17 Ağustos 2013 Cumartesi

Nasıl Piç Oldum Anlatıyorum Part 32

toplantı salonuna döndüm.. daha hala videoları ayarlıyorlar amklar.. geçtim sütunlardan birine dayandım..az önce aşağıda bakışıp da bir türlü konuşamadığımız (konuşamayan) ikili de az önce bekledikleri yeri terk edip karşıdaki sütüna geldi, yaslandı.. bekliyoruz öyle.. gene kesiştik tabi o Allahın emri..ama yeşil kazaklı hatunla aramızdaki olay daha ileride, diğeri sadece yancı sanırım.. arkadaşına destek olmaya çalışıyor..bir-iki dakika sonra, bunlar epey fısıldaştıktan sonra, kırmızı kazaklı olan diğeri sütunun yanından ayrılıp tuvaletler yönüne doğru gitti.. yeşilliyle biz kaldık karşı karşıya.. aramızda da 2-3 metre anca var hani.. dakika/göz göze gelme oranı gittikçe yükseliyor..ama kız bir türlü konuşamıyor..hey amk bebesi ya..şu son hareketten sonra zaten

iyice anlaşıldı niyetin, tamam aq..daha niye naz yapıyon ki?

Nedeni çok belli değil mi a dostlar? Evet, yine klasik bir ev kızı ile karşı karşıyayız.. bunları size daha önce tanıtmıştım, bunlar bakarlar.. severler de tabi.. sonuçta duygular var..ama ölesiye sevseler, deli gibi baksalar bile, üstüne üstlük bir de gidip siz teklif etseniz dahi, başta reddederler, naza çekerler…öyle salak, öyle bebe, öyle gerizekalı kız tipleri tanıdım ki şu ahir ömrümde, brad bitt in posterini versen, odasında bakıp kendini parmaklar, ama adam gelip, “hayatımın kadını olmanı istiyorum “ dese,

“ee bilmiyim kiieee Haıızır dıaa hissittmiyyiieemm, accık dişinmemmm laıızııımm” der..

Böyle maldır bunlar…bir de bunun “iyi aile eğitimi”nden geldiğini filan söylerler ya..sikesim geliyor.. hazır güzelim, iyi aile eğitimiyle filan alakası yok.. sadece, ve tamamen, senin ezik-özgüvensiz ve gereksiz kişilerce götü kaldırılmış, sahte bir prenses olmanda ileri geliyor bu durum, yani sana “ev kızı” ya da “tipik türk kızı” dediğimize bakma.. kalıp onlar.. yoksa senin ne evle, ne de
türkle alakan yok, amına kodumun uzaylısı..

Tamam sakinim..

Bu salak gelip konuşmayınca, durumun da açık olması dolayısıyla, aklımda dahiyane bir fikir belirdi, evet, işte şimdi geliyoruz, sizden hoşlandığını düşündüğünüz ve istemediğiniz kızı kaçırma yöntemine..
Büyük beklenti içindesiniz, hissediyorum..

Ama öyle 3 bilinmeyenli bir denklemin çözümü filan değil söyleyeceklerim, beklentinizi boşa çıkardığım için üzgünüm,

Yapmanız gereken tek şey,

Salakça bir giriş konuşmasını, sanki sizin doğal haliniz buymuşçasına (doğal hali cidden salak olanlar burada şanslılar) yapmanızdır, sonrasında zaten kız direkt kaçar.. orada durup, sizinle kesişmesi bile büyük başarı zaten onun adına.. çok bile yaptı..

Yaslandığım sütundan ayrıldım,

Yanına gidip dikildim, geldiğimi görünce kedi gibi kabardı zaten.. kasıldı..lan..hey allahım ya..ya, tsigalko, allahını seversen, senin bunlarla ne işin varr yeeeaaa??..bırak amk kendi haline işte..ama neyse..bir kere girdik o yola, sikertmeden dönmek olmaz..

“epey beklettiler bakalım” deyip gülümsedim..bak bak bak.. lafa bak..şu tipe bak.. hareketlere bak.. sikeyim senin muhabbete giriş cümleni.. eğer bilerek yapıyor olmasaydım, o cümle ağzımdan çıktığı an duvara kafa atmak isterdim herhalde..

“evet ya..ama değecek diye düşünüyorum bakalım (:”

“inşallah (:, nerden geliyorsun?”

“Evden” dese çok taşak olurdu aslında ehehe..

“denizliden” dedi,

şaşırdım..

“sırf bu toplantı için değil herhalde??”

“yok canım, burada okuyorum (:”

“hangi üniversite?”

“xxx”

“hıı, ben de xxxx.. tsigalko bu arada” (elimi uzattım, normalde yapmam demiştim hatırlıyorsanız, ama bugün salağı oynuyorum, seksiyi değil :p)

“Ayşenur (:”

Buraya kadar nispeten normal sayılır.. sonrasında yaptığım salaklıkları yazamayacağım, öylesine olduğunu bilsem bile çok utanıyorum aq..kendime gülüyorum şu an burada,

Hele en son bir yaş muhabbeti açtım (normalde bu yapacağınız en büyük hatalardan olur, ama diyim) bir de kız benden büyük çıkmasın mı? (zaa xd) dedim,

“ama genç gösteriyorsun yaa, en fazla 18-19 filan işte” (lan kız zaten 21 yaşındaymış, iki yaşlık gençliği nerden anladın da hesap ettin mal (: )

Bu benden iki yaş büyük olduğunu filan da sayemde öğrenince, üzerine birazda daha saçmalamamın (Fenerbahçe muhabbeti, %100 çalışıyor) da etkisiyle, en son neredeyse koşarak uzaklaştı desem yeridir..

Bunu sonradan ne zaman anlatsam koparız kankalarla x)
Neyse.. kaçtı maçtı diyorum da, o gün daha orada bitmedi.. zira ben bu kezban hariç (aslında fena hatun değildi eski ben olsa en azından sürterdi :p..7/10 diyebiliriz buna da) herkese normal davranmıştım ve takdir edersiniz ki bu kardeşinizin etrafında hatırı sayılır bir muhabbet çemberi oluştu (yok lan aslında tolga ve nilay sayesinde sanırım ehehe)..aralarda olsun, toplantı sırasında olsun bir tarafımda tolga diğer tarafımda ise biraz muhabbet bağladığım herhangi bir hatun oluyordu..

Ömer (the klarnet boy) ve gamze (gizem de olabilir) de toplantıya iştirak etmişti elbette…güzel insan, ince ruhlu klarnetçiyle samimi bir selamlaşma yaşadık (evet evet, klarneti götüme soktu evet..)..çakal carlos, gizemi (gamze de olabilir) ayarlamış aq,çıkıyorlar.. sazdı, sözdü ayağına gayet bakımlı-hoş ve belli ki kültürlü bir hatunu götürmüş Tekirdağ şoparı (:

Benim gün boyu ekstra aktif olmam ve ortamda samimi gözükmem, kezbanın gözlerini ara ara yine üzerimde yakalama sebep oldu.. hani kaçmıştın ya sen?

O gün çıkışa kadar daha yanıma gelmedi bir daha.. çıkışta kırmızı kazaklı arkadaşı gelip (ki kendisi de normal halimi tanıma fırsatı elde etmişti molanın birinde) bir bahaneyle numaramı aldı..e tabi o numaranın nereye gideceği belli canım…neyse, salağım ben, çaktırmayın.. ayşenur kezbanı da muhtemelen, ondan çok hoşlandığımı ve bu yüzden saçmaladığımı, normalde gayet hoş sohbet olduğumu filan düşünmüş olabilir..

Hayallerde yaşıyor bazı ibneler..

Ha bu arada, ogün yavşağı ne yaptı ondan sonra bilmiyorum.. umarım evine kız filan atmış ve muradına ermiştir :p
Toplantı sonrası, tolga-nilay, çiceği burnunda çiftimiz ve onlara ilaveten 3 kızla beraber türkü barın birine gidip eğlendik.. benim açımdan güzel gece oldu.. türkü barlar iyidir.. yalnız bu ara çok kro (Hırvatistan vatandaşı)(anladın sen onu) kaynıyor, dikkatli seçmek lazım mekanı, öyle varoşlara gitmeyin, böbreklerinizi alırlar bak..

sonra, ikisi, asla aranmayacak olmak üzere, üç numara daha aldım.. arayacağım numaranın hangisi olduğunu ilerde öğreneceksiniz.. aramayacaklarımı da az çok tahmin edersiniz..

netice itibari ile, benim açımdan sosyalliği bol, savunma sistemimi deneme açısından da önemli bir gün olmuştu.. füze kalkanının çalışırlığını test edip onaylamıştım..

ne birinden hoşlacak..ne de birinin benden hoşlanmasına izin verecektim artık..taa ki ben aradığımı bulana, “hah, işte bu olmalı abi” diyene kadar.. artık daha fazla insana zarar vermek, ya da bir başkasından daha fazla zarar görmek istemiyordum..

yeniden o mart sonu akşamına dönelim şimdi..

meleğin aklımı karıştırdığı, iç dünyamı sikip attığı akşama..
hayır, aslında ben merveyle tanışırken filan gayet rahattım, yine bir beklentim ve hedefim yoktu yani.. acaba tanışmanın tuhaflığı ve atmosferin elektriği mi böyle düşünmeme neden olmuştu.. varlığı olmayan bir sevginin, tereddütü olur muydu? Bu tereddüt olmasa melek beni uyarmak zorunda kalır mıydı?

O akşam bu mevzuyu biraz düşündüm ve yapmam gerekene karar verdim..ben, herhangi bir ekstra atraksiyonda bulunmayacak, normal kız arkadaşlarıma nasıl davranıyorsam, ona da öyle davranacaktım.. öyle birebir buluşmaya çağırmalar, gece mesaj atmalar filan olmayacaktı.. diyorum ya, zaten benim herhangi bir duygusal hedefim yok kız üzerinde.. arkadaş işte..

Ama mesele, benim de onun için öyle kalıp kalmayacağımdı…e, kalırdım lan herhalde? Hele bir de şimdi böyle üzerine düşmeyince.. daha da rahat olurdu işim..ne aq? Öyle her konuştuğum, azıcık tanıştığım hatun bana yazacak değil ya, neyim ben? Antonio banderas filan mı? (aslında saçlar biraz daha uzarsa… :p) yok yok…öyle bir şey olmaz onun açısından da..hem, ümit de vermedim? Verdim mi? iki muhabbet ettik lan? Kimseyle de mi konuşmayalım?

Yok abi…bir sıkıntı olmaz ya..öyle her tanıdığımız hatunla şey olsak.. ohoo..

Gevşemiş şekilde yatağa uzandım..bu gün de kurallarımı ihlal etmemiş, sözümden dönmemiştim.. dönmeyecektim de..o kadını bulana kadar dönmeyeceğim..onu bulduğumda ise.. zaten o zaman anlarım her halde ha? Anlar insan bence…hayatının kadınını, daha ilk gördüğü an anlar.. tanır…dile kolay.. belki çeyrek, belki yarım asır, belki de daha fazlasını geçirecek onunla aynı yastıkta…insan anlamaz mı be abi? Tanımaz mı?..
Bu romantik ve huzur veren düşüncelerin arasında yüzerken, telefonun mesaj melodisi (artık titreşimde değil, zira pek mesaj atan yok (: ) beni rüyalarımdan sıyırdı..

Açıp baktım,

Merve, bu güzel günün ardından (bir şey de yapmadık oysaki.. paso muhabbet) bana teşekkür edip, hafta sonu işim olup olmadığını soruyor..

Normalde bu mesajı atanın erkek olması gerekmez mi beyler?..ee, ben de atmadığıma göre? Yoksa ben Merve miyim? Merve de ben mi?..yok ebesinin amı..

Sadece bir başka sınav…bir başka imtihan…füze kalkanımı deneyen bir başka düşman roketi…

işim var be Merve…çok işim var..hem, sadece bu hafta sonu değil, bütün hafta sonları işim var..hem, sadece hafta sonları değil, hafta içleri de işim var!..çok işim var benim…çok…kendimle işim bitmez benim…değil 1 ay, 1 yıl..1 ömür bitmez benim mücadelem…meşgul adamım ben be..sen beni boş ver.. sana bir şey vaad edemem.. etsem bile gerçekleştiremem…kendime verdiğim sözleri bile zor tutuyorum ben.. sana bir şey söyleyemem…

“yok ya öyle pinekliyorum yurtta, senin de işin yoksa, bir yere gidebiliriz.. güzel kafeler-parklar biliyorum ;)”

Mesajı gönder tuşuna bastım, gözlerimi yerden kaldırıp etrafıma baktım, meleğim demir giysi dolabıma dayanmış, yüzünde şüpheci bir gülümseme, tek kaşı havada, beni süzüyordu..bir şey demedi..bir süre sonra da geldiği gibi, fark ettirmeden gitti…
O gece, tolga geç vakit döndü, yorgun görünüyor olmasına rağmen dilimi tutamayıp bizim pub a gitmeyi teklif ettim.. önce burun kıvırdı..ben de trip atmaksızın sorun değil dedim..ama biraz oturup soluklandıktan sonra,

“ne oldu gene amına koduğumun?”

“ne olmuş?”

“e onu sen bilecen, bir şey olmuş? Sen boş yere biraaaneye gidelim demezsin”

Güldüm, “vayy, adam beni tanıyor yaa (:”

“kalk hadi gidek.. necoya haber vericen mi?”

“bilmem.. vereyim mi?”

“olm gitmek isteyen sensin amk, sen karar ver?”

“sen istemiyon yani?”

“ya..hay..lan karı gibi lafı çevirme..”

“(: tamam amk, necoya da söyleyeyim madem…ama baştan diyeyim bak, öyle net bir durum yok yani, masaya oturur oturmaz anlat anlat diye baskı yapmaya başlarsan götüne biraveri sokarım, okey?”

“okey sert çocuk.. okey…kız okuldan mı yoksa bizim topluluktan mı?”

“tolga!”

“tamam len ahaheaha..git çağır hadi necoyuda.. gidek hadi.. çay-neskafe-gazozdan bana da gına geldi zaten aq..”

Gece yine öküz gibi içtik.. artı, zaman dar olduğu için (çok da geç kalıp murat abiyi zora sokmak istemiyoruz) hızlı içtik..en son

“amına koyayım haanndeeee” diye bağırdığımı hatırlıyorum..

Hande ilkokul aşkımdı bu arada.. düşün işte sen, ne kafadayım (:
Kafayı aşk meşk işlerinden kaldırmam, biraz etrafımı görmeme, dolayısıyla da normal arkadaşlıklar kurup, hali hazırda var olanları da ilerletmeme yaramıştı. Hayat böyle de güzeldi.. dahası, kendim gibi adamları da dışarıdan izleme olanağı yakalamıştım böylelikle..pek hoş göründüğümüzü söyleyemem, nasıl olmuşta zamanımın ve hayatımın büyük bir bölümünü bunlara adayabilmişim? Bu saçma sapan gönül oyunlarına, aşk pıtırcıklıklarına.. yaparken, olayların içindeyken nasıl farkında değilseniz, dışına çıktığınızdaysa bir o kadar farkında oluyorsunuz, garip-tuhaf geliyor bir zamanlar yaptığınız ve size benzeyen adamların yapmakta olduğu hareketler..

Bense artık kendimi bu işlerin dışında tutmaya çalışıyorum.. sanki sigarayı bırakır gibi.. uyuşturucuya karşı rehabilite olur gibi…gereksiz gönül işlerinden kurtulmaya çabalıyorum..ama içine bu kadar saplanan ve bir zamanlar tüm ilişkilerini bunun üzerine kuran bir adam için bu o kadar da kolay değil.. hani, siz bıraksanız, o sizi bırakmıyor..

Tuğçe ve seda ile takılıyorum okulda artık.. savunmamı güçlendiriyorlar, hiçbir kız yanında iki kızla gezen bir adam hakkında duygusal yargılara kapılamaz..bir ara düşündüm lan acaba yüzük filan mı taksam diye.. harbi bak.. sırf sahipli gibi gözükmek için..ama sonra çok salakça geldi tabi amk sanki yiyecekler beni..o kadar da hafifleşmeye gerek yok.. hafifleşmek diyorum, çünkü nişanlısı ya da yavuklusu ya da her ne bokuysa, işte ondan, olmadığı halde parmağında yüzükle dolaşan kezbanlar biliyorum. Bu arkadaşlar böylelikle kendilerini yemek isteyen hunhar erkek kalabalığından korunmuş filan oluyorlar.. tövbe ya rabbim ya resul Allah.. (: neyse..

üniversite hayatım boyunca, nilaydan sonra, arkadaşlık olarak en çok ilerlediğim karşı cinsler, bu kızlardı.. tabi bunda onların bana karşı benim de onlara karşı ekstra bir his beslemiyor olmam en büyük faktördü..

Birinin zaten uzakta yavuklusu vardı.. diğerinin gözü yükseklerde, anlatmıştım...

Muhabbetleri hoş, gülüp eğleniyoruz.. kasmayan yapıda, samimi insanlar, e zaten öncesinden de tanışıklığımız olunca, benim onlara bu ani yaklaşmam da onları şaşırtmadı.. kendilerini kalkan olarak kullandığımı bilseler biraz kızarlar sanırım, ama yine de sıkıntı olmaz.. diyorum ya, anlayışlı tipler.. şöyle bir bakıyorum da, onlarla küsmek, onları kızdırmak için çok çok olağandışı bir şey yapmanız lazım yani.. bakıyorum sedaya, lan.. yani şu tipi nasıl kızdırabilirsin ki :p
Benim onları kalkan olarak kullandığımı anlamaları şöyle dursun, beni mağdur ve yalnız olarak biliyorlarmış meğer.. konu açıldı da öğrendim,

Tuğçe,

“tsigalkocum, aşk hayatın nasıl gidiyor bakalım :p”

Deyip yem attı, ben de vakur delikanlı moduna geçip,

“yok bir şey ya..bıraktım o işleri” dedim buruk bir şekilde..

Seda,

“kızım çocuk daha yeni ayrıldı sevgilisinden..ne aşkı..”

Ben bir an tedirgin oldum ceydanın mevzusu geçince, sakın ola oradan üzerime yüklenmesinler?? Valla arkadaş markadaş demem kalayı basarım..

Tuğçe,

“orası da doğru tabi..ya o kız nasıl oldu da bırakıp gitti öylece aklım almıyor ya..millet sırf sevgilisiyle aynı okulda okumak için yatay geçiş bilmem ne kovalıyor, bu da tam tersi, çocuğu bırakıp gitti..”

şaşkınlık katsayım yükselmeye başlamıştı..ne diyo lan bunlar, taşak mı geçiyorlar benle acaba?

Tuğçe tekrar bana dönüp konuştu,

“o gittiği için ayrılmak zorunda kaldınız demi siz? Neden öyle bir şey yaptı?”

Bir dakika..bir dakika.. hatlar biraz karışık sanırım.. yani, şimdi bu kızlar, Ceyda beni bırakıp gitti mi sanıyorlar? Yani, beni ondan ayrılmamdan ötürü kızın gittiğini değil de, tam tersini?..hım.. burada da mağdur ben oluyorum yani?

Oha? Nasıl olur lan böyle bir şey?..acaba beni mi deniyorlar?

Bu bir oyunduysa eğer, kuralına göre oynamak gerekirdi,

“ya..ailevi meseleler filan da var ama..ne bileyim.. gitti işte.. vazgeçiremedim..”

“öyle uzaktan da yapamazdınız zaten? Demi..zor be uzaktan..” deyip arkadaşının omzunu sıvazladı..

“aynen” dedim..

“çok üzülmüştün ama sen o gün.. kıyamam ya..”

Omuz silktim, “yapacak bir şey yok” der gibi..

Ve tam o an kafamın içinde bir ampul yanıverdi (Edison u rahmetle anıyorum), nilay?!

Tabi ya! Nilayın işiydi bu…o gün gerçeği bir tek ona söylemiştim omzunda ağlarken..eh, elbette yakın çevreden durumu soranlar olacaktı..bu kaçınılmaz.. zira insanoğlu meraklı bir varlık.. bizim kız da “tsigalko kızı terk etti, kız da gururuna yediremeyip okulu bıraktı” gibi öldürücü bir cümle kurmamış ve beni mağdur olarak göstermişti.. hesapta, ben vicdan azabından değil, giden sevgilimin ardından ağlıyordum…

Vay amk..
Kralsın be kanka.. vallahi kralsın…en hakikisinden bir insan evladısın.. eğer bu olayı olduğu gibi anlatmış olsa, bugün muhtemelen duyanların hiç biri yüzüme bile bakmazdı…tam pezevenge çıkardı adım.. yanıma kimse yaklaşmazdı.. sonra ben de gene tuvaletlerde sinir krizi geçirirdim herhalde.. gerçi yok lan..ne sinirlenicem…iyiden iyiye ipi koparır, jigolo filan olurdum muhtemelen..

iyi, direkten dönmüşüm valla..

“hala seviyor musun onu, özlüyor musun?” dedi tuğçe anlayışla.. duruma cidden üzülmüş gibi bir hali vardı, samimi geldi hareketleri,

çok da fazla demagoji yapmaya gerek yok diye düşünüp, “yok be canım.. yaşandı bitti işte.. tabi insan başlarda çok hesap soruyor kendine, karşısına, hayata..ama illa ki alışıyorsun.. nelere alışıyoruz şu hayatta..”

“doğru diyorsun” deyip sevgiyle omzumu sıvazladı,

“ben artık beni üzmeyecek, böyle bunalımlara sürüklemeyecek, harbi bir kız düşlüyorum..onu da öyle arayarak bulamazsın.. kısmet işi biraz.. yetti artık 2 senedir çektiklerim..”

“hımm.. ebruyla da şey olmuştu demi sizin..”

“aynen…bilmiyorum neyi yanlış yapıyorum..ama bir türlü dikiş tutturamadım.. herhalde yetemiyorum karşımdakilere.. onları anlayamıyorum..ne bileyim, demek ki gerçekten sevmiyorlar..bir şeyler hissetmiyorlar.. zamane kızları işte.. sözüm meclisten dışarı (:”

Off..of..çok şerefsizim…iki dakikada mağdur rolüne kess!..allaahh..lan ben ne bahtsız adammışım bee, ayşen olayından haberleri var mı bilmiyorum da, ben kendimi öyle bir anlattım ki şimdi yani…ebrudan posta yemişim, vay efendim Ceyda bırakıp gitmiş.. laaaayyynn..acıların çocuğu detected…

Gülüştü bizim kızlar, “olur be tsigalko…belli mi olur bu işler.. çıkıverir biri bir anda, öyle umutsuzluğa düşmemek lazım.. üzme kendini..”

“yok canım.. üzmüyorum zaten.. sadece, bekleme modundayım işte (:”

“iyi bakalım.. allah gönlüne göre versin diyelim ;)”

Allah vereceğini verdi bana gene be tuğçecim.. hafta sonu ne bok yiyecez bakalım.. aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık.. merveye yakınlık göstersem, biliyorum, olacak o iş…yani hiç boşuna kendimi kandırmaya gerek yok…tanışma stilimizden belliydi zaten amk…yakınlık göstermesem, bu sefer de kıza ayıp olacak..ya da işte aklı filan karışacak, beni kötü biri sanacak (daha doğrusu kötü biri olduğumu fark edecek)..üzmek de istemiyorum.. gerçi çıkıp ayrılınca sanki daha mı iyi olacak? Orası da ayrı bir muhabbet…pff.. napıcam lan sikişkenler? Aslında en iyisi gidip çükü kestireceksin abicim..ohh, kafa rahat olacak…lan.. neler diyorum ben ya…hey allahım, arayana vermezsin, ben kaçıyorum, sen yağdırıyorsun..bu nasıl iş?..
Cuma günü nilay ı sıkıştırdım okulda,

“hişş, yavru..gel hele konuşak senle”

“ahaha.. ııyy kıro (: …konuşak bebe, ne diyecen?”

“gel kantine inelim, bir şey danışıcam sana..hem de teşekkür edicem..”

“hımm.. teşekkür mü? Ne yaptım farkında olmadan, manita filan mı düşürdün sayemde?”

“ha ha çok komik..”

“ne var be..kötü bir şey mi dedik? :p”

“kızım benim o taraklarda bezim yok artık”

“belliii, gözler fıldır fıldır maşallah, durduramıyoruz (:”

“napiyim la..onu da mı yapmıyim.. kestireyim de kurtulun”

“hahaha gerizekalııı.. pisliksin..(:”

“(: gel hadi..”
Kantine oturduk, çay-simit-üçgen peynir üçlüsüyle bir yandan atıştırıyor bir yandan konuşuyoruz..

“önce teşekkürümü mü edeyim, yoksa sorumu mu sorayım?”

“ne..ne bileyim, fark etmez bee..ama meraklandım haa, hadi (:”

“tamam önce teşekkür edeyim.. tuğçelere filan şu, Ceyda olayının aslını söylemediğin için sağol..”

Biraz durdu, sonra imalı bir gülümseyişle,

“bişey değil.. herhalde öyle diyeceğim, öbür türlü söyleyeyim de linç mi etsinler seni…bir daha yüzüne bakmazlardı valla..”

“eyvallah.. aynen..ben de senin başına kalırdım sonra, iyi düşünmüşsün, hem kendini hem beni kurtardın :p”

“manyak :p..bu muydu teşekkür konusu?”

“hee..”

“yalnız böyle kuru kuru teşekkür?”

“çay-simit aldık ya la?”

“ı ıhh bunlar kesmezz..”

“taam ne istiyon alam?”

“yarın işim var bir yere gitmem lazım, bana eşlik edicen, olur mu?”

“ne işi? Manitan etse ya eşlik?”

“onun işi varmış, tek başıma gidecektim ben..şu projeyle ilgili, ilçelerden birine gitmem lazım.. zaten sana soracaktım gelir misin diye, kesin sallarsın diye soramadım.. (:”

“hıı..ee, şimdi sallamıcam mı peki?”

“sallayamazsın, yoksa teşekkürün kabul olmaz (:”

“hey anasını ya…iyi.. bakarız..”

“bakarız makarız yok.. gelicen?”

“tamam geliriz yaa başıma bela aldım arkadaş..”

“hah şöyle (: …ne sorucan peki sor bakalım şimdi?”

Aniden hatırladım.. yarın bir yere gelmem mümkün değil lan, yarın buluşmam var benim, zaten onun için akıl alıcaz ya?
Nilaya durumu anlattım,

“öff yaaa..bu erkekler hep bir şekilde yırtıyor.. heep..”

“valla bak, eğer buluşma işi olmasaydı gelcektim ((: , tolga hıyarının ne işi varmış be?”

“ya çocuk ödev hazırlıyormuş, ben de şimdi kötü sevgili olmak istemiyorum engelleyip :/”

“pff sanki 24 saat ödev yapacak..”

“öyle ama işte.. çok işim var filan deyince.. ısrar edemedim..”

“neyse.. gidersin ya, ya da kızlardan birine söyle, birini bulursun bir şekilde?”

“bakıcaz artık..ee sen ne soracaksın ki bana buluşmayla ilgili? Hayatında ilk defa mı kızla buluşucan olum (:”

“ilk defa değil belki..ama bu mantıkla ilk defa..”

“hangi mantık?”

“ya nilay.. şimdi, biliyorsun ben bu son olanlardan sonra, artık böyle.. nasıl diyim, geçici ilişkilere pek sıcak bakmıyorum, insanlar çok kırılıyor sonra malum..ama bu kızla da tanıştık bir şekilde... tutamadım kendimi, şimdi de buluşucaz işte.. benim bir şekilde buna, onu kırmadan ayarı vermem lazım.. hani, anladın işte sen beni..”

“anladım.. geyim de ((:?”

“lan bak ciddi bir şey soruyom, saçını başını yoldurma”

“hehe..ama kesin çözüm yani bak :p”

“kes kes..”

“valla..ne denir ki…aslında, çok da bir şey demene gerek yok, kızlar zaten çekingen olur..ne bu olum, hemen buluşmaya gidiyon diye üstüne mi atlayacak sanıyorsun bebe? Hem sonra, madem ciddi düşünmüyorsun, vicdan yapıyorsun, ne bok yemeye kızı buluşmaya çağırdın?”

“sorun o işte, ben çağırmadım, o davet etti beni..”

“uuu.. çok cesur gördüm bu hatunu? Adı ne?”

“Merve..”

“ıııaaa.. çok common muş bee..ben de arzu-alev-okşan filandır diye düşünmüştüm x)”

“hacı bu kız yalnız, tro değil..”

“ahahaha.. çok pissin sen bugün…terbiyesiz (:”

“(: ee..öğüt bekliyorum?”

“olum, o zaman kendin ol..tamam mı.. eski sevgililerini, yaşadıklarını filan anlat, zaten daha yarısına gelmeden kız masadan koşarak kaçar hahaha”

“nilay.. sıçıcam ağzına az kaldı..mal..”

“tamam be (: ..ama cidden bak.. eğer konu oralara gelirse, “güvenilmezim, sadakatsizim, benden adam olmaz” gibisinden kendini kötüle..”

“öyle miyim lan?”

“bence değilsin de..tabi bir de mineye filan sormak lazım ;)”

“öff…işte diyorum ya, başka mineler de olmasın diye benim bu ilişkiyi arkadaşlık seviyesine sabitlemem lazım anladın mı?”

“başka mineler olmasın! Ana haber şeysi gibi oldu..”başka Emreler ölmesin” filan ehehe”

“yavrum senin bugün kafan mı iyi anlamadım ki..ne içirdiler sana (:”

“ne var len.. şımarıyorum işte senin yanında.. istemiyorsan gideyim?”

“aman aman.. şımarık şey (:”

“zaten bu aralar pek görüşemiyoruz malum.. yeni kankaların hayırlı olsun”

Yine iğnelemişti,

“tuğçeleri mi diyorsun?”
“e yani.. baya baya grup oldunuz, hayırlı olsun (:”

“aha.. bebeye bak.. kıskandın mı len yoksa?”

“yoo kıskanmadım da..garipsedim biraz.. işin düşmese selam vermicen bize nerdeyse ama onlarla da ayrılmıyorsun yani (:”

“nilay saçmalama ya..senle onlar bir olabilir mi gözünü seveyim..ben, bilerek çok şey yapmıyorum sana.. milletin şeyi şey olmaz..”

“neyi?..bir Dakka bir Dakka…millet yanlış anlar diye mi yanıma gelmiyorsun sen benim? Salak mısın olum sen?”

“ya kızım, sevgilisi olan kızsın sonuçta..e bende artık sapım.. milletin boklu muhabbetine düşmeyelim dedim da”

“..harbi salaksın..oha diyorum..lan kim ne diyebilir be? Ağzını yırtarım öyle bir şey konuşanın…salak…ben de diyorum bu çocuk ne ayak…hey allahım yaa..”

“üff tamam tamam pardon..”

Gergin gergin kafa salladı,

“yanımda oturuyorsun bundan sonra gene tamam mı?..ha bir de, her ders arası sarılıcam sana unutturma, arada da öpücem, okey, kucağına filan yatıcam.. bakalım kim ne diyecek!”

“ya tamam, ince düşünelim dedik, pişman etme adamı (:”

“salak..”

“iyi o zaman ben şimdi yarın, şey diyorum..”güvenilmezim-sadakatsizim..” “

“ya böyle direk saymayacaksın herhalde çatal bıçak seti tanıtır gibi? Laf arasına yerleştir..”

“tabi canım.. direkt saymam..”

“ıhıhıyy çok salaksın sen yaa, gel buraya sıkıcam yanaklarını, kantindekiler yanlış anlasın x)”

“oof of..diline düşen yandı senin..”

“öylee (:”

Umduğum kadar yardımcı olmasa da, nilay kendimi iyi hissettirdi, sanırım bir şekilde bu işin altından kalkabilirim..ne de olsa ben,

Güvenilmezim..

Sadakatsizim..

Ve,

Benden adam olmaz..

Yes.. aynen böyle..
1 nisan cumartesi..

Keşke şaka olsa…

Kendime çok kasmayacağıma söz versem de, yine her zamanki özenime yakın bir şekilde giyinip süslenmiş (ruj sürdüm sürme çektim, kırmızı sütyen giydim ) şekilde mervenin yurdunun önüne geldim,

Buluşma saatinden 5 dakika erken gitmiş olmama rağmen merveyi kapının önünde bekler buldum, benim kadar kasmamış belki ama, gayet hoş görünüyor..ne kadar çıtı pıtı, tatlı bir kızsın lan.. yerim seni..ee..yemem.. yemem seni…yok yemek filan.. tokum ben..

“selam (: dört demiştik? Bekletmedim ya?”

“selam (: yok ben erken indim ya, hava güzelmiş, öyle..”

Erken inmiş olduğunu salak gibi gözüne sokunca kız biraz utandı sanırım.. normalde bunu yaptığım için kendime kızmam gerekirdi ama istemeden de olsa bence iyi oldu, benim odun olduğumu düşünebilir, ayrıca ben, güvenilmez, sadakatsiz.. amaaan işte be..sikerim haa…amma bebe çıktım lan? (bu iyi bir şey devam)..salak salak, tırstığım şeylere bak.. harbi nilay haklı.. sanki kız üzerime atlayacak..ne lan bu havalar? Hea?..mal..

Her zamanki kafeye götürdüm onu da, bilmiyormuş burayı, normal, daha yeni sayılır şehirde, bizim mekanlarımız da öyle ayak altı, kolay keşfedilen cinsten değildir, kalite kokar kaliteee (azcık hava basıyim lan bırakın.. bizim kafe, bizim pub.. bizim bank.. itina ile seçildi hepsi :p).
Her getirdiğim kız gibi, o da kafeyi beğendi, bizim elemanla selamlaşıp kısa bir sohbet ettik,

“senin sık geldiğin bir yer sanırım burası (:” dedi kız,

“aynen.. burası benim özel mekanlarımdandır ;)”

“hıı (: güzelmiş ama” deyip sırıttı..

Salak.. salak tsigalko.. özel mekan mözel mekan ne karıştırıyon lan sikik? Şimdi kız ya “beni özel mekanına getirdiğine göre, bende onun için özel miyim?” filan diye düşünürse ne bok yiyecen?

Sikicem kendimi ya..

Ama bir yandan da hak veriyorum.. benim kendime yaptığım, kırk yıllık forvet oyuncusunu kaleye geçirmek gibi bir şey, şimdi adam da haklı yani, onca zaman sen topu çizgiden geçirip ağlarla buluşturucam diye mücadele et, sonra birden bire tam tersini yapmanı istesinler..e biraz beyin amcıklaması oluyor tabi haliyle..
“ne içersin?”

“bilmem..sen ne tavsiye edersin, ne de olsa özel mekanın ;)”

“ee..sıcak çikolatası iyidir aslında (:”

“o zaman ondan olsun (:”

“peki bakalım (:”

içecekler geldi..

Konuşmaya başladık.. sanki o günden beri hiç ara vermemişçesine akıcı ve samimi..bak işte böyle insanları seviyorum ben…cidden.. muhabbeti tıkatmıyolar..ben zaten kolay kolay tıkanan biri değilimdir, ama bazen karşıma öyle tipler denk gelir ki, konuşmak resmen işkence gibi hissettirir.. neyse ki Merve de benim gibi.. muhabbet olarak yani..

Konuşmanın başları, geçen seferki klasik mevzulara “previously on lost” yapmak ve ucu açık kalmış, sonucu beklenen bazı durumları sormakla geçti..ama görünen o ki, bu gün bu konularla bitmezdi, bugün filmin devamı çekilecekti..

ilk bir saatin ardından yapacak geyiğimiz ve havadan sudan konumuz kalmayınca, ister istemez özel hayatlara giriş yapmaya başladık.. daha ziyade kız bana kendini anlatıyor, bunun aslında benim amacıma uygun olmayan bir işaret olduğunun, dolayısıyla kötü olduğunun farkındayım, ama konuşma sırası bana ne kadar geç gelirse de o kadar iyi.. hala şu “güvenilmezim.. bilmem neyim” şeylerini nasıl söyleyebilirim onu düşünüyorum aq..
Merveyi sabırla dinledim.. zaten iyi bir dinleyiciyimdir, mevzu da bir kızın özel yaşamı olunca, ilgim iki misli daha artar.. tabi kendime, “bu kız neden bunları bana anlatıyor” ya da “nasıl oluyor da bana anlatabiliyor” diye sormuyor değilim.. cevabını zaten tahmin ettiğim bir soru.. sadece görmezden gelmeye çalışıyorum..

Mervenin aşk hayatı pek renkli sayılmaz.. (benimki gibi siyah olmasındansa renksiz olması yeğdir..) lisede iki sevgilisi olmuş, burada olduğu yarım dönem boyunca da bir-iki kişiyle yakınlaşmış ama aradığı kişiler olmadığını çabuk anlamış.. (evet senin aradığın benim..bul beni de bi ağzına sıçıvereyim.. töbe töbeee..).

“illa ki yakınlaşmalar oluyor ya” dedim, “farklı kültürlerden, farklı yaşam şekillerinden, farklı felsefedeki onca insanı bir araya koyunca, ister istemez bir elektrik oluşur (tesla yı rahmetle anıyorum)..

“aynen.. senin ilk dönemin nasıldı acaba merak ettim :} “

“hımm.. çok tehlikeli konulara girdin aman diyim :p”

“(: epey voltaj oluşmuş sende belli :p”

Düşünceli gözlerle önüme baktım..”yok aslında…benim şarteller attı, trafom yandı desek daha doğru olur..”

Buruk bir gülümsemeyle anlayışlı insan moduna geçti, “birileri…üzdü sanırım?” deyip gözlerini irileştirip tatlı tatlı gülümsedi, doğru tahmin etmiş olmanın umuduyla çıldır çıldır baktı yüzüme…

Hassiktir gülüşü yaptım (kıhh)..”yani.. oluyor böyle şeyler tabi.. herkesin hayatında vardır illa ki..pek, seçilmiş kişi filan olduğumu da düşünmüyorum (:”

Kafa salladı..”önemli olan atlatıp atlatamadığındır zaten.. hepsi de bir şekilde atlatılır bence, değil mi?”

Ben de gözlerimi irileştirip gülümsedim,

“bilmem.. oradan nasıl görünüyorum, atlatmış gibi mi :p”

Utangaç gülümsemesiyle cevap verdi,

“yani..(: atlatmışsın ya..zaten öyle çok takacak birine benzemiyorsun, hayat dolusun, pozitifsin bir kere..”

Uuu.. güzel bir noktaya parmak bastınız hanım efendi, bunun üzerine oynamaya karar verdim,
“teşekkür ederim (:..vee, biraz unutkanım aslında..bir-iki haftanın sonunda adını bile hatırlamıyordum (laf..) ;)”

“ooo, beklediğimden de hızlıymışsın (:”

“mecburen.. öyle olmak zorundayım.. kimsenin beni üzmesine izin vermem.. canımı onlar vermedi ya? Değer mi? Bence değmez ;)”

“aynen.. mesele değecek birini bulmak zaten..”

Az önceki cıvıldaşmaların ardından ses tonu yumuşamış ve duygusal bir ana geçişin habercisi, köprüsü oluvermişti.. masaya yaklaşık dirseklerimi dayadım.. ellerimi birleştirip, cenemin altınına yerleştirdim,

“o kişiyi bulunca..” dedim, “anlar insan, değil mi?” çok durgun bir tonla konuşunca, kendimi bir an gece yarısı radyocuları gibi hissettim..”sıradaki şarkı…” (:..

Yutkundu.. hafif bir gülümsemenin eşliğinde,

“anlar herhalde” dedi.. gülümsemesi dudaklarında dalgalanıp duruyordu.. gözleri bir masaya bir bana gidip geldi.. yoğun baskı altında olduğunu hissettim.. bunun bir kısmını ben oluşturuyorum zaten (sırf ibneliğine) bir kısmını ise kendi muhtemel düşünceleri..

Aniden, o dingin duruşumu bozup gözlerimi üzerinden çektim, bir elimle şekerliği kavradım, öbür elim bu kez elmacık kemiğime monte bir halde, dalgın dalgın şekerlikle oynamaya başladım,

Ona rahatlaması için zaman kazandırmıştım.. sonra yeniden yüzüne baktım, gülümsedim,

“insanlar.. çok yanıltıcı olabiliyor.. bazen sandığın kişi çıkmayabilir karşındaki.. insanlar güvenilmez.. sadakatsiz..çoğundan adam olmaz..”

Kızın yüzü iyice buruldu..lan..ne kadar duygu dolu bir atmosfer oldu böyle be..eğer kedi fare oyunu oynamıyor olsaydım, kesin bu filmografik sahnede gözlerim yaşarırdı..bir arkada fon müziğimiz eksik aq..gerçi kafede bir şeyler çalıyor ama o bizim duruma fon olacak türden değil, zira “tavla tavla beni tavla, salla pulları zarlarııı” nakaratı pek uygun düşmezdi :p
O an, ne kadar da kolay rol yapabildiğimi, karşımdaki insanın duygularıyla oynamanın benim için ne kadar da kolay olduğunu bir kere daha fark ettim..

Neyse ki karşımdakilerin zihin okumak gibi bir yetileri yok.. şimdi olaya bak..ben ne düşünüyorum, içimden gülüyorum.. tamam, biraz sıkıntım var, kızı nasıl başımdan def ederim gibisinden, ama bir yandan da üzerine gidip duygusallaştırmak hoşuma gidiyor..kim bilir onun aklından neler geçiyor.. benim aklımdan neler geçtiğine inanıyor..

Yazık lan..

Ona da yazık, aslında en çok da bana yazık…nasıl böyle dejenere, yozlaşmış bir insan olabildim..yok ya..muhallebi çocukluğuymuş bilmem neymiş.. yalan..bir daha sikseler dönemem eski, masum yıllarıma.. hani, bu işler, sırf kızlara karşı kendimi tutmamla olacak olsa, eyvallah da, eli dursa gözü durmaz derler ya..o hesap..bir türlü zihnimi durduramıyorum.. karşımdaki insanları röntgenlemekten alıkoyamıyorum..bir çeşit lanet gibi..o yüzden, taa o yıllardan beri, göğsünü gere gere, “ben insan sarffayım” diyenlere inanmıyorum..

çünkü bu, övünülecek bir şey değil ki lan? Tamam, başta eğlenceli, ama sonra? inanın bana “arkadaşım” “dostum” “sevgilim” “flörtüm” dediğiniz insanların gerçek yüzlerini ve düşüncelerini devamlı olarak beyninizin içinde hissetmek, onların orayı oyarcasına işlemeleri, davranışlarınızı şekillendirmeler,

Hiç eğlenceli değil..

Diyorum ya..bu bir lanet bence..hem de en ağırından.. çünkü benim gibi bir adam, karşısındakinin ne zayıflıklarını ne de kuvvetli yanlarını bilmemeli.. aksi halde, kuvvetli yanlarından kendini sakınır, zayıf yanlarından da faydalanır..

Karşımdaki aşık kızın zayıf yanlarından faydalanacak mıydım…sanırım önümüzdeki birkaç dakika içinde cevaplamam gereken en önemli soru bu..ve bu, bütün geleceğimin şekillenmesinde yeni bir mihenk taşı olabilir..

Hatırla tsigalko.. geçmişi hatırla..

Yaşadığın.. yaşattığın acıları hatırla..

Ve ver şu siktiğimin kararını artık.. nesin sen?

Melek mi?

şeytan mı?
bu gece epey ilerledik sayılır, baharı gördük..

zaman olarak söz vermiyorum artık, başıma ne geleceği belli olmuyor malum, ama biliyorsunuz ki müsait olan ilk zamanımda yazacağım gene,

hepinize sevgiler, yorumlarınızı eksik etmeyin, bedduaları da azaltın, ölürsem yazamam :p

görüşmek üzere ;)
takip eden herkese iyi akşamlar, selamlar,

önümdeki zor cumayı da atlattıktan sonra hafta sonu ve pazartesi günü yazmayı planlıyorum ekstra bir durum çıkmazsa, yorumlarınız için teşekkürler (:

bu gece de biraz boşum aslında ama hikaye dışı takılmak istiyorum, inci gündeminden uzak kaldım aq son 2-3 haftalar, belam sikiliyor,

hafta sonu görüşmek üzere, hepinize sevgiler
iyi geceler panpalar,

ya arkadaş ben oluyorum sözlük olmuyor, sözlük varken ben giremiyorum..
bir cenabetliktir gidiyor..

evet bildiğiniz gibi gene hastayım, izin kullanmak zorunda kaldım. işin iyi tarafıysa önümüzdeki pazartesiye kadar eskisi gibi güncel ve aslında alışılageldik olan saatlerimizde (00.00 sonrası) yazabileceğim sıcak yatağımdan x)

şimdi sizleri bekletmeden, daha önceden hazırladığım partları seri şekilde atacağım,

daha sonraki gecelerde de anı anına devam edeceğiz tıpkı eski günlerdeki gibi ;)
Nerede kalmıştık?

Hah sahi, ortam romantizm kasmıştı ve imalı bakışmalar başlamıştı değil mi?

Aynen..bu noktadan sonra yapacağınız hareketlerin telafisi ya da yanlış anlaşılma gibi bir opsiyonu yok, gerçi çoğuna göre o noktayı çoktan geçmiş bile olabiliriz..ama yine de söz konusu ben olduğumda, buradan da durumu çevirme ihtimalim olabilirdi.. sonuçta iyi bir yalancı ve laf ebesiydim..

O birkaç saniyelik duygusal an boyunca düşünüp kararımı verdim..

Karşımda, yine ve yine (lanet olsun ki) iyi bir kız vardı.. tipinden, giyinişinden, konuşma tarzından, aile yapısından belli ki, her ne kadar bizim tanışma ve buluşmalarımız biraz ani gerçekleşmiş olsa da ona kaşar-motor-aranıyor diyemezdim.. insanlar sevebilir sonuçta.. kimi ilk görüşte, kimi zamanla..

Merveyle muhtemel olarak yaşayacağım bir ilişkinin, zamansız sona ermesi ve arkamda kırık bir kalp daha bırakma ihtimali ağır geldi.. hayır..bu iş olmayacaktı..ve şimdi, arkadaş ayarı vermenin tam zamanıydı..
saolun panpalar, ben de bekliyorum inanın günlerdir yazmak için (:

bu arada ben yazdıklarımı word e filan yedeklemiyorum, hatta wordde biriktirdiklerimi sonradan siliyorum bile.

aranızda öyle kaydeden filan varsa başından beridir, bana yollayabilir isterse (:
ayrıca şu sesli okuma olayı da enteresan olmuş, tuhaf hissettim lan dinleyince

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder