17 Ağustos 2013 Cumartesi

Nasıl Piç Oldum Anlatıyorum Part 43

bir şey demeyince yan dönüp yüzüne baktım.. yine aynı gülümseme..

"eeh..bu fena değildi.. kıvırdın sayılır ama yine de politik bir cevap"

"en azından yalan değil?" deyip biraz daha yaklaştım yüzüne..

"ben de dürüst olacağım sana karşı" dedi.. sıkıntılı bir gülümseme geçti bu kez yüzünden... "daha önce hiç böyle yapmamıştım.. anlarsın.."

anladım.. anladım..da, ne demeliyim ki?

"anladım... ama sevgilinle filan?"

güldü.."ne sevgilisi ya..benim çevremde en uzun birliktelik 1 bilemedin 2 hafta..o da anca iki taraf da toysa eğer.."

ohannes..

bir şey söyleyemedim.. beni öyle şaşkın ve suskun görünce açıklama ihtiyacı hissetti sanırım,

"ya ama bu demek değil ki, herkes önüne gelenle yatıp kalkıyor.. bazı kriterler hala geçerli" dedi, sonra kendi dediğini kendi de garipsemiş olmalı ki şaşkın şaşkın güldü benle beraber..

"kriterlerine uygun olduğuma sevindim" dedim yarı ciddi..

"sevinmelisin" dedi.."pek fazla kişiye nasip olmadı"..

yani, evet tecrübeliyim, senden önce de çatır çatır sikiştim ama o kadar da fazla kişi olmadı hayatımda, motor ya da kaşar değilim

demek istiyor..

iyii..ne diyebilirim ki?..

"hmm iyice havaya girdim bak şimdi" deyip yanağında makas aldım hafifçe..

"hatta sen kriter dışısın bile denebilir" diye devam etti..

"nasıl yani?" dedim..

"demin de dedim ya..farklıydı..en azından benim için.. tabi seni bilemem.. belki senin her zamanki halindir..ama ben ilk defa böyle seviştim biriyle.. çok farklıydı... çok.. anladım işte.."

eğer az önce sevişmiş ve şu anda yan yana çırılçıplak yatıyor olmasaydık, bu cümle yapısına ve ses tonuna bakarak, bir çömezin, bir diğerine açılma anını yaşadığımızı rahatlıkla iddia edebilirdim..

hani şey der gibi,

"ben hiç böyle hissetmemiştim.. sana karşı çok yabancı olduğum duygular var içimde"

valla bak.. aynen öyle der gibi.. nerden biliyorsun derseniz, lisedeki ilk kız arkadaşımı, henüz aramızdakilerin net olmadığı bir flört anında bu cümlelerle tavlamıştım da ondan ;)

bir nevi çıkma teklifi işte..

diyorum ya..zaten daha az önce sevişmemiş olsaydık, ayça bana çıkma teklif edecek sanardım..
http://fizy.com/#s/1d5ien

"benim için de farklıydı" dedim nihayetinde..

ne farklısı benzeri aq..zaten daha ilk şeyimiz..

rahatlar gibi soluk vererek güldü..ellerini yüzüme götürdü..yanaklarımı okşarken konuştu yeniden..

"kimse bana böyle hissettirmemişti..ne sevişirken..ne konuşurken..ne de herhangi bir şekilde.."

bir şey demedim..

"başta seni hafife almaya çalıştım..bilerek..öyle yapmalıydım... "

"niye ki?" diye öküzce bir soru sorarak kızı zor durumda bıraktım..gerçi artık arada duvar muvar kalmadı yani..ikimizinde birbirinden utanacak, çekinecek bir şey olduğunu sanmıyorum zira çırılçıplak ve kucak kucağayız..

"ee..bir çeşit savunma mekanizması desem?" deyip yine güzel bir gülümseme kondurdu yüzüne..şaşırtıcı gerçekten..o ukala ve umarsız görünen kızın böyle masum mimiklere bürünebiliyor olması..yoksa dışı dikenli, için hassas deniz kestanesi misin güzelim? ;)

artık iyice kafama dank ettiği üzere, şikiş olsun diye başlayan muhabbetimiz ve onu gerçekleştirmemizle son bulan gecemiz, biraz daha farklı yerlere..benim pek de istemediğim yerlere kaymaya başlıyordu..keşke o kadar romantik takılmasaydım aq..ama elimde olur muydu bu bilmiyorum...

"ayça..benim hakkımda bilmediğin şeyler var" diyebildim..

illa şu güzel ortamı bozucam işte demi..ne güzel duygusala bağlamış gidiyoruz, zart diye birden madalyonun öbür yüzünü çeviriveriyorum..

"anlat o zaman..bileyim?" dedi sakin bir ses tonuyla..ne kadar kötü olabilir ki? diye düşünüyordu herhalde..

aklımda cümleleri toparlamaya çalışarak konuştum..etkileyici olmam gerekiyor..kötü anlamda..

"ben..bir çeşit lanetli gibiyim... karşı cinsimden benle yakınlaşıp da mutlu olabilen olmadı... arkadaş olsun, sevgili olsun..başta kendilerini dünyanın en şanslı kızı gibi hissettiler ama sonrası çok kötü.."

anlayışa gülümsedi..

"kızları üzdüm diyorsun yani?"

"öyle de denebilir..ama bilerek yaptığım bir şey değil..bir çeşit hastalık gibi..diyorum ya, lanet... ve evet buna sebep olan benim geçmişimdeki bir kuyruk acısı.."

"neler hissettiğini anlayabiliyorum.." dedi ellerini hala yüzümde gezdirirken.."belki de, doğru insan çıkmamıştır karşına? sana uygun biri?.."

hassiktir..
lan? ceyda?..ceyda? yoksa estetik operasyon filan geçirip benden intikam almaya mı geldin?

aynı cümleler..aynı yaklaşım..

"bana bu şekilde anlayış gösteren son kızın durumu, aralarında en kötü olan oldu" dedim duygusuz bir sesle...

gülmeye başladı..gene mi savunma stratejisi ayça? yine mi alaya alıyorsun beni?

"anladım..bayaa tehlikeliyiz.."

"övündüğüm bir şey değil... sadece, dürüst oluyorum işte..senin olduğun gibi.."

yatakta dikildi, sırtını yasladı,

"tamam..tsigalko..madem ciddi ve dürüst oluyoruz..o zaman ben de direkt olarak söylemek istiyorum... gerçi daha önce söylemiştim laf arasında..senden hoşlandım..gayet hoşlandım yani.."

ben de doğrulup arkama yaslandım,yüzümü çevirip mimiksiz bir şekilde dinlemeye devam ettim,

"hoşlandığım ilk adam değildin..seviştiğim ilk adam da değilsin..ama benim, demek isteğim... bi tuhaflık var anlatabiliyor muyum? hani sana demiştim ya,"

"beni bir kalıba oturtamıyordun" diye tamamladım cümlesini,

güldü,

"aynen..bu gece o belirsizlik durumu, daha da belirgin bir hale geldi..ve artık senin kalıbını da buldum... senin kalıbın, belirsiz olmak... kalıpsız olmak demiyim şimdi yanlış anlaşılır :p"

gülmeye başladık..ne şartta olursa olsun, arada bir böyle esprileri çıkartmayı başarıyordu hep..valla ne yalan söyleyeyim, ben de sevdim bu kızı..en azından öyle bir gece iş görüp, sonra mesajları bile okunmayacak biri değil..ondan daha uzun gecelerce faydalanabilirim... her anlamda ama..kültür olarak da, düşünce yapısı olarak da..zevk desen zaten iki taraflı..

"iyi, senin adına sevindim..ve ayça..ben de seni sevdim biliyor musun?..senden öğreneceğim şeyler var gibi hissediyorum"

"iyi bir öğretmen sayılmam ama..elimden geleni yaparım :p"

yeniden göz göze geldik..

fazla kasmaksızın..düşünmeden, üzerine doğru eğilip yeniden öptüm onu..sonra iyice sarıldım..birbirimizi öpücüklere boğa boğa yatağa doğru kayarken,

"bu son gecemiz olmasın" diye fısıldadı..

"olmasın öğretmenim (:.."

"dalgalı saç :p"

"sevgili hocacığım (:"

"tehlikeli çocukk (:"

...
http://fizy.com/#s/1d7eg8

konuştuğumuz gibi birlikte duş alamadık çünkü ben ayılttığında, ayça çoktan duşunu almış, mutfakta kahvaltıyı hazırlıyordu..üzerinde beyaz bir tişört, altında sadece siyah donuyla duruyor..güzel bacakları da en az masadaki reçeller kadar tatlı görünüyor..

"günaydın" dedim mayhoş bir şekilde

"günaydın..öğlene geliyor saat uykucu şirin (:"

"kahvaltı hazırlamışsın..süper?"

"eaa, sana özel değil canım, her zamanki halim :p"

"öyleyse öyledir (:"

"sana banyoyu göstereyim gel" dedi

duşumu aldım..altıma bokseri üzerime de gömleğimi geçirip mutfağa gittim,

beni görünce gülmeye başladı,

"ı ıhh..olmamış (:"

"ne be? (:"

"bokser üstü gömlek, olmamış yani.seksi değil..komik :p"

"hadi be sende (:"

"öyle valla, şekerim o üstte gömlek-tişört, altta don olayı kadınlara özel..yani sizde işe yaramaz :p"

"hee..iyi o zaman bokseri de gömleği de çıkarayım ben madem, daha iyi öyle heralde?"

"x) manyak.."

ayçanın herhangi bir eşofmanının ya da pijamasının bana olma ihtimali olmadığından mütevelli, pantolonu çektim mecbur..

güzel bir kahvaltı ettik..
yeni evli amerikan çiftler gibi hissediyordum(mutfak dekorunun da bunda payı var tabi)..böyle uzun süren aşk geceleri sonrasında yarı çıplak karımın bana hazırladığı ballı börekli, kızarmış ekmekli kahvaltılar filan..bir de işe giderken kravat bağlatıp yanağından öpücük alsam tam olacak aq..al koy oynasın tv de..

kahvaltıdan sonra biraz daha yaramazlık yaptık..ama suç bende değil, bacaklarda..o kadar güzel olmasaydılar..

öğleden sonra, benim "artık gideyim" minvalindeki konuşmam, bir an da gelecek planlamasına dönüştü, salonda oturmuş bir yandan hala çerez tarzı şeyler atıştırıyor bir yandan konuşuyoruz..

şunlarda hem fikiriz ki,

ikimiz de rahat insanlarız..
birbirimize huzur veriyoruz ve ayçanın önceki ilişkilerinin, benimse önümdeki ilişkilerden beklentilerimin aksine, öyle hemen birbirimizin hayatından da kaçasımız yok..

"ne zaman istersen buluşabiliriz..ne için istersen" dedi ayça, "ev sahipliğimden memnun kaldıysan tabi (:"

"aynen..gördüğüm en misafirperver insansın x)"

yine kahkahalar koptu..

"alemsin sen ya..kaçma benden olur mu? en azından sıkıcı olmaya başlayıncaya kadar"

"hmm, o zaman zaten sen atarsın beni demi x)"

"yaaniii :p .."

sarılıp vedalaştık..birbirimizden herhangi bir söz istemedik..herhangi bir söz vermedik... bir bağımız yok... ya da biz öyle sanıyoruz..

biraz daha farklı olan bu muhitleri geçip, yeniden tanıdık yurt yoluna doğru yaklaşırken, aklımda kuşkusuz ve sorunsuz bir zaferin getirdiği haklı gurur düşünceleri vardı..

işte böyle olmalıydı benim hayatım...

sorumluluklardan uzak..

zevk odaklı..

mutlu olmaya ve eğer karşıdaki de müsaitse mutlu etmeye dayalı..

bağlanmadan..

hesaplamadan..

trip atmadan, oyun oynamadan, plan yapmadan..

net...

ve sözleşmesiz..

vaadsiz..

beklentisiz..

işte tsigalkonun bu ve bundan sonraki ilişkilerinin tümünün kodu buydu..ve bu koç, bu deforme ruhu, karanlık ve lanetlenmiş kişiliği, az da olsa refaha taşıyacak, en azından kronikleşmiş durumunu, stabil tutacaktı..
@5672-5673 beyler ben de fermuarımı açıcam şimdi ha (: ..amk canımı çektirmeyin, evde soda bile kalmamış, yarın alışverişe çıkıcam ;)
günler geçti..

finaller geldi..

biz de artık bu senenin sonuna geldik..

finalleri de kapsayan 3 haftalık zaman dilimi boyunca, ayçayla 2 si mutlu sonla biten türden olmak üzere 3 kez daha buluştuk..
şaka maka baya baya, düzenli bir cinsel yaşamım olmaya başlamıştı lan (:

ayça ve ben, birbirimizi için, benzin ve otomobil gibiydik..

nasıl ki, arabalar benzinleri bittikçe istasyonlara uğrayıp ihtiyaçlarını karşılıyorsa, biz de dürtülerimiz kabarıp, içimizdeki sevgi paylaşılmaya yetecek duruma geldiğinde, birbirimize uğrayıp ateşimizi söndürüyorduk..

öyle ya,sırf benzinle çalışıyor diye, arkasına tanker bağlayıp gezen otomobil gördünüz mü siz hiç? ben görmedim..

işte sevgililik halleri de bunun gibi bir şey.. gereksiz..anlamsız bir yükten ibaret.. kaldı ki zaten çoğunu da boşuna yüklendiğinizle kalıyorsunuz, ne tankerin, ne de benzin deposunun kapağını bile açamıyorsunuz..

oysa ayça ve benim ilişkim öyle mi?

biz ne zaman, ne anlamda birbirimize ihtiyaç duyarsak buluyoruz birbirimizi.. harbi diyorum bak, her anlamda..son seferinde dizime yatırıp masal bile anlattım ben güzel kızıma ;)..

finaller sert geçti biraz..

bütünlemeye 3 tane dersim kalacak gibi.. umuyorum ki onları da sikerteceğim bir şekilde.. alttan ders mers olmasın be hacı..bak tam en kritik cephede işleri yoluna koydum, bari şimdi ders işlerinde yamuk çıkmasın..

...
gönül meselelerinden konuşacak olursam, şu son dönemde,

ne sonunda huzuru bulmuş olmam,

ne huzurlu ve mutlu sandığım ilişkilerin sona ermesi

ne de alperin, "ekstra hanımefendi" olan kız arkadaşı hilalle ayrılıp ayçanın manken arkadaşı dilara ile takılmaya başlaması şaşırtmamıştı beni son yaşadığım olay kadar..

şaşırttığı kadar, korkuttu da..

peki ne mi bu olay? anlatayım efendim..
http://fizy.com/#s/16o1jk

bunun için, finallerin başladığı haftanın öncesi, 2. yılımızın son ders iş günü olan cuma gününe dönmem gerekecek..

mühendislik kantininde bizim çocuklarla oturuyoruz..yaz planları, ev planları, yaklaşan finaller yeni ve eski sevgililer derken, epey konuşacak konu var..

tolga-nilay-hala arkadaşız üçgeni, elbette ki pratikte, teoride olduğu gibi işlemiyor..zaten onu bilmeye ne var aq..böyle olacağı belliydi..
neyse..bu konuyu daha irdeleyeceğim ben zaten, biraz aceleye geldi gibi hissediyorum, öyle olmamalı..çünkü bu ayrılık önemli ve beni oldukça etkileyen bir olay..yeni sezonda (lan bu kelimeyi de kullanmak çok hoşuma gidiyor be :p ) yer yer değineceğim bu mevzuya gene..

bu anlatacağım olay da aslında bununla ilgili..hatta direkt bağlantılı..

öğle arası kantinde yapılan geyikle geçti, sonrasında alper ve nuriş derse gitti, tolganın dersi yokmuş, o da yurda dönecek..biz de asardık aslında necoyla ama hoca son ders deyip sınav hakkında tüyo verebilir gibisinden kalmaya karar verdik..

derse 10-15 dakika var..

necoyla masada baş başa kaldık..gene normal muhabbetimizi yaparken bu biraz suskunlaştı..ben o ara bunu kayda değer bulmadım, ağzım yorulmuştur, susabilir aq, ne var?

ama sonrasında işler biraz karıştı..

neco,

"aga..bir süredir konuşmayı düşünüyordum senle özel olarak ama bir türlü kafamda oturtamadım..ama benim sana bir şey söylemem lazım..daha doğrusu yardımına ihtiyacım var.."

önce ciddiye almadım,

"ne o lan, yoksa gizli ibne misin aq? aga bak bana yazılıyorsan bozuşuruz haberin olsun x)"

gülmeye çalıştı..ama çocuğun bir sıkıntısı var, belli oldu..

"aga anlatmam lazım..senin fikrini almam lazım ama aramızda kalması şart..baya..baya karmaşık bir durum çünkü..kendime bile söyleyemediklerimi paylaşıcam senle?"

allah allahh... ne oluyor lan? hasta filan mı yoksa bu çocuk? ciddi bir şeyi mi var?..yoksa yine ailevi bir sorun mu nilayın ki gibi?..ya sikicem, lütfen öyle şeyler olmasın..yeter artık acılar, kaoslar, entrikalar..bak, ne güzel huzura ermişim, bozmayın beni..

"valla anlatmak istersen dinlerim tabi ki kardeşim... aramızda elbette"(bir sen, bir ben, bir allah, bir de inci sözlük bilecek, başkası değil (: ..şaka bir yana, o zaman nerden bilicem lan böyle bir sözlük olacak daaa, ben bu orada hayatımı yazıcam daaa, lan siksen aklıma gelmez... ama sikmeyin siz yinede)

sıkıntıyla nefes aldı..

"eyvallah aga..çok saçma bir durum aslında..belki söyleyince geçer..rahatlarım..konuşmaya ihtiyacım vardır sadece belkide.."

hımm..tamam tamam..şimdi anlamaya başlıyorum sanırım... bu ailevi bir sorun değil, ya da sağlık sorunu da değil... buu..gönülll meselesiiii... eveeeet (kendimi iğrenç tiki kızlar gibi hissettim şu an, inanmıyoruuuuaamm)

"anlat kanka, açılırsın ;)"

"ya... şimdi..senin de onunla aran iyi ya..muhabbetiniz..kanka gibisiniz..o yüzden özellikle senle konuşmamız lazım diye düşündüm.."

???...

"kim aga..ne hakkında?..anlat bakalım ya, hadi yeter kastığın, relax biraz ;)"

"aga..ben bir süredir..aslında uzunca bir süredir..nilaydan hoşlanıyorum.."

ooouu hoppalaaa..işte bu çok sert..ivana sert..

şok halinde kalakalmıştım..oha amk..iyi ki de sorun olmasın dedik..lan, beni de geçtim, bütüüüün bir grubu ve arkadaşlıkları etkileyecek bir sorun lan bu?...

amına sokayım..dübürüne uçan kafa atayım talih gibi senin emi..
http://fizy.com/#s/16rk4b

ağzım yüzüm kaymış olmalı ki neconun da bakışları değişti..ben zaten kroşe yemiş gibi oldum da, çocuk da baya zor durumda yani..

"öyle işte aga..önceden beri bir şeyler hissediyordum... sonra, tolgayla şey olunca..unutmaya çalıştım..hatta başardım da sayılır..o kadar zor olmadı gibi..ama şimdi yeniden şey olunca... ya aga böyle fırsatçılık gibi algılayacaksın biliyorum ama öyle değil inan..kız yalnız kaldı..artı başka sorunları da var..benim de haberim var onlardan..üzülüyorum be aga..içim acıyor onu öyle gördükçe... şimdi bakıyorum, herkes kendi derdinde, tolga çok kolay vazgeçmiş gibi..diğer çocuklar zaten tanımıyorlar pek..sen..senin de hakkını yemek istemem ama, sen de başka işler peşindesin, hakkındır tabi bir şey demiyorum... ama ben..ben farkındayım olan bitenin..kız günden güne eriyor..soluyor resmen..anne babası barışmış en sonunda güya ama yine de hep bir burukluk var üzerinde..o neşeli kız gitti abi..o yaşam dolu kız resmen söndü.."

necoyu dinledim dalgın dalgın..haklıydı..nilaydan, sanki ölüm döşeğindeki bir hastadan bahseder gibi bahsetmesi benim de içime yakmıştı..gözlerim doldu aq..harbiden de, biz sikimizin keyfiyle uğraşırken, gül gibi kız, yapayalnız ve mutsuz..gün be gün soluyordu..yine de o mağrur duruşunu bozmamaya çalışıyordu ele karşı..yine geliyor bize içini döküyor, bize ağlıyordu..

"ne yapmayı düşünüyorsun?" dedim ses tonumu normal tonda tutmaya çabalayarak.."ne yapabilirsin?" dedim...

"bilmiyorum aga..işte..o yüzden sana soruyorum..onu tolgadan sonra en iyi sen tanıyorsun..ne yapmalıyım?.."

grubumuzun kaderini etkileyebilecek olan sözcüklerin iki dudağım arasında olduğunu hissediyordum... hayır..bu birlikteliği kaybedemezdik... buna izin vermem..gerçi, seven bir kalp, ne beni, ne de bir başkasını dinler mi? bilemem..ama bildiğim tek şey, huzurumu, huzurumuzu bozacak olan her şeye karşı şiddetle savaşacağımdır..

artık kaçmasın ağzımızın tadı yeter... yeter bu aşk meşk işlerinden çektiğimiz..yeter kanayan kalpler, kırılan, parça parça olan ruhlar..

"bir şey yapamazsın" dedim sertçe... neconun yüzü düştü..bana konuştuğuna pişman mı olmuştu?..

yeniden, bu kez daha anlayışlı bir tonla konuştum..

"kardeşim..anlıyorum ben seni..bu lanet gönül işlerinden en çok ben çektim..halini bilirim... o geceler geçmez..uykun gelmez..aklın düşünmez olur..anlıyorum seni... ama senin, yapacağın ve olumlu ya da olumsuz şekilde sonuçlanacak bir girişim..sadece sana değil, hepimize zarar verir... parça parça oluruz..yalan rüzgarına döneriz... dağılır gideriz..anlıyor musun aga? darmadağın oluruz..üç kuruşluk keyfimizden, muhabbetimizden de oluruz.."

neco utançla başını eğdi..mimikleri kıpraşmaya başlamıştı..lan sakın sen de ağlayayım filan deme sikerim artık..

"doğru diyorsun kardeşim..ama inan ben kendim için değil,nilayın o hali için üzülüyorum artık..yoksa ben gömerim bir şekilde içime..daha önce yapmadığım şey değil..doğru diyorsun..bir şeyleri kazanalım derken, her şeyi kaybetmek var..sizi kaybetmek var..sizi, muhabbetinizi, dostluğunuzu hiç bir şeye değişmem.."

"eyvallah kardeşim..eyvallah..aynen... bak..dedim ya..anlıyorum..çok zordur..biliyorum..sana, kalbine göm filan da demiyorum, çünkü seven insanın kulağı sağır olur..ne desem de duymaz..dinlemez beni..kimseyi dinlemez..ben sana, yapma, etme demem..ama yaparsan olacakları söylerim..tamam, tolga ayrılmış olabilir kızdan, ama ne olursa olsun..sonrasında böyle bir ilişki..diyelim ki oldu..diyelim ki nilay kabul etti seni..ne kadar sağlıklı olur? sonra, senin, bizim, bizimle nilayın..tolgayla nilayın..sizin durumlarınız ne olur?..çok karışır be kardeşim..çok karışır..düzeltemeyiz..boka sarar hayatımız"

bir kaç derin nefes aldı neco..

"eyvallah aga... sağolasın..ben de bunları duymak, kendime gelmek istemiştim aslında..biri beni sarssın, sen ne yapıyorsun desin istedim..insan neleri unutuyor..tutacağım dilimi..elimi..gözlerimi... yapacak bir şey yok... zamanında daha girişken olsaydım da, önce ben teklif etseydim o zaman... yapacak bir şey yok... benim kabahatim..kimseye kızamam..suç benim, benim çekingenliğimin... pısırıklığımın... özgüvensizliğimin... belki de hayatımın aşkını kaybettim... "

"neco..neco..böyle konuşma kardeşim..keşkelerle olmaz... bana bak bi..olmaz aga..keşkelerle, pişmanlıklarla olmaz... belli ki senin kaderinde başka birisi var be abicim..çok daha uygun birisi..bilemezsin..belki de hayırlısı olan buydu.."

"aynen..hayırlısı olsun..ne diyeyim.."

"tamam..sıkma canını..bunlar aramızda ayrıca..merak etme.."

"eyvallah aga... ben den yana da arıza olmaz..şimdi sen söyleyince daha da dank etti kafama... resmen pim çekmek olurmuş bir şey yapsaymışım..sağolasın.."

biraz sonra kalktık... derse girdik..

benimse aklım, bir kez daha olması gereken yerlerden, huzurdan ve sakinlikten çok uzaklardan...

bir nilaya baktım... bir necoya...

gözlerim dolaştı sınıfı..

ayşene..ozana baktım..

ebruya baktım...

artık meraba merabadan ibaret olduğumuz tuğçe ve sedaya,

uyuklayan serhat piçine baktım...

gözleri fel fecir okuyan kaltak cerene baktım...

kendime baktım en sonunda..

kendi içime..ruhuma..ruhumun derinliklerine..bu gam ve bu acıma duygusunu barındırdığı müddetçe, asla tamamen huzur bulamayacak gibi duran yüreğime..

o gece huzuru ayçanın kollarında bulacaktı gene..
panpalar,

yılın son partını gireceğim birazdan ve noktayı koyacağız şimdilik (:

burada olanlar bir ses versin de görelim ;)
http://fizy.com/#s/20jsv2

neyin sonu gelmemiş ki allah aşkına?

neyin sonu gelmemiş ki, benim nacizane hayatımın bir okul yılının daha sonu gelmesin?

dünya iki kapılı bir handır demiş evliya çelebi..

ne gelip geçmemiş ki? kim girip çıkmamış?

sıcak bir haziran cuması, son sınavımdan çıkıp yurda giderken zamanın ne kadar çabuk akıp gittiğini düşündüm... gözümü kapadım..okula geldiğim ilk gün, elimde kayıt evrakları, köşelerinden kesip küçülttüğüm vesikalığım ve uhu..

gözümü açtım..ikinci senem de bitmiş, beni bekliyor bir kez daha bursa yolculuğu..

kim var kim yok vedalaştım..yurt çalışanları ve müdürüyle daha bir ayrı selamlaştım zira büyük olasılıkla bu, buradaki son senem..eve çıkınca artık kim göre birbirini..

geceden toplanmış valizlerimi yüklendim..

tanıdık taksiciye haberi verdim..otobüsün kalmasına yarım saat kala garajdaydım..zamanı geniş kullanmayı ve işimi garantiye almayı severim..

ama benim gibi garantici adamları da şaşırtacak sürprizler vardır hep dünyada..hatta sakınılan göze çöp batar misali, bu sürprizler de en çok biz garanticileri bulur..

benim için şehrin son sürprizi, garaja beni geçirmeye gelen ayça oldu..

epey şaşırmıştım doğrusu..ilişkimizin böyle bir yönü, böyle bir tarafı var mıydı?

şaşırdım..mutlu oldum..sarıldım..öptüm..kokladım... tekrar sarıldım..tekrar öptüm... nihayetinde zamanı geldi, vedalaştım..el salladım..mesaj attım...

öyle ya da böyle..bir kez daha, uzunca bir süreliğine, arkamda bu koca şehri ve üniversitedeki ikinci yılımı bıraktım...

yarısı gitti..

yarısı kaldı..

sonumuz hayrolsun.. (:
takip eden panpalarıma iyi geceler,

1-2 haftalığına hikayeye ara verelim,

o zaman diliminde de özelden ya da başlık altından, sizden gelen soruları ve merak ettiğiniz şeyleri cevaplarım spoiler olmayacak şekilde.

sizler de yorumlarınızı esirgemeyin, takip eden tüm arkadaşlardan değerlendirmeler bekliyorum ;)

görüşmek üzere, gözünüze, yüreğinize sağlık, benden tüm okuyucularıma gelsin,

http://fizy.com/#s/16l8tl
iyi geceler panpalar (:

ebru hakkında sorular gelmiş gerek özelden gerek başlık altında, beklediğim bir durumdu, zira bu hikayede başrol arıyorsanız eğer kendisi de bir kaç başrolden biridir. daha epey kesişecek yollarımız, daha hikayenin yarısındayız (ekşiciler çıkabilir), ikinci yarı sürprizlere gebe.

şimdi bile dönüp bakıyorum da, ulan ilk 2 sene var bi... sonra onun üzerine bir 2 sene var..ama o seneler arasında ne farklar var.. sonra benim mezun olduktan sonraki hayatım (ki haziranda 4. yıl olacak) (o kısmı anlatmayacağım tabi, bokunu çıkarmaya gerek yok)..

ebru ile ilgili şu anda tek söyleyebileceğim ise sizin şu anki yorumlarınıza taa o zamandan beri benim de katıldığımdır..o zaman da öyle düşünüyordum.. yani, ebrunun beni bu yaşıma kadar gerçekten seven tek karşı cins olduğunu (anam kardeşim filan hariç tabi)..belki de bunu hissettiğim ve içten içe bilinç altımda olduğundan dolayı aileme de onun ismini verdim, resmini gösterdim..

çok karışacak beyler ne desem boş.. şimdiden böyle konuşunca prim yapmaya çalışıyor gibi olacak ama inanın sonraki 2 seneyi, özellikle 3. seneyi nasıl yazacağım diye karar kara düşünüyorum..bir yerden sonra olaylar öyle bir hale geliyor ki, benim edebiyat yapmama filan gerek kalmayacak.. zira olayların kendisi edebiyat..hem de en trajiğinden...

ebruyla bana yaptığı atardan sonra ikinci yılın sonuna kadar aramızda kayda değer bir şey olmadı, olsa eklerdim zaten, sadece arada benim gözüm kayıyordu işte, içimden "helal olsun" diyordum.. esaslı kız.. onunsa umurunda bile olmadığımı düşünüyordum.. gözlerine,bir kere bile bana bakarken denk gelmedim..

kendimde yeterli gücü bulur bulmaz üçüncü yıla başlayacağım, o zamana kadar da sizden gelenleri cevaplamaya devam ederim, her türlü sohbete varım biliyorsunuz ;)
@5719 panpam daha ne vereyim, vermediğim bir götüm kaldı la x)

1000 küsür entrydir hayatımı anlatıyorum, oradan, isteyenin ve ihtiyacı olanın çıkaracağı onlarca ders vardır diye düşünüyorum ;)
@5720 panpam, başrol diyorum (:
selamlar panpalar (:

2 hafta filan diye hurafeler dolaşıyor, ben onu farazi olarak verdim, haftaya pazartesi-salı gibi başlamayı düşünüyorum.

gelen soruları yanıtlayım şimdi du bakam neler sordunuz..
@sokaktayasayamamgibi,
panpam bazı isimler spoiler olur ama sizin de artık tahmin ettikleriniz var, onları da gizleyip bokunu çıkarmaya gerek yok,
okan ve bizim tayfayla hala görüşüyoruz, tolgayla evlerimizin arası 200-250 metre (:

onun haricinde bir kaç kişi daha var ama onları şimdi söylememem hikayenin daha hayrına olur, zaten zamanı gelince öğreneceksiniz.

@audrey tatou

valla panpam, aynı duruma ben de düştüm biliyorsun.. benim köpek gibi sevdiğim, rüyalarında gelinlikle hayal ettiğim kızı gözümün önünde sömürdüler yıllarca.. senin bahsettiğin durumda, çocuk en azından olanları bilmiyor, platonik sevgisi zarar görmüyor..ben ne bok yiyeydim aq?
ne bok yedim biliyor musun?
loser olmaktan vazgeçip winner olmaya kadar verdim.. elimden geldiğince.. denedim en azından.. bence o çocukta denemeli..bu başlığın altında bize katılmış olan ve denememiş olan varsa, onlar da denemeli..

winner doğamazsınız..ama yeterince inanırsanız, neden winner olamayasınız?

@poor

panpa senin hatrına zenci sikmeden ölmeyeceğimi, gerekirse sultanahmetteki saatçileri bile kovalarım x)
herkese selamlar panpalar (:

gülüşlerimi çok beğenen arkadaşlar varmış, biliyorum :p onlar için her birini tekrarlayayım x) (: :} :] xd

heheh

yorumlarınız ve güzel düşünceleriniz için teşekkürler, "pipin düşer" lafına beş dakika güldüm x) , uzun zamandır duyduğum en kibar beddua. takip eden panpalara tekrar teşekkür ediyorum, bir kaç gün içinde başlayacağım yeniden, kalın sağlıcakla.
selamlar panpalar,
morallar bozuk aq :/

çarşamba günü kupa maçından sonra ertesi gün gelme durumum var yenersek..ama yenilirsek hafta sonuna kadar zor toparlarım, piçler haklı, fener en basitinden bir lig maçında bile puan kaybedince dengem bozuluyorken, bu yaşananlardan sonra harbiden de hayata küstüm neredeyse,

çarşamba kupayı kaldırırsak, o gazla perşembe gecesi buradayım,

özel mesajlarınızı vb. de o zaman yanıtlamaya çalışacağım, sevgiler ;)
iyi geceler panpalar (:

duygularımı tarif etmem imkansız amk, nihayet yüzümüz güldü x)

bunun şerefine, diyorum ki,

yarın akşam,

kaldığımız yerden devam ;)

yarın gece 22.30 gibi gelicem, şimdiden yer tutun, atkı koyun, mont-hırka koyun,

ben de bi çay koyim bari ehehehe

görüşmek üzere,
yarın gece,
22.30 ;)
selamlar panpalar,
dün gece o kadar artistlik yapıp "saat 22.30" filan yazmıştım ama işte ne demiştik? asla saat ve tarih vermeyecektim... anlayacağınız üzere yine benim dışımda gelişen bir durum söz konusu, planlar değişti gece gelemeyeceğim :/

en iyisi en geç hafta sonu başlarız diyeyim ben, amk yalancı çobana döndüm..bir daha saat filan vermek yok..
görüşmek üzere, kusura bakmayın x)
erken geldiğim ender anlardan birini yaşıyorum şu anda, x)

5 dakika içinde başlıyorum panpalar
http://fizy.com/#s/1dejse

Herkese selamlar panpalar,

Uzun bir ayrılığın ardından yeniden kaldığımız yerden devam ediyoruz,

Bu arada 6. Nesiller gelmiş sanırım,bu, biz dötüncüler artık yüzbaşı olduk demektir ;)

3. yılımıza başlamadan evvel, yazın olanlar hakkında biraz özet geçmek istiyorum,

Geçen yaz hayatımda ilk kez arkadaşlarımla tatil yapmış, istanbulda okanla ortalığı birbirine katmış ve tahminimden de fazla özgürleşmiş-eğlenmiştim. Öyle ki sanki daha ötesini düşünemezdim..

Ama bu yaz, 20 yıllık yaşantımın en güzel zaman dilimi olmayı açık ara farkla başarmıştı.

Yeni evimize taşınmamızı anlatmıştım, ve babamın balık tutma konusundaki hevesini de, yaz günlerimin büyük kısmı, sabahları ailecek yapılan neşeli ve deniz manzaralı kahvaltılar, öğleye doğru balığa çıkma, öğleden sonra plaja gitme ve akşamları kordonda gezme ile geçiyor, hafif esinti eşliğinde sahil yolunu arşınlarken uçuşan saçlarımı rüzgara teslim ederken, aklımdan “işte gençlik bu, işte hayat bu ulan!” diye geçiriyordum.
Yeni evimizde ilk misafirim tolga oldu, sadece 4 gün kalabilmiş olması üzücü olsa da, bursanın tüm avmlerini, kapalıçarşıyı, külliyeleri, altıparmağı, heykeli, çekirgeyi, nalbantoğlunu, botanik parkı, hayvanat bahçesini, sahili, denizi, balıkçıları, yıldız tepesinde içilen biraları tecrübe etme şansı oldu. Bu hızlandırılmış ekstra komplike tur esnasında hem çok eğlendik hem de arkadaşlığımız daha da pekişti. Neticede, okul ve yurt dışında bir ortamda, hayatın içinde bulunuyorduk artık beraber, farklı bir tecrübeydi, çok iyi oldu çok da güzel iyi oldu taam mı?

Yurt demişken, yurttan çıkımızı aldık malum, ev bulma işini birazdan anlatıcam, ama öncesinde yeni evimizin bir diğer misafirine de değinmemek olmaz, zira kendisi taa Amerikalardan teşrif etti, sen gelemezsen, ben sana gelirim dedi adeta..

Okan bizde bir hafta kadar kaldı, babam ve benle iskelede balığa da geldi, otelin havuzunda ve şehre yarım saatlik mesafedeki kurşunlu

plajında yüzdük,

“yaa nasıl memleketin toprağı-suyu özlemişsinidir” diye takıldım.
http://fizy.com/#s/16js0d

Ailem iki arkadaşımı da çok sevdi, onların gözünde, onlar da benim gibi “iyi çocuk”lardı. ikisi de temiz yüzlü ve görgülü insanlar olduğundan bizimkilerin kanı ısınmıştı, hatta annem daha sonradan “aferin oğlum iyi arkadaşlar edinmişsin hep” diye övdü sağ olsun. Ah be anne..daha neler edindim bir bilsen..

Okan bizimkilerle konuşup, önümüzdeki yıl için beni amerikaya yollamalarına ikna etti, ya da en azından ikna eder gibi oldu, bilemiyorum, belki de çocuğun şevkini kırmamak için he hee demiş olabilirler (:

Ne olursa olsun, sonuçta onu yeniden görmek ve birlikte zaman geçirmek, dahası, geçen onca zaman ve yaşanan onca şeye rağmen bizi muhabbetimizin kalibre ve kalitesinin değişmemiş olduğunu görmek gerçekten çok duygulandırıcıydı..bir yıl sonra bir araya gelmemizden on dakika sonra bile, sanki dünden kalan muhabbetimizi devam ettiriyormuşçasına konuşabilmiştik..ah be kardeşim..kalsan..kalabilsen..efsane olmuştuk..
Yazın bir başka etkinliği ise yurt arkadaşımız utku nun (şu yılbaşı gecesini organize eden) bizi (tolga-neco-ben) zeytinliye davet etmesiydi. Bu sürpriz davet karşısında kayıtsız kalamadık, zeytinli rock festivalinde geçen 3 eğlenceli gün ve egenin güzel plajları.. utku bizi yazlıklarında ağırladı, 7 sap, 3 gün 4 gece eğlencenin de muhabbetin de dibine vurduk..

Allahım..her şey iyi gidiyor.. fazla iyi…sanki dalga geçer gibi..ben ne zaman kötü bir adam oldum, hayat da sanki yüzüme gülmeye başladı.. böyle mi olmak gerekiyordu yani? Kendi ruhumu feda etmemin karşılığında, bir çeşit ahde vefa mıydı bu yaşadıklarım?

Ayçayla yaz boyu değişken aralıklarla haberleştik, gerek mesajla, gerek telefonla…bu kızı seviyorum.. yani, beni sıkmıyor, anlatabiliyor muyum? Bana sorumluluk yüklemiyor, benden bir şey istemiyor, dertlerini değil, sevinçlerini anlatmak için arıyor, telefonda geyik yapıyoruz, msn de geyik yapıyoruz, mesajda geyik yapıyoruz.. birbirimiz bulduğumuzda yaptığımız ve yapacağımız başka şeyler de var tabi malum (:

Neresinden bakarsanız gayet eğlenceli ve iki tarafın da istediğini aldığı mutualist bir ilişki..

Okulu 2 dersten uzatmış, ama bir şekilde sınavlarını ilk döneme aldırıp en geç ocakta işi bitirmek istiyor. Eve çıkacağımı öğrendiğinde çığlık attı, “bana ev sahipliği borcun var çocuuk! (:”

“en iyi şekilde ödeyeceğime emin olabilirsiniz hanımefendi :p”
Bir tane de yaz aşkım oldu tüm bunların arasında, akşamları kordonda yürürken elini beline atmalık, kafelerde, çay bahçelerinde oturup bir şeyler içmelik, gece serinlediğinde sokulmalık, dudaklarımız kuruduğunda öpüşmelik..iyi kızdı irem de, ben ikimizin de eğlendiğini ve güzel zaman geçirdiğini düşünüyorum,

Tabi yaz bitip ayrılık vakti geldiğinde, kendisi ayrıyetten tecrübe sahibi de olmuştu benim karanlık yönüm hakkında,

“uzaktan uzağa yürümez be bebeğim :/” demiştim,

“bekleriz birbirimizi?” demişti,

“zaman geçip gençlik elden giderken sen kim bilir nerede, neler yaptığını bilmediğin bir adamı, sanal ekranlara, yazı puntolarına bağımlı olarak sevmek mi istiyorsun?” dedim, “hayatını yaşa, güzel kızsın, kendini niye köreltesin?”

“nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun? Beni hiç mi sevmedin? Bir başkasıyla olsam hiç mi zoruna gitmeyecek?”

“bizim o şekilde olacağımızdan daha mutlu olacağını bilmek yeterli benim için, beni bekleme çünkü ben kimseyi bekleyemem, bekletmekte istemem..”

Klasik ağlaşmalar vb..ama ne mine, ne ebru ne de Ceyda kadar zor olmadı bu ayrılık, yaz aşkı işte.. sevmesi de, öpmesi de, ayrılması da, ağlaması da adetten..

Heee.. şimdi gelelim ev işine..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder