17 Ağustos 2013 Cumartesi

Nasıl Piç Oldum Anlatıyorum Part 46

hayatımın akışını değiştirecek olan olayların başlangıcına sadece bir kaç gün kaldığının farkında olmaksızın, yaşadığım hayattan keyif almaya devam ediyorum.

sınıfta da işler yolunda,
ben ilk etaptaki emelime beklediğimden çabuk ulaşınca (sikiş), bu sefer artık kimseyi kendimden uzaklaştırmaya ve kasmaya da ihtiyacım kalmadı, hatta aksine, artık gayet rahatladığım ve kimseden bir beklentim kalmadığı için insanlara farkında olmadan yaklaşmaya ve onları da bana çekmeye başladım..

zaten evrenin ana felsefelerinden biri de budur beyler, gerçekleşmesini en çok istediğiniz şeyler, siz onları istemekten vazgeçtiğiniz anda gerçekleşmeye başlar..

ben de ne zaman ki sınıftan tüm beklentimi toprak altına gömdüm, o gün bu gündür, sabahları günaydın demekten çenem, selam vermekten boynum ağrır oldu..

sevgilimin, daha doğrusu bir ilişkimin olduğundan ise sadece nilay ve neconun haberi var sınıfta, ikisine de kimseye söylememelerine dair yemin ettirdim.. gerçi nilay ilişkinin içeriğini ve boyutunu bilmiyor, bilse biraz tuhaf karşılayacağı kesin zira..

neco-nilay meselesinde ise şimdilik olay kapanmış görünüyor.. kendimden de bildiğim üzere, bu tarz yaralar kolay kolay kapanmaz, böyle duygular öyle birden bire unutulamaz, ama en azından pansuman edilmiş bir hali var durumun..

necoyla bir daha konuşma gereği duymadım, zaten o konuşmak istediği vakit bana gelebileceğini biliyor, o rahatlığı verdim yani..her zaman veririm, bütün yakın dostlarıma veririm..(rahatlığı) sanırım beni tanıyan insanların beni seviyor olması bu yüzden,

bunları hava atmak için değil, bilin diye söylüyorum;

iyi bir dinleyiciyim..iyi sır saklarım (en azından hikayeyi yazmaya başlayana kadar öyleydi diyelim (: )..dobrayım, (patavatsız değil), ve eğer karşımdaki insan doğal davranıyorsa şayet, ben de rol yapmıyorum..

son lafımdan hayatımın %90 ının rol yaparak geçtiğini anlamışsınızdır.. çünkü tanıdığım 10 kişiden 9 u, kendi yazdıkları abuk senaryolarında, jön ya da esas kız olmaya çalışmakla meşgul..

beni ise her seferinde ısrarla oyunlarına davet ediyorlar.. eyvallah..katılırız...

oysa gerçek insanlar, gerçek dostlarım yanımdayken, ben de neysem oyum.. tsigalkoyum..keşke hep doğal olabilsem.. buna bir müsaade etseler, aslında o zaman beni daha da iyi görecekler..

çünkü benim doğal halim, rol yapan halimden daha iyi oyuncu..

ben zaten kumarbaz doğmuşum..ama onlar bana ısrarla zarın altı yüzü olduğunu anlatmak istiyorlar..
panpalar bir 15-20 dakika sonra bir son bir part daha girip bu gecelik erken bitireceğim, söz verdiğim için geldim, yoksa yine müsait değildim aq..şimdiden iyi geceler
vay amk onu da atamıyorum..

ilerleyen günlerde görüşmek üzere..
selamlar panpalar, bu aralar inanılmaz bir yoğunluk var, inanın partlar hazır, atamıyorum o derece, hepsini birden tek entry de verince de bok gibi olur, o yüzden biraz sabır istiyorum..ben de boğuldum valla, şu ay sonunu atlatsak da rahatlasam :/
selamlar panpalar,
iş yerindeyim şu an, bu gece, huzura erdiğim gece olacak, her ne kadar yarın gene iş olsa da, vardiya değişimine denk geldiği için akşam çalışıcaz..

o yüzden gönül rahatlığıyla diyorum ki, rezervlerinizi alın, biralarınızı kapın, bugün geceye kadar yazacağım ve zaten yazılı olan partları bir araya getirince bütün haftanın acısı çıkacak inşallah,

gece görüşmek üzere ;)
herkese iyi akşamlar, 5-10 dakika içinde başlıyorum panpalar yerlerinizi alın ;)
Üçüncü senemi nasıl yazacağıma dair kaygılar var demiştim hatırlarsanız, çünkü bu sene her şeyin birbirine girdiği, benim bile ayrıntıların ve olayların içinde kaybolduğum, ayrıca her türlü duygunun en uç noktasını yaşadığım bir yıl.
Umarım yüzüm kara çıkmaz.. elimden geleni yapacağım.

Üniversite hayatımın geri kalanını, beklentimin çok dışında ve ötesinde farklı kılacak olan olayların başlangıcı, okullar açıldıktan yaklaşık bir ay sonraya, bizim kafeye (şu sıralar yavaş yavaş bar moduna da girmekte) yaptığımız bir ziyarete dayanıyor.

Ama öncesinde, bu kafeye gidiş sebebimizle başlamak istiyorum.. bizim beşli, her hüzünde , her sevinçte ya da her efkar dağıtmada olduğu gibi yine bir araya gelmiş, fakat bu sefer durum o kadar da evham verici olmadığı için gidiş istikameti olarak pub yerine, kafeyi seçmişti.

Lanet olsun ki yine olayların merkezinde ben varım, masanın ana konusu yine benim mevzum.. peki bu mevzu ne?
iyi akşamlar bu arada (:
http://fizy.com/#s/1agwcl

Lafı fazla uzatmadan konuya dalıyorum,

Ayçayla aramızdaki ilişkinin boyut değiştirmeye başladığından ve bunun beni korkuttuğundan bahsetmiştim,

Hatta gereksiz derece romantik bir anın kıyısından nasıl son anda döndüğümüzü de..

Sonrasında güya işler yeniden yoluna (o yol bayır aşağı) girmişti..biz, hayatın sadece eğlenceli kısmını paylaşmaya and içmiş, birbirine zevk verme ve zevk alma odaklı iki fak badiden başka bir şey değildik..ve öyle kaldığımız sürece ikimizin de bu ilişkiye bir itirazı olmaması gerekirdi..

Denklem güzel görünüyor evet, ama başlarda ihmal ettiğim (ettiğimiz), hesaba katmaya değmeyecek kadar ufak görünen bir x değeri, bütün hesapları alt üst etmeye yetecekti,

X= kadınların duygusal yönü ve özellikle bir zamandan sonra birilerine, bir yerlere ait olma iç güdüsü..
http://fizy.com/#s/1agwcf

…kordonda kol kola dolaşmıştık bir süre, şakalar, espriler gırla gidiyor..ekimin ortasında şehrin akşamları bir başka güzel, denizden gelen meltem, açık gökyüzünün ışıltısının şehrin yapay ışıklandırmasıyla olan mücadelesi, her yerde yüzleri gülen, beyazlar,pembeler, maviler içinde, efil efil elbiselerinin, gömleklerini uçuştura uçuştura gezen mutlu insanlar,

Sonra, olmazsa olmaz çiçek satan Çingeneler, tavşan falcıları, şipşak fotocular…çimenlerde demlenenler, çalıların arasında sevişenler, banklarda öpüşenler..bazılarının yaşadığı anlar neredeyse film gibi..hatta birini biraz izledik uzaktan ayçayla..

Denize karşı oturdukları bankta, uzakları izlerlerken, birden bire, çocuk baktı önce kıza, sonra kız da kafasını çevirdi..muhtemelen birbirine kenetlenmiş olan ellerini, birkaç saniyelik bakışmanın ardından yüzleri de izledi..ne güzel bir sahne..kim bilir nasıl çarpıyor kalpleri şu an..avuçları da terlemiştir kesin..acaba ilk öpüşmeleri mi?..

Bir daha tadamayacağıma inandığım duyguları, başkaları yaşarken görmek bile güzel geliyor artık..zira şu saatten sonra, kadınmış, seksmiş, sevişmeymiş..bunlar benim için elimi uzatıp alabileceğim kadar yakın bana..ayçayla ya da ayçasız..hiç fark etmez..doğru hedefe yöneldiğim takdirde asla elimin boş kalmayacağını biliyorum artık..kendime güvenim tam..gaza gelmişim..götüm kalkmış afedersin..

Ama içi boş işte..yaşadığım (ve muhtemelen ilerde yaşayacağım) ilişkilerin içtiğim sudan farkı yok..tamam, belki ihtiyacım, ama tadı yok..

Sadece vücudumu tatmin ve dizgin edebilmem için sevişebildiğim, onun dışında sevginin ve aşkın yasak olduğu, bir çeşit diyette gibiyim..tüylerim diken diken olup, nefes nefese boşalırken, vücudum halinden memnun, ama ruhum aç..
Ayça, “çok tatlılar yaa demi şunlara bak” deyip hafifçe dirsekledi beni,

“senden tatlı değiller yavrum” dedim pis pis sırıtarak,

“ya iki Dakka ciddi bir şey gösteriyorum (:” deyip gülerek azarladı,

“ya nesi tatlı be, Allahın bebeleri işte, emin ol daha ilk defa öpüşüyorlardır, bak bak, şu hareketlere bak, sanki aşk filmi çekiyor hıyar”

“ooohoho, çok atarlı gördüm seni, yoksa sana önceki hallerini hatırlattığı için mi bu gocunman? :p”

“hee aynen, ben de böyle bebeydim işte zamanında, nerdeeen nereye (:”

“bu hale gelmene de kesin ilk sevgilin neden olmuştur, o terk edince sende bütün kadınlardan intikam almaya yemin ettin, demi? kesin öyle valla ahahah”

Eh, hakkını vermek lazım, yaklaştı sayılır..ama konunun ne ilk sevgilimle (liseelii vardı ya ah o liseelii) ne de bütün kadınlardan
intikam almakla bir alakası yok,

Benim intikam almak istediğim sadece tek bir kadın var.

“diyelim ki öyle?”

“ee?”

“ee işte ben de sana soruyorum, diyelim ki öyle, ne olmuş?"
Çapkın bir gülüşle gözlerini yüzümde dolaştırdı, ciddileştirmeye çalıştığım ifademde gedikler aradı, sonra,

“eğer öyleyse, yani senin bu “çapkın(?)” :p halin doğuştan değilse, bu düzeltilebilir bir durum demektir.. çocukluğuna inmemiz lazım x)” deyip sırıttı.”

“hımm..ya ben düzelmesini istemiyorsam?”

“eninde sonunda herkes düzelsin ister..bir yere kadar o şekilde yaşamak güzel tabi, ama bir yerden sonra insan sığınabileceği bir liman arıyor, kendimden biliyorum :p biraz klişe oldu ama idare et (:”

Muhabbet yine gereksiz yönlere kaymaya başlamıştı..lan ne güzel taşak yapıyorduk deminden beri, nerden gördük şu amk sübyanlarını..

“sen sığınacak liman mı arıyorsun?” dedim gülerek, “niye, vapur musun sen xd”

“eöff iğrençleşme (: ..sadece ben değil, herkesin sonunda geleceği durum bu..kimse yalnız ölmek istemez..bir yaştan sonra elini tutacak, yanında destek olacak birini ister..”

“hee.. nine gibi konuşuyorsun, yoksa aslında 70 li filansın da bana yalan mı söyledin x), evde kaldın kızım ehehe”

Çok belli olduğu üzere, ben dalgasına demiştim ama bozuldu epey..
“aklın havada tabi daha.. çocuk..” filan dedi, arada bir şeyler daha homurdandı.. bu böyle triplere girince (ki o ara elimi de bıraktı gahbe) lafı esirgemedim,

“seni tanıdığımda sen de öyleydin güzelim?..ne oldu, bir yazda hayatın anlamını mı keşfettin?”

Ben agresifleşince bu da geri adım atmadı,

“evet değişti canım.. mesela, hayatımda ilk kez…ikinci kez, birini bekledim.. sonra iş hayatını öğrendim, insanları tanıdım, çevre edindim.. öyle lay lay lom olmadığını gördüm hayatın.. büyüdüm kısacası.. tamam, beni tanıdığında belki ben de hala işin tamamen eğlencesindeydim, şimdiyse hayatı parçalara bölmeyi öğrendim”

Kelimeleri bastıra bastıra attığı nutkunu dinledikten sonra şaşkın şaşkın yüzüne bakakaldım,

“aferin” dedim sadece, gözleri cam gibi oldu, sanırım şu an beni öldürmek istiyor (:

Bir şey konuşmadan 40-50 metre yürüdükten sonra, çiçek satan Çingenelerden biriyle göz teması kurdum, sizin bir şey demenize gerek yok, hele sizden de cesaret aldıysa onlar direkt geliyor zaten,

“abi güzel ablama almaz mısın çiçeklerim var?” diyerek yanımda bitti,
Gülümseyip göz kırparak, “almaz olur muyum?” dedim,

Ne cins olduğunu bilmediğim (çiçeklerden anlamam, üzgünüm panpalar) morlu-beyazlı bir tanesini istedim, ayçaya uzattım, önce az önceki gıcıklığının etkisinde kalıp tereddüt etti ama sonra çiçekçinin eksik dişlerinin daha da sempatikleştirdiği gülüşüne ve benim centilmen duruşuma dayanamayıp aldı, hemen koklayıp belli belirsiz gülümsedi..

Çiçekçi uzaklaşırken kendince bütün iyi dileklerini sıraladı (ki içlerinde ayçayla bizim mesut olup bir yastıkta kocamamız da var idi),

“nasıl, güzel kokuyo mu?” dedim,

“evet.. teşekkür ederim” dedi onda görmeye pek alışkın olmadığım yarı resmi-utangaç bir edayla,

Yanına tekrar yanaşıp elimi omzuna attım, o da başını hafifçe omzuna yasladı, paytak adımlarla sallana sallana yürümeye devam ettik,

“kavga ederken çok seksi oluyorsun” deyip sırıttım,

“deli” der gibi kafasını sallayıp güldü..

“oturalım mı bir yerlere?”

“olur, şu bank boş”

“yok ben kafelerden bahsetmiştim” dedim,

“boş ver banklar daha güzel”

“az önce gördüğümüz şeyi mi canlandıracağız?” deyip kahkahayı bastım,

“ona senin oyunculuğun yetmez canım” dedi gülerek, ama sesindeki ince iğnelemeyi hissettim,

“o zaman becerebildiğim rollerle idare edicen napalım? ;) “
Tip tip bakıp koluma girdi, beni banka doğru sürükledi, oturup denizi ve iyice kızıllaşan ufku izlemeye başladık, az açıkta, ne iş yaptığı belirsiz, irili ufaklı gemiler demirlemiş, küçük tekneler aheste aheste salınıyorlar suyun üzerinde..bir kaç dakika oturduk öyle, iyice sokulmuştuk birbirimize.. sıcaklığı kolumdan, omzumdan başlayıp bütün vücuduma yayılıyor, tatlı tatlı ısıtıyordu hücrelerimi.. yeniden kolumu omzuna attım, o da iyice sokuldu bana, saçlarının üzerine bir öpücük kondurdum (artık doğal halleri olan düz şekildeler).

Biraz sonra ayça konuştu tekrar,

“mutlu musun şu an?”

Aslında bu soruya “mutluluk göreceli bir şey” gibi gıcık ve felsefik bir yanıt vermek isterdim (zaten genelde benden beklenen de budur x) ) ama ilk kez işi basitleştirmek istedim,

“evet, sen?”

“ben de..çok mutluyum..” dedi ve boynuma küçük bir öpücük kondurdu, sonra tekrar yasladı yanağını..

“yatağın dışında da bir şeyler paylaşabilmemiz güzel bence” dedi cıvıldayarak,

Hay ebenin be…yok abi, kaçamayacağız.. illa o romantik konuşmalara giricez.. illa şu güzel ortamı bozucaz aq..tamam lan.. tamam, madem öyle, madem kaçış yok bu toz pembe muhabbetlerden, okey anasını satayım…yaparız…ama sonra “sen bana böyle böyle diyordun hani, sonra niye böyle oldu” dersen ağzının üstüne vurrum sümsüğü..
“ama bu ilk değil ki zaten?” dedim, “daha önce de gezdik, dolaştık, birbirimize güzel anılarımızı anlattık.. bence zaten sadece yataktan ibaret değil ki bizim ilişkimiz? iyi anlaşıyoruz biz..”

“öyle mi dersin?”

“öyle tabi..ve sen bu şeyleri sınıflandırmadan ya da böyle özel kalıplara sokmadan önce ben gayet keyif de alıyordum bunlardan.. sense ısrarla sanki sadece malum şeyler için bir araya geldiğimizi filan söyleyip şikayet etmeye başladın..”

Başını kaldırdı, yeşil gözlerini irileştirerek yüzüme bakmaya başladı,

“şimdi keyif almıyorsun yani?”

Evet.. işte tipik kadın..siz bir paragraf şey söylersiniz, elli tane cümle edersin, ama o gidip bir tanesini (işine geleni) cımbızlayıp önünüze koyar..

“almasam burda işim ne ayça, neden sürekli böyle saldırgansın?”

Tonumu biraz yumuşatıp sitem moduna geçince o da yumuşadı,

“aramızdakilerin bitmesini istemiyorum.. kaybetmek istemiyorum seni”

Kafamı sallayıp,

“saçmalama ya, bir yere gittiğim yok benim (: ..bana da sanki sen kovmak için bahane arıyormuşsun gibi geliyor böyle yapınca (:”

Cevap vermedi, başını öne eğmiş, elindeki bir şeyle uğraşıyordu dalgın dalgın.. sonra ellerini yüzüme götürdü, yanaklarımı, çenemi okşadı, birbirimize yaklaştık..az önce sübyanların oynadığı sahneyi, bu kez daha profesyonelce biz oynadık..
“eve gidelim” dedi ellerini yüzümden çekmeden..

istemsizce gülümsedim, yaptığım imayı anlayınca o da bir den o şuh modundan çıkarak güldü,

“tamam, bana mı?”

“benimki daha yakın” dedi hınzırca,

O yakın olan mesafeyi bile taksiyle aldık,

Acelemiz vardı…
….
http://fizy.com/#s/3wl0dr

Gecenin ikisinde hışımla ayçanın evinden fırlamış, murpy kanunlarına(bir şeylerin istemediğiniz şekilde gitme ihtimali varsa,
istemediğiniz şekilde gidecektir) küfrede küfrede kendi evime doğru yürüyordum,

Sonra kendime de küfretmeye başladım çünkü kabahat bendeydi..e tabi, paso sikiş tatlı geldi, yolumuzu unuttuk, amacımızdan saptık…sadece dinlenmek için uğradığımız konakta, neredeyse hissedar olduk aq..

Unuttuk,saptık, olduk…niye çoğul konuşuyon lan hıyarağası? Diyecek olursanız, ben ve şeytanımdan bahsediyorum, o yüzden..yoksa benim öyle sizli bizli, konuşma adetim pek yoktur, eski istanbul beyefendisi değiliz (“değiliz”) (:

iyi de, ne oldu da böyle oldu dediğinizi duyar gibiyim…
Tam ikinci postayı gitmiş, sonrasında sırayı ayçaya devretmiştim, kız üzerimde yavaş yavaş gidip gelirken ben de orgazmik dünyadan çıkıp, yeniden yaşadığımız reel boyuta odaklanmaya çalışıyordum,

O ara yine öpüşmeye başladık, zaten bizim yaptığımız şeyi sikiş diyemeyiz, ayıp olur.. mütemadiyen sevişiyoruz azizim..

Dudaklarımı öksüz bırakıp boynumu ve ensemi şenlendirmeye başlayan kız, oradan da kulağıma yükseldi, soluğu kulağımı gıdıkladı, güldüm, öptü.. çıkan sese güldüm.. sırtını gıdıkladım, kasıldı, kalçasının kavisini kavradım, daha da kasıldı.. sonra birden yine kulağımı gıdıklayan bir şekilde fısıldadı,

“seni seviyorum tsigalko”

Bir an konsantrasyonumu yitirdim.. sanki ekran gidip geldi..sis atılmış ekran çözünürlüğü gibi oldu dünya..

Bir şey demedim..ne diyeyim.. deminden beri yaramazlık eden elim kolum da durdu..

Ayça bir kez daha,

“seni seviyorum” dedi, başını boynumdan kaldırdı, göz göze geldik..bir şey söylememi bekler gibiydi, ağzımı açtım.. sonra kapadım..ne diyeyim lan?..ben de seni seviyorum dersem.. ortalık karışacak.. sevmiyorum desem..o zaman ortalık iki misli karışacak..en iyisi susmak….sanırım…

Israrla bakmaya devam etti yüzüme, keşke gece lambasının ışığı da olmasaydı diye geçirdim aklımdan.. birbirimizi biraz olsun görmek için karanlıkta sevişmezdik.. çünkü o sırada ortaya çıkardığımız mimikler ve ifadeler hem güldürüyor hem de tahrik ediyordu bizi.. keşke o gece kapalı olsaydı tüm ışıklar..

Belki o zaman ben kendi yüzümdeki şaşkınlığı ve çaresizliği saklayabilir, ayçanın yüzündeki giderek artan hayal kırıklığını görmek zorunda kalmazdım…
Üzerimden çekildi, şapkasının içinde büzüşmüş çüküm (şu sırada çük halinde, maksimum 10 cm ve yarı katı bir durumda.. kolay değil abisi, iki sefer yapmış) göbeğime düşünce bir an haykırarak gülme isteği geldiyse de duruma uygun düşmediği için dudaklarımı ısırarak bunu engelledim..lan ne oluyor.. manyadım valla…duygularım ve düşüncelerim ambale olmuş durumda..az önce ayça bana bariz, ısrarla ve bastıra bastıra “seni seviyorum” dedi..

Bunu kız tarafı diyor düşünün artık…hayatımda ilk kez duyduğum ve açıkçası, öncesinde ben demedikçe de duymayı düşünmediğim bir söz…öyle mesajda yazmak filan kolay da, yüz yüze söylemek.. benim için bile çok zor lan.. düşünsenize…hayır, bir de siz deneyin bakalım, hatta şu an deneyin,

“seni seviyorum” demeye çalışın…hadi?...

Nasıl?..ağzınızdan çıkışı bile zorlukla oluyor değil mi kelimelerin? Sanki dilinize bir şey bağlıymış gibi, döndüremiyorsunuz.. sesiniz çatallaşıyor, değişiyor.. sanki başka birinin ağzından çıkar gibi oluyor.. diyorum ya oğlum.. kolay değil lan…hiç kolay değil…dilimiz alışkın değil…

Kendini yanıma yuvarlayan ayçaya dönecek gücü bulamadım kendimde.. öyle sessiz bir şekilde 1-2 dakika geçirdik.. ayça, saldırıya, ben de savunmaya hazırlanıyorum…havada yoğun bir elektrik var.. savaş geliyor..
Nihayet dizlerinin üzerine dikildi, çıplak vücudunu karşımda görmek beni yeniden düşünce aleminden çıkarıp gerçeğe döndürdü…gerçekten güzel…güzel bir beden…ve birkaç dakika öncesine kadar ona sahiptim..

“hiç mi diyecek bir şeyin yok?!” dedi çatlamış bir sesle..

Yoktu.. gözlerimi ondan çekip önüme bakmaya başladım.. önüme bakınca gene benim jr. Tsigalkoyu o haşat halinde görünce gülme isteği tekrar bastırdı..hay aq..böyle olmayacak.. yani bu şekilde tartışamayız aq…hiçbir ciddiyeti yok fiziksek halimin,

Kondomu çıkarıp, jr. u sildikten sonra bokserimi altıma geçirdim.. böyle daha iyi..her ne kadar taz’ın dili aksini iddia etmeye çalışsa da, en azından az öncekinden daha az komik şu an ortam..

“tabi, işin bitti demi?” dedi ayça bir kez daha saldırıp..”işin bitti.. çık git şimdi de..bir daha da arayıp sorma bile…bu yakışır sana..”

Aq..

Kız devreleri yaktı..

Galiba artık konuşmam gerek,
“ayça?..neler dediğinin farkında mısın sen?..ne oluyor ya böyle birden bire?”

Ellerini yumruk yaptı.. sinirle nefes aldı.. dalıcak valla..

“ne mi oluyor? Yaa ben ne diyorum sana, sen ne yapıyorsun! Ben sana aşığım diyorum senin şu tepkilerine bak! Bu kadar mı yalansın ya!
Bu kadar mı içi boşsun!! Ne biçim adamsın sen!”

Evet.. gene adamlığımıza laf geldi beyler.. klasik zaten bu…tamam adam filan değilim ben, ibneyim aslında, geyim, topum, nonoşum.. boş zamanlarımda troluk yapıyorum..sen de böyle bir adamla aylardır düzüşüyorsun işte.. yazık lan sana..

Ellerimi iki yana açtım,

“ayça? Sakin olur musun iki saniye?..ya biz ne konuştuk, ne anlaştık..sen ne diyorsun pat diye.. bırak bi, sindirmeme izin ver..oha ya..ne olduğunu bile anlamıyorum şu an”

“ne anlamıyorsun ya..her şeyin farkındasın başından beri..” dedi ağlamaklı bir sesle.. dizlerinin üzerinden kıçı üzerine çöktü..

“ya ben mi suçlu oldu şimdi? Ne yaptım ki ben, adamlığıma varıncaya kadar saydırıyorsun?”

“öylesin işte!!” diye parladı tekrar.. sonra sönüp, “bahanelerin bitmez.. tabi, ben bar kızıyım, orospunum ya senin.. ondan böyle oldu.. ciddiye aldırtamadım kendimi..ilk geceden verince böyle olduk demi?!” deyip sinirli sinirli güldü,

Ben artık utanmaya başlamıştım.. yüzümün yanmaya başladığını hissettim.. ayça her zamanki rahat ve dobra kişiliğinin bütün detaylarını sergilemek ister gibi, bahsettiği eylemleri yaparken sorun yoktu, ama bunları böyle dillendirip başa kakınca insan tuhaf hissediyor.. mesela biraz şeye benziyor bu,

Sizin ilişkiye girdiğiniz kız arkadaşınıza “nasıl siktim seni huhahahaha” demeniz gibi bir şey lan.. tamam, insan yapar öyle şeyler tabi ama, bunu konuşmaz ki? En azından bu şekilde konuşmaz yani, “ilk geceden verdim” filan.. aboov..ben utandım arkadaş..
“ya bi sakin ol tamam mı, ne dediğini duyuyor musun?” deyip yanına yaklaştım sözde teskin edicez..

“duyuyorum…gayet duyuyorum!! Sen duyuyor musun?! işine gelmeyenleri duyuyor musun!!! istersen bütün apartman duysun? Ne dersin? Bütün mahalle de duyabilir!!” diye dellenip ellerini kollarını savurmaya başladı, ellerini yakaladım, mümkün odlunca sakin ve tatlı bir tonla karşılık vermeye çalışıyorum.. kollarını durdurdum, kendi de biraz sustu nihayet.. ulan komşular inecek.. rezil oldum amklar…

“tamam.. sakin, ya hem seviyorum bilmem ne diyorsun hem de saldırıyorsun? Böyle mi senin sevgin?” diye duygu sömürüsüne girdim, girmez olaydım,

“sen yorum yapamazsın!” dedi tekrar bir anlığına çıldırıp.. bebek pişpişler gibi sakinleştirmeye çalışıyorum, tabi tüm bunlar olurken o hala çırılçıplak, ben bokserle.. ağlar mısın güler misin..
http://fizy.com/#s/15622n

Sonra ayça ağlamaya başladı…

Valla ben de ağlıycam artık beyler…yeter aq ya..yeter yani..ulan bir tane mi düzgün insan denk gelmez bir adamın hayatına..hepsi mi kırık olur?..

Yine teselli etmeye çalışıyorum ama bu beni ittirip yastığa gömüldü, hıçkırıyor…yok ya..yok abi..bu ayça değil bence..

Bak, ne oldu biliyor musun? Yazın bu kızı uzaylılar kaçırıp klonladılar, sonra da yanlışlıkla klon olan ayçayı dünyaya geri bıraktılar..klon ayçanın duygusallık skilllerini biraz fazla kaçırmışlar..sonuç bu..

Evet evet..kesin böyle olmuş olmalı..lan…yoksa bir insan bir yazda bu kadar değişemez..ne oldu aq? Ne oldu? Evlenme vaadiyle mi kandırdım seni amk? Daha kaçırıp kızlığını mı aldım? Samanlığa mı attım? Ne bu hareketler..

içinden tüm bunları söyleyen atarlı yanıma rağmen, tabi bir de insan olan yönüm var..az da olsa..

Kız öyle ağlayınca üzüldüm bende..yanına oturdum, hala sakinleştirmeye çalışıyorum, az önce yukarda saydığım şeyleri, çok daha yumuşak bir dille anlatarak ona “ilişkimizin başlama şeklini ve hali hazırda olması gereken boyutunu” hatırlatmaya çalışıyorum..
Beni duyuyor mu ya da dinliyor mu? emin değilim.. neyse, ben görevimi yapıyorum canım sonuçta.. vicdanım rahat yani…alnında mı yazıyor fak banini sana aşık olacağı?..ki bence aşk filan da değil ha…kafasına uygun birini bulduğunu ve onu kukusuyla elinde tutabileceğine inanan, belli bir yaşı almış tüm hatunlarının ortak düşünce şekli..

Azıcık düzgün birini buldun mu? ammman, kaçırma. Yaman direkt..

Tabi bu sistemde, ayçanın, kendisinin de söylediği gibi “erken vermesi” onun adına dezavantaj oldu.. gerçi erken vermeseydi, ben de o zaman verecek başka birini arardım, o kafa yapımla (ki şimdide aynı) onun peşinden koşacak değildim…

Kimsenin peşinden koşacak değilim…

Veriyon mu? vermiyon mu?

Ha, vermiyosan eyvallah, sana hayırlı işler..

Veriyorsan en ala.. alan razı veren razı..

Ne çok almalı vermeli cümle oldu be…bir de diyorum ki bunları birilerine okutabilirim ilerde..yok abi.. kimse okumamalı bunları, gerçi artık çook eskide kaldı yaşananlar, ama yemin ediyorum babam okusa evlatlıktan reddeder x),

“hanım, biz bunu okusun diye yolladık, e bu pezeveng olmuş oralarda?” deyip bacaklarımdan tuttuğu gibi balkondan aşağı sallayıverir.. (:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder