17 Ağustos 2013 Cumartesi

Nasıl Piç Oldum Anlatıyorum Part 36

http://fizy.org/#s/1ah644

"özür dilerim” dedim tekrar..”yanında olamadığım için”

“senin özür dilemene gerek yok canım..bilemezdin sonuçta..ama tolga..tolgadan bir özür bekliyorum evet..”

“ben konuşayım bir onunla bakalım bu akşam”

“hayır hayır, gerek yok..lütfen..sen üzerine düşeni yaptın zaten..teşekkür ederim paylaştığın, yanımda olduğun için (:”

“her zaman..”

Durdu biraz, sonra gülmeye başladı, “senin şeyde bahanem oldu ha (: ağlayasım varmış zaten..bir de her şey üst üste gelince..diyorum ya..herkesi kaybetmeye başladım ya resmen..”

“(: ..kimseyi kaybettiğin filan yok..tolga kendini affettirecektir, ben de her zaman buradayım..sonra, anne baban da bir süre sonra yeniden başlayacaklardır..bak..böyle gül işte (: böyle düşün…sana yakışan bu (:”

Gülerek sarıldık birbirimize..

“ee..benim kızla tanışmayı hala istiyor musun bu akşam?” diye sorup sırıttım,

Güldü,

“tabi ki de (: ..”

“eh iyi madem..tolga yı getireyim mi? Barıştırırım sizi :p”

“yok ya..üçümüz olalım..”

“peki madem..ama bir ara ben de bir üçlü istiyorum..sen ben tolga..şey yani, üçlü derken, üçlü buluşma x)”

Yuh dercesine kaşlarını kaldırıp gülmeye başladı,

“ya..harbi çatlaksın sen..pislik..(: ..öf..salak oldum bende iyice, ağlaya güle (:”

Nilay göz yaşlarını kurulamaya çalışırken, ben de yavaş yavaş ayaklanmak için toparlandım, tam o sırada tolgayı gördüm kantinin önünde, selam yaptım, o da yaptım, baktım içeri doğru yönelecek gibi, el ettim gel gibisinden..biraz durdu kapının önünde..nilay fark etmedi, o hala gözlerini siliyor..sonra tolga çardağa doğru gelmeye başladı, tam 1-2 metre kala nilay da gözlerini kaldırınca gördü tolgayı,

“abi ne haber?”

“iyidir ya..bitti benim dersim, kantinden bir şeyler alıp yedikten sonra yurda gidecektim..naber nilay?”

Oha..oha tolga, bu ne resmiyet, bu ne kasış lan?..karışında devlet erkanı yok aq..kankanla sevgilin var..
Nilay bir şey söylemedi, yeniden gözlerini kurulamaya başladı..

“kanka, ben derse çıkıcam da..” deyip kaş göz hareketleriyle kızın yanına oturup konuşmaya başlaması gerektiğini anlatmaya çalıştım,

“nilay girmeyecek derse..” dedim sonra yine imalı bir tonla.. hani, bir araya getireyim de konuşsunlar diyorum yani..

Sonra nilay demesin mi?

“yoo hayır, giricem, beklebi Dakka tsigalko” deyip koluma yapıştı, destek alıp ayağa kalktı..

Lan..lan..lan…en sevmediğim durumlar bak işte.. nilay, sevgilini, yani benim kankamı cezalandırmak için beni, yani ortak kankanızı kullanmıyorsun umarım?!

Bir iki saniye durup ne yapabileceğimi düşündüm.. evet..kasmaya gerek yoktu..hem de hiç.. ikisi de samimi arkadaşımdı, hiç kibar filan olamazdım..bu duruma seyirci hiç olamazdım hele..

“hayır” dedim, sert bir şekilde, yüzüme becerebildiğim en ciddi ifadeyi yerleştirdim, “girmiyorsun.. oturuyorsun buraya, tolga, sen de oturuyorsun, konuşuyorsunuz.. duydunuz mu beni?!” deyip ikisine birden meydan okudum.. kolumu nilaydan kurtardım, tolgayı yakaladım, masaya çektim, önce direnir gibi oldu ama benim aniden bu derece ciddileşmem ikisini de şaşırtmış olmalı ki itiraz edemediler, karşı koyamadılar..

“tamam, siz oturun burada.. okey, ben kaçıyorum.. görüşürüz” deyip yanlarından hızla ayrıldım..

Eh, artık gerisi, nilayın trip ve tolganın öküzlük oranlarına kalmış yani.. benimse düşünmem gereken başka şeyler var şimdi.. gece ne bok yiyeceğim gibi mesela.. kantine inerken kafamda olan karmaşık düşünceler ile, şu anda aklımdan geçen karmaşık düşünceler arasında dağlar kadar fark var.. tabi ki şu ankiler çok daha karmaşık durumda.. sıçayım böyle zamanlamaya ben emi..

Ne olacak şimdi?..kızı bir de nilayla tanıştırıp onun üzerine mi muhabbeti keseceğim?..hay allahım ya..nasıl bir çıkmaza girdim gene..iki ucu boklu değnek.. sakin olmam gerek.. çok sakin..
bu gecelik bu kadar olsun panpalar, yarın gece gelmeye çalışacağım,

hepinize iyi geceler, yorumlarınızı esirgemeyin ;)
@arnoldi, şarkılar biraz aceleye geliyor aslında evet, ama halil sezai eleştirisine katılmıyorum, o klarnet bile adamı hasta etmeye yeter, sevmeye çalış ;)
selamlar panpalar,

bugün gelebilirim demiştim biliyorsunuz, şu an aylık raporun üzerinde çalışıyorum, eğer bitirebilirsem gece 11 gibi gelip 1-2 saat yazarım diye düşünüyorum, gene sıkıştık aq..

söz vermeyeyim ama yetiştirebilirsem gece 11 de buradayım ;)
selamlar panpalar,
dün gece gelemedim, kulak çınlamasından uyuyamadım aq (:

ama bu gece buradayım,

pek fazla yazamadım gün içinde, ayrıca biraz aceleye geldi ama hikayenin ilerlemesi açısından, kar kardır diyorum ;)
Bazen kaderinizden kaçamıyorsunuz.. yani bir şeyin olacağı varsa, olacak o..hatta daha da beteri, yağmurdan kaçarken doluya tutulmanız..

O gece de, yine bizim kafenin tanıdık masalarında, yanımda, en yakın kız arkadaşım ve şu sıralar zor bir dönemden geçmekte olan nilay, karşımda ise birlikte ufak tefek, sevimli anılar paylaşmış olduğumuz, ama gelecek planlarım açısından hiçbir anlam ifade etmeyen çiğdem ile oturmuş, çaresiz şekilde muhabbete ayak uydurmaya çalışıyor ve gecenin bir an önce bitmesi için dua ediyordum..

Korkunç bir zamanlamayla, tam bir şeyleri arkamda bırakıp, güya daha zorlu ve tehlikeli işlere girecekken, şimdi de tahmin edemeyeceğim kadar sıkıntılı bir pozisyondaydım..

Diyeceksiniz ki, “ne var olm, postayı koyar gidersin, kim ne karışabilir?” ama işte o kadar kolay değil benim için onu yapmak şu an için.. hadi çiğdem neyse de, nilaya, hele ki böylesine zorlu bir durumdayken sırtımı dönemem.. uzaklaşamam, kaçamam..

Oysa benim, aklımdaki planları işletebilmem için tamamen yalnız olmam gerekiyor.. kız arkadaş olarak yani.. yoksa hedeflerimi gerçekleştirme yolunda elbette bazı hemcinslerime ihtiyaç duyacağım..ama kadınlardan tam olarak arınmam gerek ki, işte böyle anlarda olmadık zamanlamalarla işlerimi bozmasınlar..
Kızlar ilk andan itibaren iyi anlaşır göründüler, çiğdemin tuvalete gittiği küçük boşlukta nilay koluma yapıştı,

“tsigalko nasıl tavladın ya sen bu kızı? Ay inanılmaz tatlı bir şey yanaklarını mıncırasım var (:”

“pek çaba sarf ettim denemez aslında” deyip manalı şekilde gülümsedim,

“haa.. doğru ya, yeni kankalarının kıyağıydı sana, unutmuşum bir an :p”

“üff şu muhabbeti geçsek artık? Hem, ben sanki kendi karizmamla olsa tavlayamaz mıydım yani? Bunu mu demek istiyorsun? (:”

“valla bilemiyorum.. tanıştırmasalardı, biraz zor olurdu bence :p ..zaten senin bir numaranı görmedik aslında daha, genelde armutlar ağzına pişmiş olarak düşüyor x)”

“oh..şimdi de ayı olduk öyle mi?”

“hahaha, valla hiç o yönden düşünmemiştim (: doğru bak, armudun iyisini…”

“döverim bak valla (:”

“hehe, bak agacım, sen ne yap ne et, kaçırma bu kızı.. valla hem kendisi güzel, hem de aklı başında görünüyor.. gerçi bir iki test daha yapıcam ben ona.. öyle kolay oğlan vermek yok (:”

“ohoo, sen bu hızla gecenin sonunda nikahımızı kıyarsın valla (:”

“valla olabilir aslında, artık ordan da ne yaparsınız bilmem.. hani ne gecesi diyorlar, bir şey gecesi vardı x)”

“nilaay! Sopa istiyorsun valla bak”

üzerine abanıp, şakadan omuzlarını sıktım, tam o ara çiğdem wc den döndü, bizi öyle sarmaş dolaş görmesi iyi oldu bence.. umarım kıskanır..
“bu bizim tsigalko çok çapkındır çiğdemcim, fark etmişsindir belki zaten :p”

Kız, oturduğumuzdan beri beni ufak ufak iğneleyen ve devamlı imalı konular açan nilay a genelde samimi ama temkinli cevaplar vermişti, herhalde kendince, nilayı benim bilerek, aramızdaki reaksiyonu hızlandırmak için getirdiğimi filan düşünüyordu..

Aq..aslında tam tersi..

çiğdem saf saf gülümseyip,

“bilmem ki valla olabilir” dedi, sonra gülen gözlerle bana baktı.. bence çaresiz sırıtıyorum, utanmış numarası yapıyorum, halbuki hissettiğim tek duygu sıkıntı..

“demi, o potansiyel var yani, belli şöyle bir bakınca” diye sıkıştırmaya devam etti nilay, bir yandan da sırtıma pat pat indiriyor,

“sen de biraz öyle görünüyorsun :p” dedi çiğdem yarı ciddi mimiklerle, karşı atağa geçmişti nihayet,

“aa ben mi?” diye yalandan şaşırmış göründü nilay, “yok tatlım benim başım bağlı.. gözlerimi oyarrrlar valla x)”

“hıı ben sevgilin olduğunu bilmiyordum (: tsigalkoyla tanışıyorlar mı?” diye sordu çiğdem,

“tanışıyorlar lafı az gelir bence, bir numaralı kankaları olurlar birbirlerinin (x”

“ne güzel ya (: “ diye gülümsedi çiğdem, sonra bana döndü, “senin de şansın varmış bence, en yakın iki arkadaşın aynı zamanda sevgili, güzel bir durumdur herhalde? (:”

Muhabbete katıldığım ender anlardan biriydi, ben bilerek kendimi sohbetin dışında tutuyor, hatta dakikaları sayıyordum aq..arada işte bir iki espri yapıp güldürüyorum laf geldikçe, o kadar.. hatta nilay “hayırdır sessizsin bu gece” diye laf atınca, “siz daha çok konuşun, daha iyi tanışın ;)” deyip sıyrılmıştım durumdan..

“yani..iyi tabi ya, ben durumdan memnunum..ama aradaki ilişkileri negatif etkilediği durumlar da olabilir.. bizimkilerin çok şükür karakterleri düzgün olduğu için arkadaşlıklarımız azalmak şöyle dursun daha da ilerledi..”

“hımm doğru aslında haklısın..tam tersi de olabilirmiş..ama nilaya yakışmaz yani (:”

“eyvallahh” deyip gülmeye başladı nilay, yine o yalandan racon moduna geçmişti,

“ben çok sevdim tsigalko bu kızı ya, alsana sen bunu” deyip dürtükledi beni kahkahayla..biz de güldük filan..ama nilay biraz ileri gitmeye başlamıştı.. çiğdem pespembe oldu bu öyle deyince, hani gülüyoruz, ortam da, samimi, şakalı ama tuhaf aynı zamanda..
Epey güldükten sonra çiğdem kendini toparlayıp,

“sağol canım ben de seni çok sevdim” deyip nilayın masanın üzerindeki elini kavrayıp samimiyetle sıktı.. gene gülüştüler,

Bu sefer ben,

“şey..ee ben kalkayım, siz takılın ;p” deyip yeniden ortamı sululaştırdım.. duygusal anlar, romantizm ve ciddiyet şu an en son istediğim şey zira..

“olabilir valla tsigalkocum, ben de çiğdemciğimle baş başa kalmış olurum, kız kıza dedikodu yaparız biraz :p”

“yaa, bak görüyorsun demi çiğdem? Dakka da satıldım (:”

Gülüşmeler.. gülüşmeler..

Ama ben içten içe kendimi sikiyorum..amk öyle bir durum var ki, sanki çiğdeme ben tuzak kurmuşum gibi hissediyorum.. böyle hani, nilay, beni ona yamamak için sanki benden talimat almış gibi, paso ince konulara gidiyor, imalı espriler yapıyor filan.. kız da artık ayıp olmasın diye mi bozuntuya vermiyorrr, yoksa onun da mı işine geldi bilemiyorum ama (muhtemelen ikincisi (: ) halinden gayet memnum görünüyor, yalnız arada bizim dobra ve içi dışı bir nilay karşısında zor anlar yaşadığı da bir gerçek, o tatlı tatlı utandıkça ben de utanıyorum aq..

istesen olmaz yani böyle masa, nilaya desem, “beni şu kızla böyle böyle ayarla” yapamaz aq..şimdi ise durum tam tersiyken maşallah yardırıyor..

Yalnız..

iyi de..o durumun ne olduğunu bilmiyor ki? Doğru ya, ona çiğdemle ilgili gelecek düşüncem olmadığını söylemedim ben..o da ciddi ciddi bizi birbirimize ayarlamaya çalışıyor..ben “ortada bir şey yok” derken de temkinli davrandığımı filan sanmıştı herhalde.. offf…bu işi bir şekilde doğru yöne sokmam lazım..ama direkt olarak nilaya “çiğdemi istemiyorum” dersem çok sinirlenir bana.. zaten hey heyleri üzerinde..zor bir dönemde.. sonra bir de, nasıl söyleyeceğim aq..kulağına mı fısıldayacağım kızın yanında..

O ara aklıma bir fikir geldi,

Kızlardan izin isteyip tuvalete kaçtım..
Nilaya mesaj atacaktım.. yine..tıpkı Merve olayında olduğu gibi.. işe yarayacağını ve durumun boka sarmayacağını ümit ederek tuşladım harfleri,

“yapmaya çalıştığın şeyden vazgeç, çiğdemle ilgili emin değilim, sonra anlatacağım”
Yazdım..10 metre mesafedeki masada oturan nilay a mesajımı yollamıştım..ne salak durumlar aq demi.. ooff..of..

ilk bölümde gereken mesajı veriyor, ikinci bölümde nedenini üstü örtülü şekilde açıklıyor, üçüncü aşamada ise, aniden kızmasını ve tepki vermesini önlemek için gizemli bir finalle, topu ileriye atıyordum.. gerçi ileri dediğim, daha yurda bıraktığım anda mesajı çakardı bana ama neyse..kar kardır..

Elime yüzüme su çarptım.. hamlemin işe yaramış olmasını umarak tuvaletten çıktım.. inşallah şu mesajı görmüşsündür nilaycım..
Masaya gittiğimde, çiğdemi her zamanki gibi gülümser halde, nilayı ise, gülümseme taklidi yaparken buldum.. gözlerindeki donukluk, mesajı gördüğünün işaretiydi.. sırıtarak oturdum yanlarına tekrar,

“ne konuştunuz bakalım arkamdan? :p”

“oohoo çok dedikodunu yaptık” deyip güldü çiğdem,

Nilay biraz duraksadıktan sonra, “aynen.. senden konuştuk.. kıza ne kadar tehlikeli olduğundan bahsettim, muhtemelen bu geceden sonra görüşmezsiniz bir daha (:” deyip sahte olduğunu sadece benim anladığım bir biçimde gülümsedi..

“deme ya..öyle mi çiğdem? Neler hurafeler anlattı sana benim hakkımda (:”

Kız gene güldü, bir şey anlatıldığı yoktu canım.. nilay, aldığı mesajın cevabını, benim anlayacağım dilden vermişti sadece..ama çiğdem oyuna devam etti,

“dost acı söylermiş tsigalkocum.. nilay da bütün sırlarını döktü iki dakkanın içinde.. korktum senden valla :p”

Gülümseyerek nilaya baktım, “aşk olsun nilay.. gene mi satış?”

“amin canım” deyip yine imalı imalı gülümsedi bizimki.. sonra,

“sana da bir aşk lazım aslında bu aralar, ama önce benim onayımdan geçmesi lazım talihlilerin” diye ekleyip çiğdeme kaçamak bir bakış attı,

Aq senin nilay emi.. sıçtın, bari sıvama..ben ne diyorum sen ne yapıyorsun..

çiğdem,

“hımm, testi geçmek lazım diyorsun” deyip nilaya ortak oldu, gülmeye başladılar..

“aynen.. benim onayım olmadan tsigalko kimselere gidemez.. demi tisgalkocum?”

Sıkıntıdan gebermek üzereydim..bu halimi ses tonumda olabildiğince uzak tutmaya çalışarak,

“aynen.. nilay ne derse o…kendisi validemin üniversite şubesi sayılır :p”

Gene gülüşmeler.. gecenin sonu nereye varacaktı merak ediyorum zira iyice boka sarıyoruz gibi bir his var içimde..
bu gecelik benden bu kadar panpalar,
fırsat buldukça yazacağımı biliyorsunuz ;)

yorumlarınızı esirgemeyin,
bu arada tahminler arasında çok enteresan şeyler var, hayal gücünüz muazzam aq x)
selamlar panpalar, bu gece bir arkadaşdayım, o yüzden yazamayacağım, ama hafta sonu yaklaşıyor, yine seriye bağlarız ;)

görüşmek üzere (:
iyi geceler panpalar,
yarın saat 22.00 gibi,
pazar da fener maçından sonra geleceğim,
şu anda da elimde 3-5 partlık yazı var ama toplu girmek istiyorum yarın, daha güzel olur.

hepinize sevgiler,
yarın 22.00 de görüşmek üzere ;)
iyi geceler panpalar,
biraz daha erken geldim ama vaktim çok az, hemen partları atıp, siktir olmam lazım.
yarın maçtan sonra gene gelicem, söz verdiğim gibi ;)
Aniden vekil validem olarak atanan nilayın masadaki manevralarını şaşkınlık ve kaygıyla takip ediyordum..

imalar havada uçuşuyor, kahkahalarımız ise onların altında yatan anlamları bastırmaya çalışıyordu..
Gece sonuna doğru iki kız o derece birbirlerini sever oldular ki, artık birbirlerine yiyecek isimleriyle hitap etmeye başladılar, nilay sırasıyla lolipop ve muzlu pasta oldu, çiğdemin lakabıysa nilaya göre karamelli çikolata idi..

“siz birbirinizi dişlemeden kalkalım bence (:” deyip ortamı yeniden gülüşmelere boğdum, “ben neyim peki?”

Nilay düşünürmüş gibi yaptı, sonra, “senden olsa olsa kadayıf olur, hem saçlarınla da uyumlu, böyle kıvrık kıvrık :p”

“eyvallah, künefe ya da kazan dibi olmakta vardı yani, gene iyi yırttık (:”

Sonra çiğdeme döndüm, “sence? (:” deyip yavşakça sırıtarak sıkıştırdım kızı.. herhalde bu gece masaya geldiğine lanet etmiştir, nilay imalarıyla o kadar utandırdı ki kızı, bütün gece pespembeydi zaten..

Görünmez birinden yardım istermiş gibi (bu moda giren insanın tipi çok sevimli oluyor lan, dikkat edin siz de rastlamışsınızdır) sağa sola kaçamak bakışlar attı, sonra sevimli yüzünü daha da masum hale getiren bir gülümsemeyle, “şey olabilir..ee..”

Israrcı bakışlarım ve yüzümde gülümsemeyle süzmeye devam ettim, gülmeye başladı, “valla ne desem ki aklıma bir şey gelmedi (: kötü bir benzetme yapıcam diye korkuyorum (:”

“kız kadayıf işte yaa, üzerine kaymağı da koyucaksın..ooh miss x)” nilay haytalığa devam ediyordu..

“hımm şey, işte, bence de kadayıf evet :p” deyip durumdan sıyrıldı çiğdem,

Bunlar öyle dedikçe, benim de aklıma “götümdeki kıllar kadayıf oldu” deyimi geldi aq (söyleyen kişi yaşlandığını ima eder) gülmeye başladım.. kadayıf ne aq..gülmeyin la siz de..

Masadan kalktık,

Kızları yurduna bırakacağım, yolda bir koluma çiğdemi, bir koluma nilayı aldım, biraz da sokaklarda dolandık, ılık nisan gecesi, ışıltılı şehir sokakları, hala kalabalık, insanlar geziyor be..kimileri için belli ki daha gece yeni başlıyor..
Yol üzerinde önce çiğdemi bıraktım, sarıldık, gündeki teyzeler stili öpüştük, ama ayrılırken 1-2 saniyeliğine elimi yakalayıp bıraktı.. kaşla göz arasında.

Bu temas kalbimin atışını hızlandırmak için yetmişti zaten, ama yetmezmiş gibi bir de nilayla askerlik arkadaşıymışçasına sıcakça sarılarken attığı kaçamak bir bakışla resmen yüreğimi titretti.. beyler..bu kız cidden güzel.. huyu da güzel…anlaşıyoruz da..ee..peki ben bela mı arıyorum?..ne uğruna? Eski bir kaşardan intikam almak uğruna..off..of..yine filler tepişiyor beynimin içinde..ah be nilay.. böyle de zamanlama olmaz ki? Yeniden zorlaştırdın her şeyi benim için..

Kızlar epeyce sarılıp öpüştükten sonra ayrıldılar, nilay ekstra olarak çiğdemin yanağından makas aldı, gene gülüştüler, çiğdem içeri girdikten sonra bize tekrar el salladı ve binanın girişinden geçip gözden kayboldu..

Nilayla baş başa kalmıştık ve yürüyecek 10 dakikalık da bir yolumuz vardı.. yeter de artar bana, söyleyeceklerim için..
Ama kız yine benden erken davrandı ve,

“olm bu kızı yerim ben ya (: cidden bunu kaçırma artık, adam gibi bir ilişkin olsun bir kereliğine.. sahi sen ne saçmaladın öyle mesajla bakiym?”

Cümlesinin ikinci kısmını duymazdan gelip,

“testinden geçti yani?” deyip ters ters gülümsedim,

“geçti geçti de, sen soruma cevap ver”

“ya sen o sorudan önce şunu bir söyle bana, ne yapmaya çalıştın bu gece masada Allah aşkına? Bütün gece saçmalayıp durdun, kızı da utandırdın, beni de kötü duruma düşürdün, sanki bilerek bu ortamı ayarlamış gibi?!”

Gözlerini iri iri açıp yüzüme baktı,

“gerizekalı, sana yardım etmeye çalışıyordum ben, gayet de güzel geceydi bence, elini tuttu demin, görmedim sanma, olucak işte işiniz, bir baş başa kalmanıza bakar.. insan bir teşekkür eder..”

“iyi de nilay, ben senden böyle bir şey istemedim ki?”

“tamam istemediysen bile ben yaptım işte, aranızı yapan ben oldum..”

Başım dönmeye başlamıştı.. yine mi aynı meseleye dönmüştük,

“haa.. anladım..yani kızı tuğçeler değil, sen ayarlamış olmak istedin bana yani.. okey..anlıyorum.. anlıyorum da..ya sen benim bu kızı istediğimi nerden çıkardın söylesene!!!”

son kelimelerim sokağı inletti.. uzun zamandır birine böyle bağırmamıştım herhalde..bu kişininse nilay olması elbette talihsizlik ve haksızlıktı..o kadar hak eden varken.. başta kendime bağırmalıydım zaten..
nilay yürümeyi bıraktı.. öylece sabit durdu kaldırımın ortasında..ben de bir iki adım geriye atıp yeniden yanına geldim, koluna asıldım yürümesi için..ama yüzünün halini görünce duraksadım…gene ağlamak üzere..aq iyice sulu göz oldun ha..

“kimi istiyorsun o zaman?” dedi miyavlar gibi..”belanı mı arıyorsun?”..
Birkaç saniye kalakaldık öyle.. insanlar uzağımızdan akıyordu ama, zaman durmuştu..
“kimseyi.. kalıcı birini istemiyorum..”
Derin bir nefes çekti..az önceki ağlamaklı halini toparlamaya uğraştı,
“sakın ağlayayım deme” dedim soğuk bir şekilde, “iyice sulu göz e bağladın, nerde o eski güçlü nilay?..kendine gel..”
Ben böyle deyince ters etki yaptı gene aq..yeniden yüzü buruşmaya başladı, ama öfkelenmişti de, inadına tuttu göz yaşlarını,
“bana bağırma bir daha” dedi, tehdit ya da imadan uzak bir sesle.. rica eder gibiydi..o böyle ılımlı davranınca ben de öküzlüğe gerek yok diye düşünüp,

“peki, pardon..ama insanların benim yerime karar vermesini sevmiyorum..o yüzden kızdım sadece..”

“olm sen kendini bitireceksin bak.. nilay demişti dersin..ne alıp veremediğin var şu kızlarla, aşk meşk meseleleriyle anlamadım.. kızla o kadar yakınlaşmışsın, şimdi de kalmış istemiyorum bilmem ne..gösterip de vermeme derler buna..”

Gerçekler yüzüme çarpılınca biraz utandım,

“hadi yürümeye devam edelim.. yurduna geç kalma..”

“hep ayşen yüzünden mi bunlar?”

Bu kez duraksayan ben oldum.. sonra derin bir nefes çekip yeniden yürümeye devam ettim, gene bam telime basmıştı, gene bağırtacaktı beni ama tuttum kendimi..

“git yüzleş o zaman abicim kızla? Git konuş..de, böyle böyle..”

“nilay…benim özel hayatımdan konuşmayalım artık olur mu?..tolgayla aranız düzeldi mi sizin? Ne yaptınız bugün ben gidince?”

“ama yok ya, bence senin bahanen o kız…sende doğuştan var bir psikopatlık..”

“herhalde barıştınız değil mi? Zaten neşeli gördüm bu akşam seni, tolga öyledir ama, pek dargın, kırgın kalamaz..”

“insanlara acı çektirmeyi seviyorsun..ruh hastasısın farkındasın değil mi? Hepsinin bahanesi de ayşen..ne kızmış bee.. gören de dünya güzeli sanır... ”

Dişlerim titreyerek,

“ailenle görüştün mü bugün? Nasıl, olumlu bir görüşme var mı?”

“bırak ya..biz boşa konuşuyoruz.. adam bütün dünyadan intikam almaya yemin etmiş, şansın var, bir şekilde tavlıyorsun, kurban buluyorsun kendine, ama merak ediyorum acaba tipsizin teki olsan ne yapacaktın? Büzülüp ağlardın her halde bir köşeye..”

Bardak taşmıştı..

“nilay!!” diye bağırıp çenesine yapıştım..”kes sesini artık çakıcam ağzına”..tuttuğum elimle ittirdim, bu kadar hoyrat olmak istememiştim ama bedenimin kontrolü sanki bende değil gibiydi..bir anda, sanki durumu dışarıdan izleyen üçüncü bir kişi gibi hissettim kendimi.. neyse ki kız epey sendelese de düşmedi..

Toparlandığında yüzünde gördüğüm duygular karmaşasının içinde, öfke, nefret, hayal kırıklığı bolca vardı.. olumlu bir şey bulamadım..

üzerime yürüdü, yumruk yaptığı elleriyle omuzlarımdan ittirdim beni, “ağzına sıçayım senin, ne halin varsa gör..” diye bağırıp hıçkıra hıçkıra , hızlı adımlarla biraz ötedeki yurduna doğru ilerlemeye başladı..

Peşinden gitmeyi düşündüm bir an..o bana lanet edip ağlayarak yanımdan uzaklaşan, benim en yakın arkadaşlarımdan biriydi lan? Gidip durdurmam gerekirdi onu, af dilemem, affetmem gerekirdi..

Ama gitmedim.. olduğum yere çivilenmiş gibi, sadece baktım arkasından.. biraz sonra o döndü arkasını, son sözlerini söylemek için herhalde, içinde bir şey kalsın istemiyordu,

“beter ol..mutlu olamazsın sen..”

Yine aynı sözler.. kimseyi sevemeyeceğime, mutlu olamayacağıma dair..bu duyduğum kaçıncı haykırış.. sanki kendim bilmiyormuş gibi.. yüzüme yüzüme vuruyorlar..
Yurda ulaşana kadar izlemedim.. arkamı döndüm.. ellerim ceplerimde, omuzlarım düşmüş, aklım tamamen bomboş bir vaziyette ilerlemeye başladım kendi yurduma doğru.. biraz sonra da bir ıslık tutturdum.. usulca, iç çeke çeke yürüdüm tanıdık yolda..

Az önce bir arkadaşımı mı kaybetmiştim ne yine?..

Yok canım.. sadece tartışmıştık.. tıpkı tolgayla tartıştığı gibi, benle de tartışmıştı işte..

“hayır tsigalko..sen ona neredeyse vuruyordun?”

içimden gelen o sesi sikeyim..

O sahneyi hatırlayınca sıcak bastı, ensemin, yüzümün yandığını hissettim..lan.. kıza resmen şiddet uygulamıştım..ya ittirdiğimde yere düşseydi? Ya bir tarafını kırsaydı, başını vursaydı?..arkadaşımdı lan o benim..bu gece, kendi onca derdine rağmen, yine de safça da olsa benim iyiliğim için bir şeyler yapmaya çalışan, benim mutluluğumu isteyen.. kankamdı lan?..nilaydı oğlum bu..herhangi bir kız değildi…ebru, mine bile değildi.. nilaydı bu nilay?!

Az önceki rahat ve atarlı tavırlarım bir kenarda kalmış, artık tam tersi, oldukça kötü bir ruh haliyle ilerlemeye başlamıştım…yok be abi.. doğrulmazdı benim belim.. asla düzelmezdi hayatım, halim..

Hep bir psikolojik harp, hep kendimle ve etrafımdakilerle bir savaş..bir türlü yoluna koyamıyorum.. düşünceler, duygular beynimin içini oyuyor, amacıma odaklanamıyorum..

Düşünceler.. duygular..

Evet.. gerçek bir canavara dönüşmeme engel olan yegane şey bunlar…yani amacıma ulaşmamda, önümdeki barikatlar..

O zaman düşünme tsigalko?

O zaman hissetme?

Mümkün mü ki bu?

“mümkün..ben seninleyken hepsi mümkün.. daha önce neler yaptığımıza bir bak? Harika bir ikiliydik seninle”

Bu tanıdık, kötücül sesi uzun süre sonra yeniden duymak tüylerimi ürpertmişti.. sanırım onu siz de en az benim kadar iyi tanıyorsunuz..
“ne zaman işi duygulara bağladın, olacakları düşünmeye, hesaplamaya başladın, o zaman hayatın çıkmaza girdi yine.. bunlar seni bitirir tsigalko.. başkaları için olumlu bir özellik olabilir, ama senin tabiatına ters.. başından beri, olmadığın bir şeye dönüşmeye çalıştığını sanıyorsun.. halbuki tek yaptığın, zaten olduğun şeyi inkar etmek?! “

Soğuk terler sırtımı ıslatmış, alnımda birikmişti.. elimin tersiyle sildim alnımı..bir kaç adım daha atıp bir sokak lambasına yaslandım…derin bir nefes daha çektim şehrin lezzetli havasından..

şimdi..tam da şu anda bir karar vermem gerekiyordu.. yine..ve yeniden…ama bu sefer pek kolay dönebileceğim bir seçim olmayacak bu..kan ile imzalanan bir yemin gibi..bir seçeceğim, pir seçeceğim hayatımın yol haritasını..

“ben de hatalar yaptım” diye konuştu iç ses..”seni olmayacak insanlara yönlendirdim.. içindeki son vicdan kırıntılarının harekete geçmesine neden oldum..ama bu sefer tamamen amacımıza yönelik çalışacağız.. skor yapacağız tsigalko…bol bol..ta ki gerekli barajı aşana kadar.. senin düşünmene gerek kalmayacak artık.. hepsini ben halledeceğim..sen.. sadece bana bırak kendini.. uçurumdan bırakır gibi değil.. senin iyiliğini isteyen bir dostun kucağına bırakır gibi.. senin tarafında olduğumu anla artık..”

Açık gökyüzüne, yıldızlara baktım.. dizlerimde derman kalmamış gibiydi.. neredeyse direğin dibine çökecektim.. kaçamazdım artık.. toparladım demiştim, iyileştim demiştim ama.. belli ki teşhisi baştan yanlış koymuşum, tedaviyi yanlış yerlerde aramış, kaybolmuşum…

Telefonumu çıkarıp saate baktım..00.03..bir de mesajım var..

çiğdem, gece için teşekkür ediyor..

Gözelerim, meteorologlar gibi yine yıldızlarda dolaştı…eh, tavan olmayınca, gök yüzüne bakıyoruz malum..bu sefer hesaplaşma için yurdu ve yatağı bekleyemedim.. olağan üstü genel kurul aq..

Her zaman ki gibi göz alıcı parlaklıkta olan, arada titreşen ışığıyla sanki bana göz kırpan, diğerlerinden çok daha ayrı.. çok daha benzersiz.. çok daha yalnız.. istikrarlı ve sabit olan kutup yıldızına takıldı gözüm..nam-ı diğer demir kazık..

O an kararımı verdim, bileğimi kestim, damlayan kanlara bandım kuş tüyünden kalemimi, yeminimi imzaladım.. mührü bastım.. ucunu yaktım..ve karanlık ortağımın avuçlarına bıraktım..

Sonra, çiğdemin mesajına baktım.. eski varlığımın yarım bıraktığı, bitirilmesi gereken bir iş.. dolaylı olarak beni tuğçe ve sedadan da uzaklaştıracaktı.. nilayla zaten ipler kopmuştu..

Ve bunca, bilinçli yalnızlaşmanın arasında, benim gidip tutunacağım ve tıpkı eski günlerdeki gibi ortamların tozunu atacağımız bir adam vardı…zaman, hovardalık zamanıydı..
Nisanın sonuna doğru yaklaşırken, basketbol takımımızın da programı yoğunlaşmaya başlamıştı..ilk hazırlık maçımızda özel bir üniversiteyi 70-42 gibi farklı bir şekilde mağlup etmeyi başarmış, bir sonrakinde de şehrimizden bir başkasını 74-30 ile ezerek yolumuza devam etmiştik.. komşu şehrin lisevari üniversitesini de, sikko salonlarında 60-24 ile parkeye gömdükten sonra, ege bölgesinin iddialı takımlarından biri olduğumuzu, en azından kendimize kanıtlamıştık..

önümüzdeki yıl resmi turnuvalarda Türkiye şampiyonluğu bile hedefleyebilirdik.. gerçi Marmara ve iç anadoludan oldukça kuvvetli rakipler bizleri bekliyor olsa da, kendimize güvenimiz tamdı..

ilk beş çıkamıyor olmak ve sadece şutör görev adamı olmak başta biraz koydu yalan söylemeyeceğim, ama görevinizi iyi yaptığınız takdirde , hele bir de takım olarak iyiyseniz, her türlü keyif alabiliyorsunuz, bütün maçlarda çift hanelere çıkmayı başardım, sayıların tamamıysa 3 lük ve faul atışlarından geldi,” bir tane turnike, penetre yapmaz mı bir adam” demeyin, herkesin yeteneği farklı, bizden bu kadar (:

Takımımızın çok iyi olduğunu söylemiştim demin.. hakikaten de öyle.. zaten kısır geçmesi muhtemel olan maçlarda, pek de profesyonel diyemeyeceğimiz rakiplerimize yaptığımız ölümcül savunma sayesinde, onları bazı periyotlarda tek hanelerde tuttuğumuz oluyor, çoğu zaman maçın ortasından sonra disiplinden koparıp, alanın atmasına (ve dolayısıyla kaçırmasına) neden oluyorduk. Hatta komşuya periyodun birinde sadece 4 sayı attırmıştık..ben rakip koç olsam oturur ağlardım aq (:

Fark ettiğiniz üzere, spor, karanlık ve zorlu zamanlarımın ardından yeniden güneş gibi doğmuştu hayatıma..tek farkı ise, bu kez bir kaçış yolu olarak değil, amacıma ulaşmakta bir araç olarak kullanıyor olmamdı onu..

Sosyal aktiviteler, pek çok insanla tanışmanıza, kaynaşmanıza yol açar,

Basketbol maçları, onların getirisi olan şehirler arası seyahatler, sosyal sorumluluk projemiz ve etrafımda olan doğru adamlar ile, doğru yerlerde olmam sayesinde, 2-3 hafta içinde, okulun başından bu yana tanıdığım kadar daha insan tanıdım, bir o kadar ortam gördüm..

Birkaç gün sonra eve gidecektim, taşınıyoruz beyler.. çocukluğumun geçtiği mahalleden, odamdan, evimden, anılarımdan ayrılıyorum.. doğrusu, bu yeni hayatıma geçişte, beni geçmişe bağlayan son köprülerinde yakılması, son kalelerin de düşmesi, tuhaf bir rastlantı, kaderin her zamanki ironik hallerinden bir başkası..

Ama ondan önce, az önce hızlandırılmışını okuduğunuz 2-3 haftalık zaman diliminin öğrenmenizi istediğim önemli olaylarından bahsedeceğim.. yeniden günlüğün sayfalarına, anılara dalma zamanı (: ..
bu akşamlık bu kadar panpalar,
gitmem lazım,
yarın gene geleceğim, atamadığım bir kaç partı ve yenilerini de yükleyeceğim inş.

görüşmek üzere (:
selamlar panpalar,
söz verdiğim üzere buradayım (:

özel mesajları cevapladım önce o yüzden 10 dk rötar oldu,
bir kaç dk içinde başlıyoruz, yerlerimizi alalım ;)
Morfinin ne olduğunu hepiniz az çok biliyorsunuzdur, cerrahi operasyonlar öncesinde hastaya enjekte edilerek dozuna göre lokal bir hissizlik ya da bilinçsizlik durumu oluşturan kuvvetli bir yatıştırıcı. Uygun dozda kullanılan morfin, sizi ameliyatın tarifsiz acılarından koruyacağı gibi, doz aşımı halinde bir daha uyanamayacağınız bir uykuya da dalabilirsiniz..

çiğdemle aramızdaki ilişki, aramızda kesip atılması zor bir bağ oluşturmuştu.. adeta göbek kordonu gibi, öylece sökmek ya da koparmak, acısız mümkün değildi..ben de bu bağı, biraz morfinin de işin içine gireceği, profesyonel bir müdahale ile devre dışı bırakmaya karar verdim.

Kadın-erkek ilişkilerinin morfini de ilgisizliktir.

Varlığını sona erdirmek istediğiniz ilişkilerde, karşı taraf ve sizin için acıyı önleyici olurken, bazen de devamını istediğiniz ilişkilerde yanlış kullanımlarla, sevginin ölümüne sebep olabilir.

çiğdeme ilgisiz kalmak, mesajlarına geç cevap atmak, davetlerine iştirak etmemek, her hangi bir davette bulunmamak, o mesaj atmadıkça atmamak, aramadıkça aramamak, msn de engellemek gibi birçok parçadan oluşan, belki hemen değil ama orta vadede aradaki elektriği söndürecek bir stratejiydi.

işe yaradı da..şimdi dönüp eski mesajlaşmalarımıza baktığımda kendimi Tibet öküzü gibi hissediyorum gerçi aq ama o zaman bunu yapmam gerekiyordu, yaptım.. şimdiki aklım olsa çok daha farklı olabilirdi, yine de hayatımın şu son birkaç ayına baktığımda, verdiğim hiçbir karardan pişman olmamam gerektiğini ve yaptığım onca hataya rağmen, Allahın sevgili kulu olmamdan mıdır nedir, her seferinde dört ayak üzerine düştüğümü görmek beni sevindiriyor.. böylesi kararsızlık ve yanlışlarla dolu bir geçmiş, pek az kişiye nasip olur.. çünkü pek az insan bu derece dengesiz ve aptaldır..o azınlık grubun içinde bulunmaktan ötürü gurur duymuyorum..

öğle aralarının tadı kaçtı bu aralar biraz, önceden bir toplanırdık, bizim beşli ve nilay.. gır gır şamataya doyum olmazdı..

şimdi karşımda sadece neco var, oturmuş sodalarımızın eskortluğunda tavuk sotelerimizi bitirmeye çalışıyoruz..

Az sonra Alper, nuriş ve alperin yeni kız arkadaşı hilal (şu daha önce bahsettiğim sessiz kız) gelip masamıza katılıyorlar..

Gözlerim tolgayı ve nilayı da arıyor ama yoklar.. yanlış anlaşılma olmasın, tolganın nilayla aramızda olanlardan haberi yok, zira hala normal davranıyor bana.. zaten nilay bunu ona anlatmayacak kadar onurlu bir kızdır..ama sanırım ikisi barıştıktan sonra, tolga, kız arkadaşına geçirdiği zorlu dönemi atlatması adına daha fazla destek olmaya çalışıyor, onu baş başa kaldıkları köşelerde teselli ediyor, yanında olduğunu göstermeye çalışıyor.

Alperin naif kız arkadaşı hepimize kibarca iyi dileklerini sunup masadan ayrıldı, derse gitti, Alper eşlik etmek istedi ama kız masadan ayrılmasına gerek olmadığını söyleyerek, bir anlamda bu tayfanın arkadaşlığına da saygı duyduğunu ve bozma-yıpratma amacında olmadığını göstermiş oldu..iyi kız valla.. aferin..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder