5 Ağustos 2014 Salı

Nasıl Piç Oldum Anlatıyorum Part 52

http://fizy.com/#s/3woslk

bu gece uzun bir aradan sonra karakter analizleri yaparak başlayalım istiyorum, epeydir sınıftakilerin durumu ve sınıftakilerle benim aramdaki durumlardan bahsetmedim, hem karakterleri hatırlamış oluruz hem de bireysel olarak merak ettiğiniz tiplerin neler yaptığını öğrenirsiniz, iyi olur demi?

öncelikle okandan bahsetmek istiyorum vefa örneği olarak,

okanla elbette eskisi gibi görüşemiyoruz, çok şey değişti, bizler büyüdük, çevrelerimiz bambaşka, herkesin kendi hayatı, sorumlulukları, dertleri var,

ama yine de, o bir kaç ayda nasıl bir bağ kurmuşsak artık, hala bile birbirimizi online yakalayınca saatlerce konuşabiliyoruz..diyorum abi, eğer o çocuk burada kalsaydı, efsane olurduk biz..tek kelimeyle efsane..sevgi koduğumun hayatı, bazen sizden öyle parçaları söküp alıyor ki, yerini dolduramıyorsunuz.

benim canlı müzik vb. durumlarını ona da anlatmıştım, taa amerikalardan dua etti sağolsun, hem amerikadan edilen dualar daha iyi tutuyormuş diyorlar, cemocu kardeşlerimizin yalancısıyım :p . neyse, bunun da durumları stabil, dilini iyice ilerletmiş, e zaten artık 2 seneye yakın zaman oldu, tamamen uyum sağladım diyor, gerçi daha geçen yaz görüşmüştük ama biz bir araya gelince böyle meseleleri konuşamıyoruz başka muhabbetlerden (:

kız arkadaşıyla devam ediyor, helal olsun, öyle bir ortamda bir ilişkiyi bunca zaman sürdürebilmek erdem işi, amerikan üniversiteleri filmlerdeki gibi herkesin birbirini parmakladığı yerler olmasa bile bizim pek çoğu liseden bozma yapılardan oluşan ve sofudan bozma kafalar tarafından yönetilen üniversitelerimizden farklılar.

kısacası okanla aramızda kopmaz bir bağı oluşturduğumuz belli, her yaz bunu tazeleyip daha da güçlendirmemiz ise cabası.
yurttan çıkmış olmamız, oradakilerle işimizin bittiği anlamına gelmiyor elbette, öyle "öküz öldü, ortaklık bitti" yapmak bize yakışmaz,

yurttan çocuklarla halı saha organizasyonların da olsun, bizim evde olsun bir araya geliyoruz, utku, caner ve adını hatırlamadığım nice eski dostumuzla da bizim "beşli" olarak bağlantımızı koparmış değiliz.

bizim beşli demişken, evde de işler yolunda, zaten bir evde işlerin yolunda olmaması için farklı karakterler tarafından paylaşılması gerek, eğer adamların hepsi gamsız ve rahat tipler olursa ya da hepsi pipirikli tipler olursa sorun çıkmıyor,

bizimkilerin hangi gruba girdiğini tahmin ediyorsunuzdur (:

ortam çok güzel gerçekten, okulda caka satan o cool delikanlılar, eve gelince alışveriş merkezlerindeki oyun alanına bırakılmış veletler gibi oluyoruz, hele içtiğimiz geceler, ertesi sabahları çok eğlenceli oluyor, kendimi bir iki kere alt kattaki salonda halının üstünde yatarken buldum. eğer the hangover i o zamanlar çekmiş olsalar, biz o sinema salonunda gülmekten ölür, çıkamazdık.

ama hayat hep gır gır şamata ve eğlenceden ibaret değil elbet..

diğer çocukları bilmem, ama beni geren pek çok psikolojik faktör de mevcut etrafımda..

bir kere, hala uğruna planlar yaptığınız, kafanızda kuruntular kurup, tilkiler dolaştırdığınız, "sizinle oynayan kız" hala sınıfınızda.. artık ilk zamanlara göre daha olgun ve doymuş görünseler de, hala fingirdeşmelerini çekmek zorundasınız.. onların o her şeyden ve herkes uzak, yüksek ve artist görünüşlerini görmezden gelmek zorundasınız..

nilay-neco-tolga ve ben den oluşan kanka-sevgili-eski sevgili-dost paradokslarından ise bahsetmek bile istemiyorum.. zaten yeterince anlattım.. resmen beynimi yiyor bu durum beyler..

kız, yani nilay, benim harbiden sevdiğim, değer verdiğim ve kişiliğini takdir ettiğim bir insan.. sikicek mikicek diyorsunuz, ayıp ediyorsunuz.. gerçi evet, kanka ayağı göt ayağı derler ama o kızla artık farklı bir boyuttayız biz bu konuda, umuyorum ki bizim başımıza böyle bir kaza gelmeyecek, en azından benden tarafta böyle bir eğilim yok, onda da yoksa ne ala..

neco desen, sınıfta en iyi anlaştığım, nihayetinde ekürim olan tek insan.. bazen düşünüyorum, "acaba ihtiyacım olduğu için mi bu adamla takılıyorum?" diye, yok lan.. harbiden sevdiğim bir adam.. tamam bir okan, tolga değil ama, e onun da adı neco sonuçta..o da başka bir karakter, başka bir mevkinin oyuncusu, kıyaslamaya gerek yok başkasıyla..

zaten dostlarınızı da böyle ayırmanız lazım beyler, her birini başka bir mevkinin en iyisi diye sınıflandırmanız lazım.. birbirleriyle kıyaslamayın yakın arkadaşlarınızı.. hepsinin yeri farklı olsun.. yoksa yalnız kalırsınız..bir kişiye kalırsınız..e o bir kişi de takımı şampiyon yapamaz haliyle..

tolga için ne söyleyebilirim bilemiyorum, zaten bizim muhabbetlerimize siz şahitsiniz, çocuktan bu güne kadar en ufak bir terso görmemişim, ne bir menfi hareket gelmiş ne de bencillik.. beni her daim soğuk tutması ise en büyük özelliği,

soğuk tutmaktan kastım, yani fazla ısınıp patlamamı engelliyor, rahatlatıyor.. tıpkı okan gibi.. sanırım benim insanlarda en çok aradığım ve sevdiğim özellik de bu,

birileri beni devamlı rahatlatacak, serinletecek, yularımı sıkacak ki, sağa sola saldırmayayım, patlamayayım, yanmayayım..birilerinin beni hep idare etmesi gerekiyor..hep pohpohlaması, hep sırtımı sıvazlaması..

ceydanın da beni önce başkasından çalıp, sonra da onca zaman elinde tutabilmesinin sebebi bu olsa gerek..

ne kadar kötü lan düşününce..bu nasıl bir arsızlık, nasıl bir bencilliktir aq? resmen erkeğin kezbanıyım, haberim yok..aah ah..
reklamlar,
***beyler bu diablo 2 çok güzel bir oyun lan, tavsiye ediyorum henüz oynamamış olan kaldıysa. çıktıktan 10 küsür sene sonra başlamış olmam ise benim hatam değil, zamanım olmamış demek ki aq napayım ***

http://fizy.com/#s/2b7jdc

ceyda,

namı diğer kamikaze ceyda..yaptığı akıl dışı hareketle hem kendi hayatını hem de benimkini muhtemelen olumsuz yönde ve önemli ölçüde değiştirmeyi başarmıştı malum..

ayrıca anlam veremediğim şekilde hala ara sıra rüyalarıma giriyor, öyle işlemiş kanıma namussuz (:

acaba şimdi nerde..ne yapıyor..kendimi, hala ona karşı sorumlu hissediyorum, yarın bir gün başına bir şey gelse, sağdan soldan duysam, vicdan azabından yatamam bir kaç gece herhalde..

vicdan azabı konusunu açınca, konuşacak epey şeyim oluyor ister istemez,

mesela en basitinden meltem var, ceydanın arkadaşı..kızı en son gördüğümdeki yüz ifadesi hala aklımda..gerçi komiğime gidiyor o yaşananlar, nasıl attırmıştım sağına soluna ahahaha..ama yine de insan evladıdır..yazık aq..

mine yi görüp duruyorum devamlı..özellikle sınav zamanları..o kadar farklıyız ki artık..o kadar yabancı ki bana..yani herhangi bir kız kadar bile değil aramızdaki mesafe..çok uzak sanki..sanki ben yokmuşum gibi..o yokmuş gibi...

erkek arkadaşı yok sanırım, benden sonra kimseyle çıktı mı bilmiyorum..arada elifle konuşuyoruz, olsa muhtemelen laf sokmak için söyler ama oralara gelmiyor konu..sanki ayıplı, lanetli bir konuymuşçasına, sanki harry potter daki voldemortmuşçasına, açmıyoruz o mevzuları..adlarımızı ağzımıza almıyoruz aq..nerde zamanında kollarımda ısınan, dudaklarımda kendini bulan kadın?..

sınıftaki genel insan ilişkilerim fena değil, hatta bilhassa ilk seneyle kıyaslandığında harika sayılır..sınıfın, 3-5 malum şerefsizi haricinde her kesimine hitap edebilen, istediği şekilde gidip konuşabilen, laf atabilen, şakalaşabilen ender insanlarından biriyim,
gerçi artık o ortama da ihtiyacım var mı? tartışılır..ama bilirsiniz ki, bu hayattaki pek çok şey de, siz ondan vazgeçtiğiniz ya da ihtiyaç duymamaya başladığınız anda gerçekleşmeye başlar..

ulan ilk sene öldüm ben be insansızlıktan, öldüm öldüm..yalnızlıktan ölünür mü? öldüm işte ben..ruhen öldüm..sonra dirildim küllerimden..

şimdiyse basketten ayrı, kafeden ayrı, spordan ayrı,projeden ayrı, sınıftan ayrı çevrem var..ha tabi pek çoğu yüzeysel evet, ama yine de insan kalabalı işte..ben severim kalabalıkları..anladım ki kuytu köşeler bana göre değil..kalabalığın içinde kuytuda olmak benim tarzım..etrafım hep kalabalık olsun, ama aynı zamanda sakin..

tuhaf bir adamım vesselam, ne perhizim, ne lahana turşusu..
http://fizy.com/#s/2b7kld
sınıfta konuştuğum kesimden, nilay filan hariç en yakın olduklarım bizim iki kız işte, biliyorsunuz artık isimlerini, tuğçe ve seda..onlar haricinde nilayın bu aralar takıldığı ve benim de başlarda biraz muhabbetim ve aşinalığımın olduğu, kızlar var, hatta canlı müziğe de bir kaç kere geldiler o grup,

bunlar biraz, nasıl diyeyim, sonradan açılan kabak çiçeği misali kızlar, ilk senelerde pek malum taraklarda bezi olmayan ve birbirinden ayrı olan bu kızlar, sonradan birbirlerini bularak, birbirlerinin gelişimine yardımcı oldular diye düşünüyorum, zira kızların ilk zamanlardaki halleriyle şimdiki halleri arasında uçurum var resmen..gerçi ben her iki halleriyle de ilgilenmiyorum ama gözlemci bir kişilik olarak aradaki bu muazzam farkı görmemek, paylaşmamak olmaz..neyse, kendilerine tebrikler, 10 üzerinden 3-4 den, 10 üzerinden 6-7 ye kadar yükselme gösterdiler,
demek ki neymiş?

kendimize bakıcaz..kılığımıza, kıyafetimize, saçımıza, makyajımıza dikkat edicez..kendimize saygılı olmamızın gereği bu..ulan ben, bu kıllı mıllı erkek halimle, en az 10 dakika kalıyorum ayna karşısında, siz kızların çok daha özenli olması lazım aq? bir kere bu doğanızda var, tavus kuşlarının tüyleri misali, her daim göz alıcı görünmelisiniz ki, hem siz, hem biz mutlu olalım..

göz alıcı görünmek deyince bu aralar akla gelen en önemli isimlerden biri ise şüphesiz ki eda taşpınar!

şaka lan ehehe, magazin programı şeysi yaptım..

şakayı bir yana bırakırsak, size de bahsettiğim gibi, belli bir süredir sınıfın en şık kızı ebru..kesinlikle kendini aştı..hayır hayır, ne vücut ölçüleri ne de masum güzelliği beni alakadar etmiyor sizi çılgınlar! (:
ya da kendimi kandırıyorum, bilemiyorum..zaten doğal olarak da hoş bir kızken artık iyice göz alan bir tip haline geldi, hatta ceylinle bile kapışabilir (ceylinin götünü kıyas dışı bırakmamız lazım ama, insanlık dışı zira).

tüm bu fiziksel farklılıklarının yanında, duygusal olarak da farklı bir kız haline geldi, önceki o kırılgan ve mesafeli yapı, yerini daha girişken ama eskisinden daha olgun bir tavra bıraktı..sınıfta, o da benim gibi, herkesle konuşabiliyor rahatça..hatta benim konuşamadıklarımla (ya da konuşmak istemediklerimle) bile..serhat piçiyle araları iyi, onlara da gelicem birazdan..ama öyle benim inadıma bir hareket içinde olmadığını biliyorum, zira kız artık beni siklemiyor bile, yanımdan, sokak lambasının yanında geçer gibi castır castır geçiyor, ben de rüzgarıyla savruluyorum işte sağa sola (:

ne olursa olsun ebruya karşı hep bir sempati var içimde, bazen derste kendimi, ona dalgın dalgın bakarken yakalıyor ve tokatlıyorum.. cazibesi, karizması üst düzey, ve şunu diyebilirim ki eğer okulun başlarında da durum böyle olsaydı, ben, ayşen yerine, rahatlıkla ona aşık olabilirdim ve şimdiki hayatım çok daha farklı olabilirdi..

ya da tamamen "ulaşılmaz olanın güzel görünmesi" durumunda ibaret bu düşüncelerim..çünkü ebru, artık benim için ulaşılmaz bir yerde gibi..çevresi, ilişkileri , takıldığı insanlar, bana velet muamelesi yapacak kalitede hem de öyle ayçanın yaptığı gibi yalandan değil, harbi harbi beni küçük görecek tipler..
http://fizy.com/#s/1ahxoc

sınıftaki düşmanlara gelecek olursak (ulan çok da komik geliyor bu kelime ama ne diyem, mahmut mu diyem aq (: ), aslında artık pek de bir savaş hali kalmamış gibi aramızda..ben de artık paranoyayı bıraktım, çünkü o serhat hıyarının kendi dertleri ona yeter..körle yatan şaşı kalkar misali, bu aralar abuk subuk tiplerle takılmanın cezasını çekiyormuş diye duydum..dersler desen berbat... allahından bulsun ya, bana ne, zaten yumruğu da yedi..ehehe, düşününce hala yavşak bir gülümseme yayılır yüzüme,hayatım boyunca pek kavga etmediğimden olsa gerek, böyle ender olan kavga anılarımı hep keyifle hatırlar ve anlatırım.

ayşen ve ozan sikişkenlerini ayrı bir yere alıyorum..

ama sanırım artık itiraf etmemin de vakti geldi ki, bu olayı ben çok abartmış olabilirim..tamamen bahane olarak kullanmış olabilirim..suriyenin düşürdüğü uçak misal, bir savaş sebebi yapmış olabilirim..

tamam..kandırıldım, kullanıldım..küçük düşürüldüm, yalnız bırakıldım..ama aradan zaman geçip de şöyle sakin kafayla düşününce, benden çok daha kötü şekilde bu durumlara maruz kalan, aldatılan, elde ettikten sonra sudan sebeplerle terk edilen insanlar var..o yüzden yine de şükür yani..

fakat, ayşene olan nefretim biraz daha farklı bir durum, zira kız, sanki bana düşmanıymışım gibi bakıyor, hor görmeye çalışıyor..ulan orospu, ne yaptım ki ben sana?

en son da bu yüzden patlayıp illa "intikam alıcam" diye bu yola girdim ya zaten..yeniden dirilttim uykudaki şeytanımı..yok abi..öyle beni kullandığı için, ozanı tercih ettiği için filan değil, bireysel karakterinden ötürü, sırf bu kolpa, menfaatçi, çıkarcı, kezban karakteri için hak ediyor bu kız sağlam bir sikişi..

ve ben, öyle ya da böyle, elbet bir gün hıncımı alacağım..tamamen legal yollardan..

neyse..bu kadar analiz yeter herhalde..unuttuğum kişi var mı bilmiyorum, vardır elbet, hatırlatırsanız ben de hatırladığım kadarıyla bahsederim..

nilayı unuttun demeyin, benim zaten onunla geçirdiğim her an, onu anlatan bir hikaye gibi, gerçekten farklı bir kız, farklı bir insan, hayatım boyunca pek az insana karşı hissettiğim güven ve arkadaşlık duygularını hissediyorum ona karşı, keza ebru da öyle, ama onun yeri biraz daha farklı ve nilaydan farklı olarak, maalesef hislerim karşılıksız..

hikayeye yeni katılan ve benim de yeni tanıdığım begüm, burçin gibi karakterlerden daha epey bahsedeceğimiz için burada es geçiyorum,

ceren hakkında spoilerler vermiştim, hatırlıyorum, onun da zamanı gelecek, zaten o karakterdeki (orospu) bir kızla bir şekilde konekte olup, daha sonra tamamen hayatınızdan silebilmek pek mümkün değil, hele ki böyle götünüzün dibindeyken..zira her daim yarı öfkeli (niyeyse) taciz bakışlarını sürdürüyor, ben de göz kırpıp sırıtarak karşılık veriyorum..arada toplu muhabbetlerde laf sokuyoruz birbirimize, saçlarını sarıya boyattı, yattara gibi oldu..amk..

şimdi hikayeyi biraz daha ileri sarıp yeniden müzikli gecelere gidelim (:
vurucu tim ahaha çok iyi lan bu biliyorum, bir ara bu noktaya geldim harbi harbi (:

bu arada arkadaşlar eleştiri, yorum ve sorularınıza cevap vereceğim bu geceki partları bitirdikten sonra, 2-3 ya da üç part daha atabilirim gibi görünüyor, sonra da cevapları yazar ve zıbarırım.

ne mühendisliği okudun, hangi üniversite? hangi şehir? v.b soruların cevaplarını siz bulmalısınız ki ben bilerek hikayede bazı yerlerden açık açık bahsettim bile, o yüzden lütfen artık bu konularda sormayın, detaylara takılmaktansa hikayenin içine sızmaya çalışın derim, benim yerime de geçebilirsiniz, benim yerimde olsaydınız ne yapardınız? gibi soruları da cevaplayabilirsiniz.. diyorum ya, böyle bir şeyi başkası yazmış olsaydı da ben denk gelseydim, onun hayatından bir hikaye de ben çıkartırdım kendi payıma ;)
http://fizy.com/#s/1ajcid
yine bir perşembe gecesi, yine erken çıkıp sahnemizi bitirmişiz, çocuklarla masada biraz takıldıktan sonra uzaktan imalı imalı bakışlar eşliğinde gülümseyen burçin ve nilayın yanına gidiyorum (sarışın nilay, karışmasın).

yine gülüşmelerin arasında oturuyorum masalarına, öncesinde soruyorum,

"masanızda bana da yer var mı acaba? :p"

"bilemiyorum, düşünmemiz lazım biraz x)" diye yanıtlıyor burçin, zaten farklı bir yanıt beklemezdim bu oyun severden (:

bense, ilk gecenin aksine çok daha usturupluyum, bu gece amacım geyik yapmak değil, biraz daha ciddi olmaya çalışıyorum, dozaj dozaj, yavaş yavaş, yine akıcı ama gayet güzel, seviyeli, sakin bir muhabbetin içine giriyoruz, ben, burçinle ilgilendiğim çok belli olmasın diye bilerek sık sık araya nilayı koyuyorum, hatta onunla daha bir samimi gibiyim böyle, hani çaktırmayacağız ya (: hey gidi hey..

aslında bakınca ne kadar yavan ve ne kadar çocuksu taktikler..ama genciz be arkadaş, o zamanlar, insanlar bu blöflerin sıradanlığını bilseler bile, bile bile kullanıyorlar, bile bile yiyorlar..yediriyorlar..eminim siz de karşılaşmısınızdır böyle durumlarla, ya da direkt olarak siz uygulamışsınızdır..

güzel muhabbetimiz, karşılıklı anılarımızdan ve çevrelerimizden bahsetmekle alıp yürüyor..birbirimize, birbirimizden hikayeler anlatıyoruz..bende hikaye çok biliyorsunuz, e çene de çok, taşınma muhabbetleri, yazın babamla olan balık maceralarım, basketbol maceralarım, müzik olayları..bir ara sosyal projeye geliyor iş, kick boks cu olduğumu söyleyince yalandan korkup "adam tehlikeliymiş ya :p" diye taşak geçiyorlar (:

burçin kendini anlatıyor, yola eczacılıkla çıkıp hemşirelikle noktalayışını esprili bir dille dinletiyor bize, aslında hemşirelikle ilgili aklımda bir sürü gır gır şamata ve bel altı imalar beliriyor anında ama kendimi tutuyorum aq..bu gece cıvıtmak yok..espriler mümkünse 1 metrenin üstüne gelsin..

burçin benim hatırıma (artık ne hatrım varsa (: ) sadece bir sigara içiyor bu gece, onu da dışarıda..

bir yerden sonra, nilay biraz devre dışı kalıyor, hem kendi isteğiyle, hem de biz fazla dalıyoruz konuşmaya, diyorum ya, ben zaten burçin e odaklıyım, belli ki o da aynı şekilde bana odaklı, nilay da arada katalizör, enzim, reaksiyona girdiği gibi çıkacak, sadece görevini yapacak, maalesef kızların çoğu tanışmalarda, konuşmalarda böyle 2. kişilere ihtiyaç duyuyorlar..tabi hepsinden ayça gibi öz güvenli ve görmüş görmüş geçirmiş olmasını beklemek zor.

o gece gene beraber çıkıyoruz kafeden, bu sefer evlerine kadar götürüyorum, "kahve içmeye çağırmayacağız ama haberin olsun (:" deyip gülüşüyorlar,

ben de,

"kahveyi biraların, tekilaların üzerine içerim ben zaten genelde" deyip kendimce ayarı veriyorum,

bir gün farklı bir mekanda eğlenmek için sözleşiyoruz,

"bu cumartesi de bekliyorum, size önlerden masa ayırayım bari, özel seyircilerim olarak gelin ;)" diyerek vedalaşıyorum ikiliyle, gündeki teyze öpüşmesi yaparken parfümleri burnuma geliyor..seviyorum lan kızları valla, yumuşak, hoş kokulu pembe varlıklar (: , çilek gibi... yerim sizi x)

akşam eve gittiğimde burçin olayını tolgayla konuşuyorum,

beyler, öyle heyecan filan yok içimde ha, aşk filan yok yani..bitti o işler..kapandı o devir..kız hoş, kafalarımız uyuştu, e birbirimizden de hoşlanıyor gibiyiz..o zaman ne var aq? takılırız işte, olursa olur, olmazsa da murat abi iki sadık müşteri kaybeder muhtemelen (:
http://fizy.com/#s/1ahnqh

..tolgayla bir süredir biraz mesafeli gibiydik, hayır hayır, aramızda bir sorun yok, sadece, derslerimizin ve programlarımızın yoğunlundan ötürü bir türlü adam gibi muhabbet edemedik epeydir, o nedenle sanki geçici bir uzaklık oluştu gibi oldu..bu burçin meselesi vesilesiyle yeniden arayı ısıttık kardeşimle, ben de buna bizim pub a gitmeyi önerdim ertesi akşam,

"cuma cuma mı içicez amk?"

"lan gören de inançlı bir şey sanacak, amk ateisti x)"

"olm boş ver lan, zaten günahkarın önde gideniyiz, hepten cehennem konbinesi aldırtma bize (:"

"iyi ne yapalım o zaman? çıkmak istemiyor mu canın dışarı?"

"çıkarız kanka, ama içmeyelim"

"tamam hacı bey (: , nereye gidek?"

"bilmiyom, kafeye gidelim diycem de, ordan da gına geldi artık, baydın aq x)"

"siktir lan, millet bizi dinlemeye özel geliyor bee özeeell (:"

"hahaha, aslanım güllü (: peçete de atıyorlar mı lan?"

"yok daha atmadılar, topuklarıma sıkmazlar herhalde demi (: ?"

"bilemiyorum, burçin yengeyle iyi geçin (:"

"oof of..kanka istiyorum bu kızı lan ciddi ciddi.."

"vay amk..istiyorsun ha? seviyorum filan değil yani, direkt "istiyorum" x)"

"çekiyor beni abi, yani öyle duygusal olarak olmasa bile fiziksel olarak"

"hee..alışmış kudurmuştan beterdir aga, ne kadar olduydu senin ayçayla ayrılalı? x) x)"

"kes lan (:"

"bizimkilere söylücez mi?"

"yok biz ikimiz kaçalım hacı özel konuşucam sene ;)"

"e hadi iyi madem (:"

daha önce nilayla, ebruyla filan gittiğimiz yerlerden birine gitti, burası da yine canlı müzikli, ama daha arabesk-türkü tarzı takılıyorlar..ulan gel de içme bu şarkılarda şimdi anasını satayım..peki mekandaki en sert içecek ne? sprite..

tolgayla o akşam özel olarak konuştum..evet..

yeter artık aq..

uzunca zamandır beynimi yiyen o malum konunun, tolga kısmını bu gece halletmeye niyetliydim..

konuştum..dedim "aga böyle böyle... sizin bir zamanlar ki muhabbetiniz malum, şimdiki durumunuz malum..benim durumum malum..ben, biz nilayla beraber takılırken aklından neler geçiyor bilmek istiyorum"

tolga bana yalan söylemez, yani en azından bu güne kadar söylemedi, ayak yapsa da anlarım, o kadar da tanıyorum artık..aslında bunlara yeltenmesini bekledim ama çocuk harbiden delikanlı çıktı, helal olsun, hem nalına, hem mıhına, çatır çatır konuştu,

"kardeşim, bizim geçmişte yaşadıklarımız çoğu güzel şeylerdi zaten ki onlar da sizin sayenizde (alıma ebruyu nerden soktun gene be amk)..öyle kanlı bıçaklı ayrılmadık biliyorsun, hala selamlaşıyoruz bile, ben siz beraberken en ufak bir kötü şey düşünmüyorum, hatta hoşuma gidiyor senin yanında olması, sonuçta hala değer verdiğim birisi, senle beraberken mutlu olduğunu, güvende olduğunu biliyorum"

"kurda kuzuyu emanet ediyorsun yani (:" dedim gülerek,

"kim kurt kim kuzu belli olmaz be tsigalko, insanı ayakta uyutuyorlar valla..ama dediğim gibi, benim senden yana bir sıkıntım yok kesinlikle, sen de rahat ol aga, bunları düşünüp kendini yeme yani, kız senin taa okulun başından beri arkadaşın, biz ayrıldık diye sen de küsecek değilsin ya?"

"eyvallah kardeşim, böyle düşünmen sevindirdi beni, içim rahatladı, sağ olasın (:"

"amaaa, şöyle de bir şey var ki aga, biliyorsun, ateşle barut yan yana durmaz derler, siz çok iyi tanıyorsunuz birbirinizi, bir yerden sonra aklınıza farklı düşünceler gelmeye başlayacak, ulan diceksiniz, biz bu kadar iyi anlaşıyoruz zaten, birbirimizi çok iyi tanıyoruz, hatta anama babama anlatmadığımız bazı şeyleri birbirimize anlatıyoruz..şimdi dışardan kimi bulsak, dünyanın en iyi insanına bile denk gelsek, yine de onu da tanımak için belli bir zaman gerekecek, uyum için belli fedakarlıklar gerekecek, e zaman dediğin de akıp gidiyor, bizim elimizde hazır bir ilişki var, adı arkadaşlık da olsa..bunu mu değerlendirsek..diyebilirsiniz yani, hani sen demezsin, o der..anormal bir durum olmaz bir tarafın ya da iki tarafın birden böyle düşünmesi..zaten ona karışmak da benim haddime değil yani, yaşanmış bitmiş benim ilişkim sonuçta, ben sadece sana olabilecekleri söylüyorum"

haydaa..

"aga sen böyle deyince kafam karıştı ama benim?"

"yok be kardeşim, ne karışcak..benim düşüncem net, ne olursa olsun, siz nilayla yarın bir gün sevgili de olsanız, hatta evlenseniz bile değişmez, kesinlikle benim için kaygılacak ya da benden çekineceğiniz bir durum yok, rahat olun (:"

"hee..yani ben yarın nilayla eve el ele gelsem, benim odama geçip kapıyı örtsek sana koymaz öyle mi?" deyip üstüne gittim..

bir kaç saniye durdu..her halde durumu hayal etti,

"koyar aslında aq..gelir misiniz ki öyle?"

çayımı fondipleyip yüzümü ellerimin arasına aldım,

"oof aga off..zor bu işler valla be..çok zor..amk niye ayrılıyorsunuz ki? beni de ortada meriç gibi bırakıyonuz..sikicem belanızı ya.."

güldük..ağlanacak bir hal aslında..neyse ki nilayla aramızda bir şey yok... bir de olduğunu, içten içe hissettiğini düşün aq..felaket..

"aga valla..bilmiyorum ya..bu kız elbet bir gün biriyle sevgili olacak gene, evlenecek..ben de başka biriyle sevgili olacağım, başka biriyle evleneceğim..oluyor yani böyle şeyler..nilayla el ele gelip odaya kendinizi kilitleseniz içim burulur evet, ama ne diyebilirim ki aq? zaten diyebilecek olsam bile demem, sana son bir cümle söyleyeceğim, artık ondan başka soru sorma bana bu konu hakkında, son ve net düşüncemdir,
aha, bak buraya yazıyorum, siz ikiniz, hangi sıfatla, ne bok yerseniz yeyin, ikinize de, özellikle sana olan sevgim zerre eksilmez aq..tamam mı? (:"

bu duygusal finalin ardından ben gene rahat durmayıp piçliğimi yaptım,

"niye aga kavat mısın sen?"

gene gülmeye başladık, omzumu yumrukladı şakasına, "piç tabi, biliyor benim istesem bile bir şey yapmayacağımı, ondan rahat böyle..zerre eksilmezmiş, sie" dedim, güldüm..

"eyvallah aga, bilirim, senin bunu içine dert edip bana söylemen bile senin ne kadar kaliteli bir adam olduğunu gösterir, bundan sonra dert etme kardeşim, hayatı böyle ince hesaplarla, kuruntularla yaşamaya gerek yok, bugün varız, yarın yokuz.."

"lan ağlatıcan beni bu akşam sen, duygu seli oldum aq (:"

çıkışta eve giderken tekelden votka aldık, "hani cumaydı lan içmiyodun?"

"saat 12 yi geçti olm x)"

o gece kafayı bulduk..ben de üzerimden bir yükü daha atmış oldum..tamam belki yüzde yüz olarak gönlüm rahatlamadı, ama önemli ölçüde ferahladım artık..iyi dedi valla tolga..bugün varız, yarın yokuz..bu kavga, kuruntu niye..
http://fizy.com/#s/1ahnqh

..tolgayla bir süredir biraz mesafeli gibiydik, hayır hayır, aramızda bir sorun yok, sadece, derslerimizin ve programlarımızın yoğunlundan ötürü bir türlü adam gibi muhabbet edemedik epeydir, o nedenle sanki geçici bir uzaklık oluştu gibi oldu..bu burçin meselesi vesilesiyle yeniden arayı ısıttık kardeşimle, ben de buna bizim pub a gitmeyi önerdim ertesi akşam,

"cuma cuma mı içicez amk?"

"lan gören de inançlı bir şey sanacak, amk ateisti x)"

"olm boş ver lan, zaten günahkarın önde gideniyiz, hepten cehennem konbinesi aldırtma bize (:"

"iyi ne yapalım o zaman? çıkmak istemiyor mu canın dışarı?"

"çıkarız kanka, ama içmeyelim"

"tamam hacı bey (: , nereye gidek?"

"bilmiyom, kafeye gidelim diycem de, ordan da gına geldi artık, baydın aq x)"

"siktir lan, millet bizi dinlemeye özel geliyor bee özeeell (:"

"hahaha, aslanım güllü (: peçete de atıyorlar mı lan?"

"yok daha atmadılar, topuklarıma sıkmazlar herhalde demi (: ?"

"bilemiyorum, burçin yengeyle iyi geçin (:"

"oof of..kanka istiyorum bu kızı lan ciddi ciddi.."

"vay amk..istiyorsun ha? seviyorum filan değil yani, direkt "istiyorum" x)"

"çekiyor beni abi, yani öyle duygusal olarak olmasa bile fiziksel olarak"

"hee..alışmış kudurmuştan beterdir aga, ne kadar olduydu senin ayçayla ayrılalı? x) x)"

"kes lan (:"

"bizimkilere söylücez mi?"

"yok biz ikimiz kaçalım hacı özel konuşucam sene ;)"

"e hadi iyi madem (:"

daha önce nilayla, ebruyla filan gittiğimiz yerlerden birine gitti, burası da yine canlı müzikli, ama daha arabesk-türkü tarzı takılıyorlar..ulan gel de içme bu şarkılarda şimdi anasını satayım..peki mekandaki en sert içecek ne? sprite..

tolgayla o akşam özel olarak konuştum..evet..

yeter artık aq..

uzunca zamandır beynimi yiyen o malum konunun, tolga kısmını bu gece halletmeye niyetliydim..

konuştum..dedim "aga böyle böyle... sizin bir zamanlar ki muhabbetiniz malum, şimdiki durumunuz malum..benim durumum malum..ben, biz nilayla beraber takılırken aklından neler geçiyor bilmek istiyorum"

tolga bana yalan söylemez, yani en azından bu güne kadar söylemedi, ayak yapsa da anlarım, o kadar da tanıyorum artık..aslında bunlara yeltenmesini bekledim ama çocuk harbiden delikanlı çıktı, helal olsun, hem nalına, hem mıhına, çatır çatır konuştu,

"kardeşim, bizim geçmişte yaşadıklarımız çoğu güzel şeylerdi zaten ki onlar da sizin sayenizde (alıma ebruyu nerden soktun gene be amk)..öyle kanlı bıçaklı ayrılmadık biliyorsun, hala selamlaşıyoruz bile, ben siz beraberken en ufak bir kötü şey düşünmüyorum, hatta hoşuma gidiyor senin yanında olması, sonuçta hala değer verdiğim birisi, senle beraberken mutlu olduğunu, güvende olduğunu biliyorum"

"kurda kuzuyu emanet ediyorsun yani (:" dedim gülerek,

"kim kurt kim kuzu belli olmaz be tsigalko, insanı ayakta uyutuyorlar valla..ama dediğim gibi, benim senden yana bir sıkıntım yok kesinlikle, sen de rahat ol aga, bunları düşünüp kendini yeme yani, kız senin taa okulun başından beri arkadaşın, biz ayrıldık diye sen de küsecek değilsin ya?"

"eyvallah kardeşim, böyle düşünmen sevindirdi beni, içim rahatladı, sağ olasın (:"

"amaaa, şöyle de bir şey var ki aga, biliyorsun, ateşle barut yan yana durmaz derler, siz çok iyi tanıyorsunuz birbirinizi, bir yerden sonra aklınıza farklı düşünceler gelmeye başlayacak, ulan diceksiniz, biz bu kadar iyi anlaşıyoruz zaten, birbirimizi çok iyi tanıyoruz, hatta anama babama anlatmadığımız bazı şeyleri birbirimize anlatıyoruz..şimdi dışardan kimi bulsak, dünyanın en iyi insanına bile denk gelsek, yine de onu da tanımak için belli bir zaman gerekecek, uyum için belli fedakarlıklar gerekecek, e zaman dediğin de akıp gidiyor, bizim elimizde hazır bir ilişki var, adı arkadaşlık da olsa..bunu mu değerlendirsek..diyebilirsiniz yani, hani sen demezsin, o der..anormal bir durum olmaz bir tarafın ya da iki tarafın birden böyle düşünmesi..zaten ona karışmak da benim haddime değil yani, yaşanmış bitmiş benim ilişkim sonuçta, ben sadece sana olabilecekleri söylüyorum"

haydaa..

"aga sen böyle deyince kafam karıştı ama benim?"

"yok be kardeşim, ne karışcak..benim düşüncem net, ne olursa olsun, siz nilayla yarın bir gün sevgili de olsanız, hatta evlenseniz bile değişmez, kesinlikle benim için kaygılacak ya da benden çekineceğiniz bir durum yok, rahat olun (:"

"hee..yani ben yarın nilayla eve el ele gelsem, benim odama geçip kapıyı örtsek sana koymaz öyle mi?" deyip üstüne gittim..

bir kaç saniye durdu..her halde durumu hayal etti,

"koyar aslında aq..gelir misiniz ki öyle?"

çayımı fondipleyip yüzümü ellerimin arasına aldım,

"oof aga off..zor bu işler valla be..çok zor..amk niye ayrılıyorsunuz ki? beni de ortada meriç gibi bırakıyonuz..sikicem belanızı ya.."

güldük..ağlanacak bir hal aslında..neyse ki nilayla aramızda bir şey yok... bir de olduğunu, içten içe hissettiğini düşün aq..felaket..

"aga valla..bilmiyorum ya..bu kız elbet bir gün biriyle sevgili olacak gene, evlenecek..ben de başka biriyle sevgili olacağım, başka biriyle evleneceğim..oluyor yani böyle şeyler..nilayla el ele gelip odaya kendinizi kilitleseniz içim burulur evet, ama ne diyebilirim ki aq? zaten diyebilecek olsam bile demem, sana son bir cümle söyleyeceğim, artık ondan başka soru sorma bana bu konu hakkında, son ve net düşüncemdir,
aha, bak buraya yazıyorum, siz ikiniz, hangi sıfatla, ne bok yerseniz yeyin, ikinize de, özellikle sana olan sevgim zerre eksilmez aq..tamam mı? (:"

bu duygusal finalin ardından ben gene rahat durmayıp piçliğimi yaptım,

"niye aga kavat mısın sen?"

gene gülmeye başladık, omzumu yumrukladı şakasına, "piç tabi, biliyor benim istesem bile bir şey yapmayacağımı, ondan rahat böyle..zerre eksilmezmiş, sie" dedim, güldüm..

"eyvallah aga, bilirim, senin bunu içine dert edip bana söylemen bile senin ne kadar kaliteli bir adam olduğunu gösterir, bundan sonra dert etme kardeşim, hayatı böyle ince hesaplarla, kuruntularla yaşamaya gerek yok, bugün varız, yarın yokuz.."

"lan ağlatıcan beni bu akşam sen, duygu seli oldum aq (:"

çıkışta eve giderken tekelden votka aldık, "hani cumaydı lan içmiyodun?"

"saat 12 yi geçti olm x)"

o gece kafayı bulduk..ben de üzerimden bir yükü daha atmış oldum..tamam belki yüzde yüz olarak gönlüm rahatlamadı, ama önemli ölçüde ferahladım artık..iyi dedi valla tolga..bugün varız, yarın yokuz..bu kavga, kuruntu niye..

http://fizy.com/#s/125sks

..günler geçiyor, kasım ayının da sonlarına doğru ilerliyoruz..önümüzde yılbaşı var..acaba nasıl geçecek, nasıl geçireceğim? şimdiden heyecanı sarmaya başladı, içim kıpır kıpır..sanki hep ciğerlerimden fırlayıp uçmak isteyen kuşlar varmış gibi hissediyorum göğüs kafesimin içinde..

havalar da bir acayip..bir sıcak, bir soğuk, bir ıslak..

tarifsiz bir huzur doluyor içime sokaklarda dolaşırken, avare gibi hissediyorum..hayatımın bütün parçaları yine bir arada..belki de ondan bu şairane tavırlarım..gene keyfim yerinde..

hayatımdan pek çok şeyi çıkarmış gibi görünsem de, okul-müzik-ev ekseninde koşturup durmaktan tatlı bir sersemlik oluştu üzerimde, neyse ki hoşuma giden bir yorgunluk bu..keyifli yorgunluk..sonra tabi bir de burçin var aklımda, ara sıra geceleri onu düşünerek uyuyorum..

zaten beyler, eğer geceleri birini düşünmeden uyuduğunuz zamanlar başladıysa, ya yaşlanmışsınız ya da yalnızlaşmışsınız demektir iyiden iyiye..

öyle zamanlarım da oldu..olmadı mı? hepimizin olmuştur.

ben her ne kadar aşk yok, sevgi yalan desem de, birisiyle flört halinde olmanın heyecanı başka..asla doyulmayacak, bıkılmayacak bir hissiyat, hatta cinsel ihtiyaçlarım başka şekilde karşılanabilirse şayet, sonsuza kadar flört halinde kalabilirim sanırım..onun insana verdiği o tatlı heyecan, sıcaklık bile yeter..kafanızda hayal edersiniz, ilk dokunuşu, ilk öpüşmeyi..beğenmezseniz baştan..sonra bir daha..başka bir tane daha..çünkü olaylar henüz gerçekleşmemişken, direksiyon sizdedir, yönetmen sizsiniz! hem siz, hem de flörtünüz, siz nasıl isterseniz öyle hareket edecektir zihninizde..

tatlı düşüncelerden imalı bir alkış sesiyle ayıldım..

"pat..pat..pat..pat..pat... tebrikler tsigalko, ayın aptal aşığı ödülünü kazanmak üzeresiniz (:"

"saçmalama ne aşkı..aşk filan yok..hoşuma gitti kız sadece.."

"ve bu, sadece hoşuna gitmiş hali öyle mi? dua edeyim de aşık olma..gerçi benim duam da pek kabul olur mu bilemiyorum hahaha"

"seninle konuşmak istediğimi sanmıyorum şu an?"

"oohooo ho..gitmemem için yalvardığın günler çabuk unutulmuş anlaşılan..eh tabi..şimdi rahatın yerinde, gelsin kızlar gitsin kızlar, çalsın sazlar söylesin tsigalko..(: ..neyse canım, senin rahatında gözüm yok merak etme..ben sadece bir hatırlatayım dedim..biliyorsun, hani asıl amacımız..asıl plan..big picture... understand?"

"bana ayran gönüllü muamelesi yapmayı bıraksana sen..tamam işte, neyse ne, yolumuzun üzerindeyiz..hiç bir şeyi de unuttuğum yok..hatta şu son olaylara kadar düşündüğüm tek şey oydu zaten.."

"iyi işte..kendini kaptırma fazla..güzel, büyük bir havuzdasın, tek bir balığın peşinden koşturayım deme, nasılsa hiçbirinin kaçacak yeri yok..elbet bir gün midende olacak..ee..yani yatağında diyelim ;)"

"motivasyon için teşekkürler..izninle ben biraz kafa dinleyeyim?"

yeniden yalnızlığımı kazandıktan sonra terasa çıkıp gecenin nemli havasını içime çektim..yıldızların özgür ve vakur duruşlarına imrendim..
hiç bir zaman o kadar özgür olamayacağım kesin..

http://fizy.com/#s/1ah0by

size ev-okul-müzik üçgeninden bahsetmiştim, az önce, her üçü de aslında pozitif seyreden, ancak pek çok hassas dengeyi ve iletişimi barındıran karmaşık birer sistem gibiler..

üçgenin "ev" ayağında, malumunuz, canımın içi insanlarla bir aradayım..pek sıkıntı yaşanmıyor, şu ana kadar yaşadığımız en büyük sıkıntıları play station turnuvalarında yaşadık:

--spoiler--

"aga sikicem ya tuş basmadı!"

"adam madridten başka takım almıyor ki aq?!"

"sokayım iki saat taktik yapıp durmayın amk"

--spoiler--

madem o kadar birbirimizle bir arada olmayı istedik, allah da bize resmen bir mucize olarak böyle bir evi nasip etti, e o zaman hakkını verelim hesabına, 2-3 gecede bir planlı * şekilde, havalar iyice sikertici olana kadar kah bizim terasta, kah aşağı katın salonunda toplanıyoruz, oyundu, gır gırdı derken zaten sabahlar oluveriyor..

ama ev hayatı da tamamen eğlenceden ibaret değil elbet..ev dediğinin, hele hele öğrenci evi dediğin şeyin, canlı bir organizma olduğunu unutmamak lazım..harbi diyorum bak, öğrenci evlerinin canı vardır ha..garip huyları vardır sonra, iyi geçinmek, arada gönlünü almak, bakımını yapmak gerekir..tatlı sözler fısıldamak, arada sarılmak gerekir kirişlerine duvarlarına (:

ben çok çeşit yemek yapamıyordum o zamanlar, ama yaptığımı da tam yaparım..bilhassa çorbaları, "lan alt tarafı çorba" demek gibi bir sikkoluğa düşmeyin,

"çorbacılık" diye bir sektör var lan sektör..ha derseniz ki "lan olm o çorbacılar konser-bar-alem sonrası insanları ayılmak için var" ben de size "sektörün gidin" derim..

neyse çok iğrençleştim ama hep yorgunluktan bunlar..

işte dediğim gibi, yemek yapıyorum arada, bulaşık yıkıyorum, iki haftada bir evi temizliyoruz baya marklarla viledalarla filan..

üçgenin ev ayağı, nispeten en rahat kısmı.. aslında müzik kısmında da evden daha fazlası var diyemem,

ee..insanoğlu.. çok tuhaf bir varlığız vesselam..ilk çıktığımda dizlerimin titrediği, sesimin titrediği, götümün terlediği sahneye, şimdi çok daha kendime güvenli, moralli bir şekilde çıkıyorum. tabi bunda o eş-dost ortamının da başlardaki katkısı yadsınamaz.. onların gazlaması ve motivasyonu sayesinde o ilk zamanlardaki tedirginliği attım.. tabi bir de hep prof adamlarla çalışıyor olmam benim şansıma.. ömer ile ilkay malum zaten, nuriş de gönlümüzün gitaristi, slow müziğin yeni prensi, genç kızların sevgilisi (:

orada işleri tuhaflaştıran ise genelde, insanın işine gelen tuhaflıklar..en başında bir burçin meselesi var mesela, allah herkese böyle tuhaflaşma versin (: ..seni dinlemeye gelen, mazinin olduğu insanlar var.. ayçası, ayşegülü, mervesi bilmem nesi.. sonra bir kafeye gelme sebebi ne yemek-içmek, ne arkadaşlarıyla muhabbet ne de sosyallik olmayan, tamamen çalgıcı tayfaya iş atmak olan kız tayfaları var ki çok şirinler inanamazsınız.. hani o kezban, batman, guzman dediğimiz türk kızları var ya, mesele müzik-canlı müzik-müzisyen olunca anında arsız, kolpa ve inatçı tiplere dönüşebiliyorlar..

normalde sokakta yan yana geçsek, yüzümüze bakmaz, ama ne ki efendim orada çalıyoruz ediyoruz ya..hani güya forsumuz var, e o da icabında bizi kaldırınca "bilmem nerdeki gitarist çocuğu götürdü kız yeaa" ya da "oha, kıza bak resmen solisti ayarlamış" gibi muhabbetlere konu olmak var ya bir de..hah işte o..bütün mesele bu..

ulan ben de, yanımdaki kız güzel, taş gibi, bilmem ne diye millete hava basıyorum, king hissediyorum sanardım kendimi..yok be abi, yalan valla, kızların, yanlarındaki erkeklerle bastıkları hava ve özellikleri üzerinden ettiği muhabbetin on da biri bile değil bizim havamız..

asıl onlar bizim üzerimizden prim yapıyor.. resmen kullanılıyoruz lan ahaha..

bunu da nerden yazdım, e şimdi tabi böyle taciz atışlarına maruz kalınca ister istemez fark ediyorsun..bir de simalar değişmeyince, diyorsun ki "heaa kız taktı, yazdı.. anlaşıldı" aslında burçin de onlardan biriydi yani, belki öyle öküz gibi sahnenin dibine girip, ışığa bakan geyikler gibi gözlerini sabitlemedi ama, günden günee kesee keseee, nihayetinde beni masasına getirtmeyi başardı mı? başardı..

böyle işte bu işler..hep offering pozisyonundayız beyler hep..hep order ediyoruz aq..cash ya da charizmamız yeterse, dexteritymiz de sağlamsa, buying gerçekleşiyor..

bizim ömere asılan (kibarcası: tanışmak isteyen, ama siz orospular bu şekilde kullandığınız için ben de rövanş alıyorum şu anda ;) ) bir hatun olmuş 2-3 sahne önce, başlardan beri gelenlerden.. çocuk tanışmış filan ama baktı iş boka sarıyor, kız "evin var mı?" "akşamları ne yapıyorsun?" "bu akşam ne yapacaksın" sorularını ardarda sıralayınca bir şekilde çaktırmadan ayarı vermiş, "kız arkadaşımla takılıcam vb." gibisinden..

ama yok hatundan kurtulamıyor..en son çalışımızda bir kere daha geldi bu biz artık inerken, neymiş efendim illa yine masamıza gel filan diye..aq herif konsomatris mi lan? oldu olacak bir de gül döktür tabakla üstüne.. bizim çocuk da olmaz gibisinden net konuşunca kız tuhaf hareketler sergileyip biraz dikkat çekmişti..

onun üzerine anlattı işte bana da..

kısacası, var böyle insanlar.. sonra erkek "aldattı" oluyor, erkekler "güvenilmez" oluyor, erkeklerin "zaten hepsi aynı" oluyor.. kuyruk sallayan dişiler ise tamamen masumlar ve aslında bizi ve sadakatimizi test etmekteler (!), yersen..

müzik olayı da böyle işte, zaten kaç parttır anlattığım şeyler alıştık, mutluyuz.. götümüz kalktı falan..

asıl karmaşa ise şüphesiz ki denklemin okul kısmında..

okul, üniversite, aslında okunmak için gidilmesi gereken ama neticesinde ya sofu, ya anarşist ya orospu ya da orospu çocuğu olup çıktığınız güzide eğitim sistemimizin bir parçası..

bakın ben üniversite okudum, (harbi mi aq?) hem de öyle siktiriboktan bölüm değildi afedersin, miyendislikti miyendislik! 4 senede bitirdim..ha, eşşek gibi mi çalıştım? bazen.. evet. ama şunu söyleyebilirim ki, şu üniversiteye "okuyorum" adı altında giden insanların dörtte üçü, okumaktan başka her şeyi yapıyor..ya kafayı karıyla kızla bozuyor, ya cemaatlere, tarikatlara bulaşıyor, ya keş oluyor, ya ayyaş oluyor, ya nerd oluyor ya pert oluyor.. kısacası, üniversite dediğin, "eğitim öğretim" kurumunda başka her şeye benziyor aq..

kendimden biliyorum..

böyle bir ortamda ise, senin ne canlı müzikçiğin, ne sporculuğun ne kafe-bar ortamın ne de mahalle tayfan kalıyor ortada.. hepsi duman oluyor.. çünkü asıl ortamın, kalabalığın hası okulda? hani, adına, kağıt üzerindeki özelliklerine bakınca, en zor ve en kıt ortam yapılan yerin burası olmasını beklersin ama, öyle değil işte.. o yüzden, eğer okulunuz liseden bozma sikko bir fakülte veya y.ö değilse (çünkü oralarda sosyal insanlar az olur, insanlar okulda kalmaktansa evine kaçmak ister bir an önce) üniversitenize ve oradaki ortama dört elle sarılın ey genç ünililer! (:

benim kendi karışık ortamıma gelecek olursak (amma da çok ortam dedik ha, ben de pek sevmiyorum bu lafı, fazla cool, ama ne yapalım aq alternatifini bulamadım (: )

pek tabi ki sınıfımda kontrol etmem gereken bazı dengeler var, bunu zaten geçen bölümdeki analizde anlattım sizlere.. konuştukları, öylesine selam verdiklerim, ender de olsa kafa dengi olanlar, konuşmadıklarım, konuşamadıklarım, anasını sikmek istediklerim gibi, gözümde pek çok gruba bölünmüş durumda sınıf..

bu, afedersin bok yığınından çıkan ender mücevheratlar ise elbette nilay ve bir hemcinsim olarak muhabbetine ve beni anlamasına çok müteşekkir olduğum neco.. işte diğer konuştuğum kızlar filan da var ama onlar da öyle işte... öylesine..

öte yandan şu basket mevzularına (anlattırmadınız ballandıra ballandıra kıskanç piçler :p ) besyoda epey arkadaşım var, gerek takımda çocuklar, gerek onların arkadaşları, gerekse öyle biz antrenman yaparken, takılırken filan arada kaynaştığımız tipler derken.. yani düşündüm de, vallahi sınıftakinden daha iyi durumdayım valla..

oranın has odabaşısı ise begüm tabi benim için, saplardan bir hayır gelmez beyler, basketçi piçler böyledir, hep kendilerine yontarlar, o nedenle benim o çevredeki elim, ayağım, gözümün nuru, göz bebeğim begüm (: hatta bunu kendisine de açık açık söyledim, tabi kendisi espri yaptığımı sanıp güldü.. neyse öyle sansın, ilerde sıkıntı olursa "ama ben demiştim sana" desem yalan söylememiş olurum..

begüm dediğim de, böyle nasıl desem, değişik bir kız biraz, hani kimi insan için, "uzaktan çok soğuk duruyordun ama hiç öyle değilmişsinn" dersiniz ya, lan bu da tam tersi ha, uzaktan bıcır bıcır, hatta tanışmamız da benim antrenman öncesi çocuklarla kantinde otururken onun o halinde gaza gelip tamamen iyi niyetle laf atmam sayesinde oldu, oradaki elemanlardan da 1-2 tanesini tanıyormuş bu aynı bölüm oldukları için, hatta biri sınıfındaymış.. derken öyle bir muhabbet başladı, nihayetinde bu günlere geldik,

ha diyeceksin ki soğukluğu nerde? soğukluğu filan yok kızın aslında, ama yakında, yani tanıyınca daha bir oturaklı, daha samimi, daha olgun, öyle ergen, bıcırık , tiki modlarda değil, hatta gayet delikanlı sayılır..

bu aralar da epey delikanlı kız sardı etrafımı ha beyler? nilay delikanlı, burçin delikanlı, begüm öyle... sikmesin lan bunlar beni? (:

şaka bir yana, begüm ün o uzaktan zıp zıp, yakından ise seni tanıdığı zaman ki rahat-akıcı muhabbeti bir yana, neredeyse nilay da bile bazen bulamadığım ciddiyeti ve anlayışı kendisinde buldum diyebilirim. belki de o yüzden kısa sürede böyle iyi kaynaştık. kızla alakama gelirsek, valla beyler aklımdan öyle kötü şeyler geçirmiyorum,
diyorum ya, o arada elçi, ha niye, güzel değil diye mi? yoo, aslında gayet hoş kız, bakımlı, sporcu bir kere! ama sanki, bizim en iyi eşleşmemiz, iki iyi dost olmak gibi, tıpkı nilayla olduğu gibi, belki ondan bir iki kademe düşük levelde, ama aynı paralelde..

bir de kızlar, şu yanılgıyı aklından çıkarsın derim, biz erkekler, tanıştığımız her güzel (ya da ortalamanın üzerinde bir güzelliğe sahip diyelim) kıza yavşamıyor, onu sikmek istemiyoruz, zira öyle olsaydı, her gün bir başkasına aşık olur, sever, siker ve sik kangreninden 25 imize gelmeden geberir giderdik..

bazı kızlarla arkadaş olmak gerekir, doğrusu budur.. olması gereken budur, bütün güzelleri sevemezsiniz beyler, bakın, beğenebilirsiniz, hatta hayran olabilirsiniz, ama hepsine aşık olamaz, hepsinden hoşlanamazsınız.. kalbinizi buna alıştırın, eğer otomatikman alışık değilse.. yoksa "sikiyom sokuyom, şöyle iyiyim, böyle çevrem geniş bıdı bıdı" derken adınız yavşağa çıkar, "erkeğin orospusu" derler size, hem kendi hemcinsiniz sevmez hem de karşı cins nefret eder bir süre sonra sizden..

neyse.. mesajlar mesajlar.. elif taşak..ehm, elif şafak gibi hissetmeye başladım kendimi, o yüzden sosyal mesaj kısmını kesiyorum artık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder