17 Ağustos 2013 Cumartesi

Nasıl Piç Oldum Anlatıyorum Part 27

iyi geceler panpalar,

00.30 gibi gelip devam edeceğim, koltuklara kurulun ;)

görüşmek üzere
@audrey, panpa sex hikayesi olarak görüyorsan bunu çok yanlış gelmişsin demektir (:
http://fizy.com/#s/2vk9j8
vay be..

ne geceydi ama..

bir panpamız şey yazmış, "öbür tsigalko kontrolü eline aldı ve sen de bundan hiç rahatsız görünmüyorsun" çok hoş bir tespit gerçekten,
benim burada bir kaç paragrafta, felsefe yapa yapa anlatmaya çalışacağım şeyleri tek cümlede özetlemiş, eline sağlık.

evet, o gece harbiden de, alışkın olmadığım şekilde, tamamen sorgusuz sualsiz (kendime karşı) cızırtı ve parazit yapmaksızın ve tam anlamıyla teslim olarak kontrolü diğer kişiliğime bırakmıştım..
hiç itiraz etmeden,
duygu sömürüsü yapmadan,
işine burnumu sokmadan..

istediği gibi takılmıştı o gece, önce ceyda ile, sonra meltem ile..

oldukça tatmin olmuşa benziyordu doğrusu..bu fedakarlığımın karşılığında belki de beni bir süreliğine rahat bırakırdı ha? ne dersiniz?

ceydayı minibüse bindirip geçirdikten sonra yurda gittim, artık sizin de alışkın olduğunuz üzere, kendimle yapmam gereken bir muhakeme daha beni bekliyor,

ama bu kez tarzım ve tavrım epey farklı olacak..hissedebiliyorum..
http://fizy.com/#s/1hch3e

sabahın köründe yurda giriş yapmıştım, kahvaltıyı hazırlamaya kalkan hizmetliler kapıyı açtılar, selamladılar.

odama çıktım, tolganın götünde pireler uçuşuyor..ben de hemen bir çırpı üzerimi değiştirip yatağa girdim..bu kez tavan yerine yan duvara dönerek düşünmeye başladım,
kendimi kaygılı hissediyor muydum?

hayır..

üzgün?

hayır..

herhangi bir kuralı ihlal etmiş gibi?

sanmıyorum..

peki, beni rahatsız eden herhangi bir şey?

kesinlikle yok..

pekii, beni hiç bir şeyin rahatsız etmiyor olması beni rahatsız etmiyor mu?

neden etsin ki?..götünden element uydurma tsigalko..

sonra biraz, her şeyden habersiz, biricik sevgilim ceydayı düşündüm..
rahat, gamsız sevgilim..

acaba arkadaşını neredeyse düzdüğümü öğrense yine o kadar rahat olabilir miydi?
kızar mıydı dersiniz?
yoksa anlayış mı gösterirdi?

benim hakkımda ne düşünürdü? arkadaşı hakkında ne düşünürdü?

seni iyileştirebilirim demişti sahi..değil mi?..ama tam tersine, hastalığımı (öyle diyelim) tetikleyecek şeyler yapıyordu bilerek ya da bilmeyerek..

bilerek..

lan bi dakka..yoksa..beni denemişler miydi? bu bir test olabilir miydi beyler?..benim fena halde çaktığım bir test?..

bu düşünce bile kaygılandırmaya yetmedi..
oysa böyle miydim? ebruylayken, ondan bir şey sakladığımda, en ufak bir şeyi bile anlatmadığımda vicdan azabı duyuyor, her an kuruntu yapıp kafaya takıyor, kendimi paralıyordum..

şimdi ise..bu ne rahatlık..acaba böyle gamsız olmayı sevgilimden mi öğrenmiştim? hayatı basit ve rahat yaşamayı..evet bana faydası olduğu kesindi..
garip olan ise, yok etmek adına vaat verdiği, içimdeki canavarı daha da güçlendirmişti..farkında olmadan..
bu sefer, ne kendime kızdım, ne korkuya ve kaygıya kapıldım.. hatta her zamankinin aksine, kendimi sorguluyor filan da değildim.. sanki kendi hayatıma, 3. bir şahsın gözleriyle bakar gibiydim..

dışarıdan izliyordum kendimi..

sorgu odasının içinde değildim..

ne sandalyeye sinmiş, yüzü gözü ter içindeki şüpheli..

ne de kollarını bileklerine kadar sıvamış, kravatını çoktan fırlatıp atmış sorgu amiri..

camın arkasındaydım bu kez..ve yine her zamankinin aksine, bu kez korkan, kaygılanan tsigalko yerine, pişkin pişkin sırıtan bir başkasını görüyordum şüpheli sandalyesinde.. karşısında ise, ne iyi ne de kötü polis vardı..

pişkin adam, sanki beni görebiliyormuş gibi, yüzünü filmli cama çevirdi.. gülümsedi..tanıdık gülümsemesini kendiminkine benzettim.. yalnız, biraz daha kötücül.. koyu..şeytani.. yüzü de benim yüzümü andırıyordu..ama sadece o kadar.. zira o ben olamazdım..ne zaman bu kadar çılgın bakmaya başlamıştı gözlerim?

o gözlerin çıldırtıcı enerjisi zihnime işledi.. beynimin derinliklerine çılgınca bir fikir aşılamayı başardı..

aklıma daha önce düşünemediğim bir şey gelmişti.. gözümden kaçırdığım.. belki de görmek istemediğim bir şey..

ufak ayrıntılar, ışık hızıyla aklımda birleşmeye başlayınca, gittikçe büyüyen bir resmi gözler önüne sermeye başladılar..

dedim ya, bu sefer ne kaygı, ne pişmanlık ne de korku vardı aklımda.. hatta az öncesine kadar tamamen boş sayılırdı..

şimdi işe, yeni keşfimin heyecanıyla başım zonklamaya başlamıştı.. inanılır gibi değildi bu... delilikti...

yüzüm ellerimin arasında.. ağzım açık kalakaldım diye hatırlıyorum.. beyler..ben.. gerçekten, kötü bir adamdım.. hatta kelimenin tam karşılığıydım bile diyebilirim.. tabi bu dediğim sadece gönül işleri için geçerli.. yoksa kimseyi öldürdüğüm, soyduğum ya da işkence ettiğim filan yok..en azından maddi olarak yok diyelim.. manevi olarak ise..bir insanın ruhunu çalabilecek kadar korkunç bir adamım..ve benimle, bırakın ceydayı, hiç kimse, (kendim bile) başa çıkamaz..

böyle düşünmeme neden olan şey ise, demin aklımda şimşek gibi çakan, ceyda ile ilgili karanlık tezimden başka bir şey değil..

tam olarak ne olduğunu anlatmaya çalışayım;
http://fizy.com/#s/12bs7h

bu güne kadar, kızın bana son derece uygun ve uyumlu olan, başta rahatlık ve anlayışlılık olmak üzere pek çok özelliğini sizinle paylaştım..sonra, tutkulu oluşu..bu da tam bana göre..

hatta ne diyordum, "bu kız sanki allahın bana bir hediyesi gibi"..

oysa şimdi ise, yattığım yerde, aniden aklıma giren gerçek ötesi şüpheye göre, bu durum tamamen fake den ibaretti..evet! sahte!

kızı ne zamandır tanıdığımı düşündüm,
yaklaşık 3 ay..

1 aydan biraz fazladır da sevgili olmalıyız..

peki tüm bunlar nasıl başladı?

bir gece, ansızın..ne olduğunun tam olarak farkına bile varamadan, kendimi, o zaman kadar kendimden uzak tutmaya çalıştığım kızla yatakta bulmuş ve yeni güne, ondan hoşlanıyor olarak uyanmıştım..

bu nasıl olmuştu beyler?

tamamen nabza göre şerbet meselesi..

biraz daha açalım mevzuyu,

ceyda ile daha okulun ilk haftasında tanışıyoruz, ortak arkadaş vasıtasıyla gerçekleşir gibi olduğundan dolayı, normalden daha kolay bir uyum süreci geçiyor aramızda..

en başta, bana çekici gelen hiç bir özelliği yok..hatta, bana karşı olduğunu hissettiğim ve gizlemeye pek gerek duymadığı ilgisi, rahatsız edici bile diyebilirim..zira ben sevgilisi olan bir adamım..

sonra ceyda, artık her nasılsa, beni araştırıyor ve hakkımda bilgi sahibi olmayı başarıyor..
önce sevgilimin olduğunu, ve buna rağmen tehlikeli sularda gezinmekten zevk aldığımı keşfediyor..

sonra geçmişte yaşadığım hayal kırıklıklarına, ve tarafımca kırılmış, başkalarına ait hayallere varıncaya kadar her şeyi, her şeyimi öğreniyor..

beni adeta hatmediyor..
keşfediyor..
geçmişte yaşadıklarımdan ve yaptıklarında yola çıkarak, bugün ile bağlantıyı kuruyor ve bu konuda gerçekten çok ama çok sıkı çalışıyor..tabi tüm bunları yapmasının amacı bana sonunda sahip olabilmek..

denklemleri oluşturup, parçaları bir araya getirince,

beni elde edebilecek, elde ettikten sonra elinde tutabilecek kadın modeline nihayet ulaşmayı başarıyor..
geriye sadece, bu modeli kendine monte etmek kalıyor..

başlarda zorlanıyor tabi..başarısız yakınlaşma denemeleri..liseli popi kızlar gibi kucağa oturmalar, kola girmeler, omza el atmalar..
sonuçta kız, kendi kimyasına uygun olmayan, hatta belki de ters olan bir şeyi, kendi sistemine kurmaya çalışıyor..bazı hatalar kaçınılmaz..

bir ara, olaylara ayşegül filan da dahil olunca, beni kaybettiğini düşünüp, bu tarz dolambaçlı yollar yerine, direkt olarak saldırma stratejisini benimsiyor..
bunun içinse, istese bulamayacağı bir fırsat olarak, eskişehir gezisi önüne geliyor..büyük şans..

ilayda ile anlaşıyor..

gecenin sonunda ne yapıyor ne ediyor, beni yatağa atmayı başarıyor..

sonrası ise malum..

sözde gizemli, çapkın, zor adam tsigalko,
doğru ellerin ve doğru seçilmiş kelimelerin arasında, adeta pamuk helvaya dönüşüyor..

afiyetle yiyebilirsiniz..

ceyda, uzun uğraşlar sonucu, beni anlayabilmek ve elde edebilmek adına, olmadığı birine dönüşüyor..
evet, olmadığı biri zira, ben genelde bir insanın ne mal olduğunu 1-2 oturuşta anlarım, hepiniz anlarsınız..eğer ceyda gerçekten, sonradan bana o gece gösterdiği gibi bir kız olsaydı, bunu en başta anlamam gerekirdi..

vay canına..nasıl da gözlerim bağlanmıştı..

ha bu arada, o geceki hikayesinin samimiyetine hala inanıyorum..sanırım anlattıkları, sadece doğal bir katalizör görevi gördü..zira ben zaten çoktan ağa düşmüştüm bile..

bu çılgın tez aklıma düşer düşmez, pek çok itirazla karşılaştı malum..ama her itiraza vereceği bir cevap vardı..ve bunu da, daha önce, önemi gözümden kaçan detaylar ile yapıyordu..

ceyda ile yaptığımız son telefon görüşmesi mesela..

onu sevdiğimi söylememi istemişti..
işte, gerçek kişiliğini gösterdiği ender anlardan biri..klasik bir türk kızı olduğunun gözler önüne serildiği ama benim o an için konunun geneliyle bütünleştiremediğim bir ayrıntı..

sanırım aramızın çok iyi olmasından cesaret alarak, şansını denemeye karar vermiş, sonra ise henüz bunu kaldıracak seviyede olmadığımı görünce pişman olup telafi etmeye çalışmıştı..

o gece, meltem in bizi gözetlediğini gördüğündeki ve bunca zamandır ilk kez şahit olduğum sinirli tavırlar..

kıskançlık..

ve genel olarak, hep beni öven, mayıştırmaya çalışan, sırtımı piş pişleyen konuşmaları..
diyordum ya, bana kendimi özel hissettiriyordu..

emin olun o gazı yiyen, ne kadar iradeli ve oturaklı bir adam bile olsa, etkilenmeden duramazdı..

kaldı ki ben irade ve oturaklıktan çok uzağım..

inanılır gibi değil..

ceyda, resmen beni büyülemişti..
çorbama aşk iksiri katmış, gözümü kör etmişti..

ve bunu yaparken, ne ot, ne kimyasal ne cin ne dua kullanmıştı..

sadece doğru sözler,
doğru davranışlar yetmişti..
manipüle edildiğimi hissediyordum..

ve bu yüzden, şimdikinden çok daha yoğun duygular beslediğim ve bir şekilde yola sokmak üzere olduğum bir ilişkiyi kaybetmiştim..

ebruyu kaybetmiştim..

yatakta doğruldum..

tüm bunlar gerçek olabilir miydi?

ceyda, gerçekten olmadığını biri gibi davranıyor, rol yapıyor olabilir miydi?
ve bu role kanacak kadar salak olabilir miydim?

bu tezi, başta beni heyecanlandırmasına rağmen, şiddetle reddetmeye başladım o an..
hayır..bu gerçek olamazdı..

ceyda..ceydaydı işte..ne rolü..herkesi kendin gibi mi sandın amk tsigalkosu...

"abartıyor... " dedi içimden bir ses..

"bazen ölçüyü kaçırıyor çünkü doğal değil... "

ne..nasıl yani...

"kış soğuğunda seksilik yapmaya çalışması, seni kontrol etme yollarından biri değil mi? hadi ama tsigalko..en seksi, en ateşli, sana en uygun (burada küçümseyici bir eda vardı) hatun bile o havada öyle giyinmez.."

beynim yanacak diye korkmaya başlamıştım..

"hem, sadece bu da değil..tüm tavırlarında bir abartı hissetmiyor musun? bunu göremeyecek kadar aptal olma..ya da inkar edecek kadar diyelim..kız, olmadığı gibi davranıyor ve bu konuda da sık sık açık veriyor..gerçekten bunun farkında olmadığını söyleme şimdi.."

yataktan kalkıp banyoya gittim..yüzüme soğuk su çarptım..kavrulan ensemi ıslattım..suyun ensemden aşağıya, sırtıma akışı ve beni ürpertişinin her saniyesini, bu korkunç düşüncelerden kurtulmak için kullandım..

düşündüklerimde..daha doğrusu, o güne kadar varlığından haberimin bile olmadığı bir yönümün bana düşündürdüklerinde haklılık payı olabilirdi..

hatta tamamen doğru bile olabilirdi..

ama artık akıllanmış bir adam olarak, yargısız infaz yapmamaya karar verdim..

test..

evet..bana bazı testler lazımdı..ceyda üzerinde uygulanmak üzere..eğer gerçekten fake bir karakterle, sırf oyun kuralına göre oynayarak bana sahip olduysa, foyasını ortaya çıkarabilecek testler..

çılgın sevgilimin,gerçekte ne kadar çılgın olduğunu ve benim için neleri göze alabileceğini görme vakti..

ak göt, kara göt ortaya çıkacak..

ve ben, ya fena şekilde göt olup, ceydaya, eskisinden de çok bağlanacak, aşık olma boyutuna geleceğim..

ya da oldukça kötü yüzleşmeler bizleri bekliyor..

hangisi dersiniz beyler?

gerçekten ruh ikizimi buldum mu? sonunda, sonsuza kadar mutlu olabilecek miyim?

yoksa mümkün olmayan bir hayala kanıp, zaaflarımın üzerinde tuzağa mı düşürüldüm?
yüzleşmek demişken..

yüzleşilecek şeyler bununla sınırlı değil tabi..

şurda yılbaşına ve finallere sayılı gün kalmış..

ve yurttan elemanlar, oldukça sıra dışı bir yılbaşı planı ile kapımızı çalmışlardı..

"aga, her şeyi ayarlayacağız.. harika olacak, gör bak.. içkisi, müziği, hatta dansöz bile getirebiliriz (:"

"yurda?? (:"

çocuklar kafaya koymuşlardı..

eve gidenler hariç,
yurdun birbiriyle samimi ve içli dışlı olan tayfası (şu geçen sene koridorları birbirine katan, geçen yılın birinci sınıfları ve bir kaç feyzli aaabimiz, yaklaşık 25 kişi) hep beraber eğlenecektik..

hatta başka planlar yapılmasın diye şimdiden söylenmeye başlamışlardı işte.. sevgilisi olanları, eve gidecek olanları filan ikna etmeye çalışıyorlar.. çocuklar gayet inançlı ve heyecanlı.. hevesleri kırılacak gibi değil..

tolgaya baktım "napıcaz?" der gibi,

"ya beyler.. şimdi, kız arkadaşı olanlar var malum.. yani onlar birlikte geçirmek ister.. malum.. (:"

"e aga, benim de var sevgilim, ama bak ben bizzat bu planlamanın başındayım.. abii, kızlarla her zaman birlikteyiz zaten, her allahın günü çıkıyoruz, ediyoruz..ama bir daha böyle bir tayfa gelmez bak, efsane olacak eğer tam katılım sağlarsak, harbi diyorum bak, askerlik anısı gibi anlatırsınız ilerde (:" diye hevesle ikna çabasına devam etti utku..

kapı bir kere daha aralandı,
meşur abilerimizden en meşuru, boynunu içeri uzatıp,

"la, dalyaraklar, yan çizmek yok demi?"

güldük,

"abi valla kızlar var ne yapa... "

"la başlatmayın kızlara olm, yıkıcaz diyorum babuş"

vay aq..ne yapsak ki..

"beyler, katılım durumu ne peki şu an?"

"aga 15 kişi filan banko..bir 5-6 tane sizin gibi ibne var işte, karı kız diye tutturan..bir kaç tane de eve gitsem iyi olur diyen bebe var.. kandırmaya çalışıyoruz.. kalın işte be aga..lan bir daha gelir mi böyle ortam.."

çocuk haklıydı..
yurttaki ortam ve kaynaşıklık çok iyiydi.. diyorum ya, zaten 40-45 kişilik yurt, artı babamızın çiftliği gibi kullanıyoruz aq..bi karı atmadığımız kaldı, eğer olaki dansöz filan getirirlerse, o da olmuş olacak..

hatta yurtta yaşanan maceraları anlatmaya kalksam, oradan da bir hikaye çıkar.. neyse..

epey şaşkın ve kararsız şekilde, nihayet şu cevabı verdik tolgayla,

"tamam beyler..biz kızlarla görüşelim madem.. durumu açıklayalım.."

"ooohoo aga kılıbıklık etmeyin yaa"

"yok olm, sadece söyleyip tepkilerini ölçücez işte..sen bizi %75 oldu kabul et.."

"aynen" dedi tolga

"%75 yeterli değil hacu (:"

"ya utku bak sana bir anal gireriz şimdi burda, yeterli olur, tamam diyoz ya len (:"

"tamam aga bak, valla.. sonradan sonraya kaytarırsanız bir daha odama uğramayın.. bundan sonra halı sahayı da gelenlerle aramızda yaparız ona göre"

"tamam piç tamam konuşucaz hadi (:"

sonunda tatmin olup odadan çıktılar.. tolga konuştu,

"hehe..ne bok yicez lan..(:"

"abi bilmiyorum..ama çocuklar bir açıdan haklı.. böyle ortam gelmez bir daha.. zaten seneye ev işi filan diyoruz.."

"harbi bak..o işi napıcaz?

"çıkıcaz abi.. yani sen de istiyorsan? istiyon demi?"

"tabi canım... ev hayatı şart artık.. ikimiz mi çıkarız?"

"yani.. necati de var, o da çıkmayı düşünüyormuş.. konuşuruz yani.. sonra alperler var.."

"oha olm kaç kişi çıkıcaz lan.."

"bakarız işte ya..bizim niyetimiz var nasılsa, hele bir o günler gelsin de..gelenlerle çıkarız işte..en olmadı ikimiz çıkarız ne var aq?"

"aynen... vay amk.. seneye evde olucaz ha? (:"

"inşallah kanka.. tahtaya vur"

gülüştük,

ev konusunda onu da istekli görmek hoşuma gitmişti.. nihayetinde, en güvendiğim adam tolga ve eğer biriyle eve çıkacaksam, ondan başka bir opsiyon daha aklıma gelmez ilk etapta..

orospu melteme kalsak ceyda ile çıkıcaz aq..
bugün var, yarın yok kızla eve mi çıkılır?

beyler, sevgiliyle eve çıkılmaz.. bunu net söyleyeyim..ha, çıkılmış evin üzerine sevgili getirilir, herhalde yani..ama direkt olarak sevgiliyle eve çıkmak çok büyük hata olur söyleyeyim, hele ki üniversite yıllarında..

"bu yılbaşı işini napıcaz peki?"

"napalım?..nilay kızar mı ki sana çok?"

"kızar.. hatta siker..ama sonuçta ben ne dersem o olur tabi"

"ooo erkeek..(:"

"seninki?"

"benim ki ne tepki verir bilemiyorum..ama sonuçta aynen, ben ne dersem o olur"

"ehehe..iyi lan o zaman.. kalalım?.."

"kalalım anasını satiym!"

"çak!"

"huahahahaha"

yılbaşı planımız hayırlı olsun..

sonumuz hayrolsun aq..
http://fizy.com/#s/3wl7au

tolganın durumu cidden zor, nilayın tersi pistir bilirim..hele ki yılbaşını birlikte geçirmemek!

çocuğun burnunda getirecek muhtemelen..

bana gelince..
aslında bu durum işime bile geldi denebilir, zira şu ceyda üzerinde uygulayacağım testlerin ilki olabilir..bakalım nasıl bir sonuç alacağım..
cicişler gibi trip atıp, nihayet gerçek yüzünü mü gösterecek
yoksa abartılı bir rahatlıkla "elbette hayatım, sen nasıl istersen" diyerek rolüne devam mı edecek?

belki de, dönüşmeye çalıştığı (ya da zaten olduğu) kızın vermesi gerektiği gibi bir tepki verip beni şüphelerimden biraz olsun uzaklaştıradabilir..

ama doğrusu böyle kızların (bana uygun-benim gibi) gerçekte ne tepki vereceğini bilemiyorum..
hatta gerçekte böyle bir kadın formunun varlığından bile emin değilim..

ceyda tamamen sanal bir karakteri oynuyor olabilir..erkeklere özgü bir karakterin, gerçekte var olmayan, sanal yansımasını..

sahi, acaba ben olsam ne tepki verirdim?

bunun üzerinde yola çıkarak tutarlı bir sonuca ulaşmaya çalıştım..

muhtemelen çok kızarım..ama sonuçta ben erkeğim..kızmam doğal..kendi yapımı, bir kadının düşünce ve duygularına göre nasıl modifiye edebilirim diye düşünmeye başladım... kadın olsam..ve aynı bu kafada olsam, ne düşünürdüm?

biraz düşünüp sıçtığımı farkedince bu hareketten vazgeçtim zira nonoşluk başlangıcına doğru gitsin istemiyorum durumun..amk..

cevabını henüz bulamadığım bir soru daha..ceydadan öğrenecektim..
ama öğreneceğim cevabın gerçekliğini kıyaslayabileceğim bir cevap anahtarım yoktu elimde..ilk defa kendi kendime yetemediğimi farkettim..kadın psikolojisi üzerine biraz daha okusam iyi olacak..onları anlayabiliyor, gerekirse yönlendirebiliyorum ama onlar onlar gibi düşünebilmekten hala çok uzağım..

oysa ceyda beni çözmeyi başarmıştı... bir kaç hafta içinde..

ömürünü bu işlere adayıp kafa patlatarak geçiren, edebiyatçılara, psikologlara bir kez daha acıdım..yazık..yüz yıllardır, kadınlarda varlığına dair hiç bir geçerli kanıtın bulunmadığı, tamamen kendi yarattıkları bir gizemi çözmeye uğraşıyorlar..

oysa ben hayatı basit yaşamayı severim..erkek dediğin de böyle olmalı..

horoza sormuşlar,

"tavuk mu yumurtadan çıktı, yoksa yumurta mı tavuktan?"

"valla ben polemiğe girmem, siker geçerim" demiş..

akıllı hayvan..

kurnaz..

işte biz de horoz gibi olmalıyız..ciddiyim... polemikler, ince hesaplar, taktikler bize göre değil..biz sikişimize bakmalıyız..çünkü karşı tarafın anladığı dilden konuşmaya en çok yaklaştığımız zamanlar, bu tarz zamanlar..

bilinenin aksine, kalbimizi, ruhumuzu ve daha bir sürü romantik zımbırtıyı değil, sikimizi konuşturduğumuz zamanlar..bu dilden anlıyorlar..onlara bu gerekiyor..

4s kuralından haberdar olmayan kaldı mı?

belli ki, hala kadınların gizemini (!) çözebileceğine inanan ve ağzında her daim bir adet gül, elinde klasik gitar, arka cebinde tek taş ile gezen bazı romantikler hariç herkes duydu bu kuralı..

işin kötüsü ise,

o romantiklerden etrafımızda çok fazla var,

ve "sizi anlıyoruz, değer veriyoruz" ayağına kadınlarımızı çalıyorlar..

bizim kadınlarımızı!

gül
gitar
tek taş

iyi düşünün bakalım..bunlar neyi ifade ediyor..

her birinin bir gizli anlamı ve özel tanımı var..

tek bildiğim ise, en etkilisinin sonuncusu olduğu ve bazen ne gitara ne de gül e gerek kalmadığıdır..

iyi düşünün..

siz önüne gül yapraklarından yollar serip, penceresinin önünde serenat yaparken,
birileri sadece arka ceplerindeki tek taşı kullanarak kadınlarınızı çalıyorlar... belki de hayatınızı çalıyorlar..

sanırım ben de ayşen i bu şekilde çaldırmıştım..

işte o günden beri de, değerli, değersiz ayırt etmeksizin, radarıma giren her kadının kalbini soyuyorum..yağmalıyorum..

ve hala kaybettiğim miktarı telafi edemedim..

edebilecek gibi de hissetmiyorum..
panpalar, bu gecelik bu kadar yetsin,

takip edenlere teşekkürler, yorumlarınızı esirgemeyin..

bu arada tobias piçi, allah seni ne etsin emi (: sazan avi yi ciddi sanan panpalarımız var, gecenin başında beri "issyyyyaaaağğğğn" niteliğinde bir sürü mesaj alıyorum, şunu editleyecek misin ne yapacaksın bilmiyorum ama bundan sonra gelenleri direkt sana yollayacağım bilesin :p

tekrar iyi geceler, görüşmek üzere ;)
iyi geceler panpalar,

deist günahımı aldın, epey de çoktur yani, boku yedin (:

bu gece fazla yazamayacağım 2-3 part atıp zihnimi boşaltayım, epey yorgunum pztsi sendromu amk..

bu arada bugün yazmaya başladığımın 3. ayı olmuş, 3 ayda 1.5 yılı anlatmayı başarmışım, valla kendime küfür mü etsem yoksa kendimi tebrik mi etsem bilemiyorum (:
http://fizy.com/#s/129yuy

yeni nesil tsigalko..

artık kendine kızmayı bırakmış, hata yapsa bile kolayca görmezden gelebilen, gamsız bir adam,

eh, o kadar acı ve mücadelenin ardından, herhalde sinir uçlarım hissizleşti, hücrelerim öldü ki, daha fazla hissedemez oldu sonunda..

eskiden olsa, "ceydacığımı nasıl aldatırım!" diye ağlardım muhtemelen ama şimdi ise tam tersi, üzerimde bir hafifleme var..

pazartesi geldi, okula gittim,

necoyla takıldık, öğle arası alperle nurettini gördük beraber yedik, aradım tolgayı o da geldi,

ayak üstü 5 liyi kurmuştuk gene,

malum gece paylaşılan hikayeler ve birbirine uyuşan kafaların samimi muhabbeti sonrası, grup o günden sonra ilk kez bir araya geliyordu..
buna rağmen pek uyum sorunu yaşanmadı, tabi birbirini az tanıyanlar arasında yine bir temkinlilik hali var ama, hissediyorum, olacak bu çocuklar..

o ara konuşurken laf yılbaşına geldi,
alper,

"aga siz kızlarla baş başa mı takılmak istersiniz? eğer öyle değilse bize katılabilirsiniz, necati, kardeşim, sen de tabi" dedi,

"siz napıcaksınız ki?"

"ya öyle, 7-8 kişi bizim grup, canlı müzik olan mekanlar var, her yer organizasyon zaten, birine damlarız ;)"

"7-8 mi? lan olm bölünerek mi çoğalıyorsunuz anlamadım ki? kim o 7-8?"

masa koptu ben böyle söyleyince, alper biraz utandı,

"ya işte, çoğunu sende tanıyorsun zaten (: bizim kızlar, nuri, ben, hatta ayşegül de gelicek" deyip imalı bir sırıtışla öcünü aldı..

tolga hemen "ayşegül kim la?" diye sorarken, ben de konuyu değiştirmek için,

"nuri kim amk?" dedim,

"nuri, nurettin işte bea.." deyip yanındaki arkadaşının sırtına vurdu, "olm adı çok uzun lan nu-ret-tin böyle isim mi olur..söylerken ağzım yoruluyor..hatta nur diye bile kısaltabiliriz (:"

masa gene koptu, nurettin siyah çerçeveli gözlüğünün üzerinden bakar halde psikopata bağlayıp "dalga geçmeyin olm, haşmetli isim bu, nur-ettin, amk sizinkiler gibi pale ismi değil" deyip şakadan bozuk attı, bizle gülmeye başladı..

o günden sonra nurettin e nuri demeye başladık,
başta kızıyordu filan ama sonra alıştı :p

o ara benim ayşegül bilmem ne de kaynamış oldu tabi..gereksiz sorulardan kurtuldum..sonra tolga,

"kardeşim, biz yurtta kutluycaz ya, gelmek isterdik ama.."

alper şaşırdı,

"nası..yurtta mı? abi sap olsanız neyse de, sevgilisi olan adam yurtta kutlar mı ya?" deyip şaşkın bir gülüş koyverdi,

ben,

"çocuklar çok ısrar etti kardeşim, baya organizasyon filan yapıcaklarmış, bir de bizim yurt ortamı çok iyi biliyon mu, o yüzden bulmuşken böyle bir şeyi kaçırmayalım dediler, harbiden öyle bir jenerasyon daha gelmez yani (:"

"hadi ya..valla..ne olursa olsun, beni epey şaşırttınız..kızlar ne dedi bu işe?"

tolgayla birbirimize baktık, suçlu suçlu gülmeye başladık,

alper,

"daha söylemediniz?..vay amk ya..komedisiniz var ya.."

ardından nurettin (makinacı-ya da nuri de diyebilirsiniz) beklenmedik anda ölümcül soruyu sordu,

"ee kanka geçen sene nerde kutlamıştınız siz?"

haydeeaaa..

geçen sene nerde miydim?

tolga,
"yurttaydım ben ya" dedi,
ben de hemen

"a..ayn..aynen.."

tolga bana döndü,
"sen de mi yurttaydın o gece?"

"ee..evet?"

"hatırlayamadım da.."

"o aralar pek samimi değildik şekerim, farketmemişsindir" deyip yanağında bir makas aldım, işi geyiğe vurdum.

alper,

"neyse şimdi epey samiminiz maşallah" deyip hepimizi yine masaya yıktı.

neyse,
muhabbet böyle şen şakrak sürdü, yemekler yendi, sonrasında üzerine turuncu kantinde bir de çay keyfi yapıldı, derslerimize dağıldık.

neco sordu,

"harbi aga napıcanız ya siz? (:"

"valla kanka, benim işim nispeten kolay, ceyda anlayışlı kızdır da, nilay tolgayı oyabilir (:"

"hadi ya..öyle bir kız mı nilay? hiç öyle görünmüyor?"

"tersi pistir" deyip sırıttım..
http://fizy.com/#s/1ah0jn

neyse biraz ilerleyelim,

önce ceyda ile o akşam ki mesajlaşmamızdan bahsedeyim,

ben daha ne diyeceğimi düşünedururken, ceyda bana yılbaşı için ne "plandığımızı" sordu, şurda kalmış 5-6 gün..
dedim ki "bir şey planlamadım, yarın bir konuşmamız lazım"

şimdi, cumaya konuşsam (beraber olduğumuz gün), epey geç kalmış olucam zira zaten haftasonu malum gün..

mecbur, yarın konuşmam lazım..öyle üzerimde bir çekince filan yok, misal böyle bir şeyi ebruya yapacak olsam, herhalde ortadan çatlardım..o da beni çatlayan yerlerimden şişlerdi..

şimdiyse, ceydanın bir şekilde fazla trip atmayacağına inanır haldeyim..bu inancı oluşturan her neyse bilmiyorum ama kıza karşı bir sevgi azalması yok bende..sadece biraz şüpheliyim hallerinden..yani, eğer o şüphe de tutmazsa, zaten tam gaz gideriz biz, bir daha da hiç bir şey ayıramaz..

ertesi gün oldu,

öğle arası kızla buluştuk, durumu izah ettim,

mümkün olduğunca güzel bir dille ve rahatlığımı gizleyerek (hatta çok sıkıntılı taklidi yaparak) durumun kendi açımdan zorluklarından bahsettim,

"erkeklerin bazen böyle bir araya gelmesi gerekir bebeğim..bunlara da ihtiyacımız var..hayat bizim için sadece kadınlardan ibaret değil ;)"

sözümü hiç bölmeden dinledi, az önceki, ona özgü enerjik hali kaybolmuştu..düşünceli gözlerle masayı taradı, nihayet yüzüme baktı, ne tepki vereceği benim için müthiş önemliydi ve sanırım bu kez harbiden heyecan yaptım..bakalım ceyda bu engelin üzerinden atlayabilecek miydi?
http://fizy.com/#s/3fxaqo

konuştu,

"anlayabiliyorum..ama beraber olsak çok güzel olurdu.." deyip buruk şekilde gülümsedi..

"biliyorum..ceydacım..yani, biz henüz bir plan yapmamıştık malum..eğer öncesinde sana söz vermiş olsaydım asla dönmezdim ama ne bileyim..öyle de bi eğlensek, çok güzel olacak..bir salonda kuduran 25 erkeği düşünsene, kendilerinden geçmiş, ellerde biralar, bağıra bağıra şarkı söylüyoruz..tribün atmosferi gibi..kaynaşık, sıcak.."

güldü,

"(: ııımm hayal etmesem daha iyi, bana bir tane kuduran erkek yetiyor da artıyor bile"

gene beni överken utandırmayı başarmıştı..gerçi kudurukluk ne derece bir övgü sözcüğüdür bilemiyorum..

"neyse işte..güzel olucak yani..bak, bunu fazlasıyla telafi edebilirim, hani mesele özel günlerde bir arada olmaksa, bir sürü özel gün var, hatta bir tanesi daha pek yakınlarda ;)" deyip 14 şubatı ima ettim..

suskun halde gülümsemeye devam etti, o kadar sevimli ve masum bakıyordu ki, resmen köpek yavrusu gibi lan..oracıkta üzerine atılıp sarasım, öpesim geldi ama kantin kalabalığından çekindim..

bir de kalkmış bu kızı deniyorum bilmem ne aq..pff tsigalko..yemin ederim deli sikmiş seni..

"ee" dedim, "bir şey demiycek misin?"

omuz silkti,

"ne diyim aşkım..sen kararını çoktan vermişsin (:"

trip atar gibi bir tonda söylememişti ama yine de emin olmak istedim,

"ceyda, ama böyle deyince kötü hissediyorum kendimi..üzüldüğünün farkındayım, hatta yaptığım şeyi odunluk-hanzoluk olarak da görsen haklısın..en az senin kadar ben de üzülüyorum ama diyorum ya, bir yandan da... ya..öyle bir kalabalıkla eğlenmeye ihtiyacım var..sen, senin yerin ve seninle eğlenmemizin yeri bambaşka..ama bu da ayrı bir şey..anlatabiliyor muyum..ikisi farklı... "
eli yüzüme uzandı, sevgiyle okşadı,

"sen mutluysan, ben de mutluyum sevgilim..ama bunun acısı çıkar demedi deme" tehlikeli bir gülümseme takındı.. kadınların sonradan "acı çıkartmak" da üzerine yoktur, doğru..

oyuna ortak oldum,

"ne istersen alabilirsin benden" dedim tehlikeli bir sesle devam ederek, elim masanın altından bacaklarına gitti..

elini yüzümden çekip,

"yok canım öyle çok bir şey istediğim yok.. sadece, bunu tamamen yutmuyorum, onu bilsen yeter" dedi,

bacağının iç tarafını hafifçe sıktım, bir an huylanıp kasıldı.. gülümseyerek dik dik bakmaya devam ettim,

"ne istersen" dedim tekrar.."bu bir hataysa, emin ol kendimi affettirmek için her şeyi yaparım"

yutkunup gözlerini, gözlerime doğru kaldırdı, kendiminkinin yarım metre uzağındaki kalbinin gümbürtüsünü hissedebiliyordum,

sonra yeniden kastı kendini, silkindi, kendine geldi.. kız bildiğin pancar gibi olmuştu.. daha fazla sıkıntı vermemek için üzerine gitmeyi bıraktım, elimi bacak arasından çektim,

"utandırdım mı seni (: ?" diye pişkin pişkin sordum bir de,

elleriyle yanan yüzünü yelleyerek,

"yok be..ama kızardım demi?"

"hımm biraz.."

kolasına uzanıp büyük bir yudum aldı,

"bazen.. bazen, hakkaten sınırları zorluyorsun" deyip güldü,

"özür dilerim?" dedim hayal kırıklığına uğramış bir sesle,

"olumsuz olarak söylemedim ki?" dedi yüzüme bakıp, "hoşuma gitti"

vaov.. emin ol senin bu cevabının benim hoşuma gittiği kadar değildir..

güldüm,
"iyi.. aferin bana o zaman :p"
elini omzuma attı,

"potansiyelinin farkındayım tsigalko.. seni tanıyorum, biliyorsun... tutkulusun.. tehlikelisin hatta.. sadakatsizsin..şeyinin dikine gidiyorsun desek, yanlış olmaz her halde (:"

ellerimle yüzümü örtüm palm face yaptım,

"ama aynı zamanda çok duygusalsın.. yani..nasıl oluyor da aynı anda hem bu kadar gamsız, hem de bu kadar düşünceli birisi oluyorsun.. inanılır gibi değil.. türünün tek örneği olabilirsin.."

kendim için pek çok gece düşündüklerimi, onun ağzından duymak, artık alışmış olmam gerekse de, yine de şaşırttı beni..
ceydanın kesinlikle zihin okuma yeteneği var.. kesin aq..bu kadar da olmaz.. seçtiğim betimlemelerime varıncaya kadar aynı düşünüyor benle..

"sen de az değilsin ama" dedim, "beni resmen önce çaldın, sonra da kölen yaptın"

bir an gülümsemesi soldu,

"böyle mi düşünüyorsun gerçekten?..yani, ebruyla seni ayırdığımı.."

"yok.. yani, böyle düşünmüyorum da..teknik olarak olan bu, sadece onu belirttim.. yanlış anlama, seni, senin beni övdüğün yolla övmeye çalışıyorum.. tutku, tehlike, filan :p"

"teknik olarak da öyle değil ki tsigalko..ben seni kimseden ayırmadım.. sadece ait olmadığın bir yerde olduğunu fark etmeni sağladım.. kararı sen kendin verdin, unuttun mu? ve seni kölem yapmadım..tam tersine özgürlüğüne kavuşturdum.. öyle değil mi? özgür hissetmiyor musun?"

"ya..yani.. haklısın o açıdan.. evet.."

dobralığı karşısında bir kez daha şarampole yuvarlanmıştım..bir kontra çıkarıp sersemletmeyi denedim,

"peki, bunca dengesiz özelliğime karşın benden korkmuyor musun?..ya ebrunun başına gelenler bir gün senin de başına gelirse? öyle ya, sadakatsizin tekiyim (:.."
gülümsedi,

"ne diyorlar tsigalko, bir laf var hani.. demirden korksak trene binmezdik mi diyor?..aynen öyle.. korkak, kendine güvensiz, ezik biri olsam zaten bu işe baştan girmezdim... arkamı dönüp alperin beni senle tanıştırdığı günden beri ben o treni hayal ettim.. şimdi de götürdüğü yere kadar gideceğim işte.. dilerim o yol hiç bitmez.."

huh.. şaşkınlığımı gizlemeye çalışarak, işi geyiğe vurdum,

"şair takılıyoruz (: ?"

"ee seni de öyle tavlamadım mı? ;)"

kaşlarım havaya kalktı istemsizce..

"ben de ne var ki bu kadar?"

eli yeniden yüzüme gitti,

"aslında dikkatle bakmazsan görülemeyecek bir şey.. sıradan bir erkek çocuğusun işte..ama senin ruhundaki o karamboller..o gözlerinden sızan melankolik hallerin, hem böyle mutlu-hem de aynı anda kaotik bir görüntün var ya..hah işte..o aslında biz kızların peşinden koştuğu yegane şey.. zira biz hep kavga, kan, gözyaşı arıyoruz.. bizi manevi anlamda becerecek adamları seçiyoruz.. sanki inadına yapar gibi.."

şaşkın halde dinlemeye devam ettim,

"..kabul edelim ki, sen bu aşk meşk konularında pek de iyi bir adam sayılmazsın..ha tamam diğer yönlerden insanlığına kimse bir şey diyemez ama.. çapkın herifin tekisin.. seninle olan kadına sadece keder ve elem verirsin.. buna rağmen senden kopamaz o kadın çünkü zaten içten içe istediği de budur..sen şu, aynı evin içinde elli türlü aşk oyunu ve entrikaların döndüğü dandik türk dizileri nasıl bu kadar tutuyor sanıyorsun? onları kim izliyor sence? biz acı düşkünü kadınlar.. güya hep mutluluğu arıyoruz, ama aslında sadece acıyla besleniyoruz.."
http://fizy.com/#s/1ai0f4

oldukça cesur itiraflar..

"bunun genel olduğuna emin misin?"

"bilmem..bu sadece benim gözlemim ve düşüncelerim... "

"peki sen de mi bu yüzden..şey yaptın bana..ee.."

"aşık oldum?"

"yani..öyle iddalı bir kelime kullanmak istemedim :p"

"haklısın..aşık olduğum konusunda..ama sebebi bu değil..sebebi, senin bana benziyor olman..daha ilk anki tavırlarından bile kolayca anladım, ama emin olmak zaman aldı..o yüzden, ben de sana kendimi hemen göstermedim..acemi çapkın numarası yaptım..anladın mı? sen beni ilk aslında ilk kez, eskişehirdeki o ilk gecemizde tanıdın ;)"

oooh mayy gaad...

bu son söyledikleriyle tamamen şoke olmuştum artık..hani rol yapabilecek, düşüncemi gizleyebilecek bir halim de kalmamıştı anladınız mı beyler?

resmen ağzıma sıçmıştı söyledikler..
kurduğum tezde haklı çıkmıştım,
ama tersten..

ve o,

bunu düşünmüş olabileceğimi de tahmin etmişti..oha..oha..ve oha..nasıl bir yaratıkla karşı karşıyaydım lan ben?

yüzüne uzandım, artık etrafımdaki kalabalığa aldırmaksızın uzun uzun öptüm dudaklarından..kadınım..

bir süre sonra yüzünü çekti yüzümden..

ayağa kalktı, benim de elimi yakaladı,

"hadi..kalkalım.."

kalktık..

neredeyse koşar adım, fakültenin içine daldık, elimden tutmuş beni de peşi sıra sürüklüyordu,
bizim mühendisliğin katına çıktık..öğle arasının verdiği tenhalıkla, koridorlarda kimsecikler kalmamıştı..
sınıflardan birine daldık,
bizim sınıf..
tıpkı koridor gibi boş..

bunu fark eder fark etmez, omuzlarımdan tutup hemen giriş kapısının sağına, duvara yapıştırdı beni, vücutlarımız birbirine geçmeye başlarken, sağlıklı düşünme yetimi tamamen kaybetmiş, "ya biri gelirse?" sorusunu çoktan zihnimin arkalarına fırlatıp atmıştım bile..
az yazayım demiştim ama gene kaptırmışım (:

bu gecelik burada kalalım, takip eden panpalarıma iyi geceler,

görüşmek üzere ;)
iyi geceler panpalar (:

bu gece yazamayacağım programımdan ötürü, hafta sonuna kadar da epey sıkışık durumdayım ancak boşluk buldukça yazmaktan geri durmam, dediğim gibi, buraya yazdıkça ben de içimi boşaltmış oluyorum, iyi hissettiriyor..

görüşmek üzere ;)
selamlar panpalar,

çarşamba sabahından beri neler yaşadım inanamazsınız, ayrı bir hikaye olabilir yani..

bu gece fener maçından sonra kaldığımız yerden devam ediyoruz, çok doluyum, sabaha kadar bile yazabilirim.

gece görüşmek üzere ;)
tekrar iyi geceler panpalar, birazdan başlıyorum.

yorumlarınızı okudum, hepinize teşekkürler (:

bu gece biraz ilerleyelim, eğer gücüm yeterse dönemin sonunu görürüz
..apar topar girdiğimiz sınıfta, yine aynı acele ile birbirimize girişmiştik, beni lcd tv ler gibi duvara monteleyen ceyda, sanki kudurmuş gibi bir biri ardına, bir sağıma bir soluma dalıyor, bense sadece ayak uydurmaya çalışıyordum..

bir iki dakika insan üstü bir tempoda üzerimizdeki enerjiyi attıktan sonra, nihayet nerede olduğumuzu hatırladık aq..en azından ben hatırladım,
hala üzerime yüklenen kızı biraz iteledim,

"bebeğim, okuldayız?"

"biliyorum (:" dedi nefes nefese".."zaten asıl zevki burda değil mi? :p"

güldüm.. haklıydı, yeniden öpüşmeye başladık,
yalnız o ara, heyecandan mıdır (zira sözsüz bir kuralı ihlal etmekteyiz) yoksa olayın ani ve kontrolsüz gelişmesinden midir bilmiyorum (belki de her ikisi birden) boşalacak gibi oldum, halbuki çok daha açık saçık durumlarda kendimi bunun en az iki katı tutardım.. neyse, okulun orta yerinde ıslak donla dolaşmak istemediğim için ceydayı bir kere daha ittim üzerimden,

"ne var ya, kız gibi davranıyorsun?" deyip kıkırdadı,

"kızım, şey olacak yeter.. yavaş biraz" dedim utana sıkıla, bu daha da gülmeye başladı,

"heyecan mı yaptın? (:"

"eeh, yani, normal olarak".."hem biri görürse hoş olmaz cidden,bir de bizim sınıf zaten burası.."

bu ayrıldı üzerimden, ben de direkten dönmüş olmanın verdiği rahatlıkla gayri ihtiyari bir oh çektim, kızdı,

"oh? kurtuldun yani benden?" deyip alnını alnıma dayadı, beni duvara sıkıştırmaya başladı yine, aklıma lisedeki tuvalet korkutmaları geldi, gülebildim..
böyle adamın alnına alnımızla ittirip fayansa yaslar, "baahh goçum, bu sana son uyarımız ağıllııı olcağğn" gibisinden triplere girerdik..hey gidi..

tam da benzer bir durumdaydım şimdi, tabi ceydanın kızgınlığı ve tehdidi fakedendi malum..ben gülünce bir de ellerini beline dayadı, tam asabi mahalle karısı gibi dikiliyor,

dalga geçmek için ağzımı açtım ki, o ana kadar orada bulunduğunu fark etmediğimiz birinin sesiyle irkildik..
"arkadaşlar?"

ceyda üzerimden iki adım geriye attı, kafalarımızı hemen sağımıza, girişe çevirdik,

okula henüz bu yıl gelen, yeni bayan araştırma görevlilerinden biri ağzı açık bize bakıyor,

basıldık..

zaten alışkınız basılmaya aq..

kız devam etti,

"okuldasınız biliyorsunuz değil mi?" deyip bunu şaşkın ve imalı mimiklerle destekledi..

şimdi, işin açıkçası, üniversite gibi bir ortamda, hele ki bizim üniversitede, sikişmedikçe, kimse sana bir şey diyemez, buna hakkı yok, ama öyle kuytu sınıf köşelerinde kafa kafaya basılınca da, ister istemez bu algıyı veriyorsunuz insanlara,
halbuki bahçeye çıksanız, (hele de yaza doğru) bizim on yakalandığımız durumdan iki kat daha samimi 5-10 çift görebilirsiniz bir yürüyüşte..ve eminim ki aynı hoca, onları sanki orada durmakta olan çöp bidonuymuşcasına sıradan karşılayıp yoluna devam eder..

ama işte sınıf.. kimse yok.. falan filan..

yine de yakalandığımız durum, o kadar da kötü sayılmazdı, ceyda alnını alnıma dayamış, elleri belinde, beni köşeye sıkıştırıyordu alt tarafı (:

her lafa cevabı olduğunu sanan ben, göt gibi kalmış, ağzımı açamıyor bir haldeyken ceyda konuştu,

"hocam arkadaş beni biraz kızdırdı da..hesabını kesiyordum" deyip güya kızgın, yarı muzip şekilde gülümsedi,

güzel bahane evet.. yersen..

genç hoca (araştırma görevlisi yazamıcam uzun uzun aq..) derin bir nefes alıp söyleyeceklerini toparlamaya çalıştı, şaşırdığı, dahası utandığı belliydi, sonuçta o da genç bir insan evladı, aramızda en fazla 4-5 yaş vardır,

"anladım, ama, yanlış anlaşılmayın diye uyarayım dedim" diyerek yeniden iğneledi kendi çapında, "dışarda, havadar bir yerde hesaplaşsanız daha iyi olur"

ceyda yeniden atıldı, ben ise salak salak bakınmakla yetiniyordum,

"haklısınız hocaamm, ama elimden kimse alamasın istedim" deyip pis pis gülümsedi, karnıma şakadan bir yumruk patlattı..eli ağırmış, ben de güya çok acımız gibi yapıp iki büklüm oldum, genç hocaya pek de samimi gözükmeyen bir "kurtarın beni" bakışı attım..

kızın söyleyecekleri bitmişti sanırım, artık ne desin..hem zaten karışmak onun işi değil, artı öyle öpüşürken sevişirken de yakalamadı (eğer 1-2 dakika önce gelseydi..of of of..)..
bir şeyler daha geveledikten sonra, kaçar gibi ayrıldı sınıftan,
ceyda ise, bırakın zerre utanmayı, aksine neredeyse karşısındakini utandırıp, bizi gördüğüne pişman etmişti, muzaffer bir komutan edasıyla gülümsedi,
"iyi yırttık ha :p"

"ya, öyle.. hesabımı kestiyseniz gidelim ceyda hanım? (:"

"daha kesemedim?" deyip tehlikeli bir gülümseme eşliğinde yeniden üzerime geldi, hemen direndim,

"kızım napıyon, daha demin yakalandık, şansımızı zorlamayalım bence!"

"üff bırak ya, o salak bugün bir daha bu koridora bile gelemez artık (:" kısa bir kahkaha attı,

deli midir nedir ya..yeniden öpüşmeye başladık, dudaklarımı kurtarıp,

"başkası gelirs.."

"yemin ediyorum kız gibisin ha"

yine sesimi kesti..
bir iki dakika daha bu şekilde gayet hararetli bir sevişmenin ardından, kulağına fısıldadım, "tamam bak, patlıycam" öyle deyince bir kaç öpücük daha kondurup üzerimden çekildi,
yüzü, boynu pespembe kesilmiş, koyu kırmızı saçlarıyla uyum sağlamıştı, ben de, yüzümün yanışına bakılırsa en az onun kadar pancar olmalıydım..
vay aq..ne öğlen oluyordu ama..

"tamam" dedi, "seni zor durumda bırakmayalım" deyip pantolonumdaki kabarıklığa baktı, güldü.. utanmaz arlanmaz, beni de hem utandırdı hem güldürdü..
bu kadar rahat olabildiğin için müteşekkirim ceyda.. alışmaya çalışıyorum.. eğer tam olarak alışırsam, o zaman gelmiş geçmiş en pişkin ikili bile olabiliriz..

aklıma önceki geceki düşüncelerim ve ceydayı tabi tuttuğum sözde test geldi..ne saçmalamışım be..harbi ağır saçmalamışım..lan bu kız..bu kız rol yapıyor olacak ha?..benim teorime göre bakacak olursak, ceydanın oskara aday olması lazım aq..

kimsenin rol filan yaptığı yoktu,
hatta aksine, gerçek özellikleri daha yeni yeni gün yüzüne çıkıyordu.. onunla cinsel ya da düşünsel anlamda yapabileceklerimiz düşündüm.. seçenekler sınırsız gibiydi adeta..

elini yakaladım, daha nefesimiz bile düzene girmemiş bir durumda, hala kırmızı yanaklarla, sınıfın çıkışına yöneldik..
http://fizy.com/#s/1agwcj

sizinle, insan hayatına şekil veren şeylerin, büyük parçalar ve önemli görünen olaylardan ziyade, küçük ve önemsiz görünen, bazı kritik detaylar olduğundan konuşmuştuk sanırım..
bir de, şu iyi şeylerin ve kötü şeylerin, hep bir süre boyunca üst üste geldiğinden, ancak iyi günlerimizi yaşarken bunu fark edemeyip, kötüler sıralanmaya başlayınca dert yanıyoruz diye de bahsetmiş olmalıyız..

itiraf etmeliyim ki, gerek yeni tayfa, gerekse yeni sevgilimin etkisiyle, son 1-1.5 ayım dünya üzerindeki en mutlu ve eğlenceli günlerimdi diyebilirim..

ama gelin görün ki, bu tip günlerin sınırsız ve stabil olabilmesi, eşyanın tabiatına aykırı.."çok güldük, kesin ağlayacağız" derler ya..işte o söz boşa söylenmiş değil..

işte böyle bir evren yasası dahilinde, benim hayatımın da yeniden ters yola girmesine neden olacak, küçük, anlık, önemsiz gibi görüne bir detayla karşılaşmak üzereydim yine,

kapıdan el ele, mutlu mesut fırlamak üzereyken, karşıdan da birinin gelebileceğini, gelen kişininse kim olacağını nereden bilebilirdim?

tam çıkmak üzereydik ki, eşikte ebru ile neredeyse çarpışacak şekilde karşı karşıya geldik,

ilk anda refleks icabı iki taraf da irkildikten sonra, birbirini gerçek anlamda fark etmeyi başarmıştı,

ebru..

zavallı ebru..

o gün, ebrunun yüzünde hayal kırıklığının, kederin ve sevgiden dönüşmüş bir öfkenin tam manasıyla yansımasını gördüm..öyle ki, hala bile üzüntü verici bir durum söz konusu olunca onun o yüz ifadesi ve bakışları aklıma gelir..

bir kaç saat gibi gelen bir kaç saniye boyunca, ceyda ve ben, ebruya
ebru ise bize bakakalmış vaziyette dikildik karşı karşıya..

o küçücük zaman diliminde, önce ceydayı taramıştı gözleri, sonra beni, birbirine kenetli ellerimize bakmıştı..hala alev alev olan yanaklarımıza, boynumuza..hızlıca inip kalkan göğüslerimize..soluk soluğa olan nefesimize..
en sonunda benim gözlerimde bitmişti yolculuğu,
oraya kadar gelmek zorunda değildi?
keşke gelmeseydi..
o, bütün tabloyu inceleyip sonrasındaki yorumunu da, gözleriyle, gözlerime yapınca,
kendimi o kadar berbat hissettim ki anlatamam..
kızın biriyle yatakta, ana babasına basılsam bu kadar utanmaz, bu kadar kaygılanmazdım herhalde..

o gözleri, dudaklarına, kaşlarına, yüzünün her bir hattına yerleşen acı-öfke ifadesi..

son derede talihsiz..
son derece berbat bir rastlantı..tesadüf..

bu kısa bakışmanın ardından geçmesi için yol vermeyi akıl ettim, geçti..geçerken saçlarının rüzgarı, yangın yerine dönen yüzüme hafif bir esinti çaldı..

ceyda ile sınıftan çıktık..demin kıkırdayan, arsız, enerjik kız bir an da köze dönmüştü..ya ben? ben de ondan farksız sayılmazdım..
ellerimiz ayrıldı..koridorda ilerleme başladık..ceyda duygu makyajı yapmaya çalıştığı ölü ses tonuyla konuştu,

"garip bir tesadüf oldu..dimi?" gülümsemeye çalıştıysa da beceremedi..çünkü benim gördüklerimi o da görmüştü ve bu öyle araştırma görevlisine, ya da herhangi birine basılmaya benzemezdi..bu durumda bile neşeli ve alaycı ruh halini korumak için pişkinlikten fazlası gerekirdi..

"öyle" dedim dudak bükerek.."görmemiz gerekmezdi..onun da bizi görmesi.."

evet..eğer ceyda ikinci kere üzerime atılıp işi uzatmamış olsaydı, bu rastlantı hiç gerçekleşmemiş olacaktı..dediğimi dinlemeliydi..şimdi ise, sanki onca yaşattığım, yaşattığımız, yetmezmiş gibi, adeta nispet yaparcasına karşısına çıkmıştık ebrunun..

o halimizi görünce ne düşünmüştü allah bilir..
bir zamanlar sınıftan el ele çıktığı adamın, o halini görünce..

keşke bizi görmeseydi... görmek zorunda değildi?
keşke beni de hiç görmeseydi..
tıpkı dediği gibi..keşke beni hiç tanımamış olsaydı..ben de onu..varlığımızdan bile haberimiz olmasaydı da, böyle deforme kalplerle ve parçalanmış ruhlarla dolaşmak zorunda kalmasaydık..

keşke..ah be ebru..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder