bulmuş iki sevmeye, sevilmeye aç ruh, nasıl etsek de bu güzel duyguları birbirimize, bazı sınırlara riayet ederek aktarsak diye fırsat kolluyorduk aslında. havanın soğukluğu filan bahaneydi *
http://fizy.com/tr#s/1aiv70 

ben pizzayı elle yerim beyler..kusura bakmayın ama öyle fransız fransız, bıçakla kesip çatalla ağzına götüren hıyarlara da kıl olurum..amk çakma kibarları..

neyse,çıktık üst kata oturduk,epey tenha sadece biz ve bir çift daha var.. söyledim pizzaları geldi..tabi beni de bir sıkıntı aldı..amk tamam rahatız bilmem ne ama, ne bileyim yine de öyle elimle dilimlere dalmasam mı? diye aklımdan geçirmedim değil..bu tereddütlerimi mi farketti, yoksa zaten diyecek miydi bilmem ama,

"pizza dediğin elle yenmeli" dedi muzip muzip... hay çok yaşa sen bee, havası alınmış lastik gibi rahatlayıp söndüğü görünce gene gülmeye başladı,

"çekinme, canım yaa, ben de öyle yiyorum, çatalla bıçakla hanım kız taklidi yapamıycam şimdi, çok açım * "

ben şapşal şapşal gülüp, bir şeyler geveledim..lan kız ya benim aklımı okumak gibi bir yeteneğe sahipti, ya da fazla zekiydi aq..

ya da biz tam birbirimizin kafadandık..bak o daha yüksek ihtimal * .. bunların aynısını ona da söyleyince "hımm yani zeki değilim öyle mi??" deyip üzerime mayonez sıkma tehdidinde bulundu * 

şen şakrak pizzalara daldık, birimizin elinden patates yedik..kola kutusunun kapağını koparmaca oynadık..

mutluydum amına koduklarım..inadına mutluydum işte..çocuklar gibi şendim, aşktan sarhoş bir sersemdim..hak etmemiş miydim?
bu gece üst üste incesaz geldi, umarım güzel oluyordur 

http://fizy.com/tr#s/1agyny 

pizzacıdan mideler dolu çıkmış, aşıklar yoluna dalmıştık, ellerimiz birbirine kenetlenmiş, burnumuz yanaklarımız soğuktan kızarmış, nefesimizden dumanlar tüte tüte ışıkların altında yürüyorduk gene..

"aynı ağacın altına oturalım mı yine?"

"olur canım * "

banka tünedik..iyice birbirimize sokulmuştuk. başını, omzuma yasladı..bu hareketi oldum olası sevmişimdir beyler..içim yine sıcacık olmuş, soğuk daha az işlemeye başlamıştı resmen.

ellerini ellerimin arasına aldım,

-"biz hiç kavga etmeyelim olur mu?"

salakça bir söz biliyorum..ama o yaştaki bir ufaklıktan daha fazlasını bekleyemezsiniz ki..ellerine aldığı güvercinin, aniden uçup gitmesinden, sıcaklığının avuçlarını terk etmesinden korkan küçük bir oğlan çocuğundan ne bekleyebilirsiniz?..

-"sen iyi birisin tsigalko..çok düzgün bir çocuksun.."

bir şey diyemedim..

-"olgunsun..gerektiğinde de çocuklaşmayı biliyorsun..nasıl olmuşta bu zamana kadar yalnız kalmışsın anlamadım..seni tanıyan bir daha unutamaz ki?.. insan senden hiç sıkılmaz ki?.."

amına koyayım ağlatacak beni..rüzgarın yönünü değiştirmeyi denedim,

"o kadar iyi tanıyor musun ki beni?..belki de aslında çok kötü biriyim, ne biliyorsun? nasıl emin olabiliyorsun?" dedim, yarı ciddi yarı şaka..

"bilmiyorum,emin değilim" dedi.."ama inanıyorum..sen söylemiştin, inandığımız kadar eminizdir diye..inanıyorum tsigalko..belki de büyük bir hata ediyorum ama, çok inanıyorum.."

bu lafların üzerine daha fazla konuşulmazdı beyler..sözün bittiği yer diye bir şey varsa, işte orası burasıydı..ellerini dudaklarıma götürdüm, sevgiyle, bir kuşun kanadını öpercesine öptüm..

"bu ellerin bir daha üşümesine izin vermeyeceğim.."
@652 onu söylemeyeyim, hikayenin dokusunu bozmayalım,

@655 inanılacak gibi değil demi... 

@657 benimle aynı frekansta düşündüğün için teşekkür ediyorum kardeşim *
arkadaşlar, son iki partımız olsun bu gecelik,
http://fizy.com/tr#s/1ai7br 

gecenin sonuna gelmiştik..manevi anlamdan inanılmaz doyurucu, dünyada hala beni sevebilecek insanların olduğunu tam anlamıyla anladığım, sevme yeteneğimin hala varolduğunun farkına vardığım, yoğun..duyguların havada birbiriyle çarpışıp kaynaşan mermiler gibi kaynaştığı, her yönden huzur, mutluluk ve aşk dolu bir gece..

yo hayır..kimseyle seviştiğim filan yoktu..hatta öpüşmemiştim bile! sadece elimi tutup gözlerimin içine bakması bile fazla gelmişti zaten..hele bir de onların olduğunu düşünsenize..düşer bayılırdım herhalde..

yurduna götürdüm, ayrılırken yanağıma bir öpücük kondurdu..tek,sade ama sadece sizi seven bir insandan gelebilecek klasmanda bir öpücük..kibar teyze tokuşmaları geride kalmıştı anlayacağınız..

ben aşık aşık gülümsemekle yetindim..düzgün ve ağır bir çocuk olmalıydım,o öpüşün ılıklığının ardından, yanaklarına dudaklarına yapışmak için çırpınan dudaklarımı zapt etmem gerekiyordu..

"bitanem, varınca bana haber ver muhakkak"

"tamam canım"

gene kapıların ardında kaybolana kadar izledim onu..

ve belki de, bu şehre geldiğim ilk günden bu yana, yaptığım en huzurlu ve mutlu yürüyüşümü yaptım yurda doğru..ne kafamın içinde sesler, ne kalbinim içinde izler kalmıştı artık..mine nin ışığı, aydıtlatmıştı tüm diğer karanlık noktaları..yenilemiş, iyileştirmişti zehirlenmiş ruhumu..

yani,öyle olduğunu umuyordum..

yurda varınca mesaj attım,nilaydan da mesaj gelmiş "naptınız? naptınız?" gibisinden zıpır ve heyecanlıca sorular içeren * .. 

o ara masamda duran bir bileklik birden hayatın mine ile yaşadığım aşk dolu anlardan ibaret olmadığını hatırlattı,

saate baktım..epey olmuştu ama çekinecek değildim, ezberden okan ın numarasını tuşlamaya başladım..
http://fizy.com/tr#s/1agyo4 

bir kaç çalıştan sonra açtı,

-"naber abi?" dedim

-"erkencisin kanka?" dedi 

rahatsız mı oldun yarağım?..

-"geliyorsun demi pazar? merak ettim.."

-"geliyorum..mineyle ne oldu senin durum?"

hah nihayet benimle ilgilenmeye başlamıştı aq..

-"dünyanın en tutkunu aşkını yaşıyoruz"

-"ya oğlum ne oldu ciddi söyle merak ettim?"

güldüm,

-"kardeşimm... beraberiz * tsigalko orta sahanın gerisinden üçlüğü çaktı! * "

-"hadii..tebrik ederim canım kardeşim benim ya.."

sesi biraz titriyor muydu yoksa bana mı öyle gelmişti?

-"eyvallah baba eyvallah yaa..senin de çok emeğin var..gel de, hepsini anlatıcam zaten, artık sus aq diyeceksin * "

-"konuşuruz kardeşim inşallah.."

-"e iyi madem..sizi rahatsız ettik artık gece gece ama, kusura bakmayın okan bey"

-" * tamam kanka, görüşürüz pazar, hadi iyi geceler"

-"iyi geceler kardeşim sana da"

telefonu kapattım. sevincimi paylaşmıştım, geleceği onayını almıştım..ama olay şu ki, anormal bir durum var gibi hissediyordum, okan ın sesi bir tuhaf geliyordu, konuşmalardaki espirilerime katılmıyor, neredeyse kısa kesmeye çalışıyordu..hani onu tanımasam, "bu çocuk beni siktir ediyor gabi, amına koyayım onun" diyeceğim ama..öyle bir şey de olmaz..

hayrolsun deyip yatağa uzandım, tolga yok..

gece sızana kadar nilayla ve mineyle mesajlaştım..e zaten yan yanalarmış, oradan da epey bir geyik çıktı, biraz rezil oldum..yani zaten benim mineye duygularım aşikar canım, onlardan utandığım yok yani, ama tabi 3. bir kişiye anlatırken, sevgilinizin o açıdan sizi izlemesi daha da tuhaf oluyor * 

ertesi gün cumartesiydi, bir birimize okul hazırlığı için biraz zaman verme açısından, sadece akşam küçük bir buluşma ayarladık, ben tolgayı getireceğim yanımda,çocuğa biraz değişiklik olur, mineyle de nilay beraber gelecek. bakalım..orada da bir şeyler olabilir * gerçi ben nilay ı okan için düşünüyordum ama onların da ceylin le bir mevzusu var sanırım..amaan işte..işler karışık aq..

ha bir de ebru belası var dışarda bir yerlerde pusuda bekleyen..onun da sağı solu belli olmaz..ama mutluluğumu gölgeleyecek en ufak bir girişiminde ağzını kırarım yani..affım olmaz..

velhasıl..o eşsiz günü de böylece geçirmiş, artık pazar ı beklemeye başlamıştım, cumartesi gecesi yine kasmadan, rahat rahat geçerdi, güzel masa olurdu, belki nilay ve tolga biraz birbirlerinden çekinebilirlerdi ama nilay ın ne zaman patlayacağı belli olmayan üstün "medeni cesareti" tolga nın da kafa muhabbeti sayesinde epey renkli bir masa olacak diye düşünüyorum..

işte bu duygular içinde, yine nispeten huzurlu, ilaveten meraklı ve umutlu, uykuya daldım gittim...
takip eden panpalarıma teşekkürler,

bu arada @666 kardeşim, 4 yılı yazmayı planlıyorum, sonraki 3 seneyi de böyle cowboy filmlerinin casting i gibi "şuna şöyle oldu, buna böyle oldu" şeklinde özet geçip muallakta kalan kısımları cevaplayacak ve bitireceğim.

sıkıntı olmadığı takdirde, yarın gece görüşmek üzere.. huzurlu geceler *
@674 pişmek için, önce yanmak lazım panpam.. biraz yanıyoruz bizde şimdi beraberce ;)
selamlar arkadaşlar, bu akşam biraz geciktik, poor un zamanlaması daha güzel olmuş * 

yarım saate geliyorum, gene epey yazmayı düşünüyorum
tekrar selamlar,

şarkımız gelsin, zor bir gece olacak..

http://fizy.com/tr#s/1lu556
cumartesi,

tolgayla beraber, kızları yurttan aldık, her zamanki mekana gideceğiz. benimki, diğer ikisinin yanında pek fazla sevgi gösterisinde bulunmadı, aslında hoşuma da gitti öyle yapması. öyle görmemişler gibi yılışmaya yumuşmaya gerek yoktu iki arkadaşımız daha oradayken.

akşam tahmin ettiğime yakın geçti, biz mineyle önceden anlaşmıştık zaten, çaktırmadan nilay ve tolgayı birbirlerine karşı övdük, hafiften alt yapı çalışması yaptık, su yolu hazırladık * 

ikisinin birbirinden iyi elektrik aldığını düşünüyorum, ancak sanki aralarında "sevgililik" ayarında bir şey olmayacakmış gibi hissettim ben, daha ziyade, görüşmeye devam ettikleri müddetçe iyi birer arkadaş ve tanıdık olurlardı.

bütün gece gülümsemeye çalışmama, minenin omzumdaki omzunun, elimdeki ellerinin huzur verici temasına, masadaki eğlenceli atmosfere rağmen, içimi kemiren kurtlar yüzünden asla tam olarak huzurlu olamadım..

aklım yarındaydı..

gece sonunda nilay ve tolga, birbirini tanımaktan mutlu iki insan, mineyle biz de, sanki kırk yıllık karı kocaymışcasına sevgi dolu ama seviyeli-doymuş bir şekilde ayrıldık. kendi yurdumuza doğru ilerlerken, hem biraz lak lak olsun, kafam dağılsın diye, hem de gerçekten merak ettiğimden, tolgaya sordum,

"ee nasıl geceydi? nasıl iyi kızlar demi * "

-"güzeldi ya abi, iyiler evet, allah bir yastıkta kocatsın inşallah kardeşim * "

-":) hop dur bakalım ya, o kadar büyük konuşmak için erken. nilay da iyi kız.. demi?"

-"öyle, * cana yakın, cool, böyle olması lazım zaten kız dediğin, aslında insan dediğin böyle olacak abi..ne o öyle amına koyayım, herkes ayrı kral havalarında bilmem ne.."

-"aynen baba..bir ara gene böyle dörtlü takılırız, tabi istersen ;)"

-"olur ya neden olmasın * "

biraz daha konuştuk puştavat pek renk vermedi nilay konusunda, ben de pezevekler gibi dimdiretk "beğendin mi olum kızı?" diye soramadım, sonuçta kız da benim yakın arkadaşım yani.. tamam araları olsun isterim ama pazarlayıcı gibi de davranamam..

elemanların çoğu tatilden dönmüş, epey batak- pis yedili filan döndü o gece, zaten öyle olmasa zaman geçmek bilmezdi herhalde, öyle böyle derken uyumuşum kalmışım..
http://fizy.com/tr#s/1aiv71 

pazar günü uyandım..

saat epey ilerlemiş, aq öğleden sonra 2 ye geliyor..zorla kalktım yataktan, yan tarafta tolga yatakta oturmuş birşeylerle uraşıyor, döndüm ona,

"aga okan geldi mi? gelecekti bugün?"

dalgın dalgın cevap verdi.."geldi abi..yukarda odasında"

yüzünde, cevabında tuhaf bir hal vardı ama fazla sorgulamadım..gittim yüzümü yıkadım, işedim..yarı kızgın, yarı meraklı okan ın bir üst kattaki odasına doğru ilerlemeye başladım, fazla olmaya başlamıştı bu hayta artık..insan gelince bir dürter, teper, tokatlar, uyandırır aq..

katına çıktım, odasının kapısını tıklama zahmetine bile girmeden lap diye daldım içeri,

baktım bu sırtı dönük, valizlerle uraşıyor,

"bilader sen ne ayaksın yaaa..hazır valizlerini açmamışken gel bizim odaya yerleş bari" deyip gülerek ilerledim sarılmak için, yüzünü döndü, görmeyi umduğum bir yüz değildi..

gözleri kıpkırmızı, yüzü soluk..göz kapakları, kirpikleri nemli..

zorla sarıldık, ama benim de bütün neşem, şakayla karışık kızgınlığım filan kaybolmuş durumda..

"naber abi?..hayırdır?" dedim kuşkulu kuşkulu,

"konuşalım kardeşim..otur" dedi. yatağın üzerine oturduk, yanıma çöktü. şöyle bir odaya göz gezdirdim de, lan neredeyse hiç bir şey yok, bütün gömlek askılığı, masanın üzerindeki ıvır zıvırları, kenardaki kitapları poşetleri, hiç biri yerinde değil..oda tamamen toplanmış..yani nasıl diyeyim, insanın tatilde yanına almayacağı şeyler dahi alınmışlar, aq gidip dönecen nasılsa, tüm odayı toplamaya ne gerek var..

gidip döneceksin..bu düşünceyi bir iki kere daha tekrar ettim..sonra aniden midemde hafif bir bulantı hissettim, aldığım nefes acı geldi..sadece bir saniyeliğine ama..

buna döndürdüm kafamı.."ee abi ne var ya? konuş çatlatma adamı? kabız sıçıyorum 1 haftadır senin yüzünden.."

bir kaç saniye daha bekledi bu..derin nefes aldı..

"abi..benim pederi biliyorsun.." 

gözlerim yuvalarından fırladı..lan yoksa??

"yok..sağlığı yerinde çok şükür" diye devam etti o ifademi görünce..sonra tekrar önüne döndü..

"işte biliyorsun bu amerikan ortaklı bir firmada çalışıyor, anlatmıştım"

-"evet abi..?"

-"bizimki şef pozisyonundaydı burada..iyiydi baya işinde.."

ben gene fena olmuştum..acaba işten filan mı çıkarılmıştı adamcağız?

-"işte..şimdi buna yeni açılan bir merkezde müdürlük veriyorlar..terfi etti anlayacağın.."

gülümsemeye çalıştım... "e ne güzel abi..hayırlı olsun?"

-"saol kardeşim..saol..yalnız şu var..yeni açılan merkezleri, amerikada.." dönüp yüzüme baktı acı acı gülümseyerek..

.
.
başka açıklamaya gerek yoktu,

o andan itibaren ben artık farklı bir dünyayı yaşıyordum..gözlerimin karardığını hissettim..ayağa fırladım..ok gibi... tek, derin bir nefes aldım..rap rap adımlarla odadan dışarıya fırladım..banyoya doğru..çocuklardan biri tıraş oluyor.."aga 5 dakkalık işim var" gibi bir şeyler dedi..umrumda bile olmadı..musluğu açtım, ardına kadar..kafamı suyun altına attım..

soğuk, ensemi, kulaklarımı yakıyor, başımın orta yerini uyuşturuyordu..kaldım öyle biraz..neden sonra çıkardım kafamı suyun altından, şoke olmuş şekilde bana bakan zavallı çocuğu orada öylece bırakıp odama indim..yatağa attım kendimi..yorganın altına yerleştim..kafamın ıslaklığına aldırmadan sarındım yastığa yorgana..

sular süzülmeye başladı başımdan aşşağıya..yanaklarıma, yüzüme ulaşmış, yastığımı ıslatmışlardı..

etrafımda bir anafor, kulaklarımın üzerinde bir uğultu..sanki sağır olmuş gibi hissediyordum..sağır olmuştum..başka bir şey daha duymaya ne tahammülüm, ne de dermanım kalmıştı..

ne kadar kaldım öyle bilmiyorum..bayılmış bile olabilirim yorganın altında..sonra bir el beni sarstı hafifçe..yorganı üzerimden çekti..hafifçe döndürdüm başımı..robot gibi..

tolga,

"abi hadi kalk..okan gidiyor birazdan" dedi titreyen sesiyle..bana metanet vermeye çalışıyordu ama kendisinin de pek iyi durumda olduğunu söyleyemem..

kaltım..gene robot gibi..odanın kapısına doğru yalpaladım..sandalyeme çarptım..devirdim..tolga omzumu destekledi..

boynum kafamı taşıyamıyor gibiydi..sanki çok ağır, çok çok ağır bir örs yüzüme düşmüş, suratımı, boynumu, omurlarımı param parça etmiş gibiydi..göğüs kafesim içine göçmüş, dar gelen bir pantolon gibi sıkıyordu beni..ciğerlerim, kemiklerim eziliyordu..

kapının önüne yaklaşmıştım ki, açıldı..çek çek valizlerinden biri,arkasındaki koridorda yan yatık vaziyette durur halde, üzerinde kabanı, yüzünde bulamaça dönmüş bir ifade ile okan göründü odamın eşiğinde..son kez..

"kardeşim?.." dedi..kolları yarım açık, bana doğru yaklaştı..
http://fizy.com/tr#s/1ah2hy 

ona doğru ilerledim..yalnız ayaklarım külçe gibi olmuş..resmen sürüyorum herde.."kardeşim?" dedi tekrar..

"kardeşim." dedim. yaklaştık..sarıldık..abi kardeş gibi sarıldık..baba oğul gibi sarıldık..can-ciğer gibi sarıldık.."kardeşim... ağzına sıçayım böyle işin..kardeşim.." hönkürmüştüm resmen..hani böyle sinir ve yoğunluk üst üste gelince, ağzınızdan tükürüklü baloncuklar şeklinde çıkar ya cümleler..böyle şelale gibi dökülmeden, anan ölmüş gibi ağlamadan az önce..olur ya hani öyle..

"sus amına koyayım" dedi okan.."sus abi..ağzına sıçıcam ben de..ağzına sıçıcam.." 

beyler ağlıyoruz..ağlarken de okan bana "abi sus beni de ağlatacaksın" diyor, sanki zaten sesi çatallanmamış, gözlerinin seti yıkılmamış gibi..

ben "aga ağzına sıçarım böyle işin..amına koyayım böyle şeyin" deyip duruyorum..bir yandan hıçkırarak..nefeslerim kesik kesik..gırtlağımda bir balgam yumrusu.."ağzına sıçarım böyle işin.."

başını gömdüğü omzumdan ayrıldı yavaşça, kollarımızı saldık..yüzümüzü gözümüzü siliyoruz..pancar gibi olmuşuz..şebeğe dönmüş yüzlerimiz..

"aga tamam valla bak..aşağı inemeyeceğim" diyor bu, güya sanki benim yüzümden ağlıyormuş gibi, ama o benden beter halde aq..

ben sümüğümü çekiyorum içime, tiner çeker gibi..hırsla..kafamı sağa çeviriyorum..tolganın yaşları boşalmış, tırnaklarını kemiriyor, gözlerini sağa sola döndürüyor tavana çeviriyor..kaçıyor..

biraz nefeslendik..çıktım odadan..elimin tersiyle sildim gözyaşlarımdan kalan artıkları..valizinin birini kaptım tek elimle..öbür elimi sırtına attım..indik merdivenlerden..

babasıyla annesi gelmiş..tv salonundalar, yurt müdürüne ve görevlilerine son teşekkürlerini ediyor olmalılar..

yurdun dörtte üçü de oralarda..herkes suskun..

valizini kenarıya koyuyorum..ellerimiz hala birbirimizin sırtında, omzunda..

ben artık ağlamıyorum..daha doğru, göz yaşlarım artık dışa değil, içe akmakta..

bunun babasıyla annesi beni görüyor, babası "ha..tsigalko sen sin herhalde oğlum?" diyor. yarı gülümser, yarı bizim perişan halimizden etkilenmiş..eliyle başımı okşuyor, yanaklarımı iki elinin arasına alıyor..annesi sarılıyor bana..bir şeyler mırıldanıyor..

vedalaşmalar..

bütün dünya etrafımda girdap gibi dönmekte..renkler..duvarlar..resimler..köşedeki atatürklü duvar takvimi..salonun kahverengi peluş koltukları..insanlar..

dışarı çıkıyoruz..

gri megane kapının önünde..babası alıyor valizlerini, bagaja atıyor..

çocuklar, hepimiz dışardayız, kapının önünde..benim üzerimde pijamalar var..ayağımda terlik var..hava eksilerde olmalı..ama ben üşümüyorum..daha doğrusu hissetmiyorum soğuğu..soğuk..soğuk nedir ki?

diğer çocuklar okana allahaısmarladık diyorlar, her biriyle sarılıyor..herkes suskun..suratlar düşük..sigaralar yakılmış..uzaklara bakılarak içiliyor..

en son bana doğru geliyor, kardeşim dediğim adam..kardeşten öte dediğim adam..yediğim yemek, içtiğim su..sıçtığım bok ayrı gitmeyen adam..

sarılıyoruz gene.."hakkını helal et kardeşim.." diyor.."haberleşiriz her türlü" diyor..ben fazla bir şey diyemiyorum.."eyvvallah abi..dikkat et" lafı çıkıyor ağzımdan, programlanmış körbyler gibi..duygu katamıyorum artık sözlerime zira böyle bir duygu yok literatürümde..

bu olayı karşılayacak, tanımlayacak, tamamlayacak bir duygu yok..

ayrılıyoruz tekrar..arabaya biniyor,

bütün yurt elini kaldırıyor.."kal sağlıcaklı" dercesine..omzumda bir el hissediyorum..tolga hemen yanımda..o da terlik-pijama..ellerimizi kaldırıyoruz... 

bir kaç saniyenin ardından, içinde, 4 aydır aldığım nefesime ortak, beynimin eril eşi, ruhum can kardeşi, gri bir arabanın içinde köşeyi dönüp gözden kayboluyor..

bir pazar günü..sonsuza kadar..bir daha tamamlaması mümkün olmayacak bir parçayı kaybediyorum hayatımdan..bir yakınım..çok yakınım..fiziken olmasa da, manen ölüyor benim için..onu kaybediyorum...

1 yorum:

  1. Cok guzel bir hikaye.emegi gecen herkese tesekkurler ama su muzikleri de halletseniz tadindan okunmaz;)

    YanıtlaSil