dikkat etmem gereken pek çok hassas denge var
bir zamanlar, bir şekilde münasebetimin bulunduğu hatunları söylemiyorum bile (ebru,mine,çiğdem vb.),
sonra sınıfımın genel ortamın, o ortamın içindeki neco-nilay-ben üçgeni, nilay ve necoyla birebir durumum,
sınıfta bir zamanlar çok yakın olduğum ama şimdilerde biraz mesafe koyduğum tuğçe filan..
begüm ile olan ikili ilişklerim ve onun seksi arkadaşları (eşofman fetişi olacağım bunların yüzünde, o dolunay gibi yusyuvarlak arkaleri, izi belli yarım tangalarınızı yerim ulan!!11bir)..o akşam gelenlerden iki tanesi fena değildi..onları gene getirse keşke..
bu arada begümü evime davet ettim, bir ara onu da ağırlayacağız bakalım, ama mümkün mertebe insan gibi..öyle divan mivan işlerine girmeden..
tabi bir de alt sınıf var, ulan onları da alttan bir iki tane dersim sayesinde tanıdım, ama resmen hayatımın baş aktörü oldu bazıları, misal alper, en kral, adamın hası panpalardan, nuriş, kemik gözlüğüne kurban olduğum kıvırcık..ceyda..biliyorsunuz..ayşegül, ilayda..ve diğerleri..
düşünüyorum da, eğer o derslerden ilk sene ayşen, yalnızlık vb. takuna kalmasaydım, belki de şu an çok daha farklı yerde, çok daha farklı bir hayatı yaşıyor olacaktım..o dersler sayesinde alper ve nurettin gibi iki kral adam tanıdım, ki şu an da ev arkadaşım sayılırlar..ceyda gibi bir ruh hastasında hayatımın dersini aldım..
her işte bir hayır be beyler..ben baya kaderci bir adamımdır zaten, hamdolsun, bu yaşadıklarımdan sonra iyice inşallaha, maşallaha başladım yani (:
..
ve işte, tsigalkonun hayatı, çevresi ve denklemleri genel olarak böyle..eh, 7000 bine yakın entry olmuş, buna kıyasla, pek de karışık sayılmaz ha? öyle mi dersiniz (:
kaderimin yazgısı da öyle düşünmüş olmalı ki, pek de karışık olmayan(?) işleri daha da karıştırmak adına, kepçesinin hızını iki misli arttırıverdi bir anda..ne olduğunu, neler olduğunu şaşırdım, ama ona da alıştım sonra..
perşembe gecesi gene sahneyi ayarlamak ve şöyle bir mekana ısınmak için yarım saat erken geldim,sonra diğer çocuklarla beraber yavaş yavaş yerimizi hazırlamaya, kontrollere başladık..işte o ara gözüm, sahneye yakın masalardan birinde, ve bu kez "tek başına" oturan burçin e takıldı..işte o an yine göğüs kafesimin içindeki kuşlar çırpınmaya başladılar heyecanla..artık nasıl gülümsediyse kıza, o da sırıttı karşıdan..
yanına gittim hemen,
naber, iyidir..
ben bir şey demeden (ki demeyecektim zaten) , "bu gece yalnız kaldım :/" yaptı yalandan üzülmüş bir ses tonuyla sonra ekledi, "neyse artık sen gelirsin belki sahnen bitince :p"
"gelirim (:" dedim "hay hay" çeken bir ses tonuyla, "yalnız kalmadın, baş başa kaldık diyelim (:" diye devam ettim sonra..
gülümseyerek baktık birbirimize..bir..iki..üç..beş saniye..sessizliği o bozdu,
"neyse..sen şey yap..hadi, arkadaşlarınla" gibisinden kegib kegib, anlamsız cümleler kurdu durumdan kaçabilmek için, ben bu başarısız denemesinin farkında olduğumu fazla belli edince de beyaz yanakların pembeleşmesi fazla sürmedi,
"e peki madem, gideyim ben :}" dedim imalı şekilde,
"git bakalım (:" dedi bilmiş bilmiş..
her zamanki standart base heyecana (ne kadar alışırsan alış geçmeyen heyecan katsayısı) ek bonus olarak, bu gece başka bir heyecan duyma sebebim daha vardı..
bu gece, ilk kez şarkılarımı birisinin gözlerine bakarak, konsantrem bozulur mu diye düşünmeden söyleyecek, söyleyebilecektim..
http://fizy.com/#s/1252qe ile girdik...nerede kalmıştık..
görünürde tüm kafeye, ama aslında sadece burçin e şarkı söylediğim o gecede evet hatırladım..
her şarkının başlangıcı onun gözlerine bakarak açıyor, sonunu onun gözlerine bakarak kapıyorum..o da sigarasını tüttürüyor, gözlerini bir saniye olsun ayırmadan, tıpkı bunda önceki on küsür gecede olduğu gibi.
molada bizim çocukları (müzisyen arkadaşlarımı yani), tanıdıkları filan pas geçip direkt yanına gidiyorum..
"..çok slow takıldın bu akşam hayırdır?" deyip sanki nedenini bilmezmiş gibi gülümsüyor..
"öyle oldu biraz, romantik bir gece olsun diye düşündük"
"istek parça filan alıyor musunuz ;)"
"neyi istediğine bağlı, repertuvarımızda varsa neden olmasın? peçeteye yaz yolla :p"
" http://fizy.com/#s/1aiom3 diyerek direkt söylesem (:"
"hımm..bilmem ki valla sözlerini biliyorum ama, hiç çalışmadık bu güne kadar, belki sadece gitar ritmiyle söyleyebilirim gece sonunda ne dersin?"
"fark etmez canım..öyle istedim sadece :}"
yerim senin isteğini ben..yerim..
dur bakalım ayarlıcaz bişeyler..
gittim bi işedim hemen, artık sahneye dönmemiz lazım, 7-8 tane daha (ve tabi burçinnin isteğini de) çalarak bitireceğiz, çocuklarla konuştum, hemen taşaklarını geçmekle beraber (ooo adam özel istek almalara da başlamış bak hele bak x) ) nurişle ikimiz halledebiliriz diye düşünüyorum..o da öyle gecenin sonuna bir şekil olur işte bea..
tam yerime geçerken, tanıdık bir sima daha gördüm, baktım elif var, yine en ön saflardan birinde, ama biraz tuhaf bir hali var, sanki bedenen burada ama ruhen değil gibi, sigarasını resmen sömürerek içiyor, gözleri kısık.. uçmuş yani biraz biraz.. benim onu görüp görmediğimi anladı mı, anlamadı mı bilemediğim için ona da bir selam atayım dedim hemen ayak üstü, ayıp olur..
"elif naber?"
"iyi değil ya.." deyip tip tip gülümsedi, güya bir keder efekti- ambiansı verdi o ara..
"hayırdır?"
sigarasını yüzüme püfleyip (aq senin) "uzun hikaye.. konuşuruz inince" dedi yine aynı yarı kederli yarı boş vermiş gülümsemesiyle..
iyi konuşalım konuşalım da..ben burçinle takılıcaktım abi bu gece?
hay sikicem bee nerden gidip selam verdim ki sanki bende.. neyse..neyse sakin... işine odaklan.. bunları düşünme şimdi.. önce bir çık şarkılarını söyle..
kafam biraz bulanmış şekilde yeniden geçtim yerime, "keeşşkee oyunlarrr oynamasaaaak" ı da akustik şekilde icra ettikten sonra sahnemizi bitirdik.
"nuriş, napıcan abi sen?"
"bilmem bi işim yok..eve de gidebilirim? noldu ki?"
"ya olm ben bu akşam kıza söz verdim ama.. ayıp olur mu sana?"
"ha, yok bee yok aga ne sorun olcak la (:"
"iyi aga eyvallah, içim rahat etmez valla bak yoksa"
"yok kardeşim takıl sen, kim bu, hani o akşam masalarına gitmiştin?"
"aynen aynen (: olm sen de gelcektin işte, arkadaşını da sana ayarlamıştık şimdi ne güzel"
"agaa.. oyar beni beril aman diyim (:"
"haa doğru lan.. senin de olayı unuttum ben..:p nasıl durum, artık iyice ciddi mi?"
"öyle ya, hani, kimse kimseye teklif etmedi de, anlaştık sözsüz şekilde, sözlere gerek kalmadı (:"
"biz sustuk gözlerimiz konuştu diyorsun ha (: adam amerikan ya, öyle "senden hoşlanıyorumlar filan yok, direkt olaya geçiyor :p"
"yok la bişeye geçmedik daha x) ama oldu o iş yani, neyse aga, konuşuruz daha benim mevzuları da, sen kızı bekletme ;)"
"eyvallah aga, kibarca siktir git diyorsun thenkss x)"
"ehehe, hadi görüşürüz gece..ya da görüşmeyiz, bilemicem artık x)"
"sie (:"
diğer arkadaşlarla da vedalaştıktan sonra burçinin masasına gittim, ama baktım elif de gözleriyle takipte, gözler de iyice şişmiş, durumu ilk geldiğinden bile kötü, yoksa içtiği sigara değil mi amk? tövbe estağfurullah lan... aq ona da kuyruğu kaptırdık bir kere.. neyse..derdi neymiş, dinler geliriz gene ya nolcak..
burçine hemen durumu izah ettim, işte böyle böyle, benim eski arkadaşım, biraz morali bozuk, onun derdi neymiş bir dinleyip dönücem sana ;)
kız tabi ki itiraz etmedi, ne diyebilir ki zaten, yine de hafif ayarlı bir şekilde, "iyi bakalım, git teselli et, iyi arkadaş ;)" diyerekten laf sokar gibi de oldu..
napim lan.. napayım?..tam dedik ne güzel baş başa bir gece geçiricez, önce kafede, sonra belki barda, evde devam edecek bir gece... şansımı sikeyim, amk faydasızının birine taktım kendimi zorla..
http://fizy.com/#s/3dpiqj
geçtim elifin karşısına oturdum..bu gözlerini ovuşturuyor..kızarmış gözleri..saçı başı incin..yüzünde özensiz bir makyaj..bildiğin dağılmış durumda kız..sanki duvara toslamış kedi gibi..ama kedi yani..hala o vahşiliği üzerinde..hala güzel..ne de olsa siyah saç, beyaz ten..
"anlat bakalım elif hanım..nedir seni böyle dağıtan?"
"dağılmış görünüyorum değil mi? sağ ol, en azından açık sözlüsün..er zamanki gibi..o yüzden belki de senle konuşmak en iyisi olacak benim için.."
"merak ettim valla elif..cidden..ailevi bir durum filan mı var?" dedim kaygıyla..kaygım sahiciydi, çünkü eğer ailevi bir durumsa gerçekten üzülürüm..zira burada da defalarca hem kendi ailemi ne kadar çok sevdiğimden hem de ailenin öneminden bahsettim..aile önemlidir beyler..canımızın yarısıdır onlar..onlar içinse, biz canlarının tamamıyız neredeyse..ailenizin kıymetini bilin..sımsıkı sarılın onlara..çünkü bu dünyada sizi karşılıksız sevebilecek tek varlık onlar..gerisi el oğlu..el kızı..ağlarsa analarımız ağlar..gerisi yalan..
"yok ailevi değil" dedi..elini sigara paketine attı, tam bir tane çıkarırken engelledim kolundan tutup..
"daha fazla içme elif, lütfen..salma kendini, anlat, dinleyeyim.."
çekti elini paketten..
güldü gene, ağlamak üzere olan birininki gibi hafif yanık, isli bir gülüş..
"klasik hikaye ya aslında.." deyip boyun büktü.."belki gülersin bile bana, bu muydu yani dersin.."
hay amk..söyle işte neyse, güler miyim ağlar mıyım orasına ben bakarım artık..
soran gözlerle bekledim..
"sevgilimden ayrıldım" dedi..parmağını masaya tıklattı.."bir senelik ilişki on dakikada bitti..hem de telefondan, öyle yüz yüze de değil haa... " yeniden tıklattı parmağını masaya..sonra elini yumruk yaptı...
"üzüldüm.." dedim, "bunda gülünecek bir şey yok ki elif... yok mu hiç..kurtarma şansınız?"
bu kez yumruğunu tıklattı hafifçe.."yok..adam beni resmen fırlattı gitti.." deyip gülümsedi..yine aynı gülümseme..amına koyayım birazdan gene göz yaşları sel olacak, silmesi bana düşecek..yani şu omzuma elime düşen göz yaşı miktarı, rizeye düşen yıllık yağış miktarıyla aynı aq..
"ne zaman oldu son konuşmanız?" dedim..sanki ne faydası olacaksa bu bilginin..maksat laf olsun işte..teselli ediyoruz ya..
"dün sabah dedi" burnunu çekip..
"peki sebep ne yani..birden bire..bunca zamanın emeği..sevgisi..neden?"
yine gülümsedi ama bu sonuncusu oldu..sonra yüzü buruştu aniden..göz yaşlarının göz pınarlarına hücumunu işledim..kırmızı gözler bu cam gibi parıldadı..kafasını sağa sola çevirdi..yukarı çevirdi hafifçe..derin nefes aldı... ne kadar zor karşınızda bir insanın bu amansız duyguya karşı direnişini izlemek..bir bilseniz..kimisi bundan sadistçe bir zevk alır..bile bile ağlatır kadınları..bense, tam tersine, nefret ederim insanların karşımda ağlamasından, duygusuz olduğumdan değil..aksine, fazla duygulu olduğumdan sanırım..beni de etkiler o düşen damlalar..benim gözlerimden de öyle düşmek isterler..imrendirirler..özendirirler gözlerimi.."karşındakine katıl sen de" derler..
http://fizy.com/#s/1aj87a
"bir nedeni olmasına gerek var mı ki?" dedi çatlak bir sesle.."insan sevmedikten sonra..sevemedikten sonra..bahane çok tsigalko..sen de bilirsin.."
yine lafı yedik..lan kendi terkedişlerimden yediğim ayarlar yetmiyor gibi, şimdi bir de başka hemcinslerimin de suçlarına kalkan yapılıyorum..iyice şamar oğlanı olduk..
"kavga filan etmişmiydiniz yani daha önce..o açıdan sordum..birden bire mi oldu..beklemiyor muydun.."
"biraz limoniydi son zamanlarda aramız ama..beklemiyordum tabi ki..ne olursa olsun, ben bile gitsem, o peşimden gelir bırakmaz diyordum..tam tersine..o gitti..resmen..yok yürütemiyoruz..zarar vermeye başladık birbirimize..bu kadar basit mi? cidden bu kadar mı değersiz? savaşmaya değmez mi?..ne olursa olsun..insan neleri aşıyor ki... bizim ki öyle çok da büyük bir şey değildi..aşılmaz değildi.."
bir şey demedim..bıraktım içini boşaltsın..zaten artık konuşmaya başladıktan sonra daha benim diyeceklerimi de duymaz olacak biliyorum...
bu anlattı..anlattı... eski anılarını, neler yaptıklarını..ne kadar sevdiğini..onun ne kadar sevdiğini sandığını..her cümlesinin sonu, "hak etmedim bunu" oldu, "değer miydi?" oldu, "bu kadar kolay yani onun için" oldu...
sitemler..sitemler..öfke... ağlayışlar..durgunlaşmalar..coşmalar..
anlattı..
on..on beş..yirmi beş... kırk beş dakika..
arada elime koluma sarıldı..arada o anki moda öyle kaptırdı ki kendini, hıncını sıka sıka kangren etmeye namzet bıraktığı kolumdan çıkardı..
ben hep olumlu şeyler söylemeye, onun söylediği sitemlere hak vermeye çalışarak geçirdim zamanı..sanki o hep servis atıyor, ben de karşılıyorum gibi..
arada bir burçine bakıyorum..bir kere sigarasının dumanının arasında bana öyle bir bakışını gördüm ki, "aha" dedim, "tamam..sıçtık..bu kız bir daha yüzüme bile bakmaz.."
ulan kalkıp da gidemiyorum..kız karşımda perişan..ben anlattıkça açılır dedim ama, tersine, anlattıkça çöktü..zaten baştan savma sürülmüş bütün rimeller filan ne varsa aktı..sanki dövülüp sokağa atılmış pavyon karısı gibi..ben arada gözlerini siliyorum, teskin etmeye çalışıyorum ama nafile..bir de bir şey değil, benim üstüme kalacak aq..millet bu hale ben soktum sanacak..
iyiden iyiye sıkıntı bastı bana artık..kalkıp gitmeyi düşünüyorum bir yandan... bir yandan da acıma duygusu var..sonra utanıyorum bir de tabi..orada ağlayan kızı bırak, git yan tarafta başka masada, başka hatunla gülüş... olur mu? olmaz..
bizden sonra çıkan grup da indi..bu demek oluyordu ki, iki saat civarı kızın masasındayım... ve burçin..hala bekliyor masada..tek başına..o da sigara üzerine sigara yakıyor..bok için aq be..ama artık ne bana, ne de benden tarafa bakmıyor... hatta resmen kitlenmiş gibi, kafasını sahneye dönük, ben profilden görüyorum..gözünü bile kırpmıyor neredeyse..
iki ucu boklu değneğe denk geldim..ve ben..salak ben..yine yanlış ucu seçtim..lan, bari boka bulanacaksın, bir amaç uğruna bulan..pişman olma en azından..
diyorum ya..artık burçinle aramızda bir şeyler olabilme ihtimali hayal her halde..tabi ben gene özürümü filan dileyeceğim de..hikaye yani..hala beklemesine gelirsek..o da sırf inat uğruna bence..ya da ayarı verebilmek, son son lafı koyabilmek, hıncını çıkarabilmek için...
nihayetinde elifin pili biter gibi oldu..masaya kapandı bir ara..ben dürttüm, iyi misin bilmem ne diye, yüzünü yıkayalım bir istersen gel? filan dedim..
kaldırdı bu kafasını,
"beni eve götürür müsün tsigalko?" dedi miyavlar gibi..
deminden beri kasmaktan çatlama noktasına gelen bedenimi bırakıverdim sandalyeye.. neredeyse ben de yığılacaktım masaya... o derece sıkıntı yapmışım düşün... göz göze göre kızı kaybediyorum her saniye.. hatta çoktan kaybettim bence de, işte.. işkence bitmedi.. ulan öldüm, ölümü sikiyorlar daha..
ayağa kalktım.."götüreyim elif" dedim sitemli bir ses tonuyla.. götüreyim aq..gerçi o, o haldeyken sitem, ima filan anlamaz da işte..
"geliyorum şimdi" dedim, masadan ayrıldım, burçinin heykel gibi oturduğu masaya gittim..
benden tarafa dönmediği için önüne dikildim, yüzümde pişmanlık ve özür dileyen, "benim elimde değil" diyen bir ifadeyle ellerimi dayadım masaya, eğildim..
öylece baktım bir kaç saniye..o da baktı cam gibi gözlerle..
"kusura bakma burçin.. çok ayıp oldu sana bu gece" dedim mümkün olduğunca acılı bir ses tonuyla..
o meşhur, "siktir et" dercesine kafa sallamasını yaptı..o ara eli de oynuyor tabi.. savruluyor sigarasının dumanları..
biraz daha eğildim masaya..
"evine bırakmam lazım.. kendi..gidecek durumda değil.." dedim acıma ve mecburiyet yüklü bir şekilde..
daha yarısında olan sigarasını söndürdü..eli çantasına gitti.. kalkıp gidecek.. hemen elini yakaladım.. iyice yaklaşıp,
"bunu telafi edicez bir akşam, söz?" dedim gülümsemeye çalışarak.. sanki çocuk eğlendiriyorum aq..yer mi?..
"sorun değil" dedi, "arkadaşın sonuçta.. görevin" dedi, soğuk bir gülümsemeyi de nokta niyetine kullanıp sıyrıldı yanımdan, kasaya gitti, hesabını ödedi.. sonra da tekrar yanımdan geçip gitti ufak bir göz selamı vererek..
evet.. sıçtık..kesinlikle sıçtık ve sıvadık..
ya ben..bir şey demiyorum neyse..
elifin yanına gittim tekrar, fişini aldım, hesabını ödemeye çalıştım almadı çocuklar, zaten bir çay bir meyve suyu içmiş..
masasına gittim tekrar koluna girip kaldırayım dedim ama kendi kalktı, sonra da yine aynı acılı gülümseme ve bu kez ek olarak parlayan gözlerle, "daha ölmedim" dedi.. elini belime attı, destek oldum biraz, çıktık kafeden...,
http://fizy.com/#s/3xvl9n
yüz metre filan yürüdük-yürümedik, taksi çevirdim bir tane..sayemde zengin oldu amklar zaten iki senedir..
geçtik arkaya, elif adresi verdi sonra da omzuma yıkıldı..ben de piş pişliyorum usulca..
daha önce bir gecemi (ki o da yine oldukça tuhaf bir geceydi..bu amk elifinin normal işi yok zaten..ayaklı dinamit..) geçirdiğim tanıdık apartmanın önüne geldik..
ben yardım ettim inmesine, tamam, evine getirdik demi sonuçta? eh ben de gecenin körü ta burdan benimkine yürümeyeyim yani, saçlar filan da uzun, sikerler maazallah..taksiyle dönücem..
bu bir duraksadı, ben arabadan tam çıkmayınca, sonra,
"gelsene sen de yukarı?" dedi şaşkın şaşkın..
geliyim mi?..ni..niye..neden?..
"sence gerizekalı?" dedi kulağımın içinden gevrek bir ses..
"sus şimdi sırası değil.."
"onca şey görüp geçirdikten sonra hala bu kadar kalın kafalı nasıl olabiliyorsun hayret! hayret..hamuru tuzsuz..in şu arabadan..kız seni yukarıya çağırıyor..gecen, tahmin edebileceğinden bile daha iyi bir yere doğru gidiyor..sakın bunu berbat edeyim deme!"
beynimde şimşek çakmıştı adeta..kısa tereddütümün ardından "e geleyim?" deyip indim taksiden..
"kızlar uyumuş olabilir" dedi, anahtarla açtı dış kapıyı..
konuşmadan katlarına çıktık..
evinin kapısına geldik..çık çıkmıyor ikimizden de..valla ne yalan söyleyeyim, ben biraz heyecanlandım beyler, tsigalko jr. hareketlenir gibi oldu yalan yok..e o gecenin karanlığında, ananız bacınız olmadıkça, hangi kızla sessiz sessiz bir eve girseniz olur böyle şeyler..doğal..diye düşünüyorum (umuyorum) (hayır sapık değilim ben!).
içeri geçtik, bu koridorun ışığını yakmadı, dışardan gelen ışıklar var, sokak lambası vb..zifiri değil içersi, ama siluet görüyoruz yani..
içimden bir "sonumuz hayrolsun" çekerek koridorda peşine takıldım..
bu gitti kapılardan birini açtı..ben evde kaldım ama, içersini bilmiyorum yani, salonla mutfağı biliyorum bir, zaten karanlık aq bilsen de bilemezsin..
neyse o arkadaşının odasıymış, ışık kapalı ama kız yatakta telefonla mesajlaşıyormuş sanırım.. bunlar bir fısıldaştılar,
öbürü ne o kız hırsız gibi geliyon diye espri yaptı.. bunlar üç kız kalıyordu sanırım.. biri merve, ben de tanıyorum, minenin arkadaşı işte.. diğerini hiç görmedim bu o olabilir..
neyse beni koridorda hıyar gibi bırakıp içeri girdi bu, kapıyı kapadı..bir dakika sonra geri çıktı..
"merve yokmuş..bu damla.. diğer kız işte.. neyse uyuyan eden yok, ışık açabiliriz" dedi, gitti koridoru yaktı,
ben hala şaşkınım.. yani, ne yapıcam ki ben burda şimdi? hani öyle sevişerek filan da girmedik ki içeri? o zaman ne yapacağın belli oluyor yani..ya da, bu öyle sıradan bir ev gezmesi de değil.. gecenin köründe beni eve getirdin, ama kendinin de kafa bir milyon... bu kafayla sen bana nasıl ağırlayacaksın? bir şeyler yiyip içicez desek, hazırlamaya halin yok, e zaten benim de canım istemiyor.. film milm izleyelim desen.. kafan götürmez..ilk on dakikasında uyursun..
gene kanepede uyuyakalmak için mi getirdin beni aq..
yoo..yo..
bu sefer öyle iyimserlik, poliyannacılık, saf çocuğu oynamak yok..
ben biliyorum bu gece ne olacağını..her şey bahane, her şey teferruat.. zaten olmayacaksa bile ben olduracağım.. geçen sefer yırttığınla kalmalıydın elif.. ikinci de affetmem..ben affetsem, sen affetmezsin zaten..
bu tuvalete girdi, elini yüzünü yıkamış, biraz daha iyi gördüm, ama hala perişan yani.. yazık aq aslında bir yandan da..analar babalar çocuğunu, kızını okusun diye yolluyorlar, onları şu geldikleri, kendilerini getirdikleri hale bak..pff..lan.. siktirme şimdi yufka yürekliliğini.. bırak vicdan muhasebesini..
ben de bir elimi yüzümü yıkadım.. sonra bunun odasına geçtik..
laf olsun diye konuştum,
"senin odanı görmemiştim geçen sefer (: güzelmiş"
"teşekkür ederim (: ..ee..ne yapalım.. uykun var mı? film izleyebiliriz beraber daha saat iki filan?"
"yoo benim uykum yok.. fark etmez de, senin, uykun yok mu? biraz yorgun görünüyorsun malum"
"yok ya..ben ayıldım şimdi yüzüme filan su çarptım..sen geç otur.. yatağa oturcan mecbur evet (: ben geliyorum bir şeyler ayarlıyim mutfaktan"
geçtim yatağa yanlamasına oturdum.. sırtımı duvara verdim, nilayla closer i izlediğimiz pozisyonun aynısı..bu gitti, iki üç dakika sonra geldi mutfaktan tepsiyle..
"onlar ne kız?"
"mezelerr.. portakal suyuu ve, yarım 50 lik votka (: içer misin? ben içicem.."
"oo..bilsem ben seni eve değil bara götürürdüm ya (:"
"boş ver.. böyle daha iyi.. gürültüsüz..sakin.. ikimiz.." dedi, yanıma oturdu, tepsiyi, ayarladık..
"daha önce hiç votka-film yapmamıştım yalnız, enteresan olacak" deyip sırıttım.. biraz gevşemiştim niyeyse.. elif de kafedekinden daha enerjik ve pozitif görünüyordu..
"ya aslında.. filmi boş versek? içelim.. konuşalım... "
arkamıza yastık dayadık, tek yastık olduğu için mecbur göt göte sıkıştık,
"daha derdimi anlatmayı bitirmedim diyorsun yani? (:"
"yoo.. illa ondan konuşacak değiliz.. sıktım mı seni?"
(iç ses: "amıma bile koydun amıma")
"yok canım, ben severim dinlemeyi biliyorsun ;)"
"aa dur ya..ben sana rahat bir şeyler vereyim? cık cık..en başta akıl etmem gereken şeyi... kusuruma bakma
"ha? yok ya gerek yok..iyi böyle..hem bana olacak nen var bilemiyorum.. şalvar filan varsa belki şansımız olabilir (:"
"dur dur" dedi.. portatif dolabını açtı, biraz karıştırdıktan sonra pijama-eşofman benzeri bir şeyler çıkardı,
"korayın bunlar.. yeni yıkamıştım.. sana da olur muhtemelen.."
dedi yarı buruk şekilde..
koray ın kim olduğunu açıklamama gerek yok sanırım..
aslında pek niyetim yoktu ama kot da sıkıyor be arkadaş cidden.. biraz nazlanarak da olsa kabul ettim teklifini,
"ben.. çıkayım sen şey yap.."
bir şey demedim..bu çıkmaya yelten.. sonra,
"ya da arkamı döneyim ya?" dedi gülümsemesini bastırıp..
"fark etmez ya nolcak" dedim ben de hıyar hıyar.. neyse çıkardım kotla gömleği, hani bol filan değil, en azından normal olmasını umarak giydim eşofmanları.. fena olmadı, çok az sıkıyor.. kottan iyidir..
döndü, "bakayım?..oldu ya? demi?"
"oldu oldu.. sağ ol (:"
yeniden yatağa geçtik.. film izlemeyeceğimize göre o sabit pozisyonda göt göte oturmamıza gerek yoktu, ben yatağın ayak ucuna doğru kaydım, yan döndüm tekrar, bu gene duvara sırtı verik şekilde..
"ee içiyor muyuz?" deyip gülümsedi.. yüzünde gölgeler... gözleri anlaşılmaz biçimde bir parlayıp bir sönüyor.. zaten elif, bu güne kadar tanıyıp da aklının içindekileri tam olarak okuyamadığım az sayıda insandan biri benim için.. belki de biraz benim gibi olduğu için.. benim gibi dengesiz.. duyguları aşırı uçlarda.. karşı cinsi için stabil olmayan, duygusal bağlamda tehlike yaratabilen..
"içeyim bari..ama pek çıkmaz ordan, en fazla üç bardak.."
"ne çıkarsa artık (: hızlı içelim de çarpsın (:"
"zorla kendime eziyet edeceğim diyorsun yani bu gece?"
"niye?"
"öyle değil mi elif? şu an..benim tanıdığım, bildiğim eliften farklısın.. kendini bu kadar dağıtma.. kendi kendine acı çektirince düzeliyor mu bir şeyler.. kimden intikam alabilirsin ki bu şekilde?"
hem alttan alta mevzuyu kapayalım deyip, hem de lafı oraya getirecek kadar yavşağım... aslında, yavşak olan ben değilim.. çünkü şu an direksiyon tamamen benim küçük şeytanımda..ben sadece muavin koltuğundan izlemekle yetiniyorum.. umarım kaza yapmaz hızlı gideceğim diye..
"tipim kaymış değil mi? kısaca bunu demek istiyorsun ama doğru..son iki gündür aynaya bile bakmadım desem yeridir... "
"hayır öyle demiyorum..bir kere, hala güzelsin (: hatta kafedeyken bile..o halde dahi farklı bir havan vardı.. ikincisi, benim için senin görünüşün değil, düşüncelerin, duyguların önemli.. onların olumsuz olup seni daha fazla yıpratmasını istemiyorum"
bir kaç saniye sessizlik oldu..
sonra ani kesik bir gülüş koyverdi bu.."sağ ol ya (:" deyip bardakları doldurmaya başladı.. ardından kadeh kaldırmaya davet ettim bardağımı ona doğru uzatarak,
"kimsenin seni üzmesine izin verme.. belki de senin için daha hayırlısı olacak olan yeni hayatının şerefine?"
kafasını sallayıp eyvallah çekti.. bardaklar tokuştu..biz iki gerizekalı bir bardak votka-portakalı fondip yaptık..
http://fizy.com/#s/1agwcj
ağzım yüzüm yanıyor aq..
derin bir nefes verip kendimi yanlamasına duvara yasladım..elif tamamını dikemedi, dibinde biraz kalmış..bu da yandı, elleriyle kendini yelleyip komiklik yapıyor, gözlerini irileştirdi..
"of bu çok..fenaydı be"
yaslandığım yerden fazla kıpırdamadan "dur sen bekle bir kaç dakika sonra asıl olay..tekilanın uzun metrajlısı bu (:"
yanlamasına gelip kucağıma uzandı..
"başım döndü valla"
"amacına ulaştın o zaman, gene kendine zarar vermeyi başardın"
"ama sen de içtin?"
"e işte zararı bölüşelim diye, belki sarhoşluğumuzda indirip yaparlar :p"
kesik kesik güldü, "iğrençti bu (:"
"evet ben de ağzımdan çıktıktan sonra fark ettim :}"
gene gülüştük..sonra bir sessizlik..yattığı yerden (dizim) dik dik bakmaya başladı bana..ben de gözlerimin dalmaya bıraktım..saniyeler geçti..beş... altı..sekiz..on..
derler ki, "bir insan, diğerine, 1-2 saniyeliğine bakıyorsa, bu sıradan, hemen her nesneye ya ya da canlıya atılabilecek türden özelliksiz bir bakıştır..eğer 3 saniyeden fazla bakıyorsa..bu, "senin farkındayım, benim için farklısın" bakışıdır... eğer sekiz saniyeden fazla bir bakışma söz konusuysa..işte o zaman o işin sonu ya savaşmaya ya da sevişmeye gider.."
ben, kronometre tutmadım beyler..ki zaten, hem ortamın koşulları hem de kanıma balıklama dalış yapmış olan votkanın etkisinden mütevelli, zaman kavramım kaybolmuştu..ta ki bir el enseme dolanıp beni aşağı çekene kadar..
elif, önce bir elini, sonra diğerini boynuma sarmış, biraz beni aşağı çekerek, biraz da kendisini yükselterek aniden birleştirivermişti dudaklarımızı..
sorgulamadım..
düşünmedim bile..
harika öpüşüyor..
kaydım olduğum yerde biraz daha, o da üzerime doğru yükseldi, bir eli boynumdan yağıma indi..benim ellerim onun belinde..
pişmanlık duymadım..
kaçmaya çalışmadım..
yatakta yanlamasına dönüp yatakla paralel hale geldi, kendimi güç bela baş ucuna doğru ilerlettim, bacaklarından birini sağıma atıp tamamen üzerime yerleşirken saçlarımız karıştı..ellerimden biri yukarıya, narin boynuna, diğer, aşağıya, düzgün bacaklarına doğru hareket etti..soluğum kesilirken,
inat etmedim..
zorlamadım...
bir an için burçinin, minenin, ebrunun hayalleri geldiyse de gözlerimin önüne,
umursamadım..
diyorum ya,
ben bu gece muavin koltuğundayım..
vay be..
"kime niyet, kime kısmet" dedikleri bu olsa gerek..
o gece oraya, hangi hayallerle, kimi düşünerek gidiyorum, şimdi, şu anda, nerede, kiminle ne yapıyorum..
ama artık alıştım hayatımdaki böyle tuhaflıklara, neyim normaldi ki zaten.. neyi normal yaşamıştım?
elifle geçirdiğimiz geceyi, bu kez biraz daha özet halinde paylaşacağım sizlerle, diğerlerine nazaran. çünkü uzun tuttuğum yazılar genelde benim belli bir kategoriye ait ilklerimi anlatıyorlardı (ilk öpüşmem, ilk sevişmem, ilk sikişmem), artık aynı özeni beklemeyin derim,
aslında ondan da ziyade, biraz toplumsal sorumluluk kaygısı oluştu üzerimde, burada biz bize takılmadığımızı öğrendiğimden beridir biraz daha soft yazmaya çalışıyorum her anlamda, çünkü çoluk çocuk da okuyor, onların zihinlerini bulandırmak istemem, adım p0rnocu tsigalkoya çıkacak aq..
neyse.. gelelim o geceye..
dedim ya, düşünmeyi, karşı koymayı filan bıraktım, aklımdan en ufak bir yabancı düşünce geçirmiyorum, tek amacım yaşadığım saniyelerden zevk almak..
pozisyon da müsait olunca, müthiş bir güçle üzerime abandı, ingiliz takımlarının kendi evindeki maçlarda rakibine ilk 15-20 dakika nefes aldırmayan presine benzer bir abluka altındayım..bir süre öpüştük, elif bu güne kadar ayşen2 den sonra münasebette bulunduğum kızlardan en irisi diyebilirim, endam yerinde maşallah ama tabi bunun dezavantajı üzerimdeki ağırlığının nefesimi kesmeye başlaması oldu.. düşünün üzerimde 65-70 kilo var, bir yandan da ağzımı kapatıyorlar, devamlı bir presleme, ileri geri sürünceme hali..
biraz sonra dudaklarımdan boynuma indi, ben de devamlı bunun yüzünü, sırtını okşuyor, omuzlarını sıvazlıyorum..en sonunda tutup yan çevirdim yoksa kaburgalarım kırılacak..
o ara biraz sakinleşti bu, hah şöyle be..bir yere kaçtığımız yok, aceleye ne gerek var? belki de yorulmuştur bilemiyorum.. ardından kontrolü ben ele alacaktım ki bu dikildi yatakta..
aha dedim, bitti galiba.. şimdi, "özür dilerim tsigalko, aniden, istemeden oldu, yanlış yaptık bla bla bla" diyecek ve ben de yeni bir taşak ağrısı sendromuna kurban gideceğim..
ama öyle demedi.. beni yeniden düz durmaya zorladı.. göz göze geldik, konuşmuyoruz, gözleri alev saçıyor, burnundan soluyor kız resmen,
"ışığı söndürsem olur mu?"
dedi nefes nefese,
"olur?" dedim..
uzandı hemen oda lambasını kapattı..
karanlıkta baş başa kaldık..
yeniden yanıma sokuldu..az önceki aceleciliği yok bu sefer.. sakin sakin öpüşmeye başladık..tek tek öpücükler, çarpışıyor birbiriyle, dudak, yanak, çene, neresi denk gelirse.. böyle vur kaç yapa yapa yeniden devrildik yatağa..
ışıklar da sönünce, duyma duyuları iyice keskinleşti.. aldığı her soluğu, kalbinin gümbürtüsünü, kıpraşmamızın yatağın çarşafında ve üzerimizdeki kıyafetlerde çıkardığı hışırtıları, hepsini beynimin içinde duyuyorum resmen..
tam iyice alev almış neredeyse birbirimize kaynamışken, bu yeniden biraz çekildi üzerimden..az önce elleriyle verdiği ve ben giyerken güya arkasını dönüp bakmadığı pijamanın üstünü alttan yakalayıp sıyırmaya başladı, hemen yardımcı oldum, giyeli yarım saat bile olmayan, korayın pijama üstünü çıkarıp fırlatttık..o uçuşu benim atlet izledi,
elleri, yüzü, nefesi çıplak kalan göğsüme deyince bir tuhaf oldum, zaten muhalif tavırlarda olan tsigalko jr., iyice anarşist bir hale bürünüp "hacı, sıkıyorum bak! sıkarım haa!" diye tehdit etmeye başladı beni alttan alttan..
elleri göğsümde, omuzlarımda, sırtımda dolaştıkça ürperiyorum.. ensem yanıyor resmen.. dudakları oraya da ulaştı..
yanlış-yasak bir ilişkinin verdiği gerilim ve adrenalinden olsa gerek, sanki daha bir hoşuma gidiyor elifle olan münasebetimiz.. aşırı heyecanlıyım mesela.. neredeyse kalbim fırlayacak göğsümün içinde, pazularım zangırdıyor, eklem yerlerim uyuşuyor.. oyşş ulan çok fena oldum haa x)
neyse.. neyse sakin..
bir süre daha böyle kör dövüşü şeklinde devam ettik, sonra benim aklıma şartları eşitlemek geldi, bunun pijama üstünü yakaladım alttan, yukarı doğru çekiştirdim biraz.. sağ olsun o da bunu bekliyormuş zaten, benim elimi atmamla çıkarmamız 2-3 saniye sürdü, o ara saçı başı hep ağzıma girdi, gülebildim, o da kesik bir gülüşle karşılık verdi, yine gömüldük birbirimize..
bu sefer sütyenle filan uğraşmayacağıma sevindim elim atletinin üzerinden göğüslerinin yumuşaklığını hissedince..o atlet de biraz sonra çıkp gitti zaten..biz de öyle güreşçiler gibi belden yukarımız çıplak, güreşiyoruz..ama tabi bizim klasman ve stil biraz farklı.. anlarsınız ya (:
bundan sonrası biraz sansürlü..
bir kadının belden yukarısını çıplak bıraktıktan sonra ne yapılması gerekiyorsa, neresine dokunulması, neresinin öpülmesi gerekiyorsa onu yaptım..
ben sevişmeyi severim biliyorsunuz.. kızlar da sever..o yüzden benim bu acele etmeyen tavrım hoşuna gitmiş olmalıydı ki soyunma aşamalarında ilk adımları hep o attı.. nihayetinde ben çırılçıplak o da sadece donuyla kalınca, aşağıya eğildi, tsigalko jr. ı daha önce tanışmadığı, yabancı bir ortamla tanıştırdı ("ağzına aldı" nın kibarcası la işte..) o bir kaç saniyelik hissiyat çılgınlar gibi hoşuma gitse de, hemen yanaklarından yakalayıp ayırdım yüzünü, hayır.. hayır..sakso filan istemiyorum lan..
"gel" diye fısıldadım, yeniden yukarı çektim yavaşça, sonra yan çevirdim ve nihayet tamamen sırt üstü pozisyona getirip sonunda üste çıkmayı başardım.. yöh arkadaş.. resmen taktik-strateji kastım ha..nerede o çıtı pıtı hatunlar, atıp atıp tuttuğun, havada çevirdiğin, duvardan duvara vurduğun..
yine devam ediyoruz okşama ve öpücük bombardımanına.. vücudunda dudaklarımın değmediği yer kalmadı her halde..o kadar tatlı ki teni, öperken kendimden geçiyor, bir yandan da elime neresi gelirse avuçluyorum..
lan yazarken utanıyorum resmen ama hadi neyse..
o şekilde devam ederken bu ellerini aşağı indirdi yine, üzerinde kalan son kıyafet parçasını da sıyırıyor..
biraz şaşırdım, çünkü ben bu gece gene benim klasik "sürtüşme"lerden biri olacak diye umuyordum.. lakin şimdi bakıyorum, tamamen çıplağız? oha.. yoksa?..
eliyle benimkini de yakalayıp bacaklarının arasına doğru sürünce duraksadım,
"elif?"
"ne?..hadi?"
"emin misin?"
"hıff.. yaptım daha önce.. eminim.."
laaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaan
sürtüş değil, sikiş var bu gece lannn
acaba beklentilerim daha ne kadar yükseltilebilir diye düşünmekten kendimi alamadım..vay arkadaş, gecenin başında elife kendimi zorla sardırttım diye küfrediyordum kendime.. şimdiyse...
"dur o zaman" dedim, karanlıkta kısa bir arayıştan sonra kotumu, oradan cüzdanımı, oradan da içindeki şapkayı buldum,
ne demiş mazhar alanson?
"şapkasız çıkmam abi!"
şapkasız çıkmayın beyler..ne olursa olsun..
paketi alelacele, sağlamlığına söverek yırtıp, şapkanın doğru tarafını el yordamıyla bulmam ve juniorun kafasına geçirmem epey zamanımı aldı, umarım soğumamıştır olayımız..
hemen üzerine abandım tekrar.. beni komple sarmalayarak karşılaması, herhangi bir soğumanın olmadığının gösterir nitelikteydi..
junior u sabitledim, kafasını yavaşça şehrin kapılarına doğru ilerlettim.. ufak bir direnişle karşılaştım surlar önünde, ama yenilmez şövalyelerim onları pek çabuk atlattı ve biraz daha zorlamanın ardından şehrin meydanındaydı.. elifden yüksek sesli bir soluma geldi,
"teslim çanı"..
sonrası malum..bir daha teknik ya da cinsel ayrıntılara girmeye gerek var mı bilmiyorum..
ben yukarıdayken deneyebileceğimiz bir kaç şekilde ilişkiye girdik, iki kez fileleri havalandırdım.. serin kasım havasına rağmen kanter içinde kalmıştım..ama ne kadar yorulsanız da, bırakmak, içinizden gelmiyor.. bilhassa partnerinizi dokunuşları, sesi, soluğu, sizi daha da gaza getiriyor.."hadi lan..bi beş dakka daha şunun hatrına" diyorsunuz..o beş dakika on beş dakika oluyor..
ne kadar devam ettik bilmiyorum ama bir noktadan sonra omuzlarıma ve belime ağrılar girmeye başlayıp, yaptığım her hareket, zevkten çok zahmet verir olunca kendimi yavaşça kızın üzerine bıraktım.. bencilce düşünecek olursam, ben zaten iki kere boşalmışım.. onun durumu nedir bilmiyorum ama eminim ki keyif almıştır.. boru mu lan, kaç dakkadır git gel yapıyoruz, toprağa yapsam petrol çıkarmıştım şimdiye..
biraz soluklandık..bu saçımı, yüzümü okşuyor devamlı, ben de karşılık vermeye çalışıyorum ama kollar bile tutmuyor artık..
insanoğlunun azgınlığının, aç gözlülüğünün sınırı yok, derlerdi inanmazdım..
orada bir beş dakika nefeslenip yeniden kamışa su yürür gibi olunca, içten içe yeni bir "power" geliverdi.. tekrar hareketlendim..onu d da hareketlendirdim.. yine üzerinde gelip giderken bu kulağıma "bana bıraksana biraz?" dedi..
olur.. canıma minnet..
hemen pozisyon değişimi oldu, deminden beri rahatı yerinde olan elif hanım için mesai vakti..
yorulmak bilmeden, dakikalarda gidip geldi üzerimde, inip kalktı.. benim tsigalko da hattrick yaptı.. üçüncüler her zaman en kral hissayatlar olmuştu.. daha önce söylemiştim sanırım.. herhalde bu "şeyin hakkı üçtür" lafı da mı ordan geliyor yoksa lan.. neyse çarpılcam şimdi aq..sustum..
sonunda ikimizde bütün barutunu atmış şekilde balık istifi kala kaldık... öyle gevşemişim ki beyler, başlarda bana ağır gelen, kaburgalarımı zorlayan hatun şimdi kuş gibi hafif üzerimde.. ellerimi kalçalarına götürdüm.. insafsızca sıkı, acımasız bir kavise sahip..bu göt denen, kalça denen organ, varlık..her ne ise işte..bu kadar da güzel olur mu yahu?..memeyi, amı filan geçiniz beyler..kgs ile geçiniz..en mühim mesele kalçadır her zaman.. gerisi teferruat..
ellerimle bu kutsal varlığın bütün eğimlerini, tekstürünü hissettim.. sıktım, okşadım..bu nadide sanat eserini bir sanatçı gözüyle yorumlar gibi yorumladım ellerimle..
sonrası karanlık..o huzura ve yorgunluğa dayanamadım.. uyuyakalmışım..
sabah uyandığımda üzerimden kamyon geçmiş gibiydi yine.. uzunca bir aradan sonra halı saha maçı yapınca bütün kaslarınız hamlaşır, bütün eklemleriniz tutulur ya..öyle tatlı bir ağrı, ağırlık var üzerimde.. işte böyle uzun süre antrenmansız kalmanın zararları.. kick boksu bırak, basketi bırak, seksi bırak..eee..ya ne olacaktı?..
yatakta çırılçıplak ve yalnızım..lan saat kaç oldu?..hemen kalktım, komidinin üzerinden bana gülümseyen kapasitesi zorlanmış prezervatife göz kırptım... hemen bokseri, atleti geçirdim üzerime, tam çıkıyordum ki odadan, sonradan evde başka kızların da olduğunu hatırlayıp koray beyin donunu da geçirdim altıma.. kusura bakma kardaş..sen kızdan sebepsiz yere ayrılmışın, o da hıncını benden çıkardı yani.. aslına bakarsan burada hunharca kullanılan ve muhtemelen bu günün sonunda atılacak olan benim yani hehehe..
odadan çıktım, sağa sola bakınıp banyoyu buldum, şöyle bir elimi yüzümü yıkadım, ama kirli hissediyorum tabi.. duş almadan hayatta rahatlamam ben.. şimdi eve kadar gidicez böyle cünup cünup anasına satayım... şu hijyen takıntımı da sikesim var ama neyse..
banyodan çıkınca koridorun diğer ucunda elifi benim tarafa doğru gelirken gördüm, o da beni görünce duraksadı,
"uyandın mı? (:"
"aynen, şimdi kalktım.. öğlen olmuş saat.. okul yalan oldu (:"
"benimde, aman boş ver..gel kahvaltı hazırlıyorum"
"hımm gene o meşhur kahvaltıdan mı?"
güldü..
daha önceki, çok daha masumane geçen gecemiz ve ertesi sabahı aklına gelmiş olmalıydı..
işin tuhafı, o gece, aramızda hiç bir şey yaşanmadığı halde, kızın suratı ertesi sabah beş karıştı.. şimdiyse, sanki önceki gece afedersin çatur çutur sikilen kendisi değilmiş gibi gülümsüyor... bir bok anlamadım bu işten ben..
gittim mutfağa, ufaktan yardımcı olayım diye ama zaten bitirmiş neredeyse masayı hazırlamayı,
"diğer arkadaşların yok galiba?" dedim..
"hı hı.. merve zaten arkadaşındaydı dün gece.. damlanın da dersi vardı sabah, ona gitmiştir.."
masaya geçtik,
bir yandan atıştırıyoruz, bir yandan da tuhaf bakışmalar var..ama ortam pozitif yani.. sanki ikimiz de her an gülecekmiş gibiyiz böyle.. ancak, ikimiz de diğerinden bekliyoruz mevzu açmayı..o yüzden konuşma olmuyor..
en sonunda ben konuştum,
"nabersin?" dedim sırıtarak.. çok salakça bir soru tabi ki ama, zaten amaç o, zaten gevşek olan ortamı iyice yumuşatmak.. işe yaradı, güldü bu,
"iyi.. nasıl olayım? (:"
"iyi ol tabi.. kahvaltı çok güzel, eline sağlık"
"hım sağ ol (: ... senden naber?" deyip gülmeye başladı..ben de gülüyorum.. sinirlerimiz bozulmuş anasını satayım..
"iyi..iyi bende (:... dün gece... "
"aramızda" diye lafımı tamamladı hemen göz kırpıp..
"aramızda tsigalko... güzel geceydi..ama aramızda.."
"bence de..harikaydı.. aramızda tabi canım, bilboardlara reklam verecek değilim (:"
bir süre daha tuhaf gülümsemeler eşliğinde devam etti bakışmalarımız.. kahvaltımızı bitirdik.. hayır, benim hem hoşuma, hem de komiğime giden ne biliyor musunuz, lan daha bir kaç saat önce sevişmişiz sabaha kadar..ama şimdi sanki böyle, yeni tanışan-tanıştırılan utangaç aşıklar gibiyiz.. öyle bir elektrik var ortada..
kahvaltı bitince toplamasına yardım ettim, "bırak bırak valla.. şimdi yıkamıcam zaten (:"
"peki (:..senin, işin filan var mı? gideyim mi ben?"
güldü, "tabi hemen kaç"
"yok cidden.. planın varsa engellemeyeyim dedim"
"saçmalama (: ne planım olacak.. salona ya da benim odama geçebilirsin.. geliyorum ben de şimdi, çay doldurayım birer bardak daha.."
kendi kendime salak salak gülümseyerek salonun yolunu tuttum..iyi kız lan aslında bu elif..ne bileyim, böyle tavırları, sahiplenmesi.. enerjisi..o her zaman üzerinde olan vahşi havası.. baksana kahvaltı filan bile hazırladı bana benden önce kalkıp.. başka karı olsa daha hala üst üste yayılmış yatıyor olurduk manda boku gibi..
gittim salona, geçen sefer uyuyakaldığımız geniş koltuğa oturdum, elinde çay tepsisiyle geldi bu bir iki dakika sonra.. hemen yanıma geçti..
"oturmuşsun malum yere hemen (:"
güldüm.. onun da aklındakiler, benimkiyle aynı demek ki..
"elif.. şey sorucam ben sana... geçen sefer, yani burada beraber sabahlsdığımızda.. sonradan bana, herhangi bir ee..hani, atraksiyon içine girmediğim için teşekkür etmiş ve işte, delikanlıymışsın filan demiştin.. acaba, dün geceden sonra, yine böyle mi düşünüyorsun yoksa artık farklı, kötü bir karakter mi oldum?"
"hımm öyle demiştim değil mi? hatırlıyorsun haa (:"
"elbette hatırlıyorum (:"
bir iki saniye sessizlik-gülümseme-bakışma...
"o zamanki şartlar farklıydı ama..sen, daha mineden yeni ayrılmıştın..ben de senin ruhsal durumunu check etmek için buluşmuştum senle.. yani eğer bir pişmanlık ya da yeniden bir araya gelme isteği görseydim sende, sizi yeniden birleştirmeye çalışacaktım.. gerçi ben yine içtim, sapıttım biraz ama sen çok harbi davrandın..o durum farklı, bu durum farklı yani, düşüncelerimde bir değişme yok.. hala çok iyisin benim için, çok tatlısın.."
deyip yanağıma dokundu.. elini yakalayıp öptüm..
"belki de bu sefer benim seni teselli etmem gerekirdi?" deyip biraz daha zorladım..
"ya tsigalko, ben pişman değilim..sen de değilsen, önemli olan da bu..hatta, keşke diyorum.. başka bir zamanda, başka bir yerde tanışsaydık.. başka şartlar altında.."
yine sessizlik oldu..
"kısmet" dedim sonunda gülümseyerek..
"o zaman da belki seni üzen ben olacaktım? ya da sen beni üzecektin?" diye devam ettim,
"eh..tabi bilemeyiz.. şimdiyse, kimse üzülmedi bence.. üzüldün mü? :p"
"eee, omzum tutulduğu için üzülüyorum biraz evet :}"
"haha.. öpeyim, geçsin.."
yeniden birbirimize sokulduk.. kısa bir öpüşmenin ardından ellerimiz birbirimizin yanaklarında, göz göze kaldık biraz daha..
...
akşama doğru ayrıldım elifin evinden..
kendi evime doğru, şöyle sıcak bir duş alıp, geceye kadar şekerleme yapmak için yürümeye başladım.. yolum uzun, ama canım yürümek istiyor.. tıpkı zamanında yurda yürürken olduğu gibi, bu kez de eve yürürken düşünceler, muhakemelere daldım.. zaten galiba adam akıllı düşündüğüm tek zaman dilimi, bu "icraat sonrası yürüyüş"lerden ibaret (:
güzel bir geceydi.. nerden baksan 1.5-2 aydır sevişmemiştim..iyi geldi.. alışmış kudurmuştan beterdir derler ya, hani o ilk mührü kırıp, bir kere sevişince, bir daha rahat edeceğim sanarsın, ama tam tersi, daha da fazlasını ister canın..bir nevi uyuşturucu gibi seks de..bir çeşit bağımlılık..
ertesi sabah da en az gecesi kadar güzeldi.. güzel uyandık, güzel ayrıldık... ama asıl soru şu, "bundan sonra ne olacağız?"...
sevgili olabilir miyiz? olamayız... çünkü bu kız hala minenin en yakın arkadaşı.. arkadaş kalabilir miyiz? o da zor, öküz olmamız lazım yani öyle bir şey için...
e bakıyorum, fak badi de olmaz bizden, çünkü birbirimize saygı duyuyoruz.. hatta hoşlanıyor, beğeniyoruz birbirimizi.. öyle kullan at süngerler gibi birbirimizi ovalayıp ovalayıp sonrasında umursamazlıktan gelemeyiz..
valla ne olacağız, ne bok yiyeceğiz ben de bilmiyorum ama,
bildiği tek şey, dün gece hayatımın en güzel ve zevkli gecelerinden birini yaşadığım..
"o zaman fazla kurcalama, bozarsın" dedi beynimin içinden gelen tanıdık ses..
"eyvallah, öyle olsun (:"
"oo sende gelişme var tsigalko? ilk defa bir önerimi sorgulamadan kabul ettin, nihayet bazı şeyleri aşabiliyoruz ha?"
"öyle (: ... hatta sana bir teşekkür bile borçluyum"
"kendine de bir aferin borçlusun (:"
"ben bir şey yaptım sayılmaz aslında, kız beni eve attı resmen.."
"yapmaz olur musun?..üzerinde konuştuğumuz bütün küçük detayların üst üste konması sayesinde yaşayabildin dün geceyi.. eski sen olsaydın, en az 10 farklı yerde işi berbat eder ve yine avcun boş dönerdin evine.."
"öyle mi dersin?"
"öyle öyle... ve yine diyeceğim o ki tsigalko, filmin henüz saaadece yazıları yazıyor... daha beraberce yapacak çok işimiz var.. cevizler..kestaneler.. şeftaliler..senin uzmanlık alanın, daha iyi bilirsin ;)"
güldüm kendi kendime..
tabi.. uzmanlık alanım...
kendi kendimi sikmekte, bambaşka birine, bir zamanlar nefret ettiğim birine dönüştürmekte üstüme yok...
ama ne demişler.."aşta ve savaşta her yol mübahtır"... bense, "aştan bir savaş" içinde olmam dolasıyla, sanırım ne bok yersem yiyeyim, biraz da mefistomun yardımıyla, hep bir kılıf, bahane bulmayı başaracağım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder