14 Ağustos 2013 Çarşamba

Nasıl Piç Oldum Anlatıyorum Part 20

sol... sağ.. tekrar sol..

arka plandaki hareketli müziğin ve darbelerden çıkan efektlerin de verdiği gazla, partnerimin eline geçirdiği bloklara ardı ardına yumruklarımı sıralıyorum..

tekrar sağ... sol..sol.. sağ..sol..

müthiş bir deşarj yöntemi, vücuda faydalı.. bunu nasıl daha önce keşfedememişim?

pelte olmuş bir biçimde, kollarımı bükmeye bile zorlanır vaziyette bitirdiğim bir kick boks antrenmanının ardından yurda doğru yola koyulmuştum..

puff.. hayatım yoğun mu yoksa bana mı öyle geliyor?
düzenli bir ilişki
düzenli spor
farklı arkadaş grupları
farklı istekler
farklı planlar
1 i fazladan olmak üzere 8 ders.. alınması gereken iyi puanlar..

bunların hepsine birden sahip olmak ve idare edebilmek pek kolay iş sayılmaz, hele ki benim gibi zaman bencili bir insan için..

başta tolga ve ebru olmak üzere, bilen arkadaşlarım vizelerin ortasında bile spora devam etmemi yadırgasa da, bu benim için bir iç disiplin meselesi. zamanı yönetmeyi, onu iyi kullanmayı öğreniyorum, bazen pastanın bazı dilimlerinden fedakarlıklar yapmak gerekiyor (hele ki böyle sınav zamanları) ama altından kalkamayacağım bir durum olmamalı..
panpalar bir sorun var sanırım sözlükte, partları giremiyorum tam olarak
neyse bakalım, şimdilik word e yazıyorum, ilerleyen saatlerde tekrardan atmayı deneyeceğim
:) panpa anlıyorum ama bir sıkıntı var, sebebini anlayamadım, baksana boş geliyor entryler..:/
..böyle zamanlar hep ilk özveriyi uykumdan yapmışımdır, evet, 8 yerine 6, gerekirse 6 yerine de 4 saat uyurum.. uykunun beni hantallaştırmasına izin vermemeliyim.. tabi tamamen uykusuz kalmak da olmaz, vücut direncimi korumam lazım..
sonra, dünyanın en anlayışlı kız arkadaşı ebru sayesinde birlikte geçirdiğimiz zamanlardan kesinti yaparak o cephedeki birliklerimi benim için vazgeçilmez olan alanlara kaydırıyorum,
arkadaşlar.. sevgililer..yatağım.. onların bir yere gittiği yok..ama zamanla yarıştığım bu hayat düzeninde az önce bahsettiğim iki maddeyi kesinlikle kontrol altında tutmaya ve öncelik vermeye çalışıyorum.

yine de hayat son derece karmaşık bir organizma (evet, tamamen organik bence) ve çoğu kez evdeki hesap çarşıya uymadığı gibi, küçük aksilikler ve sürprizler de yaşanabiliyor,

kurduğunuz alarma rağmen uyuyakalıp 90 dakikalık sınavın son 40 dakikasına yetişebilmeniz gibi mesela..

beyler, aramızda kalsın ama bu geçen dönem ki vize performansımı, bu kez mumla arıyorum (hem de onca ağırlık vermeme rağmen)
kafam karışmış ve ters köşeye yatmış bir şekilde çıktığım her sınav sonrası, "iki koltukta taşıyabileceğimden fazla mı karpuz yükleniyorum acaba?" diye kendime sormadan edemiyorum..

sokayım.. yoğun hayatıma.. sahte bir şişkinlikten başka bir şey değil oysa ki..
ben hayatın içine gittikçe daha fazla sıkışırken, benimle aynı paralelde olan dostlarım ise sanki daha da rahatlıyor gibi,
tolga, vizeler arefesinde başlayan ve yoğun sınav haftalarını henüz geride bıraktığımız şu günlerde de doludizgin devam etmekte olan bir ilişki yaşıyor nilayla.. güzel çift oldular.. buna vesile olduğum için mutluyum. öte yandan, bir diğer yakın arkadaşım alper (ki son paylaştıklarımızdan sonra artık daha da yakınız) kafasını boşaltmasının da sayesinde, sallantıda olan ilişkisini biraz toparlamış gibi görünüyor,
ebru..o zaten her zaman mutlu, hiç şikayet etmiyor.. yorgunluktan mızmızlaşan tsigalkoya bile sevecen bir şekilde katlanmayı başarıyor.
oradan oraya koşturmakla geçen ve iyice monotona bağladığım hayatımda benim de biraz değişikliğe ihtiyacım var gibi görünüyor, alper gibi, ben de kafamı biraz dağıtmalıyım. telef olmuş bir şekilde çıktığım sınav haftasının ardından şöyle sağlam bir içim, üzerine 2 gün boyunca yataktan çıkmamak dinlendirici ve güzel bir çalışma olabilir gibi görünüyor, gerçi her zaman yaptığım şey aq..o bile monotonlaştı artık.
çok değil, sadece 1-2 ay önceki hayatım ise tamemen değişimler ve aksiyon üzerine kuruluydu oysa ki,
serhat ile olan fiziki münasebetim, ebruyu zihnen aldatıyor olmanın verdiği adrenalin, yeni insanların ve yeni ortamların bünyede yarattığı kıpırtılar.. şimdi, birden bire hepsine alışıvermiştim yine.. aslında en başından beri farklı bir şey yoktu ya zaten.. aynı insanlar, aynı kadınlar, aynı adamlar.. aynı acıları yaşamış adamlar.. aynı içki masaları.. aynı bira bardakları.. aynı muhabbetler..
henüz 20 mimde bile olmamama rağmen, kendimi böyle, sanki çok bir bok biliyormuş gibi, feleğin çemberinden geçmiş gibi triplere ve havaya sokmaktan nefret ediyorum ama “thats the truth” dostlar..”gerçek bu”..bize biçilmiş rolleri oynuyor, kalıplaşmış hayatlarımızı yaşıyor, adeta kendimiz için değil, etfamızdakiler için nefes alıyor, onlar için çalışıyor, onlar için gülüyor, onlar için ağlıyoruz..

her şey o kadar belli ve o kadar net çizgilerle çizilmiş ki..doğarsın, büyürsün, okula başlarsın, iyi bir lise kazanmaya çalışırsın, iyi bir üniversite kazanmaya çalışırsın, sonra onu bitirmeye uğraşırsın, yetmez, bu kez de iyi bir iş için yırtınırsın.. evlenirsin, çocukların olur, bu kez onları büyütür ve okutursun.. emekli olursun..ve nihayet geberip gidersin..
ne halt edersem edeyim bu kalıbın içinden çıkamayacak gibi hissediyordum.. bilmem, size de böyle oluyor mu arada ama, bana bazen, sistemin çarkları arasına kaptırdığım kolumun bacağımın ardından sürükleniyormuşum gibi geliyor.. öyle olmak zorundaymışım gibi..iyi bir öğrenci, iyi bir evlat, iyi bir eş, iyi bir baba olabilmek için, nereden geldiği bilinmeksizin beynimize kazınmış sayısız ritüeli tekrarlayıp duruyoruz..ne için? kimin için?..

tüm bunların yanı sıra, sizlerin de bildiği gibi, benim o ara bazı özel problemlerim de mevcut.. hala kayıp kişiliğimi arıyor, artık gerilla sistemine dönmüş olan içimdeki savaşı tamamen sona erdirmekle uğraşıyorum. ayrıca alperle yaptığımız o malum derin konuşmada kafama takılan ve beynimi kurcalayan şu “gerçenten sevmiş miydi? yoksa sadece gurur mu yaptım?” meselesi de var tabi..
buna da bir cevap üretmem lazım, aksi takdirde artık yüzünü bile görmek istemediğim tipleri günün büyük bölümünde aklımın içinde tepişirken seyredeceğim..
neyse ki kader, bu tip anlarda bana yeni kapılar açmakta her zaman cömert davranıyordu.. yeni kapılar açıyordu ki, ben, mutlak kötülüğe ve karanlığa olan yolculuğumda pes etmeden ilerleyebileyim..
işte o kapılardan biri de, alperin eski bir konuyu ısıtması sayesinde açılıvermişti yine..
http://fizy.com/#s/2jxi15

artık iyice samimi olmamızın verdiği rahatlıkla omzuma hafifçe patlatıp yanıma oturmuştu,

"kanka, sana şu bahsettiğim eskişehir gezisi teklifim hala geçerli ;) sözde sınıf öncesi filan yapacaktık ama, kaynadı arada, arkadaşlar bekliyor hala * "

farklı bir şehir? yine farklı insanlar ve farklı bir evde yaşanacak başka bir gece daha mı?
aslında deminden beri dediğim gibi, farklılık tam olarak da ihtiyacım olan şey, çünkü başkasının belki de uzaktan bakarak gıpta ettiği şeyler artık bana sıradan ve hatta bunaltıcı gelmeye başlamıştı, sevgiliden, dostlardan, aileden gizlice yapılacak bir kaçamak, grinin hakimiyetindeki yaşantıma belki biraz renk katabilirdi..

"kibarlık olsun diye sormuyorsun değil mi? * "

"aşk olsun be aga, daha nasıl içten çağırayım? * "

"öyle olsa iyi olur valla alper, çünkü çok bunaldım bu aralar, şu vizeler beni bitirdi, bir hava değişimine ihtiyacım var.."

"helal be, geleceğini biliyordum * "

eh, bu aralar birimizin kuyruğu gibi olduk zaten aq..

"kim kim gidicez?"

gözleri bir an düşünceli bir hal aldı..

"ben, ilayda, ceyda, sen..birde bizi götürecek olan arkadaş var işte cihan, 5 kişiyiz"

bizi götürecek derken? what the fuck is going on? otobüs yeterince hızlı ya da konforlu değil mi?

"hım..abi başkasının arabasıyla gidicez diyorsun da, nasıl güvenicez?"

"kanka adam sürüyor bea..sıkıntı olmaz yani rahat ol * zaten kız arkadaşı anadolu üniversitesinde okuyor, ayda 1-2 kere gidip geldiği yol ;)"

kendi şehrimden ve okuduğum şehirden başka bir şehir,
babamdan ya da kamil koç otobüsü şöförlerinden farklı bir sürücü,
içindekileri tanımadığım başka bir ev,

çok mu fazla başkalık var dersiniz? heyecan olsun derken işin bokunu çıkarmak da var yani..gazetelerin 3. sayfa haberleri gözümün önüne gelir gibi oldu "üniversite öğrenciler ölüme uçtu.." "5 genci aşırı hız soldurdu.."

hay amına koyayım ya, neleri düşünüyorum ben böyle salak salak? ah anne ah..hep senin yüzünden, yok böbreğini alırlar yok bilmem ne..iyice karı kılıklı yapmışsınız beni..
gidiyoruz ulan..
ne güzel yeni insanlar tanırım işte, şehir görmüş olurum..hem sonra, ceyda filan..:)

alper aklımdan geçeni okumuş gibi, ceyda konusunu açtı, aslında zaten açılmasını beklediğim bir mevzuydu bu, az önce gayet rahat ve samimi olan çocuk, konu bu durumlara gelince epey temkinli bir hal almıştı,

benden hala çekiniyor..bu kötü bir şey değil..biraz ağırlık ve mesafe her zaman iyidir..alperle farklı boyutta pek çok şey paylaşmış olabiliriz, ortak noktalarımız, bu güne kadar tanıdığım bütün insanlardan daha fazla olabilir ama bu arkadaşlık "enseye tokat, göte parmak" tan farklı olmalı, ne de olsa birbirimizi tamamen anlayabilecek civardaki az sayıda insandan biriyiz birbirimiz için..ilişkiyi yozlaştırmamak lazım..

neyse, bu mevzuya girmeye çalıştı,

"abi, bir de ben sana bir şeyden bahsetmek istiyorum, geçen gece içtiğimi gece hani..o zaman söyleyecektim aslında ama kendi derdime dalmışım.."

"hayırdır paşa buyur?"

"abi, şimdi senin, bir şekilde ama severek ama sevmeyerek yürüttüğün bir ilişkin var..artı bir de bu ceyda ve ayşegül meselesi var.."

sanki bilimsel bir makaleden bahsediyormuşuz gibi yüzümü ciddileştirip bilge bir tavır takındım..

"işte, ben şey diyecem sana..ayşegülü pek tanımıyorum..onu bilmem, ama ceyda nın sana karşı..ee..nasıl diyim, ciddi olması muhtemel düşünceleri var.."

günaydın.

"öyle mi?" dedim, şaşırmış gibi yaparak.

"anlamışsındır ya sende..neyse işte..biraz konuştuk senin hakkında..önceden tabi..ben senin sevgilin olduğunu bilmiyordum tabi o ara, ben de biraz gaz verdim sanırım..öyle yani..kız, öyle sıradan bir şey düşünmüyor yani..hem ceyda biraz hafif gibi görünür ama sağlam kızdır yani..bakma sen, o senin yanında coşuyor öyle..illa ki bir sebebi vardır, herhalde sen öyle tiplerden hoşlanıyorsun diye düşünüyor.."

sağlam kız mı? dostum bana daha ziyade taze kaşar gibi gelmişti ama? allah allah..hadi hayırlısı bakalım..

"aslında tam tersi" deyip güldüm.. "ben daha oturaklı kızları severim"

"hımm..valla işte, neyse abi..benim senden ricam, eğer senin ciddi bir düşüncen yoksa kıza daha fazla yaklaşmaman, yanlış anlama sakın abi, ne demek istediğimi anlamışsındır..sonuçta bizim tayfadan o da..birbirinizi harcarsanız hoş olmaz malum"

alper haklıydı, beni tek şaşırtan ise ceyda ve onun hisleri hakkında vardığı kanılardı,

"peki ya ayşegül?" dedim yine pis pis gülerek, "ona ulaşım serbest mi? ;)"

bu da yarı çekingen şekilde gülmeye başladı, "ya abi, ceyda ya ulaşım serbest, öyle anlama da, işte..ne demek istediğimi farketmişsindir be * "

"anladım anladım ;)"

"ayşegülü pek tanımıyorum bu arada..ama biraz tuhaf bir kız, nasıl diyeyim, biraz yosmalık var gibi :p daha tam çözemedim yani..bir gariplik var ama hayırlısı diyelim * "

beni şaşırtan bir gözlem daha..

oysa ki ben kendi kodlamam uyarınca, ceydayı nispeten hafif, ayşegülü ise tam tersi düzgün bir kız olarak kaydetmiştim zihnime..
ama alperin gözlemleri aksini söylüyordu..

acaba arkadaşı olduğu için ceydayı mı kayırıyordu? yoksa benim gözlem ve analiz metotlarımda eksik ya da yanlış bir nokta mı vardı?

bu çocuk son zamanlarda epey kafamı karıştırmayı başardı, önce ayşen mevzusu... şimdi bu..
olaylara değişik bir perspektiften, farklı bir açıdan baktığı kesin..benim henüz göremediği bir açı..
panpalar son partı olsun birazdan gireceğim part, yorgunum gene bu akşam.. inşallah yarından sonra güzel günler bizi bekler..
http://fizy.com/#s/1wsnyr

sonraki gün seyahatin detayları da netleşti, dördümüz bir araya gelip konuştuk filan, ceyda benim gelmeyi kabul etmemden ötürü epey heyecanlı göründü, belli ki önceki buluşmada ayşegülle bilerek yakınlaşmama karşı verdiği tepkiyi unutmuştu bile..

planlar yapılır ve sözler verilirken, bir yandan da bahaneler bulunmalıydı..sanırım birilerine bahane uydurması gereken tek kişi bendim..

ebruya, tolgaya..hatta belki aileme..

yine yalan mı söyleyeceğim?
önce tolgaya hiç bir şey söylememeyi düşündüm, ne de olsa artık onunda bir ilişkisi ve düşünmesi gereken başka insanlar vardı..1-2 gecelik yokluğumu umursar mıydı? sonradan düşündüm ki her ne olursa olsun, benim en iyi arkadaşımdı, bilmeyi hak ediyordu..beni tek korkutan ise, ebru konusunda duygusala bağlayıp beni vicdan yaptırmaya çalışabilirdi (keza nilayla olan ilişkisinin üzerinde ebrunun da emeği olduğundan dolayı, artık ona da büyük sempati duyuyordu). ailemi bir şekilde atlatabilirdim..hoş telefondan sesimi yalan makinesine sokacak değiller ya aq..

farkettiyseniz ana problemi görmekten kaçınıyorum... aslında..problem olduğundan da o kadar emin değilim..evet, ebrudan bahsettiğimi anlamışsınızdır sanırım..acaba ona ne söylemeliyim?

bir cuma gecesi, arkadaşlarıma bir bok demeden, en az 1 geceliğine ortadan kaybolacaktım ve ebrunun muhtemel mesajlarının en az yarısını cevaplayamayacağım gibi, bir de buluşma isteklerini de olumsuz yanıtlamak zorunda kalacaktım..peki..ama işte ne demeliydim ki ona? nasıl bir bahane uydur malıydım..dahası, bahane uydurmalı mıydım? belki de sadece gerçeği söyleyip "arkadaşlarla gidicez öyle" demek yeterli olurdu..hem böylece yalan da söylememiş olurdum..

beyler, ne yalan söyleyeyim, ben bu teklifi, kafam biraz boşalsın, rahatlasın diye kabul etmiştim ama, inanın daha şimdiden, gidiş, orada geçirilecek günler (ve özellikle geceler) ve dönüş hakkında kafa yormaya, plan yapmaya başlamıştım bile..

planımızı yaptığımız günün gecesinde, tam tolga da yokken bu konuyu biraz yalnız ve sakin kafayla düşünürüm diyordum ki ayşegülden umulmadık bir mesaj serisi aldım ve durup dururken, rahatına bakmak varken kendini bu komplike ve karmaşık durumlara sokan "ben"e lanet ettim..
iyi geceler arkadaşlar, bayılmadan yatayım ben.. yarın gece görüşmek üzere *
takip eden panpalara iyi geceler *

saat 02.00 gibi başlarız bu gece,

finalleri olan kardeşlerime yürekten başarılar, incicinin altından kalkamayacağı bir durum değil yani ;)

görüşmek üzere
takip eden panpalara iyi geceler, dün gece uyuya kalmışım..
hayatım sikiliyor desem yeridir, eğer yeterince dayanıklı değilseniz özel sektörden uzak durun.. hadi ondan uzak duramadınız, bari sözlükten uzak durun. ikisi birden motoru yakıyor.

bu gece bir kaç part atacağım, sabaha okumalık olur *
rahat batması..
şeytan dürtmesi..
götün kaşınması..

siz ne dersiniz bilmiyorum, hepsi benim durumum için son derece uygun tanımlar..ama benim bu durum için kullandığım tanımlama farklı:

"öteki benin direksiyona geçmesi"

iyi artık iyi biri olmadığımı biliyorum. aslında, belki de hiçbir zaman iyi biri olmamıştım, zaten içimde yatan bir canavar vardı ve tüm yaşananlar onun uyanışının bahanesi olmuştu.

asıl acayip olansa bu derece şanslı olmamdı, ceyda-ayşegül-ebru, belki de gün içinde birbirlerini defalarca görüyorlardı, hatta belki aynı minibüse biniyorlardı, yan yana masalara bile oturmuş olabilirler..

peki ben, biri ile ciddi anlamda sevgili, diğer ikisiyle de baya baya flörtte ama yapmacık şekilde mesafeli bu ilişkiler silsilesini hangi cesaretle ve nasıl böyle sorunsuzca yürütebiliyordum?

bu kadar hassas dengelerin ve bende olduğuna daha önce şahit olduğunuz "eşşek şansı tesadüfleri"nin mevcut olduğu bu ortamda, nasıl bir gözü kararmışlık ve yüreklilikti sergilediğim? harbi manyak mışım beyler.. öyle böyle değil hemde..
bu hafta, cuma günü geceden eskişehir e gidiyoruz,

alper, ilayda, ceyda, ben ve arabayı kullanacak olan henüz tanışmaya vakıf olamadığım, yalnızca adını bildiğim çocuk..

iki üç gece önceden, telefonumu ve odamın ışığını kapatıp yorganın altına büzülerek, yakınımdakilere uydurmama gereken muhtemel yalanları, gittiğimde nasıl bir ortamla karşılaşacağımı, yolculuğu ve daha pek çok rahatsız edici detayı düşünmeye başladım..

tolgaya gerçeği söyleyecektim, tek şartım ise o gerçeği nilayla paylaşmamasıydı.. kızların ağzı durmaz malum..

ebruya da tam olarak olmasa da gerçeği söyleyecektim yine, şehir dışındaki bir arkadaşıma, yine bir başka arkadaşımın kullanacağı hususi araçla gideceğimi güzel bir senaryo ve inandırıcı bir dille destekleyerek sunacaktım önüne,

çok da zor olmaz diye düşünüyordum, zira sırlarla dolu diğer tayfam ile, beraberce şehirler arası yolculuk yapacak kadar yakın olduğumuzu düşünmüyordu.. gerçi, benim de bu konuda şüphelerim var ya, neyse..

evet bu arada ebru artık alper ve diğerlerini biliyor, herhangi bir arkadaş grubumu tanıtır gibi anlattım.. tabi hemen tanışmak istedi, geçiştirmekle yetindim çünkü bu aşamada henüz böyle bir şey çok tehlikeli olur. öncelikle ceyda ile aramızdaki saçma sapan şeyi bitirmem gerek.

ve bu gezi, bunun için biçilmiş kaftan!

nasıl becereceğime gelince,

şimdi düşünün beyler,

iki seçenek var evde kalacağımız geceler boyunca,

ya ceyda ile aramızda bir yakınlaşma olmaz, ve böylece ben de buna dayanarak onu ve kendimi "biz bir şey yaşamadık yeaa" tarzı bir düşünceye inandırabilirim.. yine de ebruyla tanıştığında epey kalbinin kırılacağını düşünüyorum, alper dediği gibi ise hele durum, çok daha sıkıntılı olabilir.

bu seçecek, ebruya karşı olan vicdanım açısından olumlu, ancak ceydaya karşı olan açısından olumsuz bir durum yaratıyor.

ya da, o gece ya da gecelerde, ceyda ile biraz fazla samimi olacak, alkolün ve gecenin etkisiyle kendimizi kaybedecek ve ben gene muhtemelen sürtünme yolu ile elektrik üretimi gerçekleştireceğim.. sonrasında ise, bu güne kadar bir evin içinde kalıp da yakınlaştığım tüm kızlar gibi, o da benden kaçacak.

yani bir düşünün, ceyda ile sürtüştük, kız sonra yüzüme bakmadı, elif ile beraber uyuduk, sonra muhabbet kesildi.. ayşenle tepiştik, ne arayan var ne soran malum..

ee, demek ki bu işlerin raconu bu beyler, ya da ben uyurken filan çok acayip osuruyorumdur, kızlar dayanamayıp kaçıyor da olabilir..

neyse..

bu seçenek ise, ebruya karşı olan vicdanımın ağzına sıçarken, ceydadan kurtulmanın daha kolay yoluymuş gibi görünüyor..

kızlarla yatın, yiyişin, sevişin

ve ertesi gün yüzünüze bile bakamasınlar

acaba performansımda mı bir problem var lan? *
http://fizy.com/#s/1tjuo1

durumu aileme bildirmeyeceğim, neredesin tsigalko? dediklerinde "iyi yeaaa yurtta oturuyom" ya da "ya öyle çıktık arkadaşlar işte, kordondayız" demek o kadar da zor olmasa gerek..

tolga ile konuştuk, ben her zaman ki gibi "abi bak yanlış yapıyorsun bla bla bla bla" tarzı boş öğütler ve telkinler bekledim ama durumu beklediğimden sakin ve umursamaz karşıladı..bir iki "iyi düşündün mü kanka?" "ebruya ne diyecen?" filan dedi ama, fazla kasmadı bu sefer. sanırım artık manitası olan bir adam da olmanın etkisiyle, başkasının handikaplarıyla pek ilgilenmeye gerek duymuyor..hani şu "sevgilisi olan erkek rahatlığı ve coolluğu" var ya, aha işte ondan olmuş olabilir tolgaya da..(bana niye olmuyor peki??) bir başka ihtimal ise, nilayla bir araya gelmelerinde baş aktör olduğumdan ötürü kendini bana karşı borçlu ve gece hissediyor da olması. ters bir şey demek istemiyor olabilir..

her neyse işte..sonuç olarak tolga beklediğimin çeyreği kadar bile sorun çıkarmadığı gibi, ufak seyahatimin detaylarını nilayla paylaşmama konusunda da okey verdi.

şimdi geriye ebru kalıyordu, onu da basit ama etkili hikayemle saf dışı bırakacak ve sonrasında nihayet, yolculuk ve kalış hakkında planlar kurmaya başlayacaktım.

beni yine oldukça şaşırtan bir biçimde, ebru da hiç sorun etmedi ve eşelemedi konuyu..erkekler arada sırada böyle uzak arkadaşlarına gidermiş zaten..iyi yapıyormuşum..biraz hava değişimi yapmak iyi gelirmiş..

vay aq lan? üniversiteye başladığımdan beri beni anal yolla becermekten geri durmayan talihim, artık tersine mi dönmüştü ne?

beklediğimden çok kolay bir biçimde bu pürüzleri halledince, lanet olası egom ortaya çıkarak "ee olm kocaman adamsın lan sen? kim sana karışabilir ki? ya ne diyeceklerdi zaten? ne sandın?" gibisinden gazlayıp, bunu benim maharetim olduğuna inandırdı..

aslında haksız da sayılmazdı..ne var lan? arkadaşlarımla, arkadaşlarımın yanına gidiyorum işte..(mi acaba?) bunda karışılacak ya da sorun çıkarılacak ne var?

yine de her şeyin bu kadar kolay olması içime bir kurt düşürmedi değil..lan acaba beni deneme amaçlı bir oyun mu kurgala... pfff neler diyorum ya saçma sapan düşünceler..bunları hiç düşünmedim sayalım..yok artık daha neler..
http://fizy.com/#s/2tdgxo

cuma günü gelip çatana kadar, kalan zamanlarda diğer detaylar hakkında düşündüm,

e abi, sonuçta, hiç tanımadığım bir adamın arabasında,
ne kadar tanıdığımı bilemediğim insanlarla,
hiç tanımadığım bir ortama,
hiç bilmediğim bir şehre gidiyorum..

zaten düşünmezsem anormal olur..

bir parçam, "bok mu vardı şimdi yani aq, ne işin var oralarda" dese de, ondan daha büyük bir parçam "iyi olum işte, memleket görürsün, insan tanırsın..hem belki çakış yaparsın ;)" diyerek diğer felaket tellalı sesi bastırıyordu..

beyler, siz de farketmişsinizdir ki, geçen yıldan bu yana epey büyük bir kişilik bölünmesi ile karşı karşıyayım..bir yanda beni devamlı uyaran bir iç ses, öbür yanda artık neredeyse içimden fırlayıp karşıma dikileceğine inanmaya başladığım "öteki ben"..bu iki taraf geçtiğimiz yıl kıyasıya savaşmış, o savaş, beni de, etrafımdakileri de tüketmişti..

neyse ki artık savaş bitti, sınırlar çizildi..sorun ise, savaşı kazanan tarafın yanlış taraf-kaybetmesi gereken taraf olduğu düşüncesini bir türlü aklımdan atamamam..
@2904 selamlar panpam, yalnız olmadığımı bilmek güzel ;)
http://fizy.com/#s/2b7lea

sonra bir de şu hala uzlaşmaya varamadığım konu var tabi..alperin istemenden de olsa yarattığı kafa karışıklığı, hala beynimin içini tırmalamakla meşgul. bu gezinin bana iyi geleceğine olan inancımın nedenlerinden biri de kafamdan bu konuyu uzaklaştıracak olması. çünkü bu benim için çok kritik beyler, bilemezsiniz..ve cevabı öyle lap diye bulunabilecek bir şey de değil..yaşayarak görebileceğim bir şey ancak...

sabırlı olmalıyım..age of empireste, adım adım explore edilen haritalar gibi, kendi içimdeki bu oluşumu da deşifre etmem gerek..sabırlı ve son derece dikkatli olmalıyım, en ufak bir subjektif yaklaşım, beni tamamen yanlış yönlendirebilir ve yanlış sonuca götürebilir..

umarım ayşeni gerçekten sevmişimdir... ve beni bu denli kızgın-nefret dolu hale getiren şey de ona sahip olamama duygusu, ona olan sevgimin büyüklüğüdür..

aksini düşünmek bile istemiyorum..bu bozukluğun (piçlik diyerek övmeye çalıştığımız kaypaklık hali) içimde default olarak bulunduğunu düşünmek bile beni ürpertiyor... onca sene iyi çocuk tsigalko olarak yaşa, sonra birden bire, öyle şeyler olsun ki hayatında, bir an da bir kaç kızı idare etmeye, arkadaşlarına menfaatleri için değer vermeye ve insanları küçümser tavırlara girmeye başla..

yo..bunun orjinal halim olduğuna inanamam.."öteki ben" dediğim şeyin aslında gerçek kimliğimi temsil ederken, gerçek sandığım kişiliğimin sadece onu gizlemek için üzerine örülüvermiş bir kılıf olduğu düşüncesi çok ama çok acı..20 yılı, yalandan mı yaşadım yani ben şimdi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder