17 Ağustos 2013 Cumartesi

Nasıl Piç Oldum Anlatıyorum Part 39

Biraz şaşırmış görününce üzerine gitmeye devam ettim, tüm o gırgırcı ve havalı yapısının altında, ne de olsa bir kadındı ve emin olun yeterince güdümlenmiş bir erkek karşısında en dalgacı kadının bile konuyu çevirme şansı yoktur,

“benim de bilmek istediklerim var tabi, senin hakkında ;)”

“hımm peki ya ben anlatmazsam?”

“ee her şey karşılıklı hanım efendi, sen anlattıkça, ben anlatırım, işine gelirse ;)”

“aman ya, sende benim merak edeceğim ne var ki sanki, :p”

“bilmem? Sen de bilemezsin tabi (:”

“haha.. yalnız şu konuda hakkını vereyim, böyle kelime oyunları ve tripleşmelerde gayet iyisin, küçük kızların en çok hoşuna giden şeylerdir bunlar, hele bir de mesaj yazma hızın iyiyse epey bebek kandırmışsındır, demi ;)?”

“tabi canım..bak hatta bir tanesi şu an kolumda x)..gerçi bunla pek mesajlaşmamıza da gerek kalmadı, çok bebekmiş, hemen kanıverdi x)”

Bu laf sokuşun bedelini yine az önce cimcirilen kolum ödedi.. bense kolumu ona daha sıkı sarıp sıvazlamayı seçtim..ve sonrasında o da bana daha fazla yaklaşmayı….fazla tuhaf başlayıp, fazla hızlı ilerleyen ilişkimizin teferruatlarını görmek üzere, ve benim ani-rastlantısal seçimim üzerine ne tesadüf ki (!) dünkü mekana yeniden adımlarımızı atıverdik..ama kalıbımı basarım ki, en az benim kadar, bu yaramaz çıtırın aklında da gecenin finali var.. yarı sarhoş, belki yarı, belki de tam çıplak..

Tonight is the nigth…
Henüz saat erken olduğu için mekânın cafe tarzı olan dış tarafına oturduk, dışarısı cıvıl cıvıl, insan denizi adeta, baharın gelişi, sert bir kışı geride bırakan ege insanını sokaklara dökmüş durumda.

Birer neskafe söyledik, hemen öküz gibi içki içmeye başlamayalım dedik, gece uzun, ne var aq bira bira.. sanki çok da matah bir şey yani..o ara bir yandan dumanı tüten neskafelerimizi yudumluyor, bir yandan da gülüşerek birbirimizi izliyoruz. Ufak muhabbetler dönüyor, her ne kadar pek ihtiyacım olmasa da ayçayı biraz daha tanıyorum.. kız şehrin yerlisi, liseye giden bir kız kardeşi var ve büyük tesadüf eseri, kardeşlerimizin ismi aynı, yalnız benimki bir yaş küçük. Babası özel bir şirkette yönetici, annesi aynı şirkette insan kaynakları şefi, lise aşkıymışlar..”ben onlar kadar şanslı değilim gördüğüm gibi” diyor, sahte bir hüzünle, kendi haliyle dalga geçiyor.

“ee” dedim, “okul bu sene bitecek mi yoksa uzuyor mu?”

“bitecek gibi..pek çaktırmıyor olabilirim ama çalışkan kızımdır ;)”

“bırak ya, sizin bölümleri okumaya ne var, sen bir de mühendisliği gör”

“artiste bak sen (: ..senin nasıl durumlar?”

“şimdilik kontrolüm altında da, bakalım ilerleyen seneler ne gösterecek”

“birinci sınıf mıydın sen :p” dalga geçerek söylemişti,

“iki.. canım..iki.. yarı mühendis sayılırım, saygılı ol :p”

“peki efendim, hemen önümü ilikliyorum karşınızda (: aa o da ne, düğmem yokmuş, kusura bakmayın x)”

“(: okul bitince ne yapacaksın peki?”

“bilmem..bir süre kafamı dinlerim herhalde..”

“sanki şimdi dinlemiyorsun (:”

“üff uğraşma be (: ..takılıcam işte, foto işi sardı baya, öyle amatör tarzda bir şeyler düşünüyorum, Türkiye turu.. hatta belki dünya turu.. sonra sergi açarım filan :p”
http://fizy.org/#s/1aigs0

“güzel hayaller valla, benim de dünya turu hayalim var (:”

“hah, süper oldu bu bak, ekürim de hazır x)”

“hehe, senin öbür eküriye ne oldu?”

“dilarayı mı diyorsun? Yok onu sarmaz öyle şeyler, kendisi pek maceracı bir tip değildir, hatta dün gece en büyük maceralarından biri sayılabilir x)”

“oha kızı ezdin resmen”

“öyle ama (: bakma havalı durur da, saf, sakin kızdır yani, mankenlik yapıyor bu arada, biliyor muydun? (:”

“evet dün muhabbeti geçmişti, bence maceraya alışsa iyi eder, eğer mankenlik işinde ilerlerse pek sakin bir hayatı olmayacağı kesin yani”

“bilemiyorum artık..neyse boş ver sen onu şimdi, sen ne ayaksın onu söyle (:”

“napıcan sen beni ya, şey işte, ne o, dalgalı saçlı, toy bir veledim, bu kadarını bilmen yetmez mi? x)”

“hıı..evet bak bu ilk teorimdi..ama cidden seni ilk gördüğümde cool olmaya çalıştığını filan düşünmüştüm”

“amaa, zaten cool olduğumu mu anladın sonradan x)”

“yok, tam tersi, asla olamayacağını :p”

“doğru bak aslında, cool filan değilim..hatta ezik sayılırım ortalamaya vurursan, işte böyle senin gibi üstatlarla ve yüce insanlarla tanışarak seviye atlamaya çalışıyorum, elimden tut, yol yordam öğret bana master x)”

“(: oof of..seni Allah kurtarsın evladım, ben bile yardım edemem..”

“o derece diyorsun? (:”

“malesefff x)”
Biraz sessiz kaldık, neskafelerimizi yarıladık..ben etrafı izliyorum biraz, arka çaprazdaki kız grubunu kesiyorum, onlardan bize dönük onlanlar da, chuck norris filmlerinden fırlamış gibi duran beni ve 80 ler stayla takılan ayçayı inceliyorlar..

Sonra ayça konuştu tekrar,

“sen ilk ne düşündün dün, beni görünce?”

Gerçek düşüncemi söylesem ağzıma sıçardı muhtemelen ehehe,

“ne mi düşündüm?..bu bonus saçlı çıtır da neyin nesi? dedim kendi kendime (:”

“(: woaww, çıtır ha..edepsiz şey seni, nasıl saçlarım güzel mi?” deyip yalandan savurur gibi yaptı.

“değişik bir tarz tabi, dikkat çekici.. sana yakışıyor”

“aslında düz benim saçlarım biliyor musun?”

“hee evet biliyorum, hatta sen bigudilerini filan sararken yardım ettiydim sana” deyip makaraya aldım,

“ayh çok gıcıksın ha, her lafımızı tartıcaz beyefendiyle konuşken (:”

“bunu iltifat olarak alıyorum (: ..yalnız bak bu açıdan benzer sayılırız birbirimize”

“ben o kadar değilim canım, sen aşmışsın bu konuda resmen, ama diyorum ya, küçük kızlar sever böyle şeyleri, o yüzden senin adına güzel bir özellik tabi :p”

“sen de sevmiş görünüyorsun? Demiştim ben de ;)”

“bence o kadar emin olma, karmaşık hatunumdur ben, fakültendeki kızlara benzemem. ;) sahi, nasıl mühendislik kızları, denildiği kadar çirkinler mi? x)”

Telefonumu çıkardım, nilayla, ebruyla, Ceydayla, mineyle ve diğer pek çok kızla olan fotoğraflarımın olduğu klasörü açtım,

“al kendin bak istersen, gözünle görmüş olursun ;)”
Telefonu aldı, bir iki dakika garip garip mimikler yaparak resimleri inceledi,

“eski manitalar mı bunlar?”

“yok, sadece arkadaşız ;)” diye yalan söyledim.

“fena değillermiş evet..ama arkadaşmışsın sonuçta yani, sana bir faydaları yok (x”

“aynen.. çok taş oldukları için bana bakmıyorlar ne yapayım :/ , ben de mecbur başka üniversitelerden, başka bölümlerden tipsiz kızları kandırıyorum işte..”

Bu müthiş laf sokuşun ardından tehlikeli bir gülümseme ve ölümcül bakışlara maruz kaldım yeniden, eğer menzilde olsaydım eminim ki bu kez kolumu tırnaklarıyla delerdi (:

Telefonu geri uzattı, “bizim de resmimiz olsun” dedi, “gerçi güzel mühendislerin yanında sönük kalıcam biraz, başka üniversiteli bir tipsiz olarak ama olsun, olmadı başka bir yere kaydedersin? ”Tipsizler” klasörün de vardır eminim”

Yanıma geçti, deminden beri kesiştiğim ve bizi inceleyen kızlarla göz göze geldi o ara, sonra iyice dibime sokulup elini omzuma doladı, telefonu kaldırıp ikimizi öyle sarmaş dolaş birkaç poz çektim,

“tamamdır, bunları da şeye atıcam işte, “tipsiz” şeyine x)”

Beklediğim cimciği bacağıma yedim bu sefer,

“ofs..bu huyun çok kötü yalnız..hem tipsizsin hem de canımı yakıyorsun x)”

Bir tane daha..ve ekstra olarak tehlikeli bakışlar..

Bir süre yan yana sohbet ettik, biraz daha tanıdık birbirimizi, ve biraz daha alaya aldık tabi..

Saat ilerleyince kafe bölümünden iç tarafa geçtik, yine canlı müzik olacak, bu sefer farklı grup.. masadan kalktık, ayça belime dolandı, ben de elini omzuna attım, içeri geçerken arka masadaki gruba son bir bakış fırlattık,

“deminden beri bunlara mı bakıyordun sen?” dedi yarı kızgın.
http://fizy.org/#s/1ai0c0

“yoo, onlar bize bakıyordu..seni inceliyorlardı sanırım”

“hıı tabi tabi..bak şekerim, benimleyken, benimlesindir, gözlerini oyarım” dedi sırıtarak, ne kadar ciddi olduğunu kestiremedim açıkçası,

“beni yanına yakıştırmadılar herhalde ondan bakıyorlardı yea ne kızıyorsun? x)”

Tip tip bakıp belimi saran kolunu daha da sıkılaştırdı,

“orası belli olmaz” dedi, “ilk dediğimde de ciddiyim, ne kadar çapkın olduğun ya da olmaya çalıştığın umurumda değil, beni davet ettiğin için mutluyum, çünkü senden hoşlandım, çünkü aynı dilden konuşuyoruz gibi..ama rahat takılıyor olmam seni şımartmasın” diye de ekleyip ayarı verdi…vay aq..resmen atar yedim lan hatundan…

“peki” dedim gülümseyerek, “pekii, sen ben beni denemeyi ne zaman bırakacaksın?”

“ne açıdan?” dedi,

“her açıdan..seninle konuşurken sürekli en zekice ve alengirli görünen cümleleri seçmekten ve sorularına en gösterişli cevapları vermekten yoruldum”

Tek kaşını kaldırıp şaşkın bir şekilde baktı,

“verme o zaman?”

“tamam, o halde biraz ciddiyet?”

“bana uyar” deyip yüzünü iyice yüzüme yaklaştırdı..dudaklarımızın arasında yalnızca birkaç santim vardı..

“madalyonun diğer yüzünü görmeye hazır mısın?” diye sorup güldüm,

O da gülmeye başladı, “bir deliye çattık ama, hadi hayırlısı”

Aniden eğilip yanağından öptüm,şaşırdı, irileşen gözlerini yüzümde gezdirirken, ben rahat bir tavırla kalabalıklaşmaya başlayan bar kısmına dönüp, “nasıl geçelim?” diye sordum.

“fark etmez” dedi belli belirsiz,

Sahneyi iyi gören ama biraz uzak olan duvar kenarından güzel bir masaya doğru sürükledim peşimden, oturduk, birer bira, ve çerez söyledim, hemen yanımdaki sandalyeye geçmişti başta, ama sonra,

“karşına oturmak istiyorum?” dedi sorar gibi,

“olur, ama yemem seni korkma, öyle madalyonun öbür yüzü filan dedim diye tırstıysan, gerek yok x)”

Güldü yeniden, “hayır, gözlerini görmek istiyorum bir süre..eğer rahat durduklarından emin olursam yeniden yanındayım”
Geçti karşıma oturdu, gerçi ufak olan masalardan mütevelli, yine epey yakın sayılırdık birbirimize, dirseklerini masaya dayayıp elleriyle yüzünü destekledi, dimdirekt gözlerimin içine bakmaya başladı..bir süre ben de gülümseyerek karşılık verdim, sonra hepten gülerek, gözlerimi kaçırdım,

“sahiden kıskanç mısın yoksa kıskanç taklidi mi yapmaya çalışıyorsun? (:”

“beceremiyorum demi?”

“hiç hem de (:”

Biraz daha baktı öyle, sonra ben,

“gel hadi yanıma”, deyip kolumu açtım..bir kaç saniye boşlukta süzüldükten sonra tam indiriyordum ki yeniden yerinden kalkıp yanıma oturdu, iyice sokuldu.. başını omzuma yasladı, o sırada da benimki bokserin duvarlarına kafa atıverdi.. sakin ol oğlum.. sakin..daha gece uzun lan? Neler var önümüzde dur..

Grup sahneye çıktı, bu gece rock çalacaklar, bu iyi haber, çünkü rock demek, gürültü demek, gürültü demek, daha fazla yakınlaşma demek.. neden olduğunu biliyorsunuz tabi..

“hep böyle misindir?” diye sordu kulağıma eğilip.

“nasıl?” diye sordum.

“böyle işte, ilişkilerin böyle hızlı mı ilerler insanlarla, hemen kaynaşır mısın?”

“karşımdakine bağlı aslında.. eğer onu samimi ve kafa dengi bulursam, neden olmasın? Kasan bir tip değilim gördüğün gibi (:”

“yani nabza göre şerbet veriyorsun?”

“aynen öyle (:”

“o zaman karşındakiler bunu öğrendiğinde kendini kandırılmış hissetmiyor mu?..şahsen ben öyle hissettim şu an (:”

“valla ayça, başkası ne düşünür, nasıl hisseder bilmiyorum da, en az kandırılmış hissetmesi gereken sensin, hatta hiç hissetmemen lazım.. çünkü sen gerçek beni görüyor ve tanıyorsun.. asıl kandırılanlar benim yüzlerine cici çocuk taklidi yaptığım, yanında gerçek kişiliğimi gizlediğim insanlar”

“ya ben de aslında gerçek kişiliğini gizlemen gereken biriysem?”

“öyle olmadığını biliyorum.”

“Allah Allah.. alnımda mı yazıyordu (: ?”

“insan hissediyor, eminim sen de hissetmişsindir.. ayrıca senden iyi elektrik almıştım taa en başında..e sen de kafa dengi olunca.. işte şimdi buradayız..ve kaygısızca eğleniyoruz.. daha ne?”
“öyle tabi.. yine de sende bir tuhaflık var.. çünkü ben çok insan tanıdım inan.. neler gördüm bilemezsin..ve genelde artık birini tanıyınca direkt olarak bir kategoriye oturturum.. misal Alper, gayet iyi bir çocuk, hem eğlenmesini biliyor hem de karakteri sağlam, daha ilk muhabbetimizde nasıl biri olduğunu çözmüştüm, zaten o yüzden sevdiğim bir arkadaşım oldu…ama seni oturtamıyorum bir türlü.. yanlış anlama, karakterin bozuk filan demiyorum.. (:

“anladım ne demeye çalıştığını (: ..iyi de ayçacım, daha ben kendimi kategorize edemezken, sen beni nasıl bir kalıba sokacaksın ki? ;) ..en iyisi böyle tanımlamalarla, ayrımlarla uğraşmamak..ben de çok uğraştım zamanında, insanları gruplara ayırdım kafamda, böldüm, sınıflandırdım.. inan bana gereksiz, külfetten başka bir şey değil, bana göre artık sadece iki tip insan var,

Bir, birlikte eğlenebileceğin bir şeyler paylaşabileceğin, işe yarar insan,

iki, birlikte eğlenemeyeceğin, bir şeyler paylaşamayacağın, işe yaramaz insan..

Genelde bu iki tip arasındaki ayrımı tanışmanın ilk on dakikasında yapıyorsun zaten.. sonra da işine yarayanla devam, içi boşla tamam..bu kadar basit (:”

Gülmeye başladı,

“konuş konuş böyle.. nihayet makara yapmadan, ciddi ciddi konuşturmayı başardım seni (:”

“(: ee ama senin yüzünden? Sen gırgıra vurursan, ben de vururum..sen ciddi olursan ben de olurum ;)”

“tamam böyle devam edelim, biraz daha konuşturabilirsem bulucam yerini az kaldı (:”

“ya bulduğun yerden memnun kalmazsan ne olacak?”

“bir şey olmaz, kalkar giderim masadan, hıyar gibi kalırsın” deyip bir kahkaha patlattı..

“eyvallah.. (:” deyip güldüm..
http://fizy.org/#s/1ajfhe

Saatler ilerledi, içki mekanda su gibi akıp gitmeye başladı..ben fazla içmemeye çalışıyorum..zaten içkiyi sevmem aslında be beyler, ama bakmayın işte, ortam, muhabbet,rahatlık, mevzular cart curt.. yoksa çok da menem bir bok değil hani..böyle anlatıyorum diye içki içmeyi övüyorum sanmayın, genç arkadaşlar var okuyan, kafalarını bulandırmak istemem, zaten her şeyden önemlisi “ağızla içmek” çünkü götünüzle içerseniz, ağzınızdan geri çıkar..siz siz olun, ağız anüs farklılaşmasına sahip canlılar olduğunuzu unutmayın, amiplik yapmayın aq..

Saat 2 ye doğru, canlı müzik çoktan bitmiş, ayça omzumda sızmak üzere..konuşmaya da konuşamıyoruz..gittim çörçil aldım bir tane biraz açılsın diye..”erken nakavt oldun güzelim, bana mı güvendin yine? (:”

Sıfatı kaymış biçimde sırıtarak bana baktı,

“evime götürür müsün beni?”

“olur, sıkıldın mı benden? (:”

“yoohoo..evime gitmek istiyorum sadece (:”

“tamam madem hadi, kendini topla, kucağıma alabileceğimi sanmıyorum pek (:”

“niye yaa, şişko muyum ben?”

“yok canım..ben çelimsizim, o yüzden x)”

“aaa..bırak yaa..tut elimden hadi”

Sarhoşa gerekli desteği sağlayıp kaldırdım, çıkışa kadar yine ağırlığının yüzde 70 ini taşıyarak eşlik ettim,

“kızım bu kadar içinde ne oluyor sanki, şimdi böbreklerini alıp buz dolu küvete bırakayım mı seni ha?”

“yaaa sanaaa güv..”

“tamam tamam bana güvendin anasını satayım, hadi, sağ ayağını..sağ ayağını at hadi ayçaa (:”

Lan o kadar salak ki sarhoşken..gülmeye başladım artık..kendim de yürüyemiyorum..neyse zorlukla taksi tutabildik bir tane, attım arabanın içine,
“adresini hatırlıyor musun?” dedim,

Biraz düşünür gibi yaptı.. sonra, “yaa ben eve gitmek istemiyorum aslında…çorbacıya götürsene beni gene??”

Hey allahım ya..iyi hadi götüreyim, hem belki biraz ayılırsın..amk,

Taksiciye çorbanın ismini verdim,

Gittik, bol limonlu mercimeğin yarısını zorla içti, yerin sahibi bizi geçen geceden hatırlamış olmalı ki ekstra iyi niyet gösterdi, bir tane de kahve yaptırdım ayçaya, onu da içti.. yarım saat filan orda oturduk, az açılır gibi oldu salak.. kendisi yürümeyi becermeye başladı, “artık eve gidebiliriz” dedi mayhoş mayhoş.. gene taksinin birine atladık, bu bilerek erken indi biraz, “biraz yürüyelim, hava güzel hem açılırım” dedi,

Neyse.. apartmana doğru ilerliyoruz..iyi güzel de, şimdi ben sorucam, soramıyorum.. evde kimse var mı? varsa kim var? Filan diye.. ailesiyle mi kalıyor, arkadaşıyla mı kalıyor.. bilelim yani.. ailesiyle kalmak gibi bir durum olamaz diye düşünüyorum, zira ben kızları eve gecenin iki buçuğunda sarhoş gelen ailenin te amına koyayım afedersin..

Apartmana iyice yaklaşınca bu kendisi söyledi, pencerelerden birini gösterip, “işte bu da benim evimm (:”
“güzelmiş” dedim konuşmak olsun diye, “kimle kalıyorsun?” diye sorabildim hafiften utanarak,

Tip tip baktı, “kendim?... benim evim olumm burasııı (:”
“oo..iyimiş o zaman (:” dedim bu sefer daha gerçekçi duygu ile.. gülmeye başladı kendi kendine.. nedenini sormadım.. zaten artık iyice azmışım aq..bir an önce girelim şu eve de..sonrası malum zaten..

Kapının önüne geldik, bu apartmanın girişindeki duvara yaslandı..”off..dur az dinleniyim.. başım dönüyor valla..”
“peki” dedim kibarca, sabırsızlığımı çaktırmamaya çalışıyordum..
http://fizy.org/#s/1d7av2

Biraz durdu orda, ofladı pufladı, sonra yüzüme baktı..güldü gülecek..o tipi benimde komiğime gitti..zaten ben de ona sarhoş diyorum ama, kendim de baya güzelim hani..kafam gevşemiş durumda..öyle güldük..sonra bu gülüşlerinin arasından zorla,

“kah..kahve içer misin? Diyecektim” dedi der demez yine koptu..lan bazıları sarhoşken çok tokatlık oluyor ya..böyle ota boka gülüyorlar, helva gibi yumuşuyorlar, çok komiğime gidiyor anasını satayım..acaba ben sarhoşken nasıl olurum? Asabi mi? yoksa muzip mi?..

Derler ki, insan sarhoş olduğunda, ama gerçekten sarhoş olduğunda, derinlerde, içindeki gerçek kimliğini ve kişiliğini ortaya çıkarırmış..bir anlamda, bilinç işlevini yerine getiremediği için söz sırası, bizlerin en temel iç güdülerini ve en gizli karakteristik özelliklerini barındıran bilinç altına geçer ve işte o andan itibaren de, bizlerin gerçekte ne denli ilkel hayvanlar olduğumuzu gizleyen bütün toplumsal ve geleneksel örtülerden sıyrılıp, özümüze, taa en dibimize dönermişiz..

Gördüğüm kadarıyla, ayçanın özü, salak salak gülen, saftirik bir kız..bağıran çağıran, ortalığı ayağa kaldıran bir şırfıntı olmadığı için teşekkür ediyorum..

“olur içeriz” dedim gülerek, “yapmayı becerebilirsen tabi?” diye ekledim yarı alayla,

“oohoo…süper kahve yaparım ben..sarhoşken hele..ha..bu arada kabul ediyorummm “ben, sarhoşum!” deyip el çırptı..

“ahaha..tamam tamam deli..hadi, taşıyalım seni yukarıya..”

Koluna girdim, bu elini çantasına attı, dış kapının anahtarını arıyor..ona kalırsa sabaha kadar bulamayacağı için bel aldım çantayı, sağını solunu yokluyorum,

O ara telefonum titredi..valla kimse kurusa bakmasın, şu anda hiç mesaj cevaplayacak durumda değilim aq..sikerim, kimse kim..

Lakin telefonum mesaj geldiğindekinin aksine, 2. Seferden sonra bir kez daha titredi..sonra bir kez daha..lan..bu mesaj değil, arama?

“tut bakayım şu çantayı bi, biri arıyor”

Elimi cebime atıp telefonu çıkardım, bir yandan da kendi kendime soruyorum, “lan bu saatte kim, niye arar ki? Kötü bir şey olmuş olmasın lan? Annem, babam, anneannem, kardeşim?? Hayırdır inşallah ya..”

Neyse, çıkardım teli bir baktım, anaa..arayan,

Nilay?
Ayça şaşırdığımı görünce durdu beni izlemeye başladı.. neyse, sonuçta arama bu, açıcaz, hem, belki de tolga ya da nilaya da kötü bir şey olmuş olabilir Allah korusun..her ne kadar nilay benle küs olsa da, böyle durumlarda ilk olarak araması gereken ailelerden sonra elbette benim..

Telefonu açtım kaygıyla,

“alo? Nilay??”

ilk birkaç saniye cevap yerine hırt hurt sesler geldi.. iyice kıllandım, “nilay??” dedim yüksekçe bir sesle.. göz ucuyla ayçaya baktım.. deminki haline oranla gayet ayık bir şekilde ve şaşkın bir halde beni izliyor..

Nihayet karşıdan ses geldi..

“alo.. tsigalko..” dedi ıslak ve miyavlayan bir ses..

“nilay?..ne oldu, iyi misin?”

Burun çekilmesine benzer bir sesin ardından,

“hayır.. çok kötüyüm tsigalko.. konuşabilir miyiz?” dedi ağlamayla karışık bir şekilde.. sonra kulağıma hıçkırıklar geldi,

Hay anasını yaa..lan ne oldu?..

“ne oldu, kötü bir şey mi oldu? Nilay!!!”

Karşıda ağlamaya başladı.. çaresiz bekledim konuşana kadar,

“konuşmamız lazım…uygunsa senin için.. lütfen” ama bunu öyle bir sesle söylüyor ki, hani “uygun değilim” desen orada hönkürmeye başlayacak tekrar..

Ben böyle işin kemiğine sokayım sayın seyirciler.. harbiden debriyajına sıçayım böyle manevranın…bu nasıl bir zamanlama, nasıl bir şans.. nasıl bir talih?...
http://fizy.org/#s/1d77sb

“tamam” dedim, “tamam, beş dakika sonra arıycam ben seni tamam mı? sakin bir yer bulayım kendime, ordan konuşalım”

“tamam..sen yurtta değil misin?”

“hayır..hayır dışarıdayım..5 dakikaya arıycam tamam mı?”

“peki” deyip hıçkırdıktan sonra kapattı..

Merakla bana odaklanmış ve epey ayılmış görünen ayçaya baktım, yine duvara yaslanmış duruyordu..

“arkadaşım” dedim usulca..”bir sıkıntısı varmış..ciddi bir şey olabilir..”

“şu güzel mühendis arkadaşlardan mı?” dedi buruk bir gülüşle bizimki..

“ayçacım..kahveyi..başka zaman içsek?..benim..yeniden aramam lazım onu..seni evine çıkarayım önce ama, tamam mı?”

Oldukça sıkkın bir biçimde beni inceledi..sonra, “ben çıkarım ya kendim” dedi..off..ya lütfen bir de sen başlama triplere..sanki ben çok mu memnunum şu durumda..ne güzel kahve içecektik aq (:..

“ayça..ben eşlik edeyim canım..düşersin filan..”

“yok ya cidden gerek yok..çok daha sarhoş hallerde geldim ben buraya..o zaman kimse de yoktu yanımda..gayet çıktım yani..gene çıkarım..”

“peki madem..yavaş yavaş tamam mı?..bir de şey..iyiyiz demi?”

“tamam..iyiyiz? neden ki?” dedi umursamazca..

Yanına yanaştım, duvara iyice sıkıştırdım, gözlerimi yüzüne diktim,

“güzel geceydi..geldiğin için teşekkür ederim” dedim gülümseyerek..

“aynen “ dedi, biraz daha yumuşamış bir tonla, “ben teşekkür ederim, iyi ki çağırmışsın..iyi ki gelmişim..”

“gene çıkarız” dedim..”tabi sen de istersen?”

“isterim” dedi lafı gevelemeden..”çıkarız tabi..”

“peki o zaman..iyi geceler sana…dikkat et merdivenlerde tamam mı?” deyip yanağına bir öpücük kondurdum..kafamı fazla ayıramadan, bir tane daha..bu kez dudağının kenarı da girmişti menzile..aman allahım..bu kadar mı tatlı olur..ve bir tane daha..bu kez dudağıyla yarı yarıya..sonra o uzandı, ki ben de zaten kafamı kaldıramamıştım..aynı yerden bir daha..bir daha..bir daha…
Birkaç saniye içinde deli gibi öpüşmeye başlamıştık.. ilişkimizin ekstra hızına rağmen, sanki geç kalmış, bir şeyleri kaçırmış gibi davranıyor, birbirimizin dudaklarına adeta saldırıyorduk.. omuzlarından tutup iyice duvara yapıştırdım.. kendim de üzerine abandım..bir elim boynuna, bir diğeri kalçasına indi.. bacağını aşağıya doğru bütün kıvrımlarını hissederek okşadım ve zarifçe kaldırıp belime doladığım, dudaklarından boynuna indiğim anda nefes nefese konuştu,

“arkadaşın..” dedi ..”arayacaktın..”

O anda maç sırasında şehir trafosunun patlayınca tüm stadın karanlıklara gömülmesi misali, benim de trafom patladı..bir anda karanlığa gömülüverdim.. elimi bacağından çektim..o da bacağını belimden çekti…yavaşça kafamı kaldırdım saçlarının arasından.. yüzüne gelen perçemlerini iteledim diğer elimle.. sonra onu da uzaklaştırdım bedeninden.. geriye bir adım attım.. karşı karşıya kaldık.. öyle birkaç saniye daha bakıştıktan sonra,

“iyi geceler..” dedim tekrar..

“iyi geceler..” dedi donuk gözlerini gözlerimden ayırmaksızın.. elini çantasına atıp bir hamlede buldu anahtarını, kapıyı açtı, içeriye girdi, son bir kez bana çevirdi kafasını, gözlerimiz sessizce selamladı birbirini.. sonra beni şok eden o sözcükleri söyledi, “hiçbir arkadaş diğerini gecenin üçünde arayıp ağlayarak konuşmak istemez tsigalko.. arkadaşlarınla mesafeni iyi ayarla derim..”
ve ben o kapının ötesinde yeniden tek başıma kalıverdim…

Kurtulamadığım geçmişim ve insani yanımın pençeleri arasında kıvranıyordum..
sokağa doğru birkaç adım attım.. telefondan nilayın adının üzerine geldim..”ara” tuşuna basmadan önce adındaki harflere öylece bakakaldım…aklımdan binlerce şey geçti..az önce ayçanın söyledikleri kulağımda yankılandı.. sonra güzel dudaklarının yumuşaklığı, boynunun estetik kıvrımları geldi gözümün önüne.. kokusu çalındı burnuma….bütün bunların sonrasında, elimde Nokia marka siyah beyaz bir telefon, onun hafifçe çizikli ekranı, o ekranda tuhaf bir arkadaşımın adı.. yanında yeşil bir arama simgesi…

derin bir nefes alıp duygularım kontrol etmeye çalıştım.. öfke, şaşkınlık, kaygı, üzüntü, heyecan, adeta smackdown yapar gibi çarpışıyorlardı zihnimde kurdukları ringin ortasında..

“ara” tuşuna bastım..ilk çalıştan sonra açıldı telefon..

“alo, tsigalko?” dedi, biraz öncekinden daha az hüzünlü olmayan bir ses,

“konuşalım bakalım nilay” dedim..”ne konuşmak istiyorsan konuşalım bu gece…”
bu gecelik benden bu kadar panpalar, sezon finaline yaklaştığımız şu günlerde, artık daha fazla yorum bekliyorum sizlerden, gül kokulu vazelinlerle gelme organizasyonunda bile daha fazla adam vardı valla x)

neyse, takip ettiğiniz için teşekkürler, hepinize sevgiler, ne zaman yazacağım hakkında bir şey demiyorum artık, çünkü illa bir sikkoluk çıkıyor, ama elime geçen ilk fırsatta geleceğimi bilmenizi istiyorum,

hepinize iyi geceler, öpüldünüz gene x)
selamlar panpalar,

yorumlarınız için teşekkürler (: ekstra bir sakatlık çıkmazsa cuma ve hafta sonu burada olacağım, gene epey ilerleriz, hatta bitirebiliriz bile bu yılı da (:

görüşmek üzere
harbi lan.. ağzımdan kaçtı artık bir kere neyse..
iyi geceler panpalar (:

bu akşam için minik bir bölüm hazırladım, asıl büyük partları kısmetse pazar günü cimboma koyduktan sonra atarım x)
http://fizy.org/#s/1a7n1l

…Karanlık sokakta ilerlemeye devam ettim, bir yandan konuşur bir yandan da yurda giden yolu alırım diye düşünüyordum. Telefon elimde, bir sonraki cümlelerini endişe ve heyecan içinde beklemeye başladım..endişe, çünkü kötü bir şey olmuş olabilir..her türlü yani..heyecan, çünkü çok daha kötü bir şey olmuş olabilir..her türlü..yani..

“seni dinliyorum” dedim karşımda burnunu çekip duran kıza, sesimin tonuna anlayışlı bir hava vermeye çalışıyordum, bir yandan da karanlık sokakta en az dikkat çekecek şekilde ilerliyorum, neme lazım şimdi barzolar filan varsa etrafta, salça olmalarına gerek yok yani..amk gece erkek halimizle sokakta yürümeye tırsar olduk lan..memleket ne hale geldi..

Nilay 1-2 sefer daha yutkundu, burnunu çekiyor..yapış yapış oldu aq beynimin için ve lanet olsun ki, yine en nefret ettiğim durumda, yani “ağlayan kızı sakinleştirmesi gereken adam” durumundayım..neyse ki bu sefer yüz yüze değil de, telefondan halledicem işi..nispeten daha kolay.

“çok kötü hissediyorum” dedi tekrar..tamam lan o kısmı anladık..ben de kötü hissediyorum şu an donum ıslak şekilde yurduma dönerken..

“neden?” dedim sabırla, “kötü bir şey mi oldu, sana ya da sizinkilerden birine?”

Biraz daha durdu..sessiz saniyelerin ardından ağzındaki baklayı çıkardı,

“tolgayla ayrıldık..”
Hoppalaaa…

şimdi göte geldik işte sayın seyirci..hem de öyle böyle değil..

iki arkadaşınız, hele de iki samimi arkadaşınız sevgiliyken, her şey çok güzel, ortamlar, konekşın filan eyvallah da..işte bir de onların ayrılması, ayrılması sırasındaki durumlar, ayrılık sonrası durumlar varya..of…of….gene beni sıkıntıdan sıkıntıya sokacak, beynimi stratejilerle dolduracak bir sürü mülakat aq..nilayla konuş.. tolgayla konuş.. çocuklarla konuş.. sonra tekrar nilayla konuş…gene kaos.. gene belirsizlik..

Rahat yok anasını satayım..

Kendime üzülüyorum..ama tabi arkadaşlarımın biten ilişkisi için de üzgünüm.. eski ben olsa, muhtemelen sadece o kısım için üzülürdü.. kendini düşünmezdi bile..ama yeni ben artık kendi geleceğini ve çıkarlarını da gözetmek zorunda.. eskisi kadar naif değilim.. sevgi dolu, hiç değilim..

“ne?..ciddi misin sen?”

Cevabı daha fazla hıçkırık oldu..

“nilay?..emin misin?..bitmemiştir, halledersiniz.. konuşursunuz…konuşuruz..”

“benim yüzümden bitti” dedi..”en sonunda bıktırdım kendimden, tıpkı seni bıktırdığım gibi.. bütün ilişkilerim, arkadaşlıklarım sona bitiyor bir bir.. benim yüzümden hep..”

Artık resmen hönkürüyordu telefonda..bir şey desem duyar mıydı emin değilim, o derece bir duygu boşalımı yaşıyor.. kendimi ağlama duvarı gibi hissettim..bir yandan da içim acıdı tabi, ne de olsa nilay yani bu..hem o en zor zamanlarımda yanımda değil miydi? Belki de şimdi sıra bendedir..
“bize bir şey olduğu yok” dedim, “tabi sence de öyleyse.. ayrıca tolgayla sana da bir şey olmayacak.. düzelticez..biter mi ya öyle..o kadar kolay?”

“zor.. tsigalko..çok zor.. kendimi..kendimi aldatılmış hissediyorum.. terkedilmiş hissediyorum.. kimsem kalmadı.. bütün sevdiklerim sanki sırtını dönüyor..”

Hey anasını ya..ne kadar zor beyler görüyorsunuz demi bu ayrılık meseleleri filan? Kızın ana babası aileyi dağıtırken, kızı da dağıttı anlayacağınız.. allah kimsenin yuvasını yıkmasın lan.. hele ki bu yaşta çocuğu olan ailelerde, o çocukların durumunu bir düşünsenize?

Benim düşünmeme gerek kalmadı, canlı örneği karşımda aq..

“tolgayla neden kavga ettiniz? Tam olarak mesele ne?”

Ağlamaya devam ederek kesik kesik anlattı, “sorun o zaten.. kavga etmedik.. gayet konuşarak.. ayrılmak istediğini söyledi.. yürümüyor dedi..ama haklı.. hepinizin tahammül sınırlarını zorladım.. kaçmakta haklısınız..”

Hayda.. hıyar tolgaya bak lan..ben de nilay ayrıldı sanıyorum, meğer bizim hıyar bırakmış kızı..
“kızım.. nilay..benim bir yere gittiğim yok diyorum? Tolganın da yok! Konuşuruz, sen de özür dilersin madem suçunu biliyorsun, düzelirsiniz gene işte tamam? Ağlama artık hadi lütfen”

“düzelemeyiz.. çünkü ben de onunla aynı fikirdeyim.. bence de yürümüyor..”

“yani anlaşarak mı ayrıldınız, böyle mi yani?”

“öyle gibi..”

“o zaman neden ağlıyorsun madem? Barıştıralım diyorum, ona da yanaşmıyorsun.. ağlamaya hakkın yok öyleyse..”

“nasıl üzülmem ama.. onca zaman.. onca şey.. hepsi üst üste geldi artık.. çöktüm..taşıyamıyorum..”

“e sen desteklerini kendi elinle iteliyorsun? Beni küstürdün, tolgayla ayrıldın.. kızlarla arana mesafe koydun, kendin uzaklaşıyorsun?”

Ağlama gülme arası bocaladı, “ben de onu diyorum ya işte…kendim edip kendim buluyorum.. önce yanımda olun istiyorum.. geldiğinizde de kaçırana kadar elimden geleni yapıyorum…senden özür dilerim..o gece için.. bana düşmezdi.. abarttım..”

“sorun değil..ben özür dilerim.. öyle itip kaktım filan…”

Ağlamaklı güldü gene,

“iyi gene bir tane çakmadığına şükrediyorum..”
Derin bir iç çektim..o ara sessizlik oluştu gene... sikicem şu duygusal gönül meselelerini ha..zamanında kendiminkilerle uğraştım, dedim tam” ben artık o yollardan döndüm”, bu sefer de yakınlarımın derdi başladı.. ulan aslında bütün dünya böyle “fak badi” olarak takılsa ne kadar güzel olurdu ha? Harbi diyorum bak..o zaman ne aşk acısı olurdu,, ne sevip kavuşamama olurdu..ne töre cinayeti olurdu, ne ayrılıp boşanmalar olurdu..ne aldatmalar olurdu…hiç biri olmazdı lan bunların? işte böyle kedi köpek gibi sikişip sikişip etrafa dağılacaktık..ne dert kalırdı ne tasa.. çünkü biz bunu hak ediyoruz.. müstahak bize.. zira ne sevmeyi, ne de sevilmeyi beceremiyoruz..

“sana ihtiyacım var tsigalko” dedi nilay, nispeten kendini toparlamış bir sesle..”yanımda olmana..ve söz, bu sefer damarına basmayacağım..”

Bu cümleleri fesatlıktan uzak yorumlayarak, “zaten yanındayım, bir selam kadar uzağındayım.. hatta çoğu zaman o kadar bile değil”

“iyiyiz yani biz demi?” deyip gene burun çekti..

“iyiyiz..ama tolgayla da iyi olmanı istiyorum.. tekrar bir araya getirebilirim sizi..”

“boş ver” dedi..”bir araya getirsen, gene dağılırız 3-5 güne.. dikiş tutmaz bizim ilişkimiz.. tamam çok seviyorduk birbirimizi, çok da güzel zamanlarımız oldu ama, bu kadar yani.. daha fazlası olmuyor..bir yerde tıkandık biz tolgayla.. olmazdı yani bizden.. gelecek yoktu..ve ben, anne babam gibi olmak istemiyorum ilerde..o yüzden, olmuyorsa zorlamayacaksın bir ilişkiyi.. böylesi en iyisi..”
Yeniden hıçkırdı birkaç kez.. sonra toparladı..

“tamam o zaman” dedim, “tamam artık, yat sen de, acıların iyi ilacı zaman malum.. zamanın en hızlı geçtiği yer de uyku..uyu toparla kendini..”

“tamam yatıcam şimdi.. teşekkür ederim…tsigalko, iyi ki varsın.. sadece sesini duymak bile iyi hissetmeme yetiyor.. çok sağol..”

“arkadaşlar bunun için.. benim zor zamanlarımda yanımda hep sen vardın.. tamam çok iyi bir karakter sayılmam ama vefasız değilim (:”

“sen tanıdığım en iyi karaktersin.. hele ki şu yaşadıklarımdan sonra.. okulda görüşürüz..”

“sağol.. görüşürüz..uyumaya bak..”

“tamam..iyi geceler..”

Telefonu kapatıp yurt yakınlarındaki sokak lambalarından birine yaslandım..2-3 dk lık yolum kalmıştı odama.. derin bir nefes alıp, bir anlığına beynimi boşaltmayı denedim.. sonra, yavaş yavaş ve istediğim sırayla, yeniden doldurdum boşalan zihnimi.. evet, şimdi ne olacaktı? Şöyle bir genel değerlendirme yapalım, sonra da bir “hoh” çekip omuz siktikten sonra gidip yatağımızda zıbaralım:
Birincisi, ayça ile artık barajı aştık..her ne kadar bu seferlik direkten dönmüş olsa da, kesinlikle oradan bir gol çıkacak, hissediyorum..bu, kendimi yeni soktuğum bu “diriliş” yolu için mükemmel bir adım.. belki ben farkında değilim ama aklımda, sanki bir strateji oyununun aşamaları gibi aşamalar oluşmuş durumda,

Birinci aşama, milli olma (bir şekilde)

Ardından başka tatlar, başka aşamalar.. işte efendim analıdır, threesome udur, aynı andan iki kişiyi idare etmedir, bunlar böyle seviye seviye.. artık hangisi ne zaman gelirse..ama önce bir milli olmak gerek.. hani half-life de gordon freeman, deneyden önce kostümünü giyiyor da, böyle hit pointi, feneri filan görünüyor ya, hah işte..ben daha o kostümü giyebilmiş değilim..onu giyicez.. sonra deneyler.. deneyler..en sonunda da protonları çarpıştırıp big bangı tekrarlayacağız.. benim big bang ımı..ki siz onun ne olduğunu çok iyi biliyorsunuz..

ikincisi, nilayla kısa bir küslüğün ardından barışmış bulunduk..bu bir açıdan iyi oldu (insanlığımı ve insanlarla arkadaş da olabilme yeteneğine sahip olduğumu hatırlatması açısından) bir açıdan da kötü, çünkü daha dakika bir, gördük ki, bu arkadaşlar, benim çevirdiğim dolaplar sırasında genelde bana ayak bağı olacak..

Sonra bir de, şu ayrılık durumu var.. nilay, benim arkadaşım.. geldi, bana açıldı, durumu anlattı..ama bir de tolga var..o da arkadaşım..bu ikisinin ortasındaki dengeyi kurmak, iki tarafı da idare etmek, çok mühim bir mesele.. muhtemelen imanımı gevretecek bir tecrübe.. birine biraz ağırlık versem, eminim ki diğeri kırılacak.. nilay için vefasız, tolga için yavşak olacağım bir anda..

Benim buradaki çözüm yolum ise şu şekilde olacak, bana kendisi gelen ve yardımımı isteyen nilaya elbette sırtımı dönmemekle beraber, aynı oda da dahil olmak üzere, daha pek çok şeyi, çok çok şeyi paylaştığım (ibnelik etmeyin lan) tolgaya daha yakın olmak durumundayım.. hanımlar kusura bakmasın, ama burada hemcins milliyetçiliği yapmak gerek.. işin raconu bu çünkü.. tabi eğer “Meriç” olmaya hevesli değilseniz..

1 yorum:

  1. Merhaba darı, Günümüzde sağlıklı mısınız, böbrek bağışına hazır oluyor biliyorsanıaz (birincil masraflarla 500.000 dolar ödersiniz), hayatınızı kurtararak maddi hayatınızı değiştirmek istiyor, bağış yapın ve bağış yapın. Acilen 17 böbrek bağışı için acilen böbrek hastanemize acele ediyoruz.
    Talebinizi doktorunuza yazın: doktoryekterkidneytransplant@gmail.com
    Değil: ameliyat için seyahat etmeye hazır ve sadece sağlıklı insanlar

    Hasan Yekter.
    doktoryekterkidneytransplant@gmail.com

    YanıtlaSil