sonraki günler gene malum, okul başladı, benim ebruyla olan imtihanım da başladı.. benim grup dediğim topluluk daha ilk aydan gevşemeye başlamıştı bile, bunun tetikleyicisi de istemeden de olsa ben olmuştum sanırım zira biliyorsunuz sigara dumanına karşı aşırı bir zaafım vardı ve artık resmen ayaklarım geri geri gitmeye başlamıştı bunlarla takılma vakti geldiğinde,
kendimi biraz gruptan biraz soyutladım, önce 2 ara da bir yanlarına gitmeye başlarken sonradan günde tek sefere filan düşürdüm.. yalnız garip olan, o ara ebru da benimle beraber hareket ediyordu. ben gitmiyorum diye o da gitmiyor, ben nereye gitsem de peşimden geliyordu.
öyle ki artık tuvalete giderken filan kızdan izin almaya başlamıştım aq, yani söylemesem kapının önüne kadar benle gelecek.. neyse, biz bunla baya baya artık ikimiz takılıyoruz, tabi ben o ara ayşen in yanına gidemiyorum doğru dürüst, kuduruyorum tabi sinirden. ama yanımda başka hatun varken de onun yanına gitsem aşırı ayıp olacak biliyorum (o zamanlar böyle şeylere çok dikkat ederdim).
ben bilerek bundan kurtulayım diye her arada başka yere gidiyorum, bir o kafe bir bu kafe dolaşıyorum, bir kere oturduğum banka bir daha oturmuyorum, paso uzaklaşmaya çalışıyorum, ama bu da zombi gibi peşimde, e siktir git de diyemem ya..
yalnız o ara dikkatimi çeken başka bir şey oldu, acaba sebebi benim okulda farklı kişilerle takılmam mıydı bilmiyorum ama ayşen, dışarda gösterdiği samimiyetin 4 te 1 ini bile göstermiyordu okulda, sabahları güç bela selamlaşıyordum, bir de günde 1 kere resmen kaçamak yaparak yanına gidiyordum o kadar.. hatta bir ara o kadar soğuk davranıyormuş gibi geldi ki, "gel çıkıp dolaşalım biraz?" deme cesaretini bile gösteremedim, yüz bulamadım yani.
bir gün yine ebru peşime takılmış, öğlen arası, biz zaten derste tenefüste yapışık ikiz moduna bağlamış durumdayız resmen ama işin tuhafı, hatunla hiç de bir şey paylaşmıyoruz doğru düzgün aq..sadece kuyruk gibi geziyor peşimde, doğru düzgün konuşamıyoruz bile..
neyse işte, bir gün öğle arası yine bunlayız, dedim bakalım bir deneyeyim şunu, amacı ne, bizim binadan en uzakta olan kantine (kafe de denebilir) doğru yola çıktım, bir şekilde kışkırtacak, konuşmak zorunda bırakacaktım onu.. bakalım taşın altından ne çıkacaktı..
şarkılara devam,
http://fizy.com/tr#s/1ahh5f
gittik, oturduk içerde bir yere, tabi gene her taraf fosur fosur sigara dumanı, bu normalde tek tük içer ama benleyken içmiyor rahatsız olduğumu bildiği için,
"bir şey istiyor musun?" dedim hıyar hıyar, yoo filan dedi, bir önceki arada yedim bilmem ne diye geçiştirdi, ama ben muhabbet kuru kuru gitmez diye düşünüp buna da çay-kek filan aldım geldim masaya..
bu her zaman ki gibi oturmuş koyun koyun beni süzüyor,
beyler inanamazsınız ama kızla en az 8-10 kere böyle masada bir saate yakın zaman geçirmişimdir, söylediklerinden toplasanız 10 dakikalık konuşma çıkmaz aq, paso öküz trene bakar gibi bakışıyoruz, öyle geçiyor zaman..çok sinir bozucu bir durum.
ama o gün biraz konuşturmaya kararlıyım tabi bunu,
ee dedim, "nasıl gidiyor?" okula alıştın artık herhalde..
iyi falan filan dedi, kısa kesti cevapları, sanki hipnotize olmuş gibi beni izlemeye devam etti irice gözleri..
"diğer çocuklarla niye takılmıyorsun?" diye direkt bodoslama girdim ben de bu sefer "ben sigara mevzusundan dolayı seyrekleştirdim dolaşmayı, sen niye gitmiyorsun ki?" dedim. evet şimdi böyle yazarken de çok ağır öküzlük yaptığım net şekilde belli oluyor ama çok sinir oldum beyler yani, artık tahammül edemiyorum o koyunluğuna..
bu sefer bu biraz sersemledi ben direkt öyle sorunca, "gideyim mi?" filan dedi gülümsemeye çalışarak, işi gırgıra almaya çalışıyor ama benim surat mahkeme duvarı gibi..
"yoo dedim, oradan o sonucu nasıl çıkardın anlamadım ama * ben sadece soruyorum, cidden yani, niye onlarla muhabbeti kestin?"
bu baktı kıvıramayacak, "ya ne bileyim, onların muhabbeti sarmıyor beni, senle daha huzurluyum, sen değil misin?" dedi, aklınca beni köşeye sıkıştıracak.
ben saldırmaya devam ettim, "valla bence huzurun da bir yerden sonrası bayıyor, ebru, bilmem farkında mısın ama biz hemen hemen tüm günümüzü beraber geçiriyoruz ancak hiç bir şey paylaşamıyoruz, ben daha senin hakkında hiç bir şey bilmiyorum desem yeridir, keza sen de öyle. bu şekilde manzara seyreden gibi birbirimizi seyretmemizden nasıl huzur buluyorsun ben anlayamadım, şahsen bu beni huzursuz ediyor"
ses tonumun da pek dostane olmadığını ekleyince, ister istemez epey ağır konuşmuşum..
bu epey sersemledi ben öyle hırçın hırçın konuşunca,
bir kaç saniye sağa sola bakındı, sanki görünmez birilerinden akıl ister gibiydi..ben de o ara onu izledim, ilk kez farklı bir gözle bakmayı denedim..
ebru.. kumral dalgalı saçları olan, irice kahverengi gözlü, güzel yüzlü, düzgün fizikli, iyi giyimli.. hoş kız, bugün izmir alsancak a ya da istanbul taksime çıktığınızda benzerlerini görebileceğiniz tarzda, gerçekten hoş, ama beni çeken ekstra, karakteristik bir özelliği olmayan bir kız.
ayrıca en başta da farkettiğim gibi, bütün o tiki ve havalı olmayan çalışan halinin altında aslında iyi ve masumane bir kız, biraz safca bile denebilir. ama tabi bunu kesinlikle inkar eden, daha doğrusu etmeye çalışan bir yapıda..
neyse bu durdu durdu, sonra "eh, iyi paylaşalım o zaman?" deyip gülümsedi, biraz buruk bir ifadeyle.
oha aq, onca laf etmiş, onca imadan bulunmuştum ama kız hala işi yumuşatmaya çalışıyordu. ben buna konuşurken tabi sadece o 1-2 cümleyi söylemedim, en az 2-3 dakika boyunca çemkirdim kıza, hatta bunu ses tonum ve el kol hareketlerimle de epey güçlendirmiş olmalıyım ama malum tabi hepsini hatırlayamıyorum dediklerimin, 7-8 sene olmuş aq nerden baksan..
bu benim onca agresifliğime rağmen yine de alttan alınca ben de sakinleştim bu sefer.. daha normal konuşmaya başladım, tanımaya yönelik bir kaç kritik soru sordum, çekinmeden cevap verdi..o öğle arası ebru hanımla ilk kez o denli açık ve net konuşabilmiş, biraz da olsa birbirimizi tanıyabilmiştik..
masadan kalktık, gidiyoruz, normalde ifadesiz olan yüzü bu sefer epey canlı, gülümsemeye hazır, bana döndü yine, "ya tsigalko ben ilk zamanlar aslında epey konuşmaya çalışmıştım ama sen çok soğuk geldin bana, ne bileyim, kendimce komiklikler filan bile yaptım ama sen o kadar sert durunca ben de demek ki bu çocukla arkadaş olmak için böyle yapmak lazım deyip kendimi kastım, aslında hiç de o ilk izlenimimdeki gibi soğuk değilmişsin"
beyler okul ve iş yaşamım boyunca bu "hiç de göründüğün gibi soğuk değilmişsin" lafını pek çok kez daha duymuşumdur. aslında hakkaten de cana yakın bir piçim, hatta samimi olduklarımla bariz cıvıdığım bile olur bazen ama demek ki biraz da mizaçla alakalı..
artı bir de benim gözümünü ayşenden başkasını görmeme olayı var o zaman tabi, inanın ebrunun ağzından ne çıkmış, ne demiş ne etmiş hiç gözümün önünde bile değildi yani..
biz bunla dersin başlamasına yakın girdik sınıfa, neredeyse geç kalacakmışız, o ara bu elini omzuma filan koydu, sıramıza doğru gidiyoruz,ben alışkanlık olduğu üzere gayri ihtiyari cam kenarına doğru bir baktım ki, başımdan aşşağıya kaynar sular döküldü aq..
nasıl öyle dalmışım bilmiyorum lan, resmen gülüşe gülüşe kol kola sınıfa girdik kızla, o ara ya ayşen gördüyse? ya yanlış anladıysa..
http://fizy.com/tr#s/1agwcb
bilmiyorum bu işin bir saniyesi var mı ama herhalde en çabuk kızarma konusunda giunnes rekorlar kitabını zorlardım diye düşünüyorum.. resmen ateş bastım..
oturduk sıraya ama benim gözlerim hala ayşene bakıyor, sırtı dönük, görmemiş olma ihtimali var ama, gördüyse de benim bunu bir şekilde ona açıklama imkanım yok.. ebru farketti bendeki rahatsızlığı,
"ne oldu ya?" filan dedi, o ara hala kırmızıyım sanırım, güldü sonra, koluma dokundu, önüne döndü tekrar ama hala ince ince gülümsüyor salak..muhtemelen yanlış anladı..anlamak istediği gibi anladı belki de, bilemiyordum.
o ara hoca girdi sınıfa, ama ben bir bok anlamadım tabi ne o dersten ne de bir sonrakilerden, ders arasında yerimden kalkmadım..çakılmış gibiydim, ebru gelmiyor musun filan dedi, yok dedim..hayret tek başına çıktı bu,
ben de yine fırsattan istifade ok gibi fırladım, gittim benimkinin yanına, naber falan filan derken, baktım bunda bir tuhaflık yok, o ara ben de suçluluk psikolojisiyle fazla gaza gelerek resmen bağıra bağıra " bu akşam bir yerlere gidelim mi?" dedim. tabi bu epey şaşırdı çünkü dediğim gibi, sınıfta gayet resmiydik. biraz yüzüme baktı gözlerini kırpıştıra kırpıştıra, ben yediğim boku anladım tabi, sözsüz bir kuralı ihlal etmiş gibiydim..neyse ki bu "olur tabi" diyerek beni yeniden domatesleşmekten kurtardı.
"yalnız bu akşam kızlarla çıkacağım, yarın çıksak olmaz mı?" dedi, o ara bunun sırasının etrafındaki hatunların hepsi duydu tabi, pis pis gülümsüyorlar, ne var aq? sanki ayıp bir şey var..neyse, tamam dedim ben de, canıma minnet.
salak salak gülümseyerek ayrıldım sırasından, artık o yanındaki zilliler ne muhabbet döndürdüler arkamdan allah bilir, sıraya doğru bir yöneldim ki ebru da çoktan gelmiş oturuyor, neredeyse ders başlayacakmış gene, zaman nasıl geçmiş onunlayken, farkında değilim..harbiden seviyorum ben bu kızı beyler..ciddi anlamda aşığım..fena halde..
sıraya oturdum, ebrunun surat gene eski haline dönmüş, somurtuyor denemez, yani, ifadesiz.. neden bilmiyorum ama kız benden inanılmaz çekiniyordu beyler, o kadar üstüne gittiğim zamanlar olmuştu, sonradan da oldu, ama 4 sene boyunca bir kere bile tersleyemedi beni, hep alttan aldı..bu da biraz spoiler gibi oldu ama olsun.. sonuçta her şeyi anlatacağım sıra sıra.. vakit bol.
biraz sınıftan ve kendimden bahsedeyim.. bizim sınıf -tam olarak hiç bir zaman bilemedim çünkü saymadım- 65-70 kişi kadardı, bu nüfusun 45-50 tanesi kız, açıkcası ilk zamanlar kızlara hiç ama hiç dikkatli gözlerle bakmamıştım zira benim gözümün gerçek anlamda gördüğü tek kız, hatta tek insan ayşen di.
ilk 2 ay ayşen, kankası ve bizim tayfa haricinde kimseyle tanışamadım desem yeridir. zaten tanışmak da istemedim, tanıdıklarım fazlasıyla yeterdi bana, hele ki bir tanesi.. tüm dünyama bedel olmuştu artık.
erkekler 20 kişi kadardı, bizim tayfayı çıkarınca geriye kalanlardan 5 tanesi filan bariz pokemondu aq..sınıfın içinde güreşmeden tutun da derste birbirleriyle kağıt savaşına kadar her türlü ergen hareketini hala bünyelerinde barındırıyorlardı..bir 5 tanesi de köylünün tekiydi, yalnız köylü dediysem, yanlış anlaşılmasın, yani kültürsüz ve bir şey paylaşılamayacak, ortalama bir insana bir şeyler katamayacak insan anlamında diyorum.
yoksa ben de köylüyüm aq, anam da köyden çıkma babam da..yanlış anlama olmasın.
geriye kalanlardan da bazısı inek modunda, bir tanesi aşırı sessiz, bir tane de kırık vardı eğer sonradan yanlış gözlemlemediysem *
anlayacağınız sınıfta eli ayağı düzgün, kafası yerinde olan 3-5 adamdan biriydim denebilir, ha kime göre neye göre derseniz, bunun bir ölçüsü yok tabi, kimse kendine "ben kötüyüm" demez.
hazır konu gelmişken, kendimden de bahsedecek olursam, eh ruhsal yapımı siz az çok biliyorsunuz zaten, şimdiki halimin bir kaç katı toyluk ve saflık eklerseniz o zamanki ben e rahatlıkla ulaşabilirsiniz.
fiziksel olarak da, kitleleri peşinden sürükleyecek tarzda bir popstar ışığım olmasa da eli ayağı düzgün bir adamım, çok şükür. aynaya baktığımda gördüğüm yüzü seviyorum ki zaten bence en önemlisi de bu. eğer hala lise ya da üni de olsam ifşa babında caps paylaşırdım ama artık yaşını-işini almış bir adam olarak bu toplara girmek niyetinde değilim.
her neyse, siz beni de kendinizden bilin işte, zaten o kadar da önemli değil kişiler ya da görünüşler.. önemli olan yaşadıklarımızın bize hissettirdikleri.
http://fizy.com/tr#s/1ahbre
bu partı da girip kaçıcam, gece 1 de sonra gene uğramayı düşünüyorum bakalım.
benim aşırı gaza gelip sınıf ortasında yırtına yırtına ettiğim buluşma teklifi, o hafta içi bir şekilde yalan oldu..kız sonraki akşam da gelemeyeceğini söyledi, bilirsiniz bu tarz konularda her zaman için bahane, en kolay bulunan şeydir.
bilmiyorum belki de öyle yaptığım için benden bir şekilde intikam alıyor, naza çekiyordu kendini, çünkü muhtemelen etrafındakilerin arsızca sorularına yanıt üretmek zorunda kalmıştı benim o hareketimden sonra ve bu tarz şeylerden pek hoşlanan bir yapısı olduğunu da söyleyemeyeceğim.
o gece ve takip eden gecelerde bu kez ebrunun mesajlarını da cevaplıyordum artık, bir ara hatlar karışacak diye endişelenmedim değil..
kızın niyetini artık iyice anlamıştım, ben genelde bu tarz mevzularda üstüme alınmayı pek sevmem, yani "abi şu kız da bana yazıyor yeeaa" cı adamlardan değilimdir, hatta tam tersine yanlış anladığımı düşünürüm ama ebru nun bana karşı standard olmayan duygu ve düşünceler beslediğini de az çok farkediyordum. işi kötüsü, o da benim için aynısını düşünüyor olabilirdi zira ayşen le aramızdakilerden haberi olduğunu sanmıyordum,
muhtemelen o ders arası o bensiz dışarı çıkınca ben de onu kıskandırmak için diğer kızların sırasına gittim diye düşünüyordu..aq bu şekilde düşündüğünü düşünmek bile mideme kramplar sokmak için yeterliydi, gönül kırmak, o zamanlar istediğim en son şeydi zira benim gönlüm de o ara epey yükseklerde bir yerde, tekinsizce sallanıyordu ve her an düşebileceği o boşlukta onu kurtarabilecek her hangi bir önlem de yoktu.
okulda ilk ayı devirirken, o cuma yurtta epey azıtıp sabaha kadar içmiş ve felaket muhabbet döndürmüştük..sabaha kadar batak bir yandan, karı kız muhabbeti desen gırla, bir ara smackdown benzeri birbirimize girdik, uzun eşşek filan oynamaya çalıştık..anlayacağınız epey zıvanadan çıktık, it gibi eğlendik, hayvanlık ettik, yurdun yarısına yakını da buna iştirak edince (zaten 45 kişi filandık) yapmayın diyen de olmadı tabi aq.
neyse o gecenin sabahı olmadı tabi, ben bir uyandım ki o cumartesi, saat olmuş akşam 4 küsür, hemen telefona sarıldım tabi, ayşen mesaj atmış mı diye, obaa..ben ayılmadan 5 dakika önce o da beni hatırlamış beyler, kalbim temizmiş valla..
mesajı baktım, bu akşam nargileye gidelim mi? yazmış. yataktan bir zıplamışım ki..beni dışarı davet ediyordu la? kendisi çağırıyordu?! vay anasını ya..ve ben mallığım yüzünden az daha bu fırsatı kaçıracaktım.
hemen yazdım, "olur tabi, ne zaman buluşalım?"
hemen şimdi olabilir, yazmış. ulan aynada kendime bir baktım, leş gibiyim, akşamdan kalmayım. kendini bir atarsın duşun altına, kafayı filan bile kurutmadan, jöleyi boca ettim, nasıl acele ediyorum ama..
ve bu hayatta en nefret ettiğim şeydir, asla ve asla, hiç bir işimi aceleye getirmemeye çalışırım, zamanı geniş kullanmayı severim.
neyse tabi fırladım çıktım yurttan, dediği yere gidiyorum, içimden yalvarıyorum ama..ne olur, ne olur allahım bu sefer sadece ikimiz olalım..sadece ikimiz olalım ki bu gece bitsin bu iş..
takip eden panpalar, gece görüşmek üzere, öpüldünüz.
güzel bir şarkıyla başlayalım,
http://fizy.com/tr#s/1ai6rx
söylediği yere gittiğimde bulamadım ayşen i, biraz geç kalmışım tabi, o beni direkt 5 dakika içinde yurttan çıkar gelir diye tahmin ediyordu muhtemelen. mesaj attım nerdesin gibisinden,
"biz kafeye geçtik, üst kattayız" yazmış... aq deliricem beyler. gene "biz" diyor..gene yalnız değil..yani nedir bu anlayamadım ki? sikicez mi sanki tek yakalayınca?
yemin ediyorum o kadar seviyor olmasaydım çeker giderdim, ama mümkün mü? ağzıma sıçsa gidemem işte..bu hareketleriyle de sıçmaktaydı zaten.
içimden "ulan gene bu çengel burun salça olduysa bu akşam ne yapıp ne edip göt edicem onu o masada çaktırmadan, öyle ki bir daha benle değil aynı masaya oturmak, sınıfa bile girerken iki kere düşünecek..
neyse girdim kafeye, han tarzı bir yer beyler, bursa da da çok vardır böyle, hemşolarım bilir.
çıktım üst kata baktım bu, karşısında da kızıl saçlı bir hatun var, tanımadığım. yani bizim sınıftan değil diyelim en azından.
ben bunun ay gibi ışıldayan yüzünü, gözlerini görünce gene kendimden geçtim tabi, sinir minir kalmadı..
bu arada öbür kızın da günahını almışım (çengel burun), muhtemelen geçen sefer de onun gelmesini bizim ki istemiş olmalı..neden diye düşünürken cevaba benzer bir şeyler buldum gibi oldu.
yanlarına oturdum, kızıl saçlı hatun bunun yanına geçti, karşısına ben geçtim ayşen in, lan bir an kendimi kız istemeye gitmiş gibi hissettim aq,
mekan böyle tarihi, dekorlar filan, 80 lerin ortasında döşenmiş evler gibi..
"nargileyi sen geldikten sonra söyleyelim dedik" dedi benimki, "gül-nane aromalısından yokmuş yaa senin sevdiğinden, neli söyleyelim dersin?" diye ekledi,
gül nane yi sevdiğimi unutmamış..
"elmalı olsun o zaman, uyar mı?" dedim, "harika olur" filan dediler,
neyse nargile geldi masaya biz o ara muhabbetteyiz, öbür hatunun adı da gözde imiş, baya konuşkan bir şey, ama inanın öbür bedbahttan sonra bu o kadar cana yakın ve pozitif geldi ki, iyi dedim, en azından işi bozmaya çalışmaz diye düşündüm.
sonra ayşen bana, "tavla oynayalım mı?" dedi, aslında konuşmak ve akşam boyu gözlerinin içine bakabilmek daha çok işime gelirdi ama "tamam" dedim, "ama kazananın kaybedenden bir dilek hakkı olacak ;)"
parmağını çenesine dayadı, düşünür gibi yaptı..yüzünü komik komik şekillere soktuktan sonra,
"eh, nasılsa ben kazanacağım için, sıkıntı olmaz herhalde, tsigalko bey düşünsün artık" dedi..
paslarıma paslarla karşılık veriyor, inceden inceye yaptığım imalara ortak oluyordu..her zamankinden daha da güzel, içten geliyordu gözüme bu akşam..
derken tavla geldi, biz oyuna başladık..
biz bir yandan oynuyoruz bir yandan da yine konuşuyoruz,
ben artık dayanamıyorum tabi, 2 cümlemden birinde ince ince mesajlar vermeye çalışıyorum, bu da pası aldığını belli ediyor, hepten heyecan yaptırıyor bana.. tutulması meçhul sözler veriyoruz birbirimize, "oraya da gideriz, gideriz demi? şunu da yaparız, şuna da bakarız, şunu da izleriz, bunu da dinleriz, şunu da konuşalım bir ara" gibi...
öbür kız da çok piç çıktı beyler inanamazsınız, önce yalnız olmadığımız için lanet etmiştim ama gecenin sonunda "lan iyi ki de gelmiş bu kız bu gece" diyecektim. nedeni malum, öbür kaltak gibi yoluma çıkmak şöyle dursun, daha da ortalığı elektriklendiriyordu, muhabbet tıkanacak gibi oldu 1-2 kere, bu kurtardı filan.
neyse, bizim kız da bana 2-1 geçirdi tavlada sağolsun. dedim "ne istiyorsun bakalım, emrinize amadeyim"
gene aynı muzip düşünceli tavrına büründü.."hımm valla çok bulaşığım var aslında, seni gizlice yurda sokup yıkatsak?" bunlar kahkahayı koyuverdiler sonra, bense hem şaşırmış, hem salakça heyecanlanmış, hem de tırsmıştım..aq sanki harbiden sokacak seni yurda, ama işte mallık beyler, beynimin %1 i filan anca çalışıyordur.
sonra biraz daha düşündü, "dur ya aslında daha iyi bir fikrim var, karaokeye gidelim bir gün, sen de benim seçtiğim şarkıyı söyle olur mu? bak hem sesim iyi diyordun" göz kırptı, bu sefer de ben gülmeye başladım, zira hangi şarkıyı seçeceğini biliyordum.. daha önce muhabbeti geçmişti ve ben içinde adım geçtiğinden ve saçma sapan olduğundan ötürü sinir olduğumu söylemiştim.. fena sıkıştırmıştı beni, ama bilmiyordu ki değil hoşlanmadığım şarkıyı söylemek,
elinden zehir olsa içerdim.. abartıyor muyum bilmiyorum ama o anki ruh halimi ancak gerçekten gönülden sevenler, tutkuyla kapılanlar bilir beyler, damdan düşenin halini, damdan düşen anlar..
"eh tamam o zaman" dedim. "bulaşıktan yırttığım iyi oldu" gülüştük.
o gece de yine istemediğim gibi başlamasına rağmen ummadığım şekilde iyi gidiyordu,
kafeden kalktık,
ben bunları gene yurda bırakıcam, biraz daha gezinelim mi? dedi. e benim de canıma minnet zaten, yurdun tersi yöne saptık, aşıklar yoluna giden ışıltılı ara sokaklardan birine, insanların arasına karıştık..
http://fizy.com/tr#s/1ago51
fonumuz boş kalmasın..
ışıklı yolda dolaştık..banklardan birinde, ağaçların altında biraz mola verdik, o ara benim telefon çaldı,
baktım annem arıyor, bu tip şeylerden gocunmam beyler onu belirteyim, anamdır, arayacak tabi, artı saatte biraz geççene olduğundan hafiften kaygılandım bile,
neyse açtım konuştuk filan, nerdesin diyor, dedim merkezdeyim, geziyoruz arkadaşlarla..
ama sesim öyle bir çıkmış ki, müsamere çocuğu gibi coşkulu-mutlu, bizim kurt hemen soruyu patlattı,
"haa nasıl arkadaşlarmış acaba bunlar?"
"sınıftan arkadaşlar ya anne, öyle takılıyoruz bakalım"
"iyi iyi, tamam oğlum, çok geçe kalma sen de tamam mı?"
"tamam annem, hadi öpüyorum"
"hadi ben de öptüm, selam söyle arkadaşına"
ulan annem bile taşşağa alıyor beni görüyor musunuz? "arkadaşına".. bu kadar mı belli acaba aşk zevzekliğinin üzerimdeki etkisi? yoksa oltayı boş attı da dolu mu gelsin diye bekledi diğer tüm annelerin yaptığı gibi?
fazla düşünmedim,
kızları yurda doğru götürmeye başladım, bu gene koluma girdi beyler, benim de adımlarım yine havada yüzmeye başladı haliyle..
gözde ye de gecedeki katkılarında ötürü adam akıllı selam verip yalandan da olsa sarılarak veda ettim,
ayşenle ise her zamankinden biraz daha fazla sarılı kalmıştık birbirimize, ipek gibi saçlarının çilekli kokusunu alabilecek kadar fazla..
ayrıldığımızda bir nev-i içmeden sarhoş sayılırdım artık..
gene ağzım kulaklarımda, adımlarım bulutlarda, vardım yurduma mutlulukla..
benim olayı okandan başka oda arkadaşlarım da biliyordu artık,
o gece ben odaya girdiğimde pehlivan gibi karşıladılar beni, yarı gırgır, yarı tebrik.."ooo tsigalko, koçum benim bee, nasıldı randevu? oldu demi bu sefer, yakışırrrr" gibi nidalarla inlettiler odayı, ben de utangaç utangaç sırıtıp "tamam lan tamam" demekten başka bir şey diyemedim.
o gece gene batak matak döndük, arada karı kız, aşk meşk muhabbetleri döndü, oda arkadaşlarımdan birinin başka şehirde kız arkadaşı vardı, ayrılmış "olmuyor be aga öyle msn ile telefon ile, araya fazla mesafe girmeyecek, yapamıyorsun" diyordu.
neyse ki benim sevdiğim, müstakbel sevgilim dizlerimin dibinde diye düşündüm..ne kadar şanslıydım.. şanslı mıydım?..
neyse beyler,
günler böyle geçedursun, okuldaki 1.5 uncu ayında sonuna geliyorduk artık, o akşamdan sonra 2 kere daha buluşmuş, okulda da nispeten daha samimi olmuştuk, aq hala yanına oturma şerefine ulaşamasam da (acaba kimin yüzünden) bir iki kere çıkıp takıldık kampüs etrafında..
o ara ebruyla da aramızdaki enteresan ilişki epey ilerlemişti, kızla epey şey paylaşmaya başlamıştık benim o son çıkışımın ardından, ama elbette aklımdan yanlış ve yasak düşünceler bir an için bile geçmedi.. ayşen in güneş olduğu bir sistemin gezegeniydim ben.. başka yıldızlar benim için nokta kadar bile önemli ve yakın olamazdı..
derken bir gece, ayşenle mesajlaşıp kıza iyi geceler dilememin ardından tam yatmaya hazırlanırken bir mesaj geldi,
gece 1.30 filan olmalı..
baktım, ebru,
"uyudun mu?" yazmış..
acaba hiç siklemesem mi diye düşündüm, ama bu saatte mesaj atıyorsa muhakkak bir numarası vardır diye düşündüm, 5-10 dakika cevap vereyim mi vermeyeyim mi diye düşündükten sonra, uyuduğumu düşünüp telefonu bir yere kaldırdığını umaraktan,
"yo, hayırdır?" diye yazdım.
http://fizy.com/tr#s/1aiuck
ışıkları kapatıp yatağa da uzanmıştım ki mesaj geldi, benim oda arkadaşlarım yukarda counter yapıyorlardı, o zamanlar inanılmaz popülerdi amk oyunu..millet bağımlısı olmuştu resmen,
neyse, mesaja baktım,
"uyku tutmadı, sen de uyumadıysan biraz konuşuruz belki diye bi yokliyim dedim. bugün pek öğlen arasında göremedim seni?" yazmış.
göremezsin tabi, nasıl sıvıştığımı ben biliyorum..o öğle arasını ayşenle geçirmiştik..tabi kız benim ebrudan resmen kaçarak geldiğimi filan bilmiyor aq..öbürü de ona gittiğimi bilmiyor... zaten o zamanlar başıma ne geldiyse hep bu "aman kimse üzülmesin, kimse kırılmasın, incinmesin" diye ince düşünmem yüzünden geldi..
"biraz yalnız kalmak istedim ya. yarın da quiz var biliyorsun demi?"
diye gayet öküzce bir mesajla ilk dalgayı savuşturmayı denedim, en azından kısa kestirebilirdim. zira attığım her mesaj, sanki ayşenin hayaline ihanet ediyormuşum gibi hissettiriyordu.
"ben de çok yalnız hissediyorum bu aralar, sen de olmasan doğru düzgün konuşacak kimsem yok. evet quiz den de çakıcaz galiba bu gidişle"
yazmış. lan resmen ne demek istediğimi anlamamazlıktan geliyor, tam uyumak istiyorum diye direkt olarak niyetimi yazacaktım ki gözüm ilk cümlesine takıldı. bir an için, bu şaşalı görüntüsünün altında oldukça naif bir kişilik taşıyan, kendini kanıtlama çabasındaki kıza karşı ufak bir acıma hissi oluştu içimde..
yazdığımı sildim,bu kez,
"yalnızlığını yaratan yine sensin, farkındasın değil mi?" diye sordum. "iyi bir çevren olabilirdi, sen elinin tersiyle ittin onları, e sınıfta da kimsenin yanına sokulmuyorsun, insanlar sana gelip, ebru ne olur bizimle tanış-arkadaş ol diye yalvaracak mı?"
diye acımasızca üstüne gittim gene, iğneledim.
bir kaç dakika cevap gelmedi, o ara ben de vicdan azabı moduna bağladım aq..kız ağlıyor mu, ne bok yiyor diye düşünüyorum.
neyse, aradan 10 dakka filan geçti heralde ben artık neredeyse uykuya dalıyordum ki bir mesaj geldi, mesaj ki ne mesaj, paragraf bildiğin..
"aslında haklısın, ama diyorum ya, anlaşamıyorum onlarla. bana bir şey katmıyorlar, beni heyecanlandırmıyorlar, beni mutlu etmiyorlar, benimle mutlu olduklarını da sanmıyorum. kısacası tamamen kuru kalabalıktan ibaret sınıftakilerin çoğu. benim bahsettiğim yalnızlık bambaşka bir türden. yoksa ben de gidip tanışmayı bilirim herkesle, kimseden de çekinmem, onlar benden çekinsin.
beni çok eziyorsun tsigalko farkında değilim sanma ama sandığından fazlasıyım emin ol. yanlış anlama sana kızdığım filan yok, sadece gereksiz insanlarla gereksiz samimiyetten kaçınmaya çalışıyorum. yalnız sana kendimi yakın hissediyorum ve bunun bazen seni bunalttığının da farkındayım. benimle takılmak zorunda değilsin, sonuçta senin birlikte olmaktan keyif aldığın daha fazla insan var.
madem konu buralara geldi, ben artık seni daha fazla engellemek ya da kısmetini filan kapatmak istemem. bir daha selamlaşmasak bile olur, en fazla yalnız kalırım, canı sıkılır bir süre, sonra da bir şekilde alışırım işte.
yarınki quizde başarılar, iyi geceler"
bu mesaj hala sim de kayıtlı durur.
ilk okuduğumda bariz bana ayar veriyor sandım, sinirim tepeme çıktı..aq biz iyi davrandıkça kabahat işlemişiz yani..
ama sonradan baktım ki kız aslında inceden inceden kendini acındırmaya çalışıyor, sübliminal mesaj mı ne var ya hani öyle bir bok gibi işte.. ironi yaparak anlatmaya çalıştığını tersten söylemek ister gibi,
ama yine de mesajı fazlasıyla sert bulduğum için biraz oynamaya karar verdim..az önceki acıyan halim yerini "haa. demek öyle!" diyen kızgın ergen moduna bırakmıştı,
ben de buna güzel bir iyi geceler mesajı döşeyeyim de içimde kalmasın dedim..
son şarkımızı ve son iki partımızı paylaşıp gidicem..
http://fizy.com/tr#s/1d78il
"seni ezmeye çalıştığım kısım hariç genelde doğru düşünmüşsün ebrucum*. ben seni neden ezmek isteyeyim ki? kaldı ki istesem bile bunu yapabileceğimden şüpheliyim,malum sen gayet kendine güveni olan aklı yerinde, eli ayağı düzgün bir kızsın sonuçta. kimseye tahammül etmek zorunda değilsin, kimseye de kendini ezdirmezsin.
senin yalnızlığının türü nedir bilmiyorum, o konuda bir şey diyemem. bana gelince, evet benim bu sınıfta takılmaktan keyif aldığım tek insan sen değilsin, başkalarıyla da mutlu zaman geçirebiliyorum. gönül ister ki sen de böyle yapabilsen. o zaman benim de üzerimdeki baskıyı azaltmış olursun belki biraz?! gerçi bilmiyorum belki de öyle bir baskı kurduğun filan da yoktur, ben kendi kendime gelin güvey olmuş olabilirim. sonuçta sen kimseden çekinmeyen, hatta insanların çekinmesi gereken, rüzgar gibi esen, şimşek gibi çakan bir hatunsun, kendini kaptıran benimdir belki de?? değil mi?
neyse ya, umarım sorunların çözülebilecek boyuttadır, yoksa biliyorsun 4 sene geçmez bu şekilde, senin adına üzüldüm canım.
sana da iyi geceler, başarılar"
ironiyse ironi, taşaksa taşak.. tsigalkonun iyi niyetini suistimal etmeyeceksin arkadaşım..
o gece gene uyuyamadım anasını satayım.
hani reklamın iyisi kötüsü olmaz derler ya, o hesap.. ayşen yetmezmiş gibi ebru da girmişti beynimi içine. kendisine karşı en ufak bir his beslemiyor olsam bile, yine de oradaydı işte..gözlerini dikmiş, soran gözlerle bakıyordu yüzüme yüzüme..
ertesi sabah gene okul vardı malum,
1-2 saat anca uyumuştum ama gelin görün ki aşık olma halinin verdiği enerji ve dinamizim sayesinde bu o kadar da sorun teşkil etmiyordu. bu adrenalinden ve dopaminden yoksun bir insan benim uyuduğum uykuyla ayakta bile duramazdı çoğu zaman.
neyse sınıfa girdim, baktım ayşen daha gelmemiş, sonra bir da baktım ki, o da ne? ebru hanım her zaman benim için ayırdığı yerde sınıftaki başka bir elemanla beraber oturmuş, fısır fısır konuşuyor bir yandan da..
yan yan güldüm, pff.. çocuk oyunları.
bu sefer ben de cam kenarından bir sıraya yöneldim, bakarsınız ayşen in önüne arkasına filan denk gelirim gibisinden.
bekle bekle, sınıf doldu, kız gelmez... saftirik elemanlardan biri yaklaşıp "kardeş boş mu?" gibisinde bir şeyler geveledi..e benim moralim taban yapmış durumda zaten, boş-oturabilirsin gibisinden kafa salladım.
hoca geldi, ayşen hala yok.. dedim bir mesaj atayım bakalım. mesaj attım, cevap da yok?
o gün bombok geçti aq..
benim sıfatı gören okan geldi, dedi olm hayırdır lan? kız bir gün okula gelmedi diye bayrakları yarıya indirdin, ben sizin işin olmadığını filan düşünemiyorum bile, allah korusun, camdan mamdan atarsın sen kendini..
"ağzını hayra, götünü bayıra aç okan" dedim, başladı gülmeye, o gülünce bende güldüm.."bu akşam gidip içelim mi?" dedim. konuşmaya ihtiyacım var.
olur dedi, geç bile kaldın olm, ben diyecektim artık.
neyse o akşam çıktık biz dışarı, benim gözüm paso telefonda.. hala mesaj yok. 2-3 tuborgu devirdik bununla, o anlatıyor, ben anlatıyorum filan..
"iyi ki varsın kardeşim" dedim. "iyi bulduk birbirimizi"..
"aynen kanka aynen.. diyorum ya sen artık şu ayşen işini kafana takma, olacak o canım çok belli yani"
"ama çok uzadı be abi?".."bir buçuk aydır iki arpa boyu yol aldık?"
"e olum burası lise mi? artık o şıpsevdiler geride, kaldı.. hatun demek ki ciddi düşünüyor seni, e sen de zaten kör kötük aşıksın. biraz daha sabırlı olman lazım sadece"
"doğru söylüyorsun kardeşim, umarım öyledir, öyle olduğuna inanıyorum, inanmak istiyorum"
biz böyle devam ederken benim benim telefon yandı, söndü.. saatlerdir beklediğim mesaj sonunda gelmişti, telefonu elime aldım,
kafam da hafif çakırkeyif, aslında tam da moda girmişim.. ulan dedim.. yapsam mı bir çılgınlık??
takip eden kardeşlerime iyi geceler,
yarın gece devam ederiz, kalın sağlıcaklı..
iyi geceler panpalar, güzel bir şarkı eşliğinde başlıyoruz bu geceki bölümümüze,
http://fizy.com/tr#s/1aiom8
..diyorum ya, sarhoş değilim ama biraz gevşemiş kafam, güzelim yani.. dedim bur bakalım. açtım mesajı,
"yaa ben sana dikkat et derken kendim hasta oldum :((. galiba çorbayı sen yapmak zorunda kalacaksın * "
okudum, okan a da gösterdim, lan bana nasıl gireyim diye düşünmek kalmamış bile, zira kız direkt ara pasıyla topu oyuna sokmuş,
"geçmiş olsun canım, çorbalar feda olsun sana ya, kıyamam. nerdesin sen şimdi? hastanede filan değilsin demi??"
biraz yılışkan girdim gördüğünüz gibi, aq hastalanmış, muhtemelen benim yüzümden,en son o soğukta sokaklarda yürüttüm kızı..
bu sefer bu,
"saol * .yok ya öyle ciddi bir şey değil ama işte, sabah kalkamadım yataktan, sonra kızlar baktı, ateşim filan var gibi, gitme dediler, yattım bütün akşam, çengel burun* da kaldı benle sağolsun, emin ellerdeyim yani sorun yok * "
ya tabi ne demezsin.. bütün gün mesajlarıma cevap alamamamın sebebi de o paçoz değildiyse ben de bir şey bilmiyorum. bu arada farkettim de acayip kin gütmüşüm lan kıza, ben de az pezevenk değilmişim.. neyse,
hasta hasta o konulara çok da girelim istemedim, benim çılgınlık başka bahara kaldı yani. zaten o da yaptığı o imalı başlangıcın ardından ne dediysem anlamamazlıktan geldi, ya da hastakeyken kafası almamışta olabilirdi..bir sürü ince ayar manevrası yaptım mesajlarda, hiç birini yemedi aq..
sonradan "hadi ben seni yormayayım canım tekrar geçmiş olsun" falan filan gene böyle içinde sosyal mesaj ve espirik* barındıran son bir mesaj daha atıp okan a döndüm. mesajları ona da okumuştum. dedim abi bu kız neden hala böyle yapıyor? acaba ben mi pasif kalıyorum yoksa o mu fazla nazlı.. anlayamadım.
o da "valla evet aslında hala fazla kasıyor gibi, ama sen de çok belli ettin be abi aşık olduğunu, kız biliyor her türlü elinde olduğunu, e azıcık nazını yapacak tabi, onun da keyfi o"
-"haklısın kanka ama elimde değil ki be, o duyguları gizlemek kolay mı aq? mızrak çuvala sığar mı? rol yap desen, onu hiç beceremem zaten..oof of..çekeceğim var galiba benim."
-"olsun sen kendini böyle koyverme olm, bu iş her türlü olacak zaten, bırak o da kızlığını biraz yaşasın işte.. sonradan bunları hatırladığınız gülersiniz halinize, dalga malzemeniz olur ;)"
lan ben bu adamı da harbiden seviyordum ha, yani insanın arkadaşı, dostu olacaksa böyle olmalı aq..senin derdine ortak olmakla yetinmemeli, üstüne bir de moral motivasyon vermeli. bir kez daha o masada onunla oturduğum için kendimi şanslı hissettim, aslan kardeşim benim..
neyse biz epey 50 lik devirip yarım kilo da işedikten sonra yurda doğru yola koyulduk,
birazdan duyacaklarımı ve dönecek muhabbetleri tahmin bile edemezdim, yarı sarsak adımlarla yürürken..
yurda geldik,
ben odaya yöneldim, okan "aga ben bi su çarpiyim yüzüme aq kafam döndü" dedi.
neyse, geldim odaya baktım bir muhabbet dönüyor,
"..ya işte olm adam daha ilk günden teklif etmiş aq.." kısmını duydum,
dedim "noliyi lan? kim kime teklif ediyo?"
konuşan da, daha önce bahsetmediğim, bizim tayfanın (eski tafya da denebilir) 4. elemanı* neco.
necati, kısa boylu ama kalıplı bir eleman, pek fazla konuşmaz, hani böyle her grupta vardır ya, muhabbet arasında "demi lan aga?" diyip banko onayını alabileceğin, arada elini omzuna atacağın, ensesini tutacağın, varlığı pek ortamı etkilemeyen, ama olmazsa da "lan keşke o da burda olaydı, iyi olurdu" diyebileceğiniz tipten bir çocuk. iyi çocuktur..
dedim neco "noldu ya anlat bakam?"
aslında sikimde değil de, kafa kıyak tabi, makaraya ortak olayım dedim sadece, aq ne bileyim mevzunun beni direkt ilgilendiren bir olay olduğunu..
"ha aga geldin mi? naptınız la bensiz içmişsin?"
"ya okan la az takıldık işte, anlat sen anlat merak ettim"
"şey.. senin kıza teklif etmiş de sınıftan biri, daha ilk tanıştığı gün, onu söyledi bana ben de tolga* ya anlatıyordum işte böyle iş mi olur gibisinde, seni bekliyordum söylemek için zaten"
beyler,
benim o an şarteller bi gitti geldi.. hani böyle ani voltaj dalgalanmalarında olur ya, elektirik bir an gider, sonra gelir, florasan filan varsa ortamda, yavaş yavaş kırpışa kırpışa yanar sonra tekrardan..aha işte tam da öyle oldu..
masalardan birine tutundum, sakin kalmaya çalışıyorum ama inanın öyle bir dolmuşum ki, half-life deki duvar delen silah gibi..bir an bıraksak kendimi haykırıp delip geçicem ne varsa önümde:
-"kim lan o?" diyebildim, tıkanmış dişlerimin arasından..
"ya şey.. hani bizim sınıfta ozan var ya? * benim balıkesirden arkadaşım, o işte.. bugün daha ilk konuşmasında söylemiş, demin de beni arada dert yanıyor aq..mal herif"
ben şöyle bir silkindim, bugün nasıl konuşmuş olabilirdi ki lan?
"olum" dedim, "ayşen bugün okula bile gelmedi ki? ne ara konuşmuş aq!"
necati bir duraksadı, "ne ayşen i abi, ebrudan bahsediyorum ben ya?"
oufffsss... o anı anlatmak için "üzerimden yük kalktı" lafı hafif olur herhalde.. yani o yükün ağırlığını gelin de siz düşünün beyler..
tabi bir de o ara sadece tolga, diğer oda arkadaşım* ve okan ın bildiği ayşen meselesini de açık etmiştim farkında olmadan.. neyse,
"haa..ee tamam anlat sen, ne oldu sonra?"
-"ya abi işte bu aradı, diyor ebruya teklif ettim ama resmen posta koydu, sizin yurttan bi çocuk var, galiba o da hoşlanıyormuş ebrudan, o yüzden olmadı herhalde, dedi bana"
yok ebesinin amı..al şimdi de kızdan hoşlanan biz olduk..ne alakası var ya?
ama gerçi insanlar da haklılar, zira dışardan bakınca bir kız ile bir erkek paso göt göte dolaşıyorsa, kesin erkek yazıyor demektir.. sikeyim şu bağnazlaşmış toplumsal kalıplarımızı da algılarımızı da..*
tabi ben rahatlamışım.. ozan dediği dallama da herhalde bugün yanına oturttuğu çocuk diye düşündüm, hırt daha dakka bir patlamış..
bu sefer bende dedim;
"abi ebru benim hatun filan değil ya aq, öyle sağda solda da konuşmayın, yanlış anlaşılmalar filan olmasın.. sikecem ya..benim sevdiğim hatun başından beri belli abicim, ebru filan demeyin bana"
neco,
"ha harbi ya ayşen kim abi? (sırıtarak)"
dedim ya, artık meseleyi açık ettik bir kere, o ara okan daldı odaya "napıyonuz la amına koduklarım? ne bağırıyo bu gene?" dedi beni gösterip, ama tipi görmeniz lazım beyler, 5 biradan sonra kadayıf gibi olmuş sıfat.. sırıta sırıta paytak paytak dolanıyor..
"gel aga gel" dedim.. anlaşılan gene muhabbetin amına koyulacaktı bu gece ve lanet olsun ki bu sefer spot ışıklarının altında ben vardım..
o gece benim hikayeyi bizim katın tamamı öğrendi, oradan başka mevzulara filan derken, gene sabaha ettik ibnelerle..
şarkıları sevdiniz mi bilmiyorum, ama hikayenin acılı ve aşk dolu kısımlarında olduğumuzdan ötürü şimdilik böylesi gider,
http://fizy.com/tr#s/12a6ge
ilerde baya kopucaz allahın izniyle..
bir iki daha geçti..haftanın son gününe dayandık gene..
son gün ayşen geldi, onla sarıldık filan sınıfın ortasında, derste okan la oturuyoruz..öbür amcık umrumda değil zaten, ozan denen piçe de iki çift laf edecektim benim masama oturup kalkmış kıza o şekilde, beni hiç sayarak yavşadığı için ama, dedim, bana ne aq..ne gereği var?
o ara ben bu mevzuyu biraz daha düşündüm,
vay anasını ya..benim gözümün görmediği hatun, sözde benim sebebime başkalarına posta koyuyor ha? ve asıl olay, insanlar beni ayşenle değil, ebruyla flörtte filan sanıyor..öldür de cennete git aq..
ama ne yalan söyleyeyim, bir yandan da iyi oldu diyorum çünkü epey egomu tatmin etti, götümü kaldırdı bu olay -ki o aralar buna fazlasıyla ihtiyacım var,çok ezilmişim ayşen in aşkıyla-..
haftanın son günü işte dediğim gibi..okanın işi varmış, öyleden sonra gitti bu, ben de derse biraz geç kaldım onla otururken, ulan bir geldim ki sınıfa, mahşer günü gibi olmuş. meğer quiz varmış blokta, alttan üstten ne kadar alan varsa gelmiş, sınıfta yer yok *. biraz ders işleyip üstüne ara vermeden quize giricez..tabi bizim dünya umrumuzda olmadığından anca haberimiz oluyor bu durumdan.
neyse resmen yer yok sınıfta, arkalara doğru ilerliyorum, o ara cam kenarından biri el etti "hişşt gel istersen bak böyle?"
lan bi an ayşen mi dedim, kalbim duruyordu..ama onun da yanından selamlaşıp az önce geçtiğimi hatırladım,
bir baktım daha yüzünü doğru dürüst ilk defa gördüğüm bir hatun..bizim sınıftan, hayal meyal biliyorum da, daha adını bile bilmiyorum işte. baktım harbiden başka yer yok, gittim oturdum yanına..
merhaba filan dedim işte,
selam melam, bunlar da bir başka grupmuş, arkada iki tane sessiz erkek vardı, daha önce dikkatimi bile çekmeyen, onlar da "selam kardeşim" gibisinden muhabbete girdiler. hoca gelene kadar 3-5 dakikada öndeki kız-erkek, yanımdaki hatun ve arkadaki saplarla tanışıp * ufaktan muhabbet etmiştim.
iyi ya dedim, 5 yeni insan tanıdım işte, sonuçta sınıf arkadaşlarım bir şekilde konuşmak gerek..
yanımdaki hatunun ismi ceren*di, diğerlerini siktir edin, onlara bir daha dönmeyiz bile belkide..ama cerenle epey anımız olacak ilerleyen zamanda.
neyse bu ceren, orta boylu, kalçadan biraz genişçe (iyi götü vardı yalan değil) sıfatı hintlilere benzeyen, tam pornostar kılıklı bir hatun..tam sakso pornoları için aranan aday yani, böyle iki de büyük halka küpe taksa, şöyle inceden inceden size baktımı da, hah dersiniz, birazdan blow a başlayacak.. öyle bir tip. istanbulluymuş bu da.
tanıştık bunla, hoca geldi derse girdi filan, biz ufak ufak muhabbete devam ediyoruz, ama kızın hal ve hareketlerini sevmedim aq..böyle beni iten bir şey var.. fazla sinsi gibi, yani, nasıl diyeyim, tam olarak tarif edemiyorum ama tam lafı gediğine koymak gerekirse "negatif elektrik aldım" diyebilirim.
içimden de kendime diyorum, "lan işte 2 ders oturcan sonra bir daha yüzüne kim bakacak, kıllık yapma".
bi ara ben sıkılıp derse yoğunlaştım, biraz sessizlik oldu.. baktım bu yandan yandan bana bakıyor, göz attım buna doğru ben de refleks icabı gayri samimi gülümseyerekten,
bu da güldü, sonra durdu durdu şey demesin mi, "kolların da baya kalınmış"
benim kaşlar havaya kalktı(diye düşünüyorum), lan o ne demek? harbiden de anlamadım ne demek istiyor, dedim,
"nasıl yani, şimdi bu iyi bir şey mi? kötü bir şey mi?"
öyle ciddi ciddi sorunca, bu da bir an duraksadı salak, "ya şey iyi canım, uzaktan zayıf gibi duruyordun ama baya yapılıymışsın"
ben hala anlamaz ifadeyle tip tip bakmaya devam edince,
"iltifat etim yani sana ya anla işte" deyip salak salak sırıtmaya çalıştı, o ara acayip kızardı tabi.
kızlar böyle işte beyler, en kendine güvenenine, en yollu görünenine bile azıcık ters çıkınca anında dağılıyor çoğu.. aslında pek çoğu özgüven yoksunu olduğu gibi, doğru dürüst iki çift laf etmekten bile aciz. bakmayın bizler kaldırıyoruz bunların götünü, biz neden oluyoruz o sunni havalarının ve erişilmez görüntülerinin varlığana.. neyse,
ben de güldüm "iyi ya saol" filan dedim, ama içimden hönkürüyorum resmen, aq edeceğin iltifatın stiline sıçayım senin ya,
"kolların çok kalınmış"mış. hee baldılarım da geniştir, döşüm de kıllıdır.. kurbanlık dana mı beğeniyon amk?
quize kadar paso lafa tutmaya çalıştı, ben de daha fazla bozmamak adına güzel cevaplar verdim.. sınavda da allahtan sınıflar karıldı da daha fazla çekmek zorunda kalmadım zilliyi..
zaten yeterince sıkıntım var, benim derdim bana yeter, bir de ortam kızlarıyla uğraşamazdım. öyle diyorum çünkü o 5 dakikalık muhabbette ne mal olduğunu anlamıştım hemen hemen.
bu arada kollarım filan da öyle dediği gibi kalın değildi beyler, spor filan yapıyordum ama daha çok bebeyiz yani, üni 1 de 65 kilo 175 boy filandım, evet zayıf göstermiyordum ama öyle iltifat konusu yapılacak bir durum da yoktu yani..mal işte..
http://fizy.com/tr#s/1ahygy
okulda artık 2 ayı devirmişiz neredeyse,
vizeler başlayacak, vizelerden sonra da bayram geliyor.
buraları biraz hızlı geçeceğim çünkü bir bok hatırlamıyorum, fazla bir şey de olmadı zaten. artık nasıl geçirdiysem vize haftasını, kafamı öyle bir sikmiş ki, belleğim o masa başındaki acı dolu saatleri bir daha hatırlamamam için iyice karartmış o kısımları.
tam vize haftasının öncesindeki hafta sonu, fenerin önemli bir maçı var, derbi olabilir..hatta sınavlar var aga deyip yurttaki malların çoğu gelmedi izlemeye, (topluca giderdik). ama ben dedim ulan fener bu be fener! sikerim vizesini..her zamanki gibi gittim maçımı izliyorum.
o ara mesaj geldi,
"slm cnm nbrsinn?"
bu kim aq numarayı tanımıyorum, cevap atmadım bende. dedim bizimkilerden biri taşak geçiyor herhalde.
sonra bir mesaj daha, "kim oldqmu yzmamşm kssra bkma, nmrnı serhattan aldm, ceren ben * "
şaka mı lan bu?
bakın burada ne bir şey demek istiyorum,
hayatta iyi ve kötü şeyler her zaman ama her zaman hep ardarda gelir..sırayla hatta..önce peşpeşe iyi şeyler, sonra da peşpeşe kötü şeyler.
kaç tane olay olduğu duruma göre değişir ama genel prensip budur yani. ve bu ikisinin arasındaki fark ise;
iyi şeylerle fazlaca mutlu olduğumuz için, onların ardarda geldiğini fark etmez ve nasıl geçip gittiklerini anlamaaz- olanlar için tanrıya şükretmeyiz, kötü şeyler ise ise bizi fazlaca mutsuz ettiği için sanki bitmek bilmezler ve bu kez tanrıya sitem etmekten geri durmayız..
o nedenledir ki, insanların ağzından hiç bir zaman "ohh çok şükür, her işim rast gidiyor" cümlesini duymaz, tam tersine hep "allahım bütün kötülükler beni mi buluyor?" u işitiriz..
aslında çoğu zaman iki durumunda yaşanma süresi ve sıklığı birbiriyle aynıdır..
herr neyse,
sanırım tipik erkek psikolojisiyle olaya yaklaşabiliyor olsaydım bu olanlar benim için harika şeyler anlamına gelirdi..zira başka zaman beni yolda görse dönüp bir daha bakmayacak hatunlar * şimdi kırk yılın başı birine aşık olduk ya, inadına bana saracakları tutuyordu..
zaten hep öyle olmaz mı? manita yaparsınız, etrafınız cicişten geçilmez, bira ara sap kalırsınız, bu sefer de etrafınızda kimse olmaz..ya hep, ya hiç yani..
bu kızlar konusunda bu şekilde "bana yazılıyorlar" diye emin konuşmamın haklı dayanaklarını da buraya sırası geldikçe yazacağım, zira daha öndceki entrylerde de dediğim gibi, her boku üstüne alınan andavallardan değilim..ayran gönüllü hiç değilim..
sikko bir cevap yazdım bu hatuna,
ama susturmaya yetmedi, ulan maç izliyorum be maç..
2-3 mesaj sonra ağzındaki baklayı çıkardı,
"ya baksana, okula başlayalı 2 ay oldu ama ben yurttan dışarı pek çıkamadım, hala yabancıyım şehre, sen kesin gezmişsindir şimdi her yerini, bir ara bana da öğretir misin? * )"
böyler bu mesajların emoca versiyonda yazıldığını hayal edin, yukardaki entrylerde taklit etmeye çalıştım yazış şeklini ama mümkün değil aq, beynimi sikti resmen. normal insan yazısına çevirip yazıcam mecbur.
ben de "yok ben de gezemedim ya pek, vaktim olmuyor, yurtta takılıyoruz genelde" yazdım savuşturayım diye, bu sefer demesin mi,
"hadi ya, o zaman daha iyi, beraber öğreniriz işte"
o ara gol mol oldu, 10 dakika filan dönmedim buna, acayip kafam kızmıştı..
sonra bu gene yazdı,
"canım orda mısın?"
canını sikerim senin..ne canı? canım ne?
tabi böyle yazamadım oraya... ahh ah..şimdiki aklım olsa..ama diyorum ya, çok toyuz be beyler.. fazla iyiyiz.. fazla safız, aman kimse kırılmasın, üzülmesincilerdeniz..
neler yazdım hatırlamıyorum ama mesajlaşmanın sonunda mutsuz değildi diye hatırlıyorum.. muhtemelen tutamayacağım bazı sözler vermiştim küçük orospuya..
Cok guzel bir hikaye.emegi gecen herkese tesekkurler ama su muzikleri de halletseniz tadindan okunmaz;)
YanıtlaSilYıl 2020 21 temmuz bi kıza deli gibi aşık oldum bu hikaye bana o kızı anımsatıyor
YanıtlaSil